Ayrılıklar her zaman zor gelmiştir bana. Giden de olsam , kalan da olsam. Ardında birini-birşeyleri bırakmak veya ardında kalan olmak hep hüzünlü gelmiştir. Mesela sevdiğini bırakırsın ardında. O sevdiğin bazen bir aşk olur, bazen dost, bazen evlat, bazen anne, bazen bir kardeş. Bazen anılarını bırakırsın ardında, bazen sadece bir an' ı, bazen bir düşünceyi bırakırsın ve bazen bir inanışı bırakırsın...
Bazen gerçekten gitmen gerekir; nefes almak için, bir kangrenden kurtulmak için. Bazen zorunludur ayrılık, bazen de kalbin iki yerdedir. Velhasıl zordur be ayrılık; bırakmak eskiyi, yeniyi karşılamak. Bırakırken ardında sevdiğin, sevmediğin her ne varsa acıtır insanı.
Bazen baş edemeyeceğin kadar harman olur duygular, Sancılı olur yeniyi kucaklamak.
Sevmem ben ayrılıkları işte.
Gidişler hep iz bırakır insan da...
Cemal Süreya' nın da dediği gibi: " Gitmekle gidilmiyor ki... Gitmekle gitmiş olamazsın; gönlün kalır, aklın kalır, anıların kalır."
Ama sen aklınla, gönlünle, anılarını da yanına alarak gitmeye karar vermişsen ve çıkmışsan yola, gitmek iyi gelir insana.
Bir el sallayanın varsa…
Gittiğin yerle ilgili hayallerin, yeniye özlemin, hele de bekleyenin varsa...
Bir cesaret edersen güzeldir aslında. Gitmek yeniye kapı açmaktır, geçmişe perde çekmektir.
Ne bileyim iliklerine kadar hissetmektir mesela!
Özgürlüktür aslında...