Her insan hayatının bir döneminde dünyaya geliş amacı ile ilgili sorgulamaya girer.
Ben kimim?
Varlığımın önemi ne?
Burada olmamın amacı ne?
Neden acı çekiyoruz? Acılarımızı dindirebilir miyiz?
Gibi birçok soru sorarız kendimize...
Ben de çoğu insan gibi dünyaya geliş amacımı sorguluyorum.
Mutluluğu, huzuru ve doyumu bulabilir miyiz?
Bulduğumuz zaman bunun uzun süreli olmasını sağlayabilir miyiz?
Nesilden nesile insanoğlu bu soruların cevabını benim gibi aradı durdu zaten.
Mutsuzluk, acı, ızdırap, doyumsuzluk devam ettiğine göre tatmin edici cevapları da bulamadık.
Bizi kuşatan herşey bir sebep-sonuç ilişkisi içinde olduğuna göre ve herşey bir amaç doğrultusunda yaratıldığına göre şunu biliyoruz ki her insan bir amaç için gelir dünyaya.
Herkesin bu konuyu en azından bir kere düşündüğünü sanıyorum.
Bu güne kadar olan bilimsel teoriler, dünyada değişmeyen, insanoğlunun da değiştirmeyeceği fiziksel kanunların var olduğu yönünde. O zaman bizlere düşen sadece bizden sonraki nesillere iyi bir dünya bırakmaktır. Bize verileni akıllıca kullanarak “iyi” olma hali ile dünyayı geleceğe taşımak olmalı.
Doğa ile uyumlu, dünyanın fizik kurallarını iyi yönde kullanmak bizim birincil görevimiz diye düşünüyorum.
Evrende herşeyin bir denge unsuru olduğunu düşünürsek insanların ikincil görevi bu dengeyi bozmamaları, korumaları ve yeni dengeler geliştirmeleri gerekliliğidir.
Üçüncül görevi evrende herşeyin basit, sade ve gösterişsiz olduğunu düşünürsek insanların bu sadeliği bozmayacak, basitliği küçümsemeyecek olmasıdır.
İnsanoğlunun dördüncü görevi ise bir düzen içinde işleyen evren kurallarını kendi lehimize çevirmeye kalkmamaktır.
Evrende herşeyin bir yeri ve önemi var. İnsanoğlu hiçbir şeyin varlığını önemsizleştirmemeli.
Gösterişi, gücü, yaşamı bir şeye bağlamamak gerektiğini bilmeli ve her şeyin, herkesin, her an’ ın evrende önemi olduğunu unutmamalıdır.
Herşeye saygı duymamız işimizi kolaylaştırabilir.
Herşeyi bizim değiştirmek gibi bir gücümüzün olmadığı bilmek de öyle.
Bunları yapmanın insanoğlu için o kadar da zor olmadığını düşünüyorum.
Herşeye hakim olma isteği, doğayı, evreni kendine bağlama, kendi çıkarları doğrultusunda kötü kullanma, saygısızlık, görmezden gelme, dengeyi bozma vs. çok daha zor bence.
Benim gibi düşünen, bu akılda, bu bilinçte olan insanlar var hayatta. İyiye, mutluluğa, huzura, doyuma bu şekilde ulaşılacağını bilen/düşünen insanlar var. Bunun için yollara düşen, bunun için durmayan çalışan, üreten, okuyan, iyi bir nesil yetiştirmeye çalışan, bildiğini paylaşan insanlar var.
Sadece birine, bir yere ait olmadığını bilen herkese ve heryere ait hisseden, iyiliği geleceğe, diğer nesillere taşımak için sorumluluk alan insanlar var. Bu Dünya’ ya geliş amacını bulmuş insanlar var. Hadi o zaman umutla bakalım yaşamaya, geleceğe, dünyaya.