Uzun süredir bu konuda yazmak istiyorudum, nihayet fırsat buldum. Yoksa şöyle mi desem; “Ne zamandır Ekrem Uzbay ile bir röportaj set etmeye çalışıyorum ama lansmanlar, workshoplar, eventler ancak set edebildim.” Ne dersiniz? Havalı oldu mu bu şekilde yazınca, yoksa kötü mü geldi kulağınıza?
Televizyonda, radyoda sıkça duyarız, “kar yağdı, yollar kapandı ama ana arterler açık” İngilizce “artery” kelimesi olmuş “arter”. Peki şart mı bunu kullanmak “ana yol” desek anlaşılmıyor mu?
Bu konudaki sorularımı, hem Langenscheidt sözlüklerinde hem de Oxford Resimli Ansiklopedik Sözlük’lerinde yardımcı yazar olarak çalışmış, bir dilbilgisi kitabı ve iki tane test kitabı yazmış, Discovery Channel için 20 tane belgeseli Türkçeye çevirmiş, son olarak, üniversitelerin İngilizce hazırlık sınavlarını geçmek isteyenlere yönelik Proficiency kitabını yazan, Ekrem Uzbay’a sordum.
Türkiye’de Türkçeyi doğru kullanıyor muyuz?
Ne yazık ki doğru kullanmıyoruz. Çoğu kişi isim, sıfat, zarf ve fiilin farkını bilmiyor ama sorarsan herkes Türkçe uzmanı. Kulaktan dolma bilgilerle anadilinizi öğrenemezsiniz. Yabancı kökenli kelime kullanmak marifet değil. Marifet, bu kelimelerin, eğer varsa, Türkçelerini kullanmaktır.
Sizce bunun sebebi nedir? Eğitimimiz mi kötü?
Herkesin kurduğu “Eğitim sistemimiz kötü.” cümlesini kurmayacağım. Evet, eğitim sistemimizin eksikleri var ama unutmayalım ki benim neslim daha da eksik bir eğitim sisteminden geliyor. Bizim kapsamlı sözlüklerimiz, internetimiz, bol kaynağımız yoktu. Buna rağmen ben ve benim gibiler, tüm eksiklere rağmen, kendimizi geliştirdik. Merak edip araştırdık. Ben aslında İngilizce öğretmeniyim ama Türkçe, benim hem bilmem gereken bir konu hem de Türkçeye meraklıyım. İnsanlar okumuyor, araştırmıyor. Kaynaklar ellerinin altında olmasına rağmen tembellik ediyorlar. Daha da acısı, hem bilmiyorlar hem de bilgiçlik taslıyorlar.
Türkçeyi doğru yazması ve konuşması beklenen basın mensupları, Türkçeyi doğru kullanıyor mu?
Ne yazık ki hayır. Bugünkü televizyon haberlerinden bir örnek vereyim: Bir televizyon kanalı, “Pasaportsuz Türkiye’ye girdiler.” diyebiliyor. Bu cümleden, Türkiye’nin pasaportunun olmadığı anlamı çıkıyor. Bu, çok sık rastlanan bir hata. Kelimeleri çoğu zaman cümlede yanlış yerde kullanıyoruz. Halbuki cümlenin doğrusu “Türkiye’ye pasaportsuz girdiler.” olmalıydı.
Başka bir örnek de trafikten vereyim. Sıkça duyduğumuz “Alkollü araç kullanmayın.” ifadesi son derece komik ve yanlıştır. Cümleden, aracın sarhoş olduğu gibi komik bir anlam çıkar. Halbuki “Alkollü iken araç kullanmayın.” denmelidir.
En sık karşılaştığınız hatalar neler?
Yukarıda saydığım hatalara ek olarak, sırf süslü ya da farklı konuşmak uğruna yapılan hatalar var. Ben buna çeviri Türkçesi ya da yapay Türkçe diyorum. Bazı örnekler vereyim:
1) “Tüketmek” fiili, yanlış çeviri sonucu ortaya çıkmış ama herkesin diline düşmüş bir fiil. Bu fiilin anlamı olumsuzdur. Yani, bir şeyi tüketirseniz, lazım olan bir şeyi yok yere harcadınız demektir. Ayrıca, bugün tıp vs alanlarda kullandığımız kaynaklar yabancıdır ve bu kaynaklar Türkçeye çevrilir. Hata da bu çeviri sırasında ortaya çıkıyor. İngilizcedeki “Consume” fiilinin ilk anlamı, “tüketmek”, diğer anlamları ise “yemek” ve “içmek”tir. Dünyanın kaynaklarını tüketebilirsiniz ama elma tüketilmez, su tüketilmez. İngilizcede “consume apples” ya da “consume water” diyebilirsiniz ama tercümesi “elma yemek” ya da “su içmektir”. Süslü konuşacağım diye herkes “elma tüketmek” ya da “su tüketmek” diyor. Buna galatımeşhur (yaygın yanlış) denir. Yani, dilde yanlış olan bir şeyi o kadar çok kişi kullanır ki herkes doğru sanır.
2) Aynı çeviri hatası yüzünden, bugün televizyonlardaki şampuan ya da krem reklamlarında “uygulamak” fiilinin yanlış kullanıldığını görüyorum. Halbuki şampuan ve krem uygulanmaz, sürülür. Bu yanlış da İngilizcedeki “apply” fiilinin yanlış çevirisinden kaynaklanıyor.
3) Başka bir kelime “paylaşmak” kelimesi. Paylaşmak “bölüşmek” anlamına gelir. Ekmeğini paylaşabilirsin ama “Bir anınızı bizimle paylaşır mısınız?” yapay bir Türkçedir. “Bir anınızı bize anlatır mısınız?” denmelidir.
4) Başka bir kelime de “keyifli” kelimesidir. “Keyifli”, keyfi yerinde olan demektir. “Bugün çok keyifliyim.” cümlesi doğrudur ama dün akşam gidilen konser keyifli olmaz ya da arkadaşınızla yaptığınız sohbet keyifli olmaz.
5) Spordan bir örnek vereyim. Birçok futbol teriminin aslında Türkçesi var ve kullanılıyor ama nedense bazıları ısrarla değişmiyor. Mesela, “korner” yerine “köşe atışı” deniyor ama son zamanlarda “assist” kelimesi yerleşti nedense. Eskiden buna “gol pası” denirdi. Niye değişti anlamadım.
6) “Tüm zamanların” ifadesi, “... of all time” ifadesinin yanlış çevirisidir. Doğrusu “gelmiş geçmiş” olmalıdır. “Tüm zamanların en iyi şarkıcısı” yapay Türkçedir. Doğrusu, “gelmiş geçmiş en iyi şarkıcı” olmalıdır.
7) “Dolayısıyla, itibarıyla” gibi kelimeler çoğu zaman yanlış yazılıyor. Eğer “ile” ekini ayırırsanız “itibarı ile” diye yazılabilir ama birleşik olacaksa “itibarıyla” olmalıdır. Ancak çoğu yerde “itibariyle” ve “dolayısiyle” gibi yanlış yazıldığını görüyorum. Burada bilinmesi gereken de şu: kelimelere ekler ses uyumuna göre eklenir. Mesela, masa+lar deriz ama masa+ler diyemeyiz. Aynı bağlamda ev+ler deriz ama ev+lar diyemeyiz. Çünkü ince sesler ince sesleri, kalın sesler kalın sesleri takip eder. Bu yüzden dolayısı+yla denir. “I” sesi kalındır ve “a” kalın sesi ile devam edilmelidir. Halbuki “e” sesi incedir.
8) Dil isimlerine ek koyarken kesme işareti konmaz. Mesela “Türkçe’nin” diye değil “Türkçenin” diye yazılır.
9) “De, da” eki çoğu kez yanlış yazılıyor. “Dahi” anlamında kullanıyorsak “de, da” eki ayrı yazılır:
Kalem aldım. Kitap da aldım.
Vahim olan şu: Hem “de, da” ekini bilmeyen çok insan var hem de bu eki “te, ta” olarak yazmaya kalkan insanlar da var. “Kitap ta” aldım ya da “kitapta” aldım gibi yazanlar olduğunu görüyorum. Hâlbuki “dahi” anlamındaki bu ek sadece “de” ve “da” olarak ayrı yazılır. Başka örnekler verelim:
Fransa’daki görüşmelere Türkiye de katıldı.
O da toplantıya geldi.
Ancak bulunma durumundaki ek her zaman birleşik yazılır:
Araba yolda kaldı.
Başbakan bir saattir ayakta bekliyor.
10) “Ki” eki de sorunlu eklerden biridir. Cümleleri birbirine bağlayan “ki” ile kelimenin eki olan “–ki” arasında fark vardır. “Belki, mademki, hâlbuki, sanki, çünkü” gibi kelimelerde bitişik yazılır. Eğer iki cümleyi bağlıyorsa ayrı yazılır:
Öyle görünüyor ki yakında bir araba alacak.
Onu görmedim ki onunla konuşayım.
Sen ki beni tanırsın, böyle sözler söyleyebileceğimi nasıl düşünebildin?
11) “Ne ... ne (de) ...” bağlacı, cümleyi zaten olumsuz yapar. Ayrıca cümleyi olumsuz yapmaya gerek yoktur:
Sinemaya ne Ahmet ne Mehmet geldi.(“Sinemaya ne Ahmet ne Mehmet gelmedi” denmez.)
“Plaza dili” dediğimiz, Türkçesi varken yerine yabancı kelimelerin kullanılmasına çok sinirlendiğinizi biliyorum, örnek verir misiniz? Bu kelimeler yerine kullanabileceğimiz Türkçe kelimeler yok mu?
Büyük şirket ve bankalarda az buçuk İngilizce bilenler, sırf havalı konuşmak için Türkçe yerine İngilizceden devşirme kelimeleri Türkçe gibi kullanıyorlar. Bunu duyan gençler de (ders verdiğim öğrencilerimden biliyorum), yanlış kullanılan bu kelimelerin Türkçeye girdiğini, daha da vahimi bu kelimeleri Türkçe sanıyorlar. Mesela, “Yarına toplantı set edelim.” deniyor. Şuna basitçe “Yarına toplantı ayarlayalım ya da koyalım” falan deseler olacak ama nerede.
Bazı kelimelerin Türkçelerini verelim de belki kullanan olur:
refüze etmek reddetmek
tolere etmek hoşgörmek
adapte olmak uyum sağlamak
fokus olmak odaklanmak, dikkatini vermek
çek etmek kontrol etmek
download etmek indirmek
ekarte etmek saf dışı bırakmak
elimine etmek elemek
empoze etmek dayatmak
absürt saçma
event etkinlik
ambiyans ortam
lokasyon konum
popülasyon nüfus
inovasyon yenileşim
anekdot kısa hikâye
argüman tez, iddia, sav
brifing bilgilendirme
brunch geç kahvaltı
data veri
prezantasyon sunum
dizayn tasarım
efor çaba, gayret
resesyon durgunluk
engzayite kaygı, tasa
trend moda
tandans eğilim
Bir de birbirine karıştırılan kelimeler var mesela;
mütevazi (paralel) mütevazı (alçak gönüllü)
mütehassis (duygulanmış) mütehassıs (uzman)
Ayrıca doğru bilinen yanlışlar var. Mesela “egzoz” ve “ozmoz” kelimelerini doğru yazana az rastladım. Bu kelimelerin “egzos, egsoz, egzost” ya da “osmos, osmoz, ozmos” gibi yazıldığını çok gördüm.
Bundan başka, yanlış söylenen kelimeler de var. Mesela “antiparantez” denmez, “antrparantez” denir. Bu kelime zaten yabancı kökenli ama illa bunu kullanacaksanız bari doğrusunu kullanın.
Sık duyduğum başka yanlış da “haremlik-selamlık” ifadesidir. Yanlış olan bu ifadenin doğrusu “harem-selamlık”tır.
Gelelim inceltme işaretine, bu şapka meselesi nedir? Kullanımdan kalktı mı, kalkmadı mı?
Bu işaretin adı inceltme işareti değil, düzeltme işaretidir. Pratik olarak da “şapka” diyoruz. Baştan hemen söyleyeyim ki şapkalar hiçbir zaman tamamen kalkmadı, hep vardı. Şapkaların temelde iki görevi vardır:
1) İnceltme,
2) Uzatma.
Mesela “lacivert” kelimesindeki “a” harfi üzerine koyarsanız inceltme, “mavi” kelimesindeki “a” harfi üzerine koyarsanız uzatma görevi görür. İşte bu tür kelimelerden kalktı sadece, çünkü bu kelimeler başka kelimelerle karışmaz ve zaten insanlar bu kelimeleri otomatik olarak doğru okurlar. Ancak insanlar, her nedense, şapkanın her yerden kalktığını sanıyorlar ve okumuyorlar. Peki şapkalar nerelerde kullanılır:
1) Dilimize Arapça ve Farsçadan giren kelimelerde “k” ve “g”den sonra gelen ince “a” ve “u”ların üzerine konur; bunların üzerinden hiçbir zaman kalkmamıştır:
ahkâm, bestekâr, cefakâr, dergâh, dükkân, eşkâl, fedakâr, girizgâh, güzergâh, harekât, hikâye, hizmetkâr, hükûmet, ikametgâh, imkân, inkâr, itaatkâr, kâbus, kâğıt, kâgir, karargâh, kâşif, kâtip, mahkûm, malikâne, mekân, nikâh, ordugâh, riyakâr, rüzgâr, sahtekâr, sükûn, şikâyet, tezgâh, tövbekâr, vefakâr, yadigâr, zekâ, zekât
2) Yazımları aynı, anlamları ve okunuşları ayrı olan kimi kelimelerde, uzun ya da ince okunan ünlülerin üzerine konur:
hala (babanın kız kardeşi) hâlâ (henüz)
kar (yağış) kâr (kazanç)
adet (sayı) âdet (gelenek, alışkanlık)
alem (bayrak) âlem (dünya, evren)
aşık (eklem kemiği) âşık (vurgun, tutkun)
dahi (de, da, bile) dâhi (olağanüstü yetenekli kimse)
3) Bazı kelimelerin son harfi “i” olarak, bazılarınınki de “î” olarak biter. Eğer kelimenin belirtme durumu söz konusu ise “i”, sıfat hâli söz konusu ise “î” kullanılır:
Türk askeri askerî okul
İslam dini dinî bilgiler
fizik ilmi ilmî tartışmalar
Atatürk’ün resmi resmî kuruluşlar
Özellikle gençlere neler tavsiye edersiniz?
Önce okumalı ve araştırmalılar. Ellerinin altında hem kitaplar hem de internet var. Bu kaynaklardan güvenilir olanlarını okusunlar. Türk Dil Kurumu’nu internetten takip etsinler. Yabancı kökenli kelimelerin Türkçesini merak edip araştırsınlar. Unutmasınlar ki bugün kullandıkları birçok Türkçe kelime Türk Dil Kurumu tarafından kullanıma sunuldu. Gençlerin çok sık yanlış yazdığı ya da söylediği kelimelerden bazı örnekler vereyim:
yanlış doğru
şarz şarj
müsade müsaade
idda iddia
ahçı aşçı
secere şecere
şöför şoför
döküman doküman
Bir kelimenin Türkçesi varsa ve bu kelime herkesçe anlaşılıyorsa o kullanılmalı diyoruz. Eğer Türkçesi bulunamamışsa?
Mesela otomobillerdeki “airbag” kelimesi yerine “hava yastığı” denmesi çok hoş. Ama bir kelimenin Türkçesi bulunamamışsa ya da bulunduğu hâlde insanlar tarafından benimsenmemişse yabancı kökenli hâli kullanılmak zorundadır. Mesela “hatchback araba” için bir Türkçe yok. Bu yüzden bu yabancı kelimeyi kullanmak zorunda kalıyoruz. Dürbün kelimesi yerine “bakaç” desek kimse anlamaz. Dolayısıyla “dürbün” demeye devam edeceğiz. Ayrıca, farkında olmadan Türkçesini kullandığımız kelimeler de var: yanardağ (eskiden volkan denirdi), buzdağı (eskiden ayberg denirdi), bilgisayar (eskiden kompütür denirdi).