Zaman ilerledikçe dünya ekonomisi ve gücü teknolojiye git gide daha da bağlanıyor. Teknoloji kısa dönemli bir plandan ziyade çok uzun dönemli stratejik ilerlemesi gereken bir konu. Geleceği hedefleyen ülkeler gençlere hatta çocukların eğitim planlarına teknolojiyi dahil ediyorlar. Bu konuda bizim, teknolojiyi anlatmak adına yapmamız gereken daha pek çok şey var.
Son zamanlarda tüm dünyada eğitici oyunlar popüler olmaya başladı. Pek çok ülkede artık üniversite eğitimi de dahil bilgisayar ve mobil oyunlar kullanılıyor. Yeni şeyler öğrenmek her zaman zordur fakat oyun ile beraber eğlenceli hale getirilebilir. Yurtdışında eğitici oyunlar genellikle 8 yaş altı için kullanılıyor fakat pek çok ülkelerde üniversiteler sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik teknolojilerini kullanarak fen bilimleri ve sağlık bilimleri gibi deneysel bilim dallarında eğitimler veriyorlar.
Burada oyun kelimesini sadece eğlence için oynan oyun gibi kullanmadığımızı belitmek isterim. Bir konuda proje yazarken de "oyun" terimini kullanıyoruz. Çünkü tüm bu projelerde kullandığımız sistem oyun, eğitim fark etmeksizin aynı teknoloji. Sadece kurgu değişiyor.
Oyun teknolojisi şu anda iki zıt yönde ilerliyor
Oyun teknolojisinin ilerlediği alanlardan ilki gündelik mobil oyunlar. Gündelik mobil oyunların yapılma süresi kısa olduğu için ve mobil pazarda çok büyük kitlelere ulaşma ihtimali olduğu için orta ve küçük oyun geliştirici ekipler gündelik oyunlar üretip, mobil pazarlara sunuyorlar. İkincisi ise AAA seviyesindeki oyunlar. Bu oyunların yapım süresi uzun ve maliyeti çok olduğu için dünyanın en büyük oyun firmaları bu pazarda faaliyet gösteriyor. Ayrıca şu anda AAA oyun sektörü sanal gerçeklik ve arttırılmış gerçeklik teknolojilerini de oyunlar içerisinde kullanıyor. Yakın tarihte, oyun konsollarında büyük değişimler olacak. Yeni çıkan konsollar sayesinde oyuncular gerçek dünyadan sanal dünyaya tam anlamıyla bir geçiş yaşayacak. Mobil oyun sektöründe ise gündelik oyunların yakın tarihte popülerliğini kaybedeceğini düşünüyorum. Çünkü gündelik oyunlarda genellikle oyun kontrolleri çok kısıtlı ve araştırmalar artık oyuncuların bu kontrollerden sıkıldıklarını gösteriyor. Bu da gündelik mobil oyunların yerini, biraz daha görsel ağırlıklı hikâye tabanlı farklı tecrübeler yaşatabilecek oyunların alacağı anlamına geliyor. Fakat şunu söylemek lazım, iki yönde de ilerleme bitmeyecek ve ayırım günden güne artacaktır.
Türkiye'den dünya çapında bir AAA oyun çıkar mı?
Akdeniz Üniversitesi Teknokent şirketlerinden olan Teknodev’in kurucusu, bilgisayar mühendisi Mert Solak, Türkiye’deki oyun sektörü hakkında şunları söylüyor; “Şu anda Türkiye, oyun geliştirme konusunda maalesef yeterince olgunlaşmadı. Bunun başlıca birkaç sebebi var. Fakat en büyük sebebi Türkiye’de teknolojik donanımın pahalı ve ulaşılmasının zor olması. Oyun, yüksek teknoloji ürünü olduğu için kullanılan donanımların son derece güçlü olması gerekiyor. Ayrıca her bir oyun projesi başlı başına bir Ar-Ge olduğu için çok vakit harcanması gerekiyor. Doğal olarak bu durum, oyun geliştiricilerine maliyet olarak yansıyor. Maliyet konusunda şöyle birkaç örnek sunayım;
1 - Assassins Creed 2; 24 milyon dolar (2009)
2 - Call of Duty: Elite; 50 milyon dolar (2011)
3 - God Of War 3: 44 milyon dolar (2010)
Bu oyunların hepsi AAA oyunlar kategorisinde yüksek bütçeli ve kazançlı oyunlar. Bizden böyle bir oyunun çıkması için öncelikle teknoloji destekleri ve büyük yatırımlar lazım. Türkiye’de şahsen tanıdığım pek çok bağımsız oyun geliştirici ekip var ve bu ekiplerin çoğunluğu oldukça tecrübeliler. Bu bahsettiğim ekiplerin sorunları ortak bu alana ciddi bir yatırım yok ve teknoloji desteği sağlanmıyor. Ülkemizde oyun geliştirme sektöründe Dünya standartlarına yetişebilmemiz için bunun bir Ar-Ge faaliyeti olduğunun bilincinde olmalıyız. Hem zor hem maliyetli bu süreçte teknolojik destek ve yatırımın sağlanması gerekiyor. Maalesef çoğu insan teknolojinin basit, masrafsız ve çok kazançlı olduğunu düşünüyor fakat yazılım sektörü başlı başına bir ar-ge faaliyetidir. Bu yüzden oldukça zor ve maliyetlidir.”
Yapılan araştırmalara göre, 2000 yılından bugüne dikkatle odaklanma aralığımız %33 kısalmış durumda. Yakın gelecekte derslerde 40 dakika geçiren çocuklar derse odaklanamayacak gibi görünüyor. Şimdi bile öğretmenler zorlanıyor. Dikkat süresini uzatabilmek için teknolojiyi işlevsel kullanmak gerekiyor. Ayrıca yeni nesil çocukların farklılıkları nedeniyle eğitimde teknolojiden daha fazla yararlanarak geleceği bu yönde kurgulayacağımız günler yakında.
Serap Torun
Gazeteci / Dijital proje tasarımı
Twitter: @seraptorun73