İstanbul’un hafta sonu trafiğinde takside gidiyoruz, malum adım adım.
Taksinin sahibi ve şoförü olan Kadir Bey ile sohbet ettik. Laf lafı açtı ve konu çocuk beslenmesine geldi çattı.
Kadir Bey bana sabahları çocuklarına kefir içirdiğinden bahsedince dikkatimi çekti.
Başka neler yaptığını sordum.
Çocuğunun yemeklerinde evde tereyağı ve zeytinyağı hariç yağ kullanmadığını, hazır beslenme yerine mümkün oldukça ev yemeği tercih ettiğini söyledi. Hatta ev yapımı yoğurdu çocuklara sevdirmek için manda sütü bile bulup koyu kıvamlı yoğurt yapmayı denemişler eşiyle. Tabii ağır olduğu için çocuklar yememiş, normal. Başarısızlıkta yılmak yok!
“Çocuklarınızı daha küçük yaştayken nasıl beslerdiniz?” diye sordum.
Baktım çocuklar yemek konusunda özgür büyümüşler. İlk yemeklerini yerken dökmüşler, saçmışlar ama kısa zamanda alışmışlar. Önce yemekle oynamışlar, dokunmuş, koklamışlar… sonra yemişler.
“Biraz anneleri ısrar eder çocuklara o tabak bitecek diye, ben mani olurum “Hanım, kız o kadar yiyebiliyor, zorlama.” derim. “Kız sağlıklı mı, sağlıklı. Sülün gibi, ne gerek var ısrara. O bilir ne kadar yiyeceğini, sen de onun yiyebileceği kadar koyuver tabağına”
Balık, olmazsa olmaz!
Balık çorbası yedirmek istemiş çocuklara. Hepsi karşı çıkmış, istememiş. Kadir yılmamış, gitmiş balık alıp çorba yapmış, içine bolca sebze koymuş, balık tadını seyreltmiş ve çocuklara ne olduğunu söylemeden içirmiş… Yemekten sonra açıklamış balık çorbası olduğunu. “Omega3 alsın çocuklar.” diyor Kadir… “Dip balığından değil yüzey balığından yapın.” diye de ekliyor.
Bu bilgileri nasıl edindiğini merak ettim tabii. Ailesinden, çevreden, internetten öğrenmiş.
İnternetten bilgi edinirken nasıl emin oluyorsun doğruluğundan dedim… Beni yine şaşırttı Kadir.
“Okuduğum yazıyı kimin yazdığına, kaynağına muhakkak bakarım.” dedi.
Yıllardır hekimlerin dile getirdiği konular bunlar. Eğer 34 TBK 51 plakalı Kadir’in arabasına binerseniz, aklınızda olsun, mesleği beslenme veya sağlık olmamasına rağmen gayet ilgili, bilgili ve bilinçli babalardan Kadir.
Takdir ettim…