Toplumda her beli ağrıyan kişiler sıklıkla bel fıtığı olduğunu düşünür. Oysa her bel ağrısı fıtık olmayabilir. Yaşam koşullarımız, hareketsizlik, obezite, sigara, stres, ağırlık kaldırma, yanlış hareketler, gebelik ve bazen de düşme sonucu oluşan travmaların bel fıtığının en sık sebepleri olduğunu belirten Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Op.Dr. Tamer Tekin, bel fıtığında medyada sıkça sözü edilen kök hücre tedavisi hakkında da bilgiler verdi. Op.Dr.TamerTekin, "Bu tedavide amaç, dejenere olmuş ve su kaybına uğramış dokuda yenilenmeyi sağlamak ve diski restore etmektir. Sonuçlar şimdilik iyi ve yan etki gözlenmemiştir. Fakat; bu tedavinin rutine girmesi için daha çok klinik çalışmaya ihtiyaç var."dedi.
Bel fıtığı nedir?
Omurga kemiklerimiz arasında intervertebral disk adı verdiğimiz kıkırdak yapılar vardır. Bu yapı, ortasında nükleus pulposus, çevresinde ise kollajen liflerden oluşan annulus fibrosustan oluşur. Bu yapılar esnek olmaları nedeni ile omurgamıza hem hareketlilik kazandırırlar hem de vücudumuza binen yükü taşımaya yardımcı olurlar. Yük binmesiyle birlikte amortisörün hareket mekanizmasına benzer bir şekilde, yük binen bölüm daralırken, hafif dışa doğru taşarak esner; yük ortadan kalkınca ise tekrar eski hallerine dönerler. Fakat aşırı yük binmesi ya da diskteki yapısal bozulmalar sonucu diskler yırtılır, içeriğindeki su miktarında azalmalar olur ve omurilik kanalına doğru taşar. İşte bu taşma, kemikler tarafından kapalı bir alanda muhafaza edilen sinirlerin sıkışması sonucu bel fıtığı dediğimiz hastalığı ortaya çıkarır.
Bel fıtığının belirtileri nelerdir?
İlk belirtisi genelde bel ağrısıdır. Diskte meydana gelen yırtılmayla ve fıtıklaşma sonucu disk etrafındaki sinirlerin hassaslaşır ve bel ağrısı ortaya çıkar. Bel fıtığı, en sık omurganın en hareketli segmentleri olan L4-5 ve L5-S1 seviyelerinde meydana gelir. Bu seviyelerdeki bir sinir basısı durumu siyatik ağrısına yol açar. Yani bacağımızda ağrı ortaya çıkar. Bu tablo ikinci sırada en çok karşılaştığımız durumdur. Bacağa doğru inen sinirlerin, motor dal dediğimiz hareketi sağlayan ve duyu dal dediğimiz hissimizi alan bölümleri vardır. Duyu sinirlerine bası olması halinde, o sinirin duyusunu alan bölgede uyuşma, karıncalanma hissetmeye başlarız. İlerleyen aşamalarda ise hareketleri sağlayan motor sinir liflerinde hasar gelişmişse kuvvet kaybı (felç) gelişebilir. Hasta ayak parmağını çekememeye, topallamaya, yürürken ayağını burkmaya ya da yürürken düşmeye başladığında bunu fark eder ve doktora müracaat eder. Ayrıca idrar kaçırma, büyük abdest kaçırma ve erkeklerde iktidarsızlık gelişebilir. Bu tür yakınmalara sahip bir hasta en kısa zamanda beyin cerrahisi uzmanına başvurmalıdır.
Bel fıtığı tedavi yaklaşımı nasıldır?
Bel fıtığının tedavisinde, hastaların %90’nında ameliyat gerektirmez ve konservatif tedavilerle çözüm bulunabilir. Konservatif tedavi olarak, ağrı kesici ve kas gevşeticiler; yatak istirahati, fizik tedavi, masaj gibi tedaviler uygulanır. Bunların yanında epidural ya da transforaminal steroid enjeksiyonları uygulanabilir. Ayrıca disk içerine uygulanan lazer uygulamaları da kullanılabiliyor. Steroid enjeksiyonları ve lazer tedavilerinin avantajı, lokal anestezi ile kısa bir sürede kolayca uygulanması ve 3-4 saat gibi kısa süre sonra taburcu olabilmenizdir. Bu tedaviler de, hastalarımızda son derece etkili yöntemlerdir.
6 haftalık konservatif tedaviden sonra ağrısı devam eden ya da felç gelişmiş hastalarımıza ameliyat öneriyoruz. Ameliyat teknikleri olarak, mikrocerrahi dünyada yaygın olarak kabul gören bir teknik. Mikrocerrahi teknikte, mikroskop kullanarak cerrahi alanı kolayca büyütebilirsiniz. Bu da size çalışma rahatlığı sağlar. Komplikasyon gelişme olasılığını düşürür. 3-4 cm lik bir kesi yaparsınız. Bel kasları sıyrıldıktan sonra omurga kemiğinden bir miktar kemik alındıktan sonra sinir ortaya konur ve kenara çekilerek bası yapan fıtık alınır. Bası kalkmasıyla hastanın ağrısında dramatik bir azalma meydana gelir.
Bir diğer kullanılan cerrahi metot ise endoskopi kullanılarak yapılan bel fıtığı ameliyatlarıdır. 20.yüzyılla birlikte dünyada minimal invaziv cerrahi yöntemler yaygınlaşmaya başlamıştır. Bu tür yöntemlerde genelde endoskopi kullanılır. Bu metotta amaç, küçük bir delikten içeri girerek dokulara daha az hasar vererek aynı işlemi yapmaktır. 0,5-1 cm.lik bir kesi yeterlidir. Birbirinin içerisinde geçen değişik çaptaki tüpler sayesinde çalışma alanı oluşturulur. İnterlaminar teknikte orta hatta, transforaminal teknikte belin yan tarafından giriş yapılır. 30 derece endoskopik kamera sayesinde görüntü sağlanarak serum fizyolojik irrigasyonu altında çalışılır. Fıtık alınarak sinir rahatlatılır. Hekimin tercihine göre, genel anestezi ya da lokal anestezi altında ve hafif sedasyonla bu yöntemi uygulamanız mümkündür. Diğer yönteme göre daha kısa sürer. Kanama oranı daha azdır. Ameliyat sonrası, ağrının çok az olması nedeni ile daha konforludur. Hastaneden taburcu olma süresi ve işe başlama süresi daha kısadır. Mikrocerrahiye göre endoskopik bel ameliyatlarında enfeksiyon gelişme oranı daha düşüktür. İki teknik arasında, nüks açısından anlamlı bir fark yoktur. Dezavantajları, hekimin bu konuda özel eğitim görmesinin gerekmesi, özel ekipmanlara ihtiyaç olması, maliyeti ve her hastada bu tekniğin uygulanamamasıdır.
Bel fıtığı konusunda son dönemde yapılan bilimsel çalışmalardan kısaca söz eder misiniz?
Son zamanlarda, bilindiği gibi medyada da popüler olan kök hücre çalışmaları var. Bel fıtığında ya da dejeneratif diskte, hayvan deneyleri ve faz 1 klinik çalışmalar yapılmaktadır. Hastanın ya da hayvanın kalça kemiğinden kemik iliği alınarak; laboratuvarlarda, özel işlemlerden geçirilerek hazırlanan kemik iliği dokusu, doku kültürlerine ekilir ve kök hücreler enjeksiyon tedavisi için hazır hale getirilir. Daha sonra ameliyathane ortamında hastaya (disk içerisine) enjekte edilir. Bu tedavide amaç, dejenere olmuş ve su kaybına uğramış dokuda yenilenmeyi sağlamak ve diski restore etmektir. Sonuçlar şimdilik iyi ve yan etki gözlenmemiştir. Fakat; bu tedavinin rutine girmesi için daha çok klinik çalışmaya ihtiyaç var.
Serap Torun
Gazeteci