Seyahatlerim sırasında bana en çok keyif veren ABD'nin koruma altında olan özel bölgeleri, eyalet parkları ve milli parkları olmuştur. Ünlü şehirlerini, binalarını ve müzelerini gezmeyi, Hollywood filmlerini aratmayan sokaklarını keşfetmeyi sevsem de aklım doğada kaldığı için kendimi hep ormanın derinliklerinde bulmuşumdur. Kuzey Amerika'nın dünyaca ünlü milli parklarını keşfetmek, sırt çantamı takıp kendimi doğanın içine bırakmak ve saçlarım kamp ateşi kokana kadar eve dönmemek huzur veriyor.
Washington eyaletinin milli parkları
ABD’nin kuzey batısında yer alan ve Pasifik Kuzeybatı olarak da adlandırılan bölgede, Washington eyaletinde yaşıyorum. Seattle şehrinin dört bir yanı Kuzey Amerika’nın en çok ziyaret edilen ulusal parkları ile kaplı. Parklar çok büyük alanların üzerine kurulu olduğu için bir haftasonu seyahati ile bitmiyor. Olympic Ulusal Parkı bu parkların arasında en özellerinden. Parkın batı yakası Pasifik Okyanusu kenarında yer alırken, doğu yakası Olympic Yarımadası’nın yüksek dağları ile kaplı. Dağlar gizlenmeyi başaramasa da saklı sahillerine ulaşmak için epey yürümek gerekiyor.
Parkın en çok sevilen kasabalarından biri Forks. Kasabaya girdiğiniz zaman burada çekilmiş olan ünlü bir film sebebi ile sizi 'Vampirler Giremez' tabelaları ve kurt fotoğrafları karşılıyor. Bu kasabaya bağlı birden fazla sahil var. Bu sahiller La Push Sahilleri olarak da biliniyor. Harita üzerinde, okyanus kıyısındaki sıralanışları ile Birinci, İkinci ve Üçüncü Sahil olarak adlandırılan La Push Sahilleri en çok ziyaretçi çekenlerden. İkinci Sahil, parkın batı kıyısında yer alan bölgeleri arasında kampçıları toplamayı başarıyor. Bu sahilde kamp yapabilmek için haftalar öncesinden yer ayırtmak ve özel izin belgesi almak gerekiyor.
Kızılderili kabileler ve yasaları
Olympic Ulusal Parkı’nın aslında çok ilginç bir hikayesi var. Bu bölgeye ilk kabilelerin 1800’lü yıllarda yerleştiği düşünülüyor. Parkın çevresinde sekiz farklı kızılderili kabile yaşamış. Bugün parkı ziyaret ettiğiniz zaman kızılderili kabilelerin alanlarına giriş yapabiliyorsunuz. Kabileler, ABD hükümeti ile imzaladıkları anlaşmalar sayesinde Olympic Yarımadası içinde onlara ayrılmış bölgelerde yaşamaya devam edebiliyorlar. Bu alanların en ünlülerinden biri Rialto Sahili.
Şehirden doğaya büyüleyici yolculuk
Seattle şehrinin 3 saat batısında yer alan Olympic Ulusal Parkı, haftasonları ve tatillerde gezginlerle dolup taşıyor. Olympic Yarımadası’na ulaşabilmek için şehirden kalkan feribotlar ile Puget Sound’u geçmek gerekiyor. Yolculuk sırasında eğer şanslıysanız balinalar size eşlik ediyor. Havanın açık olduğu günlerde arabalı feribotun üst katına çıkar, güneye doğru bakarsanız sizi karlarla kaplanmış bir dağ karşılıyor. Ünlü Rainier Dağı ve çevresi 1899 senesinde koruma altına alınarak milli park ilan edilen Washington eyaletinin bir başka güzel yüzü. Feribot sonrası parkın sınırlarına ulaşabilmek için çok keyifli ve manzara dolu bir araba yolculuğu sizi bekliyor. Yeşilin binbir tonunu bu araba yolculuğu sırasında yeniden keşfetmek mümkün.
Nerede kalınır ve ne yenir?
Olympic Ulusal Parkı içinde ve dışında kalınabilecek oteller olsa da ben her zaman tercihimi doğa içinde olmaktan ve kamp yapmaktan yana kullanıyorum. Haftasonları çadırım sırtımda dolaşmak, parkların vahşi hayvanları ve ayıları bulmasın diye yemeklerimi korunaklı kaplarda taşımak ve ormanın içinde kuru odun avına çıkmak beni otellerde kalmaktan çok daha fazla doyuruyor. Olympic Ulusal Parkı’nın şimdiye kadar ziyaret ettiğim bölgeleri vahşi alanlarda olduğu için kendi yemeğimi yanımda taşımak zorunda kaldım. Bu seyahatim sırasında yakın çevrede yemek ve su alabileceğim bir kafe veya restoran yoktu. ABD ulusal parklarının en azından bir bölgesinde yemeğini yanında taşımak istemeyen ziyaretçiler için tasarlanmış yemek alanları oluyor. Bu restoranlar ulaşımı kolaylaştırmak için parkın ziyaretçi merkezlerine yakın bölgelerde tutuluyor.
Pasifik okyanusu kenarında kamp
Bu seyahatim sırasında Olympic Ulusal Parkı’nın dağlarını ve vadilerini keşfetmek yerine gizli kalmış sahillerini görmek için yola çıktım. La Push sahillerinin İkinci Sahil olarak adlandırılan saklı bölgesinde kamp yaptım. Parkın batı yakasında yer alan La Push sahillerine araba ile ulaşım yok. Kamp malzemeleriniz, kıyafetleriniz, fotoğraf makinanız ve yemeğiniz sırtınızda yürüyüş yapmanız gerekiyor. Yürüyüş sırasında yağmur ormanlarını aratmayan, gökyüzüne uzanan yeşil ağaçların arasından geçiyorsunuz. Yürüyüş yolu düzenli olarak bakıma alındığı için sahile yolculuk çok da zorlu geçmiyor. Sırt çantası seyahatlerinde hafif malzemelere sahip olmak beni her seferinde ormana karşı bir adım önde başlatıyor.
Otoban kenarında başlayan yürüyüş ormanın derinliklerinde son buluyor. Birkaç büyük ağaç arasından kendini bir anda size gösteren sahil şeridi, okyanusun ortasında bulunan büyüleyici kaya oluşumları ve Washington’ın vazgeçilmez gri havası film sahnelerini aratmıyor. Gece suların yükselmesi ile su basma ihtimalini göze alarak kumların üzerine kurduğum çadırım, gökyüzündeki yıldızlar ve okyanusun derin kokusu şu ana kadar yaşadığım en büyüleyici ve huzurlu kamp deneyimlerinden birini bana yaşatmayı başarıyor.
Instagram: @selenozcan
www.selenozcan.com