22.06.2015 - 16:45 | Son Güncellenme:
Dört bölümü olduğunu ve bölümlerinin; fundus, korpus, infundibulum (Hartman poşu) ve boyun olduğunu vurgulayan Op. Dr. Muharrem Kuzkaya, safra kesesinin sistik kanalı ana hepatik kanal ile birleştikten sonra koledok adını aldığını belirtti. Koledok duodenum ikinci kıtasının arka yüzünden bağırsağa açılır, insanların %90‘ında duodenum açılmadan önce pankreasın ana kanalı ile birleşir. Koledokun ortalama genişliği 1cm kadardır.
Sistik kanal insanların 3/4ünde koledoğa dik bir açı yaparak birleşir. Sistik kanalın hepatik kanal ile birleşmesi değişik şekillerde olabilir ki bu cerrahi açıdan önemlidir. Sistik kanal çok kısa olabilir, hiç olmayabilir veya yukarda sağ hepatik kanala açılabilir.
Bu gibi anamolilerin safra kesesi ameliyatlarında ana safra kanalı yaralanmaları riskini arttırmakta olduğunu anlatan Op. Dr. Muharrem Kuzkaya, safra kesesinin arteri normalde sağ hepatik arterden kaynaklanmaktadır şeklinde açıklamalarda bulundu. Sistik arter de değişik anatomik varyasyonlar gösterebilir.
Safra sadece karaciğerde üretilmektedir. Safra kesesi ise safra üretim yeri değildir. Safrayı biriktirme ve kasılıp salgılama organıdır. Karaciğerden günde ortalama 500-1500 ml safra üretilir. Safra kesesi taşları safra yapımı sırasında safra akışının yavaşlaması özellikle safra kesesi mukozasının fonksiyon bozukluğu nedeni ile oluştuğu düşünülmektedir. Safra çamuru oluşumu da aynı şekildedir.
Safra kesesi taşlarının oluşumunda 4F dediğimiz kadın olmak, şişman olmak, 40 yaşlarında olmak, açık tenli olmak riski arttırmaktadır. Hastaların 2/3 ünde safra kesesi taşları hiç bir şikayete yol açmamaktadır, ultrasonografi sırasında tesadüfen saptanmaktadır.
Çağımızda safra kesesi taşlarının artış göstermesi yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarına bağlı olduğu düşünülmektedir. Safra kesesinde taş olan hastalarda en sık şikayet karın ağrısıdır. Tipik ağrı sağ üst boşlukta ani başla, şiddeti yavaşça artar sırta vurabilir.
Hafif baş dönmesi ve bulantı görülebilir. İleri derece safra kesesi iltihaplarında karında aşırı hassasiyet, ateş, bulantı ve kusma görülmektedir. Safra kesesi taşları ileri yaşlarda ve bağışıklık sistemi zayıflamış hastalarda(şeker hastaları, kalp hastaları, kanser hastaları gibi) safra kesesi gangreni ve delinmeleri görülebilmektedir.
Safra kesesi taşlarının sık görülen bir komplikasyonu da koledok dediğimiz ana kanala taşın düşmüş olmasıdır. Ana kanala düşen taş genellikle duodenuma açılan dar ağzına oturmakta olup sarılık ve pankreatite yol açabilmektedir. Op. Dr. Muharrem Kuzkaya, safra kesesi taşlarının tedavisinin cerrahi ile mümkün olduğunu belirtti. Temel amaç safra taşlarını oluşturan patolojik safra kesesi mukozasının tümünün çıkarılmasıdır.
Safra kesesi iltihapları olduğunda safra kesesinin soğutulması dediğimiz antibiyotik tedavisi ile enfeksiyonun giderilmesidir. Enfeksiyon giderildikten sonra ameliyat yapılmaktadır. Safra kesesi taşları ile birlikte tıkanma sarılığı olduğunda yapılması gereken standart işlem ERCP dediğimiz endoskopik yöntemle ana safra kanalındaki taşın alınmasıdır. Bu ERCP işleminden 3 ile 5 gün sonra safra kesesi ameliyatı yapılması uygundur.
Safra kesesi taşları ameliyatlarında altın standart laparoskopikkolesistektomidir.(kapalı safra kesesi ameliyatı) Kapalı safra kesesi ameliyatı ilk 1987 yılında uygulanmıştır. Ameliyat tekniğinde kısaca karın içi karbondioksit gazı ile uygun basınçta (10-14 mm Hg) şişirildikten sonra 4 adet trokar ile girilerek safra kesesi ve anatomik yapıları ortaya konulur.
Sistik kanal ve arterine klips konularak kesilmekte ve safra kesesi karaciğer yatağından serbestleştirilip safra kesesi genelde göbekten dışarı çıkartılır. Ameliyat ortalama 30 ile 45 dakika sürmektedir. Kapalı safra kesesi ameliyatlarının %95 i sorunsuz seyretmektedir. %5 oranında ise komplikasyonları görülmektedir.
Görülebilecek komplikasyonlar safra kaçağı, safra yolu yaralanması, kanama, enfeksiyon ve açığa dönmedir.
Kapalı safra kesesi ameliyatlarında safra yolu yaralanmalarında en önemli risk faktörü cerrahın tecrübesidir.