Son yıllarda yapılan araştrmaların ortaya koyduğu en çarpıcı bulgulardan birinin de terapi sürecinde terapistle kurulan ilişkinin çok ciddi oranda iyileşmeye katkıda bulunmasıdır. Biraz daha açacak olursak ilişki bağlamında kişinin kendini yeniden tanıması, tanımlandırması ve yapılandırması söz konusu olabilir. Bu ilişkinin temel özelliklerine baktığımızda yargılamayan, aşağılamayan, korkutmayan, varoluşa saygılı, kabul eden, onaylayan bir ilişki profili olduğu ortaya çıkıyor.
Bir bebeğin ilk yıllarına gittiğimizde anne-bebek ilişkisi bağlamında bebeğin ruhsal ve fizyolojik ihtiyaçlarını gidermesi gerekmekteyken anneden, çevreden veya başka bir sepebten bu ihtiyaçların karşılanamaması halinde bebeğin ruhsal dünyasında bir takım kırılmalar, takılmalar veya eksiklikler meydana gelmektedir. Bu bebek bir yetişkin olduğunda bedenen büyüse bile ruhsal olarak takıldığı o yaşta kalır. Yani aslında karşımızda yetişkin görünümünde ruhsal bir bebek vardır. Bu bebek anne tarafından karşılanmayan ihtiyaçlarının eksikliğini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Bu yollar zaman zaman işe yarar veya yaramaz.
Kişi eğer farkında değilse ki çoğu insan farkında olmadan yaşıyor ve ihtiyaçlarını bastırarak yok sayma yoluna gidiyor. Fakat bu ihtiyaçlar dayanılmaz bir hal aldığında bazı yollardan bizimle iletişime geçiyor. Bu bazen bir depresyon, bazen obezite, bazen alkol bağımlılığı bazen cinsel bozukluklar olarak ( bu liste uzayıp gider) karşımıza çıkıyor. Yani psikojenik alt kökenli bu problemler bize bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Kişi ruhsal olarak son raddeye geldiğini hisettiğinde bir arayış içerisine giriyor. Bu arayışın nihai sonucu da psikoterapiye çıkıyor. Bu anlamda psikoterapi kişinin takılı kaldığı ruhsal evreyi saptayıp, o evrenin ihtiyaçlarını gidererek kişinin bir sonraki evreye geçmesini ve ruhsal gelişimini tamamlamasını hedef alır.
Psikoteapi için ruhun yeniden doğuşu diyebiliriz. Bu doğumun sancılı ve acı veren tarafında terapistin hasta ile kurduğu güvenli ilişki Psikoterapiyi iyileştirici hale getirmektedir. Yine bebeğin ilk yıllarına gittiğimizde kendini tanımlaması ve kendilik aktivasyonunu gerçekleştirmesi bir ilişki üzerinden gerçekleşmektedir diyebiliriz. Bebek kendini bakım verenin(annenin) bakışları davranışları, konuşmaları, dokunmaları üzerinden tanımlar. Bir diğer deyişle kendini anne üzerinden var eder. Psikoterapi de kişinin kendini bu ilk ilişkiye benzer bir ilişki bağlamında var etmesine olanak sağlar.
Psikoterapi için yeniden doğuş diyebiliriz. Terapi odasını bir annenin rahmine benzetecek olursak, kişi kedini orada yeniden doğurur. Bu doğumun ardından kişinin kendini tanımlaması, hayatı tanımlaması ve çevresindeki ilişkide olduğu insanları tanımlaması yeniden anlam bulur, değişir ve iyileşir.