Montaige şöyle der; ''Cinsel eylem ne kötülük etti ki kimse utanmadan söz edemiyor ondan, yoksa onun sözünü ağzımıza ne kadar az alırsak düşüncesi kafamızda o kadar büyütmeye hak mı kazanıyoruz? Suskun dokunulmazlığın içine kapatmışız bu eylemi. Adalet dokunmayı, bakmayı suç sayıyor bu suçluya!''
Cinselliği konu aldığım ilk yazımla karşınızdayım. Cinsellik konusunun bu ülkede ne kadar hassas bir konu olduğunu, bu topraklarda yetişmiş bir kadın olarak çok iyi biliyorum. Ve cinselliğin kanayan bir yara olduğunu, bu yaranın tedavi edilmek şöyle dursun üstünün kapatılıp yok sayıldığını da biliyorum. Sonuç olarakta kadınlar bu yaradan nasibini fazlasıyla alıyor. Kadın olamayan kadınlar, bedenini reddeden kadınlar, kadınlığından utanan kadınlar diye liste uzayıp gidiyor. Yakın tarihe kadar cinsel hazzın sadece erkeklerin hakkı olduğu düşünülüyordu. Yani cinsel birleşmede kadın, erkeğe sadece haz vermekle görevliydi. Bu düşüncenin günümüzde çok ta değiştiğini zannetmem. Çünkü cinsellikle ilgi bir yazı okumak istediğimde veya bir araştıma yapmak istediğimde konu hep erkekler üzerinden ele alınıyor. Bir kadının bu konuda konuşması, okuması, yazması hala gereksiz, hatta çirkin bulunuyor. Ve üzülerek belirtmeliyim ki çok fazla kirli ve yanlış bilgi ile insanlar yanlış yönlendiriliyor. Bu durumda bilgi sahibi olmak isteyen bir kişinin doğru bilgiye ulaşıp gerçekleri öğrenmesi çok zor hale geliyor. Hal böyle olunca ben de kolları sıvadım. Çünkü öğrenmemiz gereken çok şey var. Toplumun bilinçlenmesinin ilk koşulu kadının bilinçlenmesinden geçer.
Cinsellik kavramına dair
Cinsellik ve seks kavramları genellikle birbirine karıştırılır. Cinsellik denildiğinde akla seks gelir ama bu doğru bir tanım değildir. Çünkü cinsellik, seksi de içine alan daha geniş bir kavramdır. Cinselliğin psikolojik, fizyolojik ve sosyolojik yönleri vardır. İnsanın doğuştan getirdiği cinsiyetine dair özelliklerinin tümünü kapsar. Kişinin cinsiyeti, cinsel kimliği, görünüşü, cinsel davranışları cinselliğinin bir parçasıdır.
Seks ise; iki insan arasında yaşanan bir eylemdir. Sevginin, zevkin, ruhun ve bedenin paylaşıldığı bir eylemdir. İlişkiler ve cinsellik; insana sevilmeye değer olduğu duygusunu yaşatır. Bu, bir açıdan kadınlığın ve erkekliğin onaylanmasıdır.
Sağlıklı ve mutlu bir cinselliğin çağrıştırdıkları;
-Haz, arzu, üreme, aşk, ilişki ve yakınlıktır
Sorunlu bir cinsellik ise;
- Korku, endişe, kaygı, günahkarlık, suçluluk, ve bedel ödeme, yetersizlik, öfke, hüzün, nefret, utanç, rezil olma, değersizlik ve sevilmeme hissini beraberinde getirir.
Cinsel yakınlık kurmak insanın kendisini, bedenini, duygu, düşünce ve iç dünyasını bir başkasına açması demektir. Kendi bedenini tanımayan, sevmeyen bir kadın içinse bu bir kabus demektir. Diyebiliriz ki; sağlıklı ve mutlu bir cinsellik için her iki tarafında kendini, bedenini, istek ve arzularını bilmesi şarttır. İlişkisel ve cinsel yakınlık üç boyutlu bir etkileşimdir. Düşünsel, duygusal ve davranışsal boyutlardan oluşur.
Düşünsel boyut; Kendini bir başkasına açma kararını vermektir.
Duygusal boyut; Bir başkasına sevgi duyma, onu koruma, ona güvenme, benzerlik ve farklılıkları keşfetme isteğine arzusu vardır.
Davranışsal boyut; Fiziksel yakınlaşma, dokunma, öpme, bakma, gülümseme, yüz iletişimi, sarılma ve sevişme isteği öne çıkar.
Sonuç olarak cinsellik;
- Aklı ve bedeni içerir.
- Değerlerimiz, tutumlarımız, davranışlarımız, fiziksel görünümümüz, inanışlarımız, duygularımız, kişiliğimiz, sevdiğimiz ve sevmediğimiz şeyler, kişiliğimiz ve sosyalleşme alanlarımızla şekillenir.
- Sosyal normlardan, kültürden ve dinden etkilenir.
- Üremenin yanı sıra cinsel haz almayı ve vermeyi içerir.
- Son olarak, cinsellik tüm yaşamı kapsar.