Hayatın bizi en hassas noktasında yakalaması gibi bir alışkanlığı vardır
Belki sizin de dikkatini çekmiştir, hayatta olmaz dediğimiz şeyler yeri gelmiş karşınıza çıkmış, size önemli dersler getirmiştir. Görüşmelerimden edindiğim önemli bir gözlem, aşırı tutum ve endişelerin tam tersi sonuçlar getirebiliyor olması. Hayat insanı öyle hassas bir noktasından yakalıyor ki, çoğunlukla en dikkat ettiğiniz, önem verdiğiniz konularda test edilmek durumunda kalabiliyoruz. Bunu sanki kaderin bir cilvesi gibi okuyorum. Örneğin başkalarına sürekli olarak sağlıklı yaşa, sağlıklı beslen ki kanserden korunabilirsin diyen bir kişinin kansere yakalanması gibi, hayatın içinde bir alay söz konusu. Doğal olarak hepimizin bilinci belirli bir noktaya kadar ilerleyebiliyor ve hepimiz sınırlı ve kapalı bilinçleriz. Uyuyan ya da uyanık, bilincimizin astrolojik haritamızın bütününe yayıldığını görebiliyoruz ancak sonuçta bilincimiz belirli kalıplar, düşünce ve duygu kalıpları ve özellikle korkularla sınırlanıyor.
Genel olarak hayatımızı belirli bir rahatlık bölgesinde yaşıyor, kendi keyif bölgemizden zorunda kalmadıkça pek çıkmıyoruz. Belki de bu nedenle kendi konfor alanımızı hayatın tüm gerçekleri olduğuna dair bir yanılgıya kapılıyoruz. Özellikle belirli kolaylıklar sunulmuş hayatlar kemikleşmiş bir alışkanlıklar geliştirmemize neden oluyor. Örnek olarak, astrolojik haritada yükselen burçta Mars gezegeni olan bir kişiyi düşünelim. Bulunduğu burca da bağlı olacak şekilde, bu kişi hayat karşısında daha agresif, rekabetçi, kavgacı ve hep üstte olmayı kendine doğal bir hak olarak edinmiş bir kişi olabilir. Çocukluk yaşlarında bu kardeşleri ile çekişme, yaşdaşları ile sürekli bir itişme ve kendini ispat etme bilinci geliştirmesi ile sonuçlabilir. Bu kişi yetişkinlik yaşlarında bu kez ilişki problemleri ve sürekli hakkının yenmesi gibi senaryolar yaşarken, çevresini baskı altına alması, kontrol etmesi ve mutlaka muzaffer ve haklı olması gibi bir kişilik, bir bilinçle kendini sınırlamaya başlayacaktır.
Halbuki hayat öyle oyunbazdır ki, isteklerimizin tam tersi olaylarla bizi yüzleştirmekte çok ustadır. Belki bunu hayatın kendi düzen içindeki karşıtlık yasasında bulabiliriz. Her etki kendi tepkisini doğuracaktır. Sözünü ettiğimiz baskın ve agresif kişilik ya da bilinç ister istemez, onu sonuçta çaresiz bırakacak kişi ve olaylarla karşı karşıya getirecektir. Neyi çok fazla büyütüyor ve korku haline getiriyorsak, o alanda daha fazla çaba sarfetmek ve test edilmek durumunda kalabiliriz. Örneğimizdeki kişi Mars’ın aşırı ve olumsuz yönlerini kendine tek çözüm yolu olarak belledikçe, içinde bulunduğu problemi idrak etme, kabullenme ve dolayısıyla çözme yolunda kilitlenecek ve adeta bir kısır döngüye girecektir. Böyle durumlarda, sorunları önce görmezden gelir, sonra reddetmeye başlarız.
Bununla birlikte, kendimizi geliştirme anı kendi içimizdeki karşıtlıklarla yüzleşme ile başlayabilir. Haritasında Mars’ı sorun çıkaran kişi rekabet karşısında ne yapabileceğini daha serinkanlı bir bakış açısıyla ele alarak yeni bir bilinç geliştirebilir. Diğer gezegenler açısından bu durum örneğin Satürn’de kendini aşırı sorumlu ve eksik hissetme, Jüpiter’de aşırı güven ve şanslı hissetme, küstahlaşma, Venüs’te ilişkilere bağlı kılma ve değerli ya da değersiz hissetme, Merkür’de sadece zihinsel alanda kalma ya da mantıklı kararlarla hareket edememe, Ay’da aşırı ait olma veya sürekli etki altında kalma, Güneş’te ise aşırı kişiselleştirme ve egonun tuzaklarına düşme biçiminde yaşayabilir. Sonuçta, astrolojik haritamızda bilincimizin sınırlarını ve kalıpları görebildiğimiz oranda hayatın oyunları karşısında yeni şeyler öğrenerek, bilincimizi daha zengin hale getirebiliriz.