Astrolojik haritamızda Ay, bize hayat hikayemizle ilgili çok önemli bilgiler sunar
Astroloji’de Ay gecenin ışığı olarak görülür. Aydınlığı ve farkındalığı anlatan Güneş’le birlikte Ay, varoluşumuzun daha alıcı, dişil ve yansıtıcı yönlerini açıklar. İlkbakışta, Ay’ı duygusal ihtiyaçlarımız, ev ve aile yaşamımız, çocukluğumuz ve annemizle ilişkimiz, köklere ve geçmişe bir aidiyet olarak görmekle birlikte, aslında içerisinde çok daha derin şeyler sakladığını söyleyebiliriz. Zira Ay hafızamızı, geçmişten bugüne taşıdığımız gelişim çizgimizi de anlatır. Buradaki hafızamızı, günlük yaşamda kullandığımız hafıza gibi görmeyelim. Zira Ay tüm ruhsal deneyimlerimizin ve gelişimimizin de izini taşıdığı için, varoluşumuz içerisinde neleri içerisine aldığımızı, bu dünyaya hangi birikimler ve motivasyonları getirdiğimizi de simgeler. Bu nedenle, astrolojik haritanızda Ay’ı incelerken, Güneş’le Ay’ın arasına hangi gezegenlerin girdiğine dikkat etmek gerekir. Çünkü bu gezegenler bir şekilde deneyimlenmiş, kozmik hafızamıza kaydedilmiş durumdadır. Özellikle Ay’ın en son birleştiği gezegene dikkat ediniz. Bu gezegen bizi şartlandıran en yakın deneyimleri ve hafızamızda en taze, en belirgin unsurları, arketipleri, tavır ve ifadeleri belirler.
Tecrübe duraklarımız
Astrolojik haritamızı yorumlarken, Ay’ın bir sonra yapacağı birleşime de dikkat etmek gerekir. Bu gezegen ise özellikle hayat içinde alacağımız önemli deneyimleri, bir bakıma yöneldiğimiz konu ve kişileri, tavır ve tutumları açıklar. Bunu bir örnekle açıklayalım. Albert Einstein’ın haritasında Ay’ın en son birleştiği gezegen Başak burcunda, 3. Evdeki Uranüs’tür. Uranüs üst aklı, alışılmış kalıpların ötesine geçen kavrayış ve sezgileri, aynı zamanda yenilik ve reformları anlatan gezegendir. Zihni açıklayan 3.evde Başak burcundaki Uranüs, Einstein’ın bu hayata güçlü ve yenilikçi sezgilere açık, reform arayan, son derece analitik ve buluşçu donanımla geldiğini ve hafızasında sürekli araştıran, analiz eden, sorgulayan bir kapasite olduğunu açıklıyor. Ay’ın bir sonraki birleşimi ise, Oğlak burcunda, 7. Evde görülen Mars’tır. Mars Oğlak burcunda yücelim konumundadır ve bu pozisyon onun hedeflerinde ne kadar mücadeleci, yeni şeyler inşa etmek isteyen ve aynı zamanda 7. evde olduğu için rekabet, karşıtlık ve başkalarının da onayını gerektiren durumlarla karşılaştığını açıklıyor.
Bir başka örnek olarak Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud’u ele alalım. Freud’un haritasında Ay İkizler burcunda, öteki ile paylaşımı anlatan 8. evdedir ve Ay’la Güneş arasında Koç burcunda sırası ile önce Uranüs, sonra Merkür vardır. Ay’ın en son yaptığı birleşme Merkür, bir sonraki birleşme ise İkizler burcunda 8. evdeki Satürn olacaktır. Koç’taki Merkür onun zihin hayatında ötekinin, karşımızdakilerinin farkındalığını, aynı zamanda Uranüs’le birlikte, yeni ve cesur olan, yoğun zihinsel tutumu ve ifade etme donanımını açıklıyor. Bir sonraki birleşme olan İkizler burcundaki Satürn ise, 8. evde yine zihinsel ve teorik planda (İkizler- Hava elementi) başkaları ile olan ilişkiden ve ihtiyaçlardan kaynaklanan konular içinde gerçekleştirmek istediği inşayı, disiplini, bu alanda kurmak için uğraştığı Psikanaliz teorisini simgelemekte.
Hayatınızla ilgili daha çok şey keşfetmek için, sürekli bir döngü yaratan Ay’ın haritanızda nasıl bir konumda olduğuna dikkat ediniz. Ay’ın Güneş’le ilişkisi yani içinde bulunduğu fazın getirdiği itilimler yanında, en son ve bir sonraki birleşmeleri ruhsal kazanımlarımız, deneyimlerimiz ve bizi geleceğe taşıyan olgular, tutumlar ve tecrübeler açısından çok önemli bilgiler verir.