‘’Zaman masumiyetimizi, katıksız neşemizi, mızıkçılıklarımızı, kimimizin annesini kimimizin babasını silerek geçip gidiyordu. Bu muydu hayat? Bu kadar acımasız mıydı?’’
Ayşe Kulin. Hayat Dürbünümde Kırk Sene 2011
Annen ve babanla aran nasıl evladım?
Kardeşini sevdin mi çocuğum?
Öğretmeninle aran nasıl?
Arkadaşlarınla iyi geçiniyor musun?
Hayvanları seviyor musun?
Gibi sorular her gelişim döneminde sıklıkla karşılaştığımız sorular olmuşlardır değil mi?
Peki neden kimse kimseye ‘Kendinle aran nasıl?’ diye sormuyor?
İnsanın kendisiyle ilişkisi çevresiyle ilişkisini etkilemesinin ötesinde insanı ilgilendiren her şeyi etkiliyor. Kendinizle nasıl bir ilişki kurduğunuzu hiç düşündünüz mü? Nasılsın sorusunu bile gerçekliğini ve samimiyetini kaybetmek üzere ve nadiren duyduğumuz dönemlerde kabul ederim ki aşina olduğumuz bir soru değil. İşte en sevdiğim bölüm: bir kalem ve bir kağıt al. Kağıdın bir tarafına kendinle ilgili olumlu olduğunu düşündüğün özelliklerini sırala diğer tarafına ise tam tersi olumsuz olduğunu düşündüğün özelliklerini sırala. Kendine karşı tutumun ne?
Ve bir diğer sorum: Peki kendine karşı ne kadar hoşgörülü, anlayışlı, sabırlı, duyarlı ve merhametlisin? Sanırım son dönemde herkes artan bir sevgisizlikten bahsediyor. Bir yandan da herkes ailesine, çocuklara, hayvanlara ve çevreye daha sevgiyle yaklaşmaya çalışıyor. Grafik paralel ilerlemiyor ama? Çünkü insan yine ve yeniden maalesef önce kendisini atlıyor.
Bir hata yaptığımızda veya hayal kırıklığına uğradığımızda çok sinirlenebilir, kızabilir, kendimize söylemediğimizi bırakmayabilir, acımasızca eleştirebilir ve kendimizi suçlayabiliriz. Kendimizi en çok da o anda ihtiyaç duyduğumuz anlayış ve şefkatten mahrum bırakırız. Halbuki kendisini kötü hisseden, suçlayan, ağlayan, kendisine acımasızca davranan bir çocuk gördüğümüzde ilk duygumuz şefkat değil mi? E ne oldu o içimizdeki çocuğa? Biliyorum ki yaşım kaç olursa olsun o, orada ve bana ihtiyacı var.
Kendine karşı anlayışlı ve duyarlı kişiler, geçmişte yaşanan olumsuz bir olayı anımsadığında, günlük yaşamda stres verici durumlarla karşılaştığında, başarısızlık yaşadığında veya eleştiri aldığında bundan nispeten daha az etkilenir. Kendimize karşı geliştirdiğimiz anlayış, hatalarımızı görmezden gelmek, yanlış yaptığımızda bunun için bahaneler üretmek değildir üstelik tam da bunun tersidir. ‘Araştırmalar, merhametin psikolojik sağlığımıza katkı yaptığını gösteriyor. Örneğin depresyon riskini, kaygıyı, başarısızlık korkusunu ve benmerkezciliği azaltmaya yardımcı oluyor, yaşamdan alınan doyumu ve yetkinlik hissini artırıyor, ilişkileri geliştiriyor.’
Yaşanan zorluklar karşısında hayatı acımasızlıkla suçlayabiliriz. Hayat belki de gerçekten acımasız da olabilir. Fakat en nihayetinde sahip olduğum biricik şey; benim. Peki ben insan olmanın haricinde bir anneysem, babaysam, evlatsam, öğretmensem, doktorsam, işletmeciysem, patronsam… Kendisiyle ilişkisi iyi olmayan, olamayan ebeveynlerin yetiştirdiği çocuksam, yeni nesiller yetiştiren çocukların yaşamında çok büyük bir yüzdeyle hayatlarında iz bırakan bir öğretmensem, insanları memnun etmek için hizmet sektöründe işçi veya işverensem. Bir insan olarak etki alanım ne kadar büyük. Sırf bu yüzden bazen elimi kalbime götürüp, gözlerimi kapayıp, kendime söylemem gereken bir çift samimi, sıcak, güzel sözü sebepsiz hak ediyorum.
Sevgiyle…
Psk. Dan. Gizem KOLÇAK
@pskdangizemkolcak