Hangi sebeple bunu tercih ettiğimi henüz keşfedemediğim, sevgili günlük tadında zihnimden geçenleri hayatımda olanları paylaşacağım bir yazı olacak bu. Belki yirmili yaşlarıma veda edişimle, yüksek lisanstan mezun olup uzman oluşumla, belki ülkemiz için hala sürmekte olan pandemiyle belki de nisan ayında hayatıma gelen patili dostum sayesinde bilmiyorum. Ancak ilk defa bu denli açığım hayatıma; öğreniyor, fark ediyor, deneyimliyor ve besleniyorum. Belki de ilk defa duygularımı cesaretle yaşıyor, karşılıyorum. Belki de ilk defa olumsuz duygularıma da bir o kadar sahip çıkabiliyorum.
Hayat tezatlar üzerine kurulmuş... siyahı beyazı var yani hayatın. İyiliğe karşı kötülük, açlığa karşı tokluk, sevgiye karşı nefret, doluya karşılık boş, ödüle karşı ceza, cesarete karşı korku, sevince karşı üzüntü, tama karşı eksik derken altıyla üstüyle hangisine evet ya da hayır diyorsun? Kişisel olarak ben artık kimliğimi oluşturan özelliklerimin, beni ben yapan cv tadındaki başarılarımın bazen güçsüz olma hakkımı elimden almasına izin vermiyorum. Her zaman yaz değilim, kışa da varım baharlara da...
İhtiyar bir Kızılderili torunu ile kamp ateşi kenarında oturuyormuş. Hava kararmış ve odunlar çatırdarken kıvılcımlar göğe doğru yükseliyormuş. Bir süre sessizce oturduktan sonra ihtiyar Kızılderili konuşmaya başlamış: “Bazen kendimi nasıl hissediyorum biliyor musun? Sanki kalbimde iki kurt arasında bir savaş varmış gibi. Kurtlardan biri kalbinden yara almış; içi kızgınlık, kıskançlık, kaygı, hırs, kendine acıma, yalan, kibir ve bencillik ile dolu. Diğeri ise yumuşak ve içi sevgi, neşe, barış, umut, dinginlik, iyilik, merhamet, yardımseverlik, şükran, güven ve gerçeklik ile dolu.” Torunu sormuş: “Bu kurtlardan hangisi kazanıyor?” Kızılderili büyükbaba yanıt vermiş: “Beslendiğiniz...”
Hangi kurtu, hangi duyguyu, hangi ilişkimi yani aslında kendimi hangi tutumla besleyeceğimin gücü bende ve tabi ki sende de. Zor duygular, durumlar, kişilikler hepimiz için varlar ve oradalar. Hoş olmayan duygularla başa çıkarken düşülen ilk hata yoklarmışçasına ilerlemeye çalışmak kısa süreli çözüm getirse de uzun vadede çalışmayacaktır. Aslında hangi duygu ve düşüncelerin zihnimize geleceğini kontrol edemeyiz ancak bu duygu ve düşünceye nasıl karşılık vereceğimiz bizim tutumumuzdur ve bu bir tercihtir. Biliçli farkındalıkla duygularımı algılayarak, hoş olmayan hislerimle kalabildiğimde onlardan kaçmamayı öğreniyor ve başa çıkamadığım duygularımı yani kendimi tanıyorum. Ben bu hissettiğim duygu değilim, bu durumdan ibaret değilim diyebiliyorum. Bu sadece hissettiğim duygulardan bir tanesi ve sadece hormonal bir denklem diyebiliyor onunla özdeşleşmeden, kaçınmadan, anın içinde ona rağmen değil onunla beraber açık ve belki biraz kırılganken kalabiliyorum. Ve o sihirli soruyu sorabiliyorum: “Şu anda neye ihtiyacım var?
Duygusal ihtiyaçlarımız konusunda daha az talepkarız. Yardım istemekte zorlanabiliyor, bir yük olarak görüyor ya da bir zayıflıkmış gibi algılayabiliyoruz. Ancak bizler kırılgan varlıklarız, her birimiz. Kırılganlığını, eksik ve zayıf yönlerini kabul eden bireylerin psikolojik olarak daha dayanıklı olduklarını destekleyen bilimsel araştırmalar var. Kendine, duygularına, düşüncelerine şefkatle yaklaş. Şefkat acının doğasını anlamaktır, unutma. Hangi kurtu besleyeceksin? Yaşadığın durumdan hangi tarafa ilerleyeceksin?
En sevdiğim sözlerden olan, Haziran 2005 tarihinden bu yana canlı dinleyemediğimiz Kazım Koyuncu’ya ait bir sözle bitiriyorum bu yazıyı “Her şeye rağmen bu yeryüzünde şarkılar söyledik. Teşekkürler dünya.”
Sevgiyle, sağlıkla kalın.
Psk.Dan.Gizem Kolçak
İletişim için:
pskdangizemkolcak@gmail.com
IG: @pskdangizemkolcak