Aslında düne kadar keyfim fazlasıyla yerindeydi. İki haftadır yoga pratiğimi aksatmadım, beslenme düzenimde istediğim değişiklikleri yerine getirdim, daha çok sıvı, daha az karbonhidrat tükettim, kendimi mutlu eden her şeyi muazzam bir rutin ile sürdürmeye devam ediyordum ki dün olanlar oldu. Ve baştan sona geçtiğimiz o iki haftanın acısını çıkarırcasına sabahtan gece yarısına kadar tükettiğim her şey sağlıksızdı, evet gece yarısına kadar bir şeyler yemeye devam ettim ve yetmezmiş gibi tüm gün yayılıp dizi seyrettim. Ve inan bana dünyam başıma yıkılmadı. Fakat tahmin ediyorum ki sağlıklı yaşamı takıntı haline getirmiş birileri senin de çevrende var hatta belki sen de sağlıklı yaşamı takıntı haline getirmiş olabilirsin, hatta zaman zaman ben bile. Eğer öyleyse ‘The Wellness Syndrom’ İyi Olma Sendromu, Türkçe’ye çevrilmiş hali ile Sağlık Hastalığı/Güncel Bir Sendrom Carl Cederström ve Andre Spicer’ın kitabı ilgini çekebilir.
Son dönemde herkes spor yapar, iyi beslenir, beslenme desteği alır, psikolojik yardım alır, harika sosyal medya hesaplarından ne kadar mutlu olduğunu ve mutlu bir hayat için ipuçlarını ve deneyimlerini paylaşır oldu. Aslında bu kişisel gelişimin bir parçası olarak olumlu nitelendirilebilir. Bunun bir ileri ve tehlikeli düzeyi de pek çok kişinin yetkin olmadıkları alanlarla ilgili uzmanlarmışçasına sanal ortamın avantajlarını kullanarak insanları bilinçsizce yönlendirebilmesi. Buradan birkaç haftalık kurslarla psikoloji, beslenme ve egzersiz önerilerini havalarda uçuşturan isimleri alanlarının uzmanı lisans ve lisansüstü öğrenimini sürdüren meslek profesyonelleri adına esefle kınadığımı da belirtmek isterim. Bu neden tehlikeli çünkü sağlık sadece profesyonellerince, kişiye özel bir şekilde çalışılması gereken her bir alt dalı bilim ışığında çalışılması gereken bir alan.
Son dönemde yapılan çalışmalar gösteriyor ki ‘iyi olma sendromu’ sosyal medyanın da etkisiyle insanlar üzerinde etkili. Spor yapılmadığında, kalorisi yüksek gıda tüketiminde, küçük bedene sığılamadığında, özellikle ergenlik döneminde takip ettiği influencer gibi görünmediğinde, diğerleri kadar mutlu olamadığını hissettiğinde yaşanan suçluluk duygusu olarak tanımlayabiliriz iyi olma sendromu belirtilerini.
Sanırım insanın anlam arayışı ve hayatı daha iyi yaşama çabası insanlık boyunca sürecek. Daha iyi yaşayabilmek için ne yapmalıyım? Ne yaparsam daha iyi bir insan olurum? Ne yersem daha sağlıklı olurum? Hangi spor benim için en iyisi? Bugün aşırıya kaçtım yarın nasıl dengelemeliyim? Bu hafta spor yapamadım önümüzdeki hafta rutinim ne olmalı? Nasıl daha iyi bir ebeveyn olurum? Logoterapi (anlamterapi) kurucusu Avusturyalı Psikiyatr Viktor Frankl ‘İnsanın Anlam Arayışı’ kitabında diyor ki ‘Hayatın anlamının ne olduğunun cevabını sadece kendiniz için siz verebilirsiniz, hayatınızın herhangi bir anında anlamı keşfeder ve onu hayatınızın dokusuna dahil etmenin sorumluluğunu alırsınız.’
Benim de psikoloji, beslenme ve spor konularında deneyim ve tecrübelerine güvenerek takip ettiğim pek çok hesap var sosyal medyada. Başka birilerinin öyküsü kendi kişisel gelişimim için çok kıymetli dersler içerebilir, ilham olabilir, besleyebilir. Fakat benim hassasiyetim ve ilk dikkat ettiğim şey kişilerin konunun profesyoneli olması veya profesyonel desteği ile ilerlenen bir süreç olması. Umarım sen de bunu dikkate alıyorsundur.
Sanırım hayatı daha dengeli yaşayarak daha mutlu olabiliriz. En azından bugün için böyle düşünüyorum. Yıllar içinde yapılan çalışmalar ve bilim ışığında, tecrübe ve deneyimlerim düşüncelerimi nasıl etkiler bilmiyorum ama bu zamana kadar biriktirdiklerimden çıkardığım bu. Kendi hayatımın anlam arayışı içerisinde bir dengeye ihtiyacım olduğunu fark etmiş olmam iyi bir kazanım bence. Peki denge?‘Bulutlar ağlamasa yeşillikler nasıl güler?’ Mevlana
Bence hayatı dengeli yaşamak insan olduğunu unutmamakla başlıyor. Kendini sevmekle, anda olmakla, kabulle, hatalarla, başarılarla, pes edişlerle, planlarla, sürprizlerle… sanırım birazcık psikolojik esnekliği arttırmak lazım.
Bir alıntıyla bitireyim:
‘’İnsanı en mutlu eden şey, ihtiyaçlarıyla varlıkları arasında bir denge olmasıdır. Bütün sorun, bu dengenin nasıl sağlanacağı. Akıllı bir adam dengeyi, ihtiyaçlarını azaltarak, yani onları varlıklarının düzeyine indirerek sağlar. Bunu yapmanın en iyi yolu, bedava olan şeylerin değerini bilmektir. Dağların, kahkahanın, şiirin, bir dostun verdiği şarabın, yaşlı ve şişman kadınların. Bakın bana! Ben elimdekilerle mutlu olmayı çok iyi bilen biriyim.’’ Nicholas Seare
Sevgiyle..
Psk. Dan. Gizem KOLÇAK