Bazı öyküler sihirli bir cümleyle başlar. Bazı kitap kapakları gördüğün an dokunur kalbine. Bazı cümleleri okumak kelebekleri kanatlandırır göğsünde. Şimdi kendi öykümde ilk defa yayınlanmadan okuduğum, çalıştığım, önsözünde ve arka kapağında kendimi gördüğüm ve göğsümde kelebekleri kanatlandıran ve birlikte çalışmaktan çok keyif aldığım Yazar Onur Ömer Düzgün’ün fantastik gençlik romanı Mistik Konağın Koruyucuları’ndan bir alıntı ile devam edeceğim:
Enke ağaçlara doğru koşuyordu. Göz yaşlarını, koluna silerken bir taraftan bağırıyordu:
-Bu haksızlık!
Hayat her şeyin yolunda gitmesi demek değildi.
İşte bu hepimizin öyküsündeki o sihirli bir cümle, sadece kahramanımız Enke değil, her gün pek çok insan kendi öyküsünde içinde olduğu pek çok durumu haksızlık olarak nitelendirebiliyor ve evet hayatta her zaman her şey yolunda gitmiyor, hayat zaman zaman can da yakıyor. İşler umduğumuz gibi gitmediğinde “bu haksızlığın” en çok da kendi başımıza geldiği düşüncesine engel olabilmek, benzer şeyler yaşayan başka insanlar da olduğunu hatırlayabilmek öykümüzün seyrini değiştirebilecek bir sihir gibi.
Acı çektiğimizde, şefkate en çok ihtiyaç duyduğumuzda içimizdeki ses en çok “Neden ben?” diye soruyor; ne kadar suçlayıcı, ne kadar ayrıştırıcı ve ne kadar yalnız… oysa o ya da bu sebeple acıyı hepimiz misafir ederiz yani acı insanlığın ortak paydasıdır.
Ve aslında öykümüzün seyrini değiştirebilecek olan o sihir belki de şefkattir. Garmer’a göre şefkatli olma deneyimi, duygusal rahatsızlığa karşı direnme eğiliminden vazgeçmektir. Bir kişiyi, acıyı veya acıya olan tepkilerimizi kabul etmektir. Günümüzde yaşam fazlasıyla hızlı, en iyiye odaklı, enlerle, beğenilerle dolu ve sürekli değerlendirileceğimiz ve yargılanacağımız bir sisteme dönüşüyor ve gitgide şefkatten uzaklaşıyor. Devreye öz-eleştiri giriyor, bir başkasına savurduğumuz eleştirilerden daha ağır, daha incitici sıfatlarla dolu bir dille. İşte tam da bu anlarda duygumuzdan bir adım uzaklaşmak ve “Bu yaşadığım şey çok zor, neye ihtiyacım var?” diyebilmek, kendimize şefkatle yaklaşabilmek öz-nezakettir. Bu adımı Doç.Dr. Zümra Atalay kendimize yaptığımız bir barış teklifi olarak ifade ediyor. Öykümüzde artık bir de barış teklifi var.
Acının varlığını fark etmek ve kabul etmek şefkatin açığa çıkmasına sağlayacaktır. Son dönemde yapılan araştırmalar giderek artan bir şekilde olumsuz durum ve duygulardan kaçınma davranışının, sorunları yok saymanın pek çok ruhsal sorunun odağı olduğunu desteklemekte. Acıdan kaçınmak daha acı verici…
Peki şefkati yaşamlarımıza nasıl almalıyız? Alan uzmanları tarafından geliştirilen, bilimsel olarak desteklenmiş programlara katılabilirsin. Acıyı tanımlayan çok sevdiğim bir metafor var; yaşamdaki acılar bir bardak suyun içindeki kum tanecikleri gibidir, eğer kum taneciklerini bardaktan çıkarmaya çalışırsan suyun daha fazla bulandığını görürsün, oysa kendi haline bırakırsan dibe çöker, evet belki kum orada kalmaya devam edecektir ancak su berrak kalacaktır.
Sevgiyle…
Psk.Dan. Gizem Kolçak
@pskdangizemkolcak @gizemkolcak