“Eğer izin verirseniz insanlar da bir günbatımı kadar harika olabilir. Ben güneşin batışını izlerken kendi kendime ‘şu sağ köşedeki turunculuğu azaltalım’ demiyorum. Günbatımını kontrol etmeye çalışmıyorum. Gözlerimin önüne serilişini hayranlıkla izlemekle yetiniyorum.” Carl Rogers’a ait bu sözler, en sevdiğim sözleri olabilir. Zaman zaman ihtiyacım oluyor duymaya.
Zamanla daha duyarlı oluyorum galiba; küçük bir parçası olduğum büyük bir bütünü görmek daha da kolaylaşıyor, kendimi koşulsuz kabul etmek için gösterdiğim çaba ve sevdiklerim tarafından da aynı şekilde kabul edilmek daha önemli ve öncelikli oluyor mesela, benim de töleransım artıyor sevdiklerime karşı, sahil yolunda trafikte kaldığımda daha sakinim çünkü güneşin batışını, denizi ve adaları seyretmek için daha çok vaktim oluyor. Gerçekten bu şekilde düşünebilmek birileri için kolayken birileri için çok zor olabilir. Hayatın paradokslarından bir tanesi daha işte.
“Kendimi olduğum gibi kabul ettiğim zaman değişebileceğim gerçeği, tuhaf bir paradokstur.” Carl Rogers
Kendimi tanımakla başlıyorum her zaman, isteklerim, ihtiyaçlarım yol haritam oluyor. Daha duyarlı olmaya çalışıyorum çünkü daha yaşanılabilir bir yaşam sunuyor bana. Hepimizin ihtiyacı bu değil mi? Daha yaşanılabilir bir hayat. Duyarlılığımdan zevk alabilmek için kendime yer açıyorum. Gerçekten istiyorsam ‘hayır’ demiyorum. Doğanın keyfini çıkarmak, sadece düşünmek, hayal etmek, bedenimin ihtiyaçlarına kulak vermek, elimi kalbime götürmek, derin bir nefes almak, nefes vermek, duyularım için bir şeyler yapmak, hoş bir koku, en sevdiğim çikolata, bir sokak kedisi, bir sergi gezmek, bir şeyler yazmak, çizmek, yeni bir yazar, derin bir sohbet, ilham almak… Benim listem uzadıkça uzayanlardan hep.
Evet listenin bir de diğer tarafı var; öfkem var mesela, hayal kırıklıklarım, başarısızlıklarım, yalnızlıklarım, anlatamadıklarım, kaçtıklarım… Hala aynı kişiyim, benim ya bu listem de uzuyor tabi, yazdıkça silesim, defteri kapatasım geliyor. Ama kaçmıyorum ve kabule daha açığım. Çünkü biliyorum ki kabul yaşamımı olduğu gibi fark etmemin ön koşulu.
Bilinçli farkındalık (mindfulness) kavramının ülkemizdeki çalışmalarına yön veren, kendisiyle bir eğitiminde tanışma fırsatı bulduğum için çok mutlu olduğum çok Sevgili Doç.Dr. Zümra Atalay’ın son kitabı Mindfulness Bilinçli Farkındalık Farkındalıkla Anda Kalabilme Sanatı’ndan: “Yaşamda düşüncelerimizi ve onlarla kurduğumuz ilişkiyi fark etmek büyük önem taşır. Onları fark ettiğimiz ve belli bir niyet ve tutumla onlarla kurduğumuz bu ilişki özellikle yaşamla kurduğumuz teması ve algılarımızı anlamamızı kolaylaştırır.”
Duygular ve düşünceler karşılıklı etkileşim içindedirler. Ama onlar da biricikler. Her birimiz farklı algılıyor, farklı deneyimliyoruz. Hissedilen duygu ne olursa olsun, eşlik eden bir iç ses, düşünce olabilir hatta belki de yargılayan, acıtan… işte tamda burada kendime karşı daha şefkatli olmalıyım, daha anlayışlı ve daha nazik. Çünkü önce benimle başlayacak, önce ben iyi hissedeceğim ki hayallerim, hedeflerim ve sevdiklerim için orada olabileyim, ışık yayabileyim, yaşayabileyim.
Sevgiyle…
Psk.Dan.Gizem KOLÇAK