Merak ettikleriniz ve daha fazlasını aydınlatmak için…
Görüyorum ki en çok insanların mesleğimizde merak ettiği durumlar öncelikle ‘’Deli doktoru muyuz, delirmeden psikologa gelinmez kalıp yargısı ile ilaç yazma yetkimizin olup olmadığı…’’
İnsanların bu soruları aslında yanlış öğrenmelerin bilinmezliklerin hatalı yorumlanmasının sonucudur. Bu yüzden yazımı bazı karışıklıkları netleştirmek için ele aldım. Öncelikle psikiyatristler gelen patolojik hastalara ilaç yazabilirler, psikologların işi ilaç yazmak değildir. Psikiyatristlere tanı almış hasta grupları gelirken, psikologlara tanı almış, almamış herkes gelebilir. Bir depresyon, panik, fobi gibi tanı alan patolojiler destekleyici terapi seansları için psikologa gelebilir fakat boşanmış, sevgilisinden ayrılmış ya da okul sorunları, sosyal uyum sorunları, sınav kaygısı, mutsuzluk, hayat sıkıntıları vs. olan kişiler tanı almak durumunda olmayabilir ve psikologa gelebilirler. Tanılı tanısız herkes psikologa gelebilir fakat psikologların tedavi yöntemleri ilaç değildir.
İnsanlar psikologları, anında değişme, hayatı sıfırlama, analiz, tüm sıkıntıların çözümü, yerine karar verme gibi her talepte çalacakları bir kapı gibi görürler. Ne yazık ki bu kapıdan bekledikleri, istedikleri şekilde gibi değil de, düşünmedikleri ve bilmedikleri biçimde, bilimsel yöntemler eşliğinde çözümlerle karşılaşacaklarını bilmezler. Bu yüzden de psikoloji bilimi, insanların her istediğinin hemen mümkün olmadığını, bilim dışı beklentilerin ise hiçbir zaman mümkün olmayacağının bilincinde çalışarak, bu doğrultuda insanlara cevap verir. Fakat insanlar gizemli, mucizevi, anlaşılmayan şeylere ilgi duymaktadır. Bu tür şeylerin doğru olduğunu kanıtlayan ve itibar gördükleri bir kitle oluşturmaya çalışan kişiler de, kuramı gerçeklere uydurmak yerine, gerçekleri kurama uyduracak şekilde çarpıtırlar. Bu mesleği etik çevrede çıkarlarını düşünmeden yapmak kolay bir iş olmadığı için her psikolog doğru psikolog olmayabilir. Oysa hakiki psikologlar oyalamak, kandırmak yerine, zihinsel, biyolojik, psikolojik ve davranışsal uyumsuzlukları, yetersizlikleri ve sorunları açıklamaya ve hafifletmeye yönelik araştırmalar yapan, tedavi yöntemleri geliştirerek uygulamaya çalışanlardır. İnsan olma durumunu anlamak, baş etme, çözüm, tedavi ve de terapi süreçleri belli bir zaman dilimi isteyen, bilimsel bir bağlam içinde gerçekleşen ciddi bir çalışma sonucu ulaşılan bir cevaptır.
Psikoloji bilimi halk tarafından çok ayrıştırılamamış olup, psikiyatri, pdr, sosyoloji gibi başka mesleklerle sık sık anılmakta, hangisinin tıp olup ilaç yazıldığına göre insanlar tarafından derecelendirilmektedir.
İlaçsız bilimsel tedaviye karşı malesef halk yeterince bilgi sahibi olmamakla birlikte, ne gibi imkanların olduğunun farkında olmayabilir. Diğer yandan ise psikoloji gibi görünmeye çalışan, yaşam koçları, reikiciler, astrologlar ve daha bir sürü adını bile duymadığımız aidiyet grupları mevcuttur. Bu alanlarda ki insanlar işlerini düzgün yapabilirler kendi işlerini, kendi sınırlarında icra ediyorlarsa sorun yoktur fakat sorun olan, yaptıkları işi, tüm psikolojiye yaymaya çalışmalarıdır. Yeterince kafası diğer bilimsel meslek gruplarıyla karışmış olan halk, bir de sahte bilimlerden üreyen alanlarla, iyice neyin ne olduğunu karıştırmaktadır.
Önemli sebeplerden biri ise psikologlar arasında ki, ne yaptığını bilmeyen psikologlardır. Tüm psikologlar, hala psikolojinin ne demek olduğunu, neyi nasıl çalışması gerektiğini, neye hizmet ettiğini, psikolog unvanının gereklerini bilmediğini gözlemlerim sonucu söyleyebilirim.
Türk halkı kahramanları sever, psikologlar da onların kahramanlarıdır diye düşünebilirler. Fakat öncelikle psikologun, ‘‘herkes gibi bir insan‘’ olduğu kavranmalıdır. Çünkü psikologların tedavi ve terapi uygulamak için, özel güçleri yoktur, bilimsel yöntemleri ve eğitimleri vardır. Psikolog, bir insan olduğundan bütün insani özellikleri taşır. Psikolog da sinirlenebilir, üzülebilir, depresyona girebilir, takıntıları da olabilir. Psikolog olunduğunda ‘’süperman’’ olunmadığının idrak ettirilmesi önemli bir konudur. Herkesin bir psikologa, bir psikologun da on psikologa ihtiyacı vardır belki de…
Toplumumuz da, kendinde olanı başkasında da bularak rahatlama ya da kendi özelliklerini başkalarıyla özdeşim kurarak anlamlandırma çabası da vardır. İnsanlar, bazen de bu özdeşimi psikologlarıyla kurmak isterler ve bunun için de psikologunun özel hayatı, hobisi, fobisi gibi birçok şeyi merak edebilirler çünkü, eğer danışanlarla aynı durumları yaşamamış ya da aynı özellikleri taşımıyorsanız, onları anlamanın mümkün olmadığını düşünürler. Bu yüzden kendilerini kime anlattıklarını bilmek isteyen danışanlar, anlamsız bir merak içindedir. Uzmanlaşmış bir psikologun eğitimi, deneyimi ve kısa tanışma bilgileri dışında hakkında özel bilgi vermesi önerilmez.
Öncelikle bilmemiz gereken psikolojinin , ‘’insanı anlamak’’ kadar sığ olmadığı ve psikologların ‘’anlıyorum’’ demelerinden ibaret olmadığıdır. Analiz edilen, anlamlandırılmaya çalışılan şey ise, ‘’o insanın’’ spesifikleri değil, kendimizle ya da başkalarıyla ‘’aynı olmayışını anlamaktır.’’ Bu yüzden bir psikologun empati yapması ya da iyi bir gözlemci olması gerekir fakat, bunlar da yetmez. Hangi olgunun ne zaman ortaya çıktığı, neden ve nasıl olduğu, nesnel bir zeminde, tutarlı hipotezlerle desteklemesi gerekmektedir. İnsanların, insan olma durumlarını anlamak, bu durumundan onları tanımaya çalışmak bir psikologu, psikolog yapan özelliktir. Bunu anlamak için de, insanların istedikleri, arzuları, talep ettikleri, ihtiyaçlarının neler olduğunu anlayabilirsek, o insanı anlamış oluruz. İşte yüce ayrımın, kaçırılan önemli noktası buradadır. ‘’Anlıyorum demek anlamaya yetmez.’’
Nelerin aykırı, nelerin ortak olduğunu anlamak ve neden aykırı durabildiklerini anlamayı merak etmek psikologun özelliği olmalıdır. Zira, psikologluk sanıldığının aksine, kimsenin özel hayatını merak eden, karşınızda sizi dizi izler gibi, elinde ki hayali çekirdeklerini çıtlatarak, merakla, eleştirmek ya da onaylamak için dinleyen bir kişi değildir. Varsa da bu halkın hayali kahramanı olan psikologtur… Kişinin, durumu ne kadar aykırı olursa olsun onu destekleyerek, uyumunu kendi insanlık durumuna uygun olan, koşula yönlendirmek ve kendilerine uygun yaşam biçimlerini bularak bunu uygulamalarına yardım etmektir, asıl mesele... Psikologlar insanlık durumu için bir şeyler yapabilmekten beslenir. Fakat yardımsever olmak psikolojik hizmet değildir. Bir psikologun merakı, söz edilen konunun, insanın hayatında neye karşılık geldiğini bulmak, bunun doğasını anlamaya çalışmaktan geçer. Gerçek psikologlar işte ozaman, bu mesleğin kahramanlarıdır…