Herkese sıkça etiket yapıştırarak kullandığımız bu bozukluk aslında her kendini sevenin sahip olabileceği bir şey değildir. Öncelikle insanları hususi meselelerinizde etiketlerken, ne kadar doğru bir girişim yaptığımızı düşünmek gerekir. Çünkü hiç te kolay değildir gerçek bir Narsisistik Kişi olmak... Bu kişilik bozukluğundaki insanlar benmerkezci olmanın nirvanasındadır diyebiliriz. Bu benmerkezcilik, kişinin kendini mükemmel, üstün ve her zaman ayrıcalıklı şekilde önde görmesidir. Sürekli kendini öven ve olduğundan daha önemli kendini gören insan tipleridir. Asla mağduru oynamazlar, tüm ilgi üzerlerinde olsun isterler. Sadece kendilerini düşündükleri için, davranışlarının, söylemlerinin ve hareketlerinin başka kişiler üzerinde ki etkisini önemsemezler ve kendilerini diğer insanların yerine koymadıklarından empati yetenekleri düşüktür. Dünya adeta kendi etrafında dönüyormuş zannederler. Bu yüzden diğerlerinin ilgi ve isteklerine duyarsızdırlar. Kendilerini beğenmiş olup, ön planda sadece kendilerini görmek isteyen kişilerdirler. Eşsiz olduklarını düşündüklerinden, karşı taraftan da buna bağlı ilgi ve alakayı isterler. Denkleri ile ilişki kurmak sosyalleşmek isterler yüksek konumda ki ve özel kişilerle ilgilenirler fakat bu kişiler kendilerini hiçe sayan sürekli onları yücelten yapıda olmalıdırlar. Bu kişiler ile ilişki kuran insanlar karşı tarafın duygusal yoksunluğunu ve ilgisizliğini fark ederler. Çünkü sorumluluk almazlar ve ilgi alakaları kendilerine dönüktür. Karşı tarafın varlığının onlar için tek önemi kendi iyilik hallerinde işe yaramasıdır. Dolayısıyla ilişkiye girmelerinin temelde iki nedeni olduğunu söyleyebiliriz. Ya kendilerini onaylatmak, mükemmelliklerini desteklemek için ya da kendilerini arzu ettikleri daha üst mertebeye taşımak, yüksek rütbeye ulaşmak için insanlarla ilişki kurarlar. Toplumsal sorumluluklar ile uzaktırlar, hiçbir şey vermeden almayı severler. Sürekli şekilde bir şeyleri harika yaptıklarını anlatarak karşı taraftan takdir beklerler ve benlik saygılarını yükseltirler. Onlara göre varlıkları bu dünyaya bir lütuftur bu yüzden sürekli iltifat beklerler. Mükemmel olduklarına inandırmak için çoğu şeyi yapacak potansiyeldedirler. Bunun için yalan söyleyebilir, inkar edebilir, aldatabilir ya da suç işleme eğiliminde olabilirler.
Öncelikli olduklarından yaptıkları her işin çok önemli olduğunu düşünürler. Narsisistik bir kişi, bir kantin sırasında, taksi kuyruğunda, kasa sırası gibi yerlerde kesinlikle arkada bekleyemez hemen en öne geçmek ister ve öfkelenir. Çünkü o ayrıcalıklı ve özel kişidir buna hakkı kesinlikle vardır diye zanneder.
Hareket etme ve küçümseme özellikleri gelişmiştir fakat kendilerine karşı edinilen en ufak saygısızlık, özel muamele olmayışında ve sıradanlaştırma da kıyameti koparırlar. Başarı, takdir hep kendilerinin olmalıdır başkalarının üstünlüğünü hep değersizleştirirler ve içsel olarak kıskanabilirler. Başkalarını kendinden çirkin, tembel, beceriksiz, aşağılık olarak algılarlar dolayısıyla kendilerine diğerlerinin sürekli hizmet etmesi gerektiği inançları vardır. Narsisistik kişilik kendini sevme olarak algılanmamalıdır. Aslında bu kişiler kafalarında çizdiklerini idealize ettikleri imajlarına hayrandırlar. İçsel olarak kendilerini değersiz görme ya da değersizlik yaşantıları olabilir. Bu yüzden Mükemmele ulaşmak için aşırı gayret ederler genelde başarılı olurlar bu üstünlüklerine laf eden olursa şiddetli davranışlar göstererek saldırganlığa kadar boyut kazanabilir. Başkalarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaktan çekinmezler, kibirleri her zaman onlara eşlik eder. Olumsuz taraflarını genelde inkar ederler, kabullenmezler ya da mantıklı bir açıklayış bulmaya çalışabilirler. Bu kişilerde aslında iki uçta yaşamaktadırlar. Eğer varlıkları değerli kılınıyorsa kendilerini üstün hissetmeye devam ederler ancak aşağılandıklarında, takdiri bulamadıkları ya da ilgi ve alakanın kesilmesi ile aşırı şekilde kötü ve utanma hissedebilir kendini aşağı hissederler. Sadece yapmak istedikleri şeyler yapmalıdırlar ve diğer insanlar yeteri kadar onların değerini fark edememiştir. Dsm’4 göre belirlenen kriterlerde, kişinin narsisistik kişilik bozukluğu tanısı alabilmesi için aşağıda ki maddelerden en az 5 tanesini ya da 5 taneden daha fazlasını karşılaması gerekmektedir. Bu maddeler;
1-Büyüklenirler (örn. Başarılarını ve yeteneklerini abartır, gösterdiği başarılarla oransız biçimde üstün biri olarak görünme beklentisi içindedir.).
2- Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da yüce bir sevgi düşlemleriyle uğraşır durur.
3- Özel ve eşi benzeri bulunmaz biri olduğuna ve ancak özel ya da üstün diğer kişilerce ya da kurumlarca anlaşılabileceğine ve ancak onlarla ilişki kurması gerektiğine inanır.
4- Çok beğenilmek ister.
5- Hak ettiği duygusu içindedir ( özellikle kayırılacak bir tedavi göreceğine ya da her ne istiyorsa yapılacağına ilişkin anlamsız beklentiler içinde olma).
6- Kendi çıkarı için başkalarını kullanır.
7- Eş duyum yapamaz: Başkalarının duygularını ve gereksinimlerini anlamak istemez.
8- Sıklıkla başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır.
9- Başkalarına saygısız davranır, kendini beğenmiş davranışlar ya da tutumlar sergiler. (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2014; çev. Köroğlu).
Bu kişilik bozukluğunun oluşum sebeplerine bakıldığında tek bir nedeni olmadığı gibi tamamen nedeni saptanmamıştır. Ancak narsisistik kişilerde çocukluk dönemlerinde anne tarafından duygusal olarak aç bırakılan verici olmayan bir aile yapılarını olabilmektedir. Ya da ailenin çocuğa karşı abartılı övgüleri, yere göğe sığdıramama davranışları ve aşırı hoşgörülü olması da bu kişilik bozukluğunu besleyen diğer etkenler arasındadır. Dolayısıyla, kişilerin aşağılık ve değersizlik duyguları ile baş etmesi olarak da bu durum yorumlanabilir. Kişinin çocukluktan itibaren başarı ile takdir görmesi ve sevgiden yoksun yetiştirilmesi bu duruma malzeme çıkarmış olabilir. Fakat tamamen nedeni budur denilebilecek bir olgu yoktur fakat tetikleyiciler olarak bunlar düşünülmektedir. Bu bozukluk genellikle çocukluk yaşantılarından kaynaklı olarak ergenlik dönemi başlarında kendini göstermeye başlamaktadır.
Bu tanıyı alanların %50 ile 75’i erkektir. Genel toplumda görülme oranı %1’dir. (Arsu,2001).
Topluma yansıyan yüzdelik kısmı, görülme sıklığı az olsa da bunun fark edilme ve doğru yönlendirilmede, doğru tanı alma konusunda ki etmenlerde düşünülmelidir. Tedavilerinde bireysel psikoterapi eşlik etmelidir. Ancak bu kişiler yardım alma, destek görme fikrini kabul etmeleri oldukça zordur, buna inanarak seansa gelmek onlar için çok aşağılayıcı olabilmektedir. Bu yüzden sıklıkla terapiyi reddedebilirler. Fakat dayanılmaz bir durum yaşarlarsa, tekrar mükemmel oluşlarını kanıtlamak ve güçlerine yeniden ulaşmak için terapi almayı kabul edebilirler. Amaçları itibarlarını yükseltmektir; kendilerinde bir kusur bulmak, kabul etmek değildir. Çünkü bu kişiler bir bozukluğa sahip olduklarına inanmazlar. Başkalarının onları anlamaya kapasitelerinin yetmediğini düşünürler.
Genelde aile zoruyla ya da narsisistik kişilik bozukluğuna sahip olmanın semptomlarından dolayı terapi seanslarına gelebilirler. Kişi fark edemediği bu bozukluğunun kurbanı olabilir. Yalnızlaşabilir, değersiz hissedebilir, dışlanabilir, sevilen biri olmaya bilir. Terapilerde sosyal ilişkileri ve dış ortamlar da ki çevreleri ile daha olumlu ilişkiler kurması buna bağlı olarak da uygun davranışlarda bulunması hedeflenir. Daha gerçekçi ilişkiler ve düşünceler kurmalarını sağlamak önemlidir. Fakat bu kişiler danışan terapist ilişkisini de suiistimal edebilirler. O yüzden dengeli bir terapötik ilişki kurulması zordur. Kişi, terapistten sürekli övgü beklentisine girebilir, anlatacaklarında onay ve ilgi görmek isteyebilir ya da istedikleri karşılanmayınca büyük aşağılanma yaşayabilir dolaysıyla seansa devamlılık ve bırakma arasında geçişler zor bir döngü halini alabilir. Kişinin inandığı, idealize ettiği benlik ile gerçek benliğine ulaşmak ve bunları çalışmakta terapinin ayrı bir konusudur. Ayrıca bu kişilik bozukluğu tek başına değil, diğer patolojiler ile ya da diğer kişilik bozukluklarıyla birlikte görüldüğünde tedavisi daha da zorlaşmaktadır. Mesela kişi hem borderline kişilik bozukluğu hem de narsisistik kişilik bozukluğu olabilir. Tedavi süreci dolayısıyla zor olduğu kadar uzun da olabilmektedir. Kişinin ailesinin de bu konuda ki desteği önemlidir. Dolayısıyla sonuç alınması ya da semptomların azalması tedavi süreci bırakılmamalıdır. Kişilik bozuklukları ciddi bir süreçtir insanlar narsisistik özellikler taşıyabilir ancak, bu özelliğe sahip kişilerin narsisistik kişilik bozukluğu olduğu anlamına gelmez o yüzden etiketleme yaparken daha duyarlı olunması gerekir.
Psikolog Merve Savaşkan
www.mervesavaskan.com
Kaynakça
KÖROĞLU, Ertuğrul, DSM-IV-TR Tanı Ölçütleri, Hekimler Yayın Birliği, Ankara, 2005.
w.w.w. Psikom.com.tr, Editör: Arsu, Tülay, 2001