Psikiyatri hizmeti sunan uzmanlar olarak mesleki pratiğimizde özellikle evli kadın hastalarımızdan gelen şu sorularla sıkça karşılaşıyoruz: “Hastalığım nedeniyle eşim beni boşayabilir mi?”, “Eşim beni boşamak için hastaneye yatırmak istiyor olabilir mi?”, “Hastalığım/psikiyatrik tedavi alıyor oluşum, boşanma davamızda aleyhime delil olarak kullanılabilir mi?, “Hastalığım yüzünden çocuklarımın velayeti benden alınabilir mi?”
Tabii ki hastalar bu soruları ortada hiçbir şey yokken üretmiyorlar. Psikiyatrik hastalık sanki diğer sağlık sorunlarından farklıymış, bir suç ve kusurmuş gibi çatışmalı evliliklerde hastanın önüne tehdit olarak sürülebiliyor. Evliliğinde sorun yaşayan, belki boşanmayı düşünen hasta, çocuklarının kendisine verilmeyeceği korkusuyla adım atamıyor. Ya da boşanmak istemeyen ancak eşinin boşanma talebi olan hastalar, psikiyatrik tedavi gördüğü gerekçesiyle psikolojik baskı altına alınabiliyor, haklarını tam olarak arayamıyorlar.
Hastalar tedaviye başvurmaktan kaçınabiliyor
Çoğu zaman hastaların bu korkuları nedeniyle tedaviye başvurmaktan kaçındığını ya da başlamış olan tedavilerini doktorun haberi olmadan kestiklerine tanık oluyoruz. Tedavinin kesilmesi ise maalesef hastalığın nüksetmesine yol açıyor, hastanın işlevselliğini bozuyor ve belki de daha şiddetli hastalık dönemleri yaşatacak bir kısır döngüye sokuyor.
Hastalarımızın doğru şekilde bilgilendirilmeye ve kendi sağlıklarını her şeyin önünde tutma gücüne, güvenine sahip olmaya ihtiyaçları olduğunu görüyoruz.
Hukukta bu konu hakkında madde var
Hukuk mevzuatına bakacak olursak, ‘Akıl Hastalığı Sebebiyle Boşanma Davasının’ şartları Türk Medeni Kanunu'nun (4721) 165’inci hükmünde anlatılmıştır. Kanun maddesinde; “Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir" denilmiştir. Yani ne demek isteniyor? Her psikiyatrik tedavi gören kişi için hastalığı boşanma gerekçesi olarak gösterilemez. Psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi almış olmak dahi tek başına boşanma için gerekçe olarak gösterilemez.
Hangi şartlarda davaya dahil edilebilir?
Psikiyatrik hastalık uzun yıllardır düzelme göstermeden devam ediyor, kişinin düşünce ve buna bağlı olarak davranışlarını etkiliyorsa, hastanın kendine ya da başkalarına zarar verici davranışları varsa, tüm bu belirtiler ortak yaşamı çok kötü bir şekilde bozuyor ve hastalığın tedavisinin mümkün olmadığı sağlık kurulu raporuyla belirtilmiş ise ancak bu durumda bir psikiyatrik hastalığın varlığı boşanma ve velayet davalarında karar süreçlerine dahil edilebilir.
Yani her psikiyatrik tedavi başvurusu olan, hastanede yatarak tedavi almış olan depresyon, bipolar bozukluk, obsesif kompulsif bozukluk, anksiyete bozukluğu, panik bozukluğu yaşayan hasta için psikiyatrik hastalığın kişinin aleyhine kullanılması, medeni haklarından mahrum edilmesi mümkün ve adil değildir. Bu konuda hastaların haklarını öğrenmeleri, çok iyi bir hukuki danışmanlık almaları çıkarlarını koruyabilmeleri açısından önemlidir.
Sorunlar çift terapisi ile çözülebilir
Aslında evlilik ilişkisini çıkmaza sokan durumlar çoğu zaman bir psikiyatrik hastalığın varlığı değil, bireylerin kişilik özellikleriyle ilgili, ikili ilişkide ciddi güçlük yaratan yönleridir. Bunların da çoğunluğu eğer yeterince kararlılıkla isteniyorsa evlilik/çift terapisi ile çözüme kavuşturulabilir.