Birçok insan gün içerisinde yeterince sıvı almamaktadır. Bu da kabızlıktan kas ve eklem ağrılarına, hatta demansa kadar birçok hastalığa sebep olabilmektedir.
Bol su içmek, sağlığımız için önemlidir; ancak dikkat edilmesi gereken başka faktörler de vardır. İşlenmiş gıda tüketmek, ilerleyen yaş, alınan ilaçlar ve yeterince hareket etmemek; sıvı kaybına neden olabilir. Çözüm ise litrelerce su içmekten ibaret değildir.
Su Kaybının Neden Olduğu Hastalıklar
Birçoğumuz hafif su kaybı ile yaşamaktayız. Gündüz yorgunluğunda, zihin bulanıklığında, dudak çatlamasında, göz kuruluğunda, nefes kokusunda, baş ağrısında ve idrar yolu enfeksiyonlarında veya kabızlıkta su kaybının izlerini görmek mümkündür.
Sıvı kaybı; bağışıklık sistemi zayıflığı, eklem ve kas ağrısı, reflü, kalp rahatsızlıkları, insüline bağlı olmayan (tip 2) diyabet ve Alzheimer gibi daha önemli sorunlara da neden olabilmektedir.
Neden Su İçmeliyiz?
Su, vücudumuz için hayatî bir önem taşımaktadır. Vücudumuz için gerekli olan kimyasalları, besin maddelerini, mineralleri ve oksijeni; su sayesinde hücrelerimize alırız. Ayrıca su, vücut ısımızı korumamızı ve atık maddelerden ter yoluyla kurtulmamızı da sağlar. Kas ve dokularımız, göz, burun ve ağzımız için darbe emici ve kayganlaştırıcı görevini gören su, böylece organlarımızı korur.
İnsan Vücudunun %65’i Sudur
Sadece bu hayatî fonksiyonlar için suya ihtiyaç duymayız. Çünkü insan vücudunun sudan meydana geldiği söylenebilir. En hafif tahminlere göre bile vücudumuzun %65’i sudur. Bu durum yaşlandıkça değişir, yani bu oran bebeklikte %75 iken yaşlandıkça %55’e kadar düşebilir. Bunun nedeni, yaşlandıkça kasların erimesidir. Çünkü kaslarımızın da yaklaşık %75’i sudur.
Susuzluk, Ağrı ve İltihaba Neden Olur
Bol su içmek gerçekten önemlidir. En küçük miktardaki su kaybının bile vücut ile beyne verdiği zararlar büyük olabilmektedir. Nefes alıp verme, terleme, idrar ve bağırsak hareketleri yoluyla her gün 2 ilâ 3 litre su kaybetmekteyiz. Bu kayıp telafi edilmezse vücudumuzda sıvı kaybı başlar. Bu noktada hormon sinyalleri gönderen beyin; deri, kas ve eklem gibi bölgelerdeki suyu; beyin, kalp ve karaciğer gibi daha hayatî bölgelere yönlendirmektedir. Bu durum ise dokulara ve eklemlere zarar verir; laktik asit gibi yan ürünlerin vücutta birikmesine ve ağrı veren iltihaplanmaların artmasına neden olur.
Son araştırmalar göstermektedir ki küçük sıvı kayıpları bile –eklem ağrısı, ameliyat sonrası ağrıları ve migren gibi –hafif veya şiddetli ağrıları kötüleştirebilmektedir.
Dahası su kaybı, ağrıya bağlı beyin aktivitelerini arttırırken yeterli miktarda su, bunu azaltmaktadır. Örneğin 2014 yılında Anestezi ve Analjezi dergisinde yayımlanan bir çalışmada paylaşılan beyin taraması sonucuna göre, katılımcıların vücutlarındaki su seviyesi düştüğünde, beynin ağrıyla ilgili bölgelerinin daha fazla çalıştığı anlaşılırken, su seviyesi yükseldiğinde bu bölgelerin daha az çalıştığı anlaşılmıştır.
Dikkat Dağınıklığı, Alzheimer, Obezite, Diyabet ve Kalp Hastalıklarının Nedeni: Susuzluk
Başka bir araştırmaya göre ise su alımındaki %2’lik bir azalma bile, bilişsel fonksiyonlarda gözle görülebilir kayıplara neden olabilmektedir. Su kaybı; dikkat isteyen işlerdeki performansı etkileyebilmekte, hafızayı ve karar verme yeteneğini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. %2’lik azalma, bir litreye karşılık gelmektedir. Küçük derecedeki bu su kaybı, genç ve sağlıklı bir insanda bile, kan damarları üzerinde sigaranın bıraktığı etkiyi bırakmaktadır.
Yunanistan’daki Harokopio Üniversitesi’ndeki araştırmacılar; sıvı kaybının, kan damarlarının daralma ve genişleme fonksiyonuna zarar verdiğini ortaya koymuşlardır – ki bunun, kan akışı için hayatî bir fonksiyon olduğu bilinmektedir. İdeal sağlığa sahip bir kişiyi bile bu şekilde etkileyebilen sıvı kaybı; yaşlılarda, kalp rahatsızlıkları riskini arttırabilmekte ve tip 2 diyabete neden olabilmektedir.
Harvard Üniversitesi Tıp Fakültesi’ndeki uzmanlar; az miktardaki sıvı kaybının bile, kalp rahatsızlıkları yaşayan insanlarda, kalp krizi riskini arttırdığını söylemektedirler. Çünkü kandaki su azaldıkça kan koyulaşmakta, kalp de vücuda kan pompalamak için daha çok çalışmak zorunda kalmaktadır.
Üstelik kalp ve damar hastalıklarının tedavisinde kullanılan birçok ilaç, hücrelerin sıvı ile bütünleşmesini engelleyebilmektedir. Diğer bir deyişle bu ilaçlar, vücudun ihtiyaç duyduğu bölgelerin sıvı almasına engel olabilmektedir. Bu özellikle ileri yaşlardaki insanlar için önemli bir sorundur. Araştırmalar; “çoklu ilaç kullanımının”, yani beş çeşitten fazla ilaç kullanmanın, yaşlılarda sıvı kaybını önemli ölçüde artırabildiğini göstermektedir.
Sıvı Kaybının Şaşırtıcı Nedeni: Hareketsizlik
Su kaybının şaşırtıcı nedenlerinden biri hareketsizliktir. Hareketsizlik, suyun hücrelere iletimini yavaşlatarak atık maddelerin vücuttan atılmasını engeller. Yani çoğu insanın yaptığı gibi bütün gün oturmak; vücuttaki su akışını yavaşlatıp enerjiyi azaltarak sıvı kaybına neden olmaktadır.
Öyleyse Neden Daha Fazla Su İçmiyoruz?
Birçok araştırmaya göre, yeterli miktarda su içerek bu sonuçların önüne geçilebilir. Sıvı alımı, çocuklar için daha iyi bir ruh hali ve akademik başarı anlamına gelmektedir. Ayrıca sıvı alımı, baş ağrısına ve kronik hastalıklara yatkın yetişkinlerde semptomları hafifletip yaşam kalitesini artırmaktadır.
Bununla beraber kanıtlar şaşırtıcı bir şekilde göstermektedir ki çözüm, litrelerce su içmek değildir.
Yıllarca, günde sekiz bardak su içilmesinin gerektiği söylenmiştir. Bunun kaynağı, 1974 yılındaki araştırmalara dayanan resmî tavsiyelerdir ve buna göre suyun %45’nin yiyeceklerden sağlandığı tahmin edilmektedir. Ancak zaman içinde, sıvıların sadece sudan elde edilebileceği yönünde bir şehir efsanesi ortaya çıkmıştır.
Ama iş yeterince su içmeye geldiğinde nicelik, nitelikle eş değerde değildir. Çok fazla su içmek; hayatî besin ve minerallerin hücre ve dokulardan atılmasına neden olarak sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir.
Çözüm: Meyve ve Sebzelerin İçerdiği Su
İyi bir şekilde sıvı almanın anahtarı, doğru sıvıları almak ve emilimdir. Araştırmalar gösteremeye başlamıştır ki bitkilerin içindeki sıvıları almak, yalnızca su içerek sıvı almaktan çok daha önemlidir.
Bu; dünyanın çeşitli bölgelerindeki çöl kabilelerinin, kurak koşullarda nasıl hayatta kaldıklarını anlamak için Antropolog Gina Bria’nın yaptığı çalışmalar sonucunda ortaya çıkmıştır. Daha sonra Bria; kronik su kaybı sorunu yaşayan annesine, su içeren taze gıdalar vermeye başlamıştır.
Bria’nın gözlemlediğine göre Meksika’daki Tarahumara kabilesinin genç erkekleri, 50 mil uzunluğundaki geleneksel maratonlarına hazırlanmak için çiya tohumunun yanında bir tür mısır birası içmektedirler. Çiya tohumu; bu sıvıyla birleştiğinde suyu jel haline getirerek, sıvı alımını daha etkili kılmaktadır.
Öğütülmüş çiya tohumları daha etkili olduğu için Bria, çiya tohumlarını, annesinin içeceği portakal suyuna karıştırmıştır. Bunu yaparak Bria, annesinin alacağı sıvı miktarını ve ortaya çıkacak olumlu etkiyi ikiye katlamıştır.
Jelleşmiş su, bitkiler de dâhil olmak üzere bütün canlı hücrelerde bulunmaktadır. Jel halindeki su; sıvıdan, buhardan ve buzdan daha yoğundur ve bunlardan daha fazla oksijen içerir; üstelik besinlerin vücut içinde taşınmasına daha elverişlidir.
Washington Üniversitesi biyomühendislerinden Dr. Gerald Pollack’ın araştırmaları sayesinde bitkilerin içerdiği suyun, musluk suyuna oranla çok daha etkili bir sıvı alımı sağladığı bilinmektedir.
Örneğin, iki şişe su içmektense bir şişe suyu bir elmayla birlikte tüketmek, sıvı alımını daha etkili kılmaktadır. Çünkü elmanın içindeki lifli maddeler, bir sünger gibi nemi daha uzun süre muhafaza etmektedir.
Bu çalışmalar çok yeni olduğu için, bitkilerin sıvı alımına ne kadar iyi yardımcı olduğunu kanıtlayan yeterli sayıda klinik araştırma henüz yoktur. Ama son iki buçuk yıldır Dr. Dana Cohen, 400’den fazla hastanın su alımı seviyelerini arttırmaya çalışmakta, bu seviye arttıkça da sağlık ve hayat kalitesinin yükseldiği sonucuna ulaşmaktadır.
Birçok kişi bu sayede kilo verip enerji kazanmakta ve çeşitli rahatsızlıkların neden olduğu ağrılardan kurtulmaktadır.
Bizim Su Alma Reçetemiz
Öyleyse nasıl daha fazla sıvı alabilirsiniz? Öncelikle en önemli adım, işlenmiş gıdalar tüketmemektir. Çünkü bu gıdalar, hem sıvı içermemekte hem de tuz içerdiği için alınandan daha çok su kaybına neden olmaktadır.
Vücut, şekeri işlemek için daha çok suya ihtiyaç duymaktadır. Alkol ve kafein içeren içeceklerin de benzer şekilde sıvı kaybına neden olan etkileri vardır.
Her Sabah Bir Bardak Tuzlu ve Limonlu Su
Yeterli miktarda sıvı alımı için sabah uyanınca, büyük bir bardak suyu, içine bir tutam deniz tuzu ekleyip, biraz da limon sıktıktan sonra içmek iyi bir yöntemdir.
Sofra tuzunun aksine deniz ve kaya tuzu; sodyuma ek olarak iyot, demir, kalsiyum ve potasyum gibi, hücrelerin su alımına da yardım eden, önemli mineralleri içermektedir. Limon suyu ise suyun hücrelere iletiminde düzenleyici görevindedir.
Ayrıca vücut içindeki su dolaşımını artırmak için yemeklerden önce bir bardak su içmek, yüksek oranda su içeren meyve ve sebzeleri tüketmek gerekmektedir. Bu meyve ve sebzelerin suyu da içilebilir.
Astrolog Seçkin İlbuğa
16 Kasım Boğa Dolunayı: Yaşam varmak değil, her adımın farkında olmaktır
15 Kasım 2024
Dt. Pertev Kökdemir
Diş beyazlatmanın uzun süre etkisini göstermesi için 5 kural
13 Kasım 2024
Astrolog Aslıhan Doktoroğlu
11 Kasım haftası burç yorumları - Haftalık burç yorumları
11 Kasım 2024
R.Hakan Kırkoğlu
Mücadele gezegeni Mars Aslan’da
8 Kasım 2024
Oğuz Kara
Kullanılmayan yıllık izinlere ne olacak?
4 Kasım 2024