VİTAMİNLER NE İŞE YARAR?

Vitaminler

Görevleri: Vitaminler, yaşam için gerekli binlerce kimyasal işlemin aracılarıdır. Çoğu vücudumuzda yapılamadığı için, mutlaka besinlerimizle almamız gerekir. Büyüme, gelişme ve dokuların yenilenmesi desteklerler; bizleri kronik ve mikrobik hastalıklara karşı korurlar, hastalığa yakalansak da çabuk atlatmamızı sağlarlar. Vitamin E, C, B6, folik asit, beta-karoten (provitamin A) günlük gereksinimin üzerinde dozlarda alındığında antioksidan etkinlik gösterirler. Vitaminlerin enerji değerleri yoktur; ancak B vitaminlerinden bazıları iştah açarak kilo alımını kolaylaştırırlar.

Haberin Devamı

Yetersizlikleri: Bir veya daha fazla vitamin yetersizliği bazen doğrudan göz, kemik, deri, kan ve sinir hastalıkları olarak ortaya çıkar. Bazen yetersizlik etkileri sinsidir; örneğin, çocukların büyüme ve gelişmesi yavaşlar, akranlarına göre daha çelimsiz ve kısa boylu olurlar, zeka gelişimleri aksar, buna halsizlik ve kansızlık da eklenince okulda ve hayatta başarılın olma şansları azalır . Vitamin yetersizliklari büyüklerde de kendini mide-barsak şikayetleri, halsizlik, dikkatsizlik, asap

bozukluğu, kansızlık, baş dönmesi, iştahsızlık, cilt sorunları, uykusuzluk şeklinde gösterebilir. Kişi hayata küskün ve kötümser bakar, çoğu kez bunalıma girer. Bağışıklık sisteminde aksamalar, kalpdamar hastalıkları, diabet ve kanser gibi bir çok soruna zemin hazırlanmış olur.

Vitaminler ve mineraller besinlerde değişik miktarlarda bulunur. Bazıları sütte, bazıları et, yumurta ve kurubaklagillerde, bazıları sebze ve meyvelerde, bazılar ise tahıllarda çoktur. Bu saydığımız besin gruplarından yeterince tüketen kişilerin ek olarak alınan vitamin ve minerallere gereksinimi kalmaz. Ancak kentleşme, hızlı yaşam koşulları, fast food tarzı beslenmenin yaygınlaşması, ana besinimiz olan ekmeklik unun rafinasyonu sırasında özellikle B grubu vitaminlerini yitirmesi, beslenme bilincinin yetersiz olması gibi nedenlerle normal diyetimizle yeterince vitamin alamıyabiliyoruz. Özellikle, çocuklarda, hamile, emzikli ve doğum kontrol hapı kullanan kadınlarda, yaşlılarda, alkoliklerde, sigara kullananlarda, mide-barsak sorunları olanlarda, zayıflamak için diyet yapanlarda bu yetersizlikler sıkça görülebiliyor. Örneğin, TÜBİTAK tarafından Marmara, İç Anadolu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde yürüttüğümüz geniş kapsamlı bir grup çalışmasında çocuklarımızın % 90’ının B2, % 83’ünün B6, %23’ünün folik asit, %22’sinin E, %20’sinin B1, %l7’sinin C ve %12’sinin A vitaminlerince yetersiz beslendiğini saptadık. Yine TUBİTAK’ta İstanbul ve Kocaeli’nde yaşıyan hamile kadınlarla yaptığımız bir kan taramasında hamileliğin ilk dönemindeki kadınlarımızın %60’ının folik asit, %49’unun B12,

Haberin Devamı

%27’sinin B2 ve %21’inin B6 vitaminleri yönünden yetersiz beslendiğini gözledik. Hamileliğin son döneminde, vitamin yetersizliklerinin, daha da artarak, folik asit için %73’e, B12 için %60’a, B2 için %43’e, ve B6 için %36’a yükseldiği belirlendi.

Tüm bu yaygın vitamin yetersizliklerinin başlıca nedeni, temel besinimiz olan ekmeğin değirmende vitaminlerinin çoğunu kaybeden beyaz undan yapılmasıdır. Sonuçlar, ekmeğimizin tam buğday unundan yapılmasının veya B grubu vitaminlerince zenginleştirilmesinin gereğini vurgulamaktadır. Halkımızın süt ürünleri ile taze meyve ve sebzeleri yeterince tüketmemesi de yeterszlik nedenleridir.

Haberin Devamı

Hamileliğin ilk günlerinde, annenin folik asit düzeyinin yetersiz olması, bebeğin spina bifida gibi nöral tüp sakatlıkları ve zeka özürlü doğma olasılığını yükseltir. Bu açıdan, folik asitin hamile Türk kadınlarının %60 gibi yüksek bir oranında yetersizlik göstermesi endişe vericidir.

Korunumları: Vitaminlarin bir kısmı yağda, bir kısmı da suda erirler. Yağda eriyen vitaminler (A, D, E, K), yağlı besinlerle birlikte alınmazlarsa, emilemeyip, kullanılmadan atılırlar. Suda eriyen vitaminler (C ve B grubu) ise pişirme suyuna geçtiklerinden, bu sular atılırsa kayba uğrarlar. Yüksek sıcaklıkta ve uzun süre pişirilen ve tekrar tekrar ısıtılan yemeklerde vitamin kaybı fazladır. Pişirme yöntemleri arasında en iyi vitamin korunumu basınçlı tencerede veya çelik tencerede az suda pişirmeyle veya kısa sürede buharla pişirmede elde edilmektedir.

Bazı vitaminler ısıya ( D, E, CB1, B6, biotin, folik asit ) bazıları ışığa (A, D, E, K, B2, B12, folik asit) veya havayla temasa (A, D, E, C, B1, B12, folik asit), bazıları da asit (A, K, B5, folik asit, B12), veya kalevi (D, K, C, B1, B2, B5) ortamlara hassastır. Örneğin, salatalara sirke eklenip, bekletilirse, A vitamini ve folik asit kaybı söz konusudur. Karbonat eklenerek pişenyemeklerde B1 ve B2 vitamin kaybı yüksek olur. .

Gereksinim: Dünya Sağlık Kuruluşu ve bazı gelişmiş ülkeler kendi halklarıı için günlük vitamin ve mineral gereksinmelerini saptamışlardır. Bunun yanında, bazı vitaminler, antioksidan olarak veya bazı rahatsızlıklar için daha yüksek dozlarda da alınabilirler.

Toksisite: Besinlerimizle toksik dozlarda vitamin almak mümkün değildir. Bilinçsizce alınan vitamin preparatlarıyla ortaya çıkabilir. Bazı vitaminler, preparat halinde (ister doğal, ister sentetik olsun), belli bir dozun üzerinde alındığında özellikle karaciğer ve sinir sistemi üzerinde toksik etki gösterebilirler; bazı kişilerde alerjik tepkimelere yol açabilirler.

En toksik vitaminler yağda eriyen vitaminlerden A ve D vitaminleri olarak biliniyor çünkü bunların fazlası idrarla atılamayıp, vücutta birikebiliyor. Ancak son yıllarda yapılan çalışmalar, suda eriyen bazı vitaminlerin de belli bir dozun üzerinde alınmasının sakıncalı olduğunu göstermiştir. Örneğin İngiltere Tarım Bakanlığının yürüttüğü çok kapsamlı bir araştırmada C vitamininin günde 6 g’ın üstünde alınmasının karaciğer hasarı yaptığı belirlenmiştir. TUBİTAK’da hamilelerle yaptığımız araştırmada, doktorlar tarafından gebelikte mide bulantılarını gidermek için günlük gereksinimin

100 hatta 200 katı dozlarda verilen B6 vitamininin düşük doğumlara neden olabildiğini görmüştük.

Bu durumda ek vitamin almak mı doğru, yoksa almamak mı? Benim kanımca en doğrusu beslenme bilincimizi geliştirerek, yemek yeme alışkanlıklarımızı düzeltmektir. Bu olmuyorsa, veya gereksinimin arttığı özel durumlarda bir uzmana danışarak preparat halinde ek vitamin ve mineral alınması gerekebilir.. Ancak uzmanların da konu üzerinde son araştırmaları takip etmeleri ve tavsiyelerini bu ögelerin toksik etkilerini göz önüne alarak yapmaları gerekir.

Batılı ülkelerin bazılarında devlet, getirdiği yaptırımlarla bu sorunu en pratik şekliyle çözümlemiştir. Toplumda yetersizliği yaygın olan vitamin ve mineraller, o toplumun en çok tükettiği gıdalara toksik olmayan düzeylerde eklenmektedir. Örnek olarak ekmek, demir, çinko, kalsiyum ve B grubu vitaminlerince, süt A ve D vitaminleri ile zenginleştirilmektedir. Ülkemizde de benzer bir uygulamanın başlatılması, toplumumuzda yaygın olarak görülen vitamin-mineral yetersizliklerinin en güzel ve emniyetli çözümü olacaktır. Bu uygulama ilk başta devlete veya bireylere mali bir yük getirebilir, ancak bu yük toplumda yetersizliği yaygın olan vitamin ve minerallerin yetersizliğinde ortaya çıkan sağlık sorunlarının getirdiği ağır masrafların yanında hafif kalacaktır.

Instagram: furkanfitness