04.11.2020 - 10:56 | Son Güncellenme:
Tüm dünyada her yıl 3-9 Kasım Organ Bağışı Haftası’nda organ yetmezliği hastalarına yönelik duyarlılığı ve organ bağışına yönelik farkındalığı artırmayı amaçlayan etkinlikler gerçekleştiriliyor. Tedavisi yalnızca doku ya da organ nakli ile mümkün olan hastalıklar ya da kazalar, nakil gereksinimini oluşturuyor. Organ bağışı kişinin hayattayken kendi özgür iradesiyle, organlarının bir kısmının veya tamamının, ölümünden sonra başka hastaların tedavisinde kullanılmasının bir anlamda vasiyet etmesi anlamına geliyor.
Organ bağışı, sadece ülkemizde değil, dünyada da ihtiyacın sağlanamadığı önemli bir sorun. O yüzden daha çok sayıda bağış yapılması gerekiyor. Peki, kimler organ bağışçısı olabiliyor? 18 yaşını aşmış, akıl sağlığı yerinde olan herkes organ bağışında bulunabiliyor. Organ bağışlamak, aynı zamanda başka birine can bağışlamak anlamına geliyor.
Beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerden bağış oranı artmalı
Ülkemizde böbrek, kalp, akciğer, karaciğer, pankreas ve ince bağırsak gibi organlar ile kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokular başarıyla nakledilebiliyor. Nakil için gerekli organlar, beyin ölümü gerçekleşmiş kişilerin organlarının yakınları tarafından bağışlanması sonucu ya da gönüllü kişilerin canlı verici olmalarıyla elde edilebiliyor. Ülkemizde organ nakli bekleme listesinde yer alan 26 bin 742 kişinin bulunacak organla hayata yeniden başlamanın hayalini kurduğuna dikkat çeken Nefroloji Uzmanı Prof.Dr. Ülkem Çakır, şöyle devam etti:
"2019 yılı rakamlarına göre geçen yıl gerçekleştirilen 5 bin 759 organ naklinin, 4 bin 381 tanesinin canlı vericiden, bin 378 tanesinin beyin ölümü gerçekleşmiş vericiden yapıldı. Sağlık Bakanlığı verileri de beyin ölümü gerçekleşen her 4 kişiden yalnızca birinin organlarının bağışlandığını gösteriyor. Ülkemiz canlı vericili organ nakillerinde oldukça başarılı ancak organ bağışını desteklemenin en iyi yolun, beyin ölümü gelişen kişilerden alınacak organların artırılması ile mümkün olabilir."
Zorlaşan yaşam koşulları ve yaşamak zorunda olduğumuz zor zamanların organ nakline olan hassasiyetimizi azaltmaması gerektiğini belirten Prof.Dr. Ülkem Çakır, sözlerini “Unutmayalım ki bırakacağımız en güzel miras hayatta iken yapacağınız organ bağışıdır” çağrısıyla sonlandırdı.
Hem hasta hem bağışçı endişeli
Organ bağışındaki sorunlara son dönemde Covid-19 pandemisi nedeniyle yenilerinin eklendiğini kaydeden Prof.Dr. İbrahim Berber, "Mart ayından itibaren pandemiye maruz kalan ülkemizde, yılın ilk 10 ayında gerçekleştirilen 3 bin 137 organ naklinin, 2 bin 683 tanesi canlı vericiden, 454 tanesi ise beyin ölümü gerçekleşmiş vericiden yapıldı. Yoğun bakım yataklarının pandemi hastalarına ayrılmak zorunda kalınması beyin ölümü bildirimini ve dolayısıyla bağış sayılarını azalttı" sözleriyle önemli bir noktaya dikkat çekti.
Bekleme listesindeki hastaların bir bölümünün de kendilerine virüs bulaşacağı endişesiyle tedavilerini yarıda kestiğini ve organ nakli olmaktan çekindiğini ifade eden Prof.Dr. İbrahim Berber, gerekli önlemler alındığı takdirde nakil ameliyatlarının da güvenli bir şekilde yapıldığını vurguladı. Berber, “Gerek canlı vericiden gerekse beyin ölümü gerçekleşmiş vericiden yapılan organ nakillerinde rutin testlerin yanı sıra Covid-19 antijen-antikor testlerinin yapılması, izolasyon önlemlerine uyulması, süreci kontrollü hale getiriyor” diyerek hastaların operasyon sonrası yakından takibinin de önem taşıdığını söyledi.