24.05.2021 - 10:09 | Son Güncellenme:
“Ergenlik, kişinin ne bir çocuk ne bir yetişkin olduğu, henüz kendi toplumsal sorumluluklarına sahip olmadığı ama rolleri keşfedebileceği, sınayabileceği, deneyebileceği bir ara evre olarak kabul edilebilir” diyen Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Ergenlik dönemi hızlı fiziksel büyüme, zihinsel işlevlerde gelişme, hormonal, duygusal değişiklikler ve sosyal gelişmelerin yaşandığı bir dönemdir. Ergenlik, ülkemizde kızlarda ortalama olarak 10-12, erkeklerde 12-14 yaşları arasında başlar ve genellikle 21 – 24 yaşları arasında sona erer.” dedi.
Duygusal iniş çıkışlar yaşanır
Ergenlerin yetişkin olmaya başladıkça fiziksel olarak değişime uğradıklarını, duygusal olarak iniş ve çıkışlar yaşadıklarını kaydeden Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Ergenlerin fiziksel gelişimi daha hızlı bilişsel gelişimi ise daha yavaş olduğu için bedenleri hızlı bir şekilde yetişkin görünümüne ulaşsa da bilişsel olarak yavaş yavaş soyut kavramları daha çok düşünmeye, daha karmaşık problemler çözmeye ve diğer kişilerin bakış açılarını anlamaya başlarlar.” dedi.
Kimlik arayışında önemli bir dönem
Ergenlik döneminde kişinin kimliğini bulma yolunda zorlu bir süreçten geçtiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Önceki durumlarına göre ahlaki ve etik bakımdan daha yüksek bir sağduyuya sahip olurlar ancak fiziksel gelişimdeki hızla olan dengesizliği yüzünden ergenler, bu dönemde bağımsız olma ve kimliklerini bulma yolunda çok zorlu bir süreçten geçmeye başlarlar. Kimlik oluşturma sorunları, karar verirken dürtüsel olma potansiyallerindeki yükseklik, yaşıtlarına karşı kendilerini kanıtlama çabaları özgüvenlerindeki iniş çıkışlar, ergenlerin bu dönemde suç işleme, şiddete başvurma, çete faaliyetlerine katılma ve uyuşturucu madde kullanma ihtimallerini arttırır. Yine duygu durum olarak da bazen mutlu, bazen üzgün olurlar ve çoğu zaman da neden böyle hissettiklerini açıklayamazlar.”
Arkadaş ilişkilerini ailesiyle paylaşmak istemeyebilir
“Ergenlik pek çok değişikliğin ve zorlukların meydana geldiği bir dönem olması kaçınılmaz bir çatışma ve gerilim anlamına gelmez” diyen Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Her ne kadar birçok aile zaman zaman ergen çocuklarıyla kavga etseler de bu sorun bazı ailelerde fazla olmaktadır. Aile bu evrede çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını görür ve ne yapacağını bilemez. Ergen arkadaşlarına çok daha fazla zaman ayırır ve aileyi beğenmiyor, önemsemiyor gibi görünür. Özel hayatını, yaşadıklarını, arkadaş ilişkilerini aileye anlatmak istemez. Odasına izinsiz girilmesini istemez odasında tek başına vakit geçirmek ister, teknolojik aletlere, arkadaşlarına, yaşıt ortamına daha fazla zaman ayırır. Arkadaş ortamında sigara alkol ve hatta keyif verici diğer maddeleri, cesaret gerektirdiği düşünülen ama suçla da ilgisi olabilen olayların içinde kendini bulabilir. Hoşlandığı ve cinsel çekim hissettiği kişilerle daha yakın olmak için çaba gösterebilir. Kendine rol model olacak yeni kişi arayışına girebilir. Bunlar arkadaş, sporcu, pop yıldızı, dizi karakteri gibi kişiler olabilir. Birbirinden farklı özelliklere sahip, farklı uçlarda yer alan rol modeller seçebilir kendine. Model aldığı kişiler sıklıkla değişebilir. Ailenin kaygıları ve korkusu artar. Çocuğunu kontrol etmeye çalışır. Ergen ailenin isteklerini baskı olarak algılar, aile de ergenin isteklerini isyan olarak algılar. Çatışmalar başlayabilir. Ergenlik döneminde aile, okul, toplumsal gruplar ve kitle iletişim araçları, ergenin toplumsal kimliğini oluşturmasına ve toplumda saygınlık kazanmasında etkili olan etmenlerdendir.” diye konuştu.
Arkadaşlıklar kurması desteklenmelidir
Ailelerin öncelikle çocuğunun arkadaşlık kurmasını ve sosyalleşmesini desteklemesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Ama elbette arkadaşlıklarını hem kendilerinden saklamasına mani olmak hem de ortamı hakkında bilgi sahibi olmak için arkadaşlarını nazikçe çağırmalı, önyargısız yargılamadan onlarla sohbet etmeli ve yine yargılayıp eleştirmeden ya da yasaklar koymadan arkadaşlarıyla ve içinde bulunduğu ortamla ilgili fikirlerini çocuğuna belirtmeli ve onun kendisinin arkadaşlıklarındaki veya dahil olmaya çalıştığı gruptaki potansiyel sorunları kendisi görüp değerlendirmesi için ayrı bir pencere açılmaya çalışılmalıdır.” tavsiyesinde bulundu.
Sakin ve rahatlatıcı tavırla konuşulmalıdır
Çocuğun yaşamış olduğu bir sorun veya yaptığı bir yanlışlıkla anne babasına geldiğinde sakin ve rahatlatıcı bir tavırla sonuna kadar dinlenmesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Sözü kesilip kızıp bağırılmamalı ya da direkt yargılamaya geçilmemelidir. Çözüm odaklı olunmalıdır. Anne baba olarak kendi eksiğimiz ve yanlışımız olup olmadığı da çocukla konuşulmalıdır ve ortak bir çözüm yolu aranmalıdır. Unutulmamalıdır ki esas amaç ne olursa olsun, ne yapmış olursa olsun çocuğun yalan söylemesine mani olunmalıdır. Bunun da tek yolu çocuğun koşulsuz bize güvenmesi, ne anlatırsa anlatsın sonuna kadar dinleyeceğimizi bilmesi ve çözüm odaklı bir şekilde yargılamadan yanında olacağımıza inanmasıdır. Her ergen hata yapabilir önemli olan zamanında tedbir alabilmektir.” dedi.
Kıyaslama yapmayın
Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Hiç unutmayın ergen çocuğunuzda cinsiyet ayrımı yapmayın, yargılamayın, eleştirmeyin kıyaslamayın, direkt yasaklama ve ceza yöntemine başvurmayın çünkü o da kendi duyguları, değer yargıları, kriterleri olan bir birey.” uyarısında bulundu.
Azalan okul ve akran iletişimi olumsuz etkiliyor
Covid-19 pandemisinin yol açtığı can ve mal kayıplarının, hastalığın yayılmasını önlemek için yapılmak zorunda kalınan ve süreleri uzatılan evde kalma, sokağa çıkış kısıtlamalarının, sosyal kısıtlama ve karantina uygulamalarının kolay etkilenebilir bir grup olan ergenler de dahil toplumların her kesiminden bir çok kişinin hayatında belirgin bozulmalara yol açtığını hatırlatan Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Azalan okul ve akran etkileşimi, uzaktan eğitime alışkın olmayan öğrencilerin bu sisteme kısa sürede adapte olmaya çalışması, tatil havasından çıkıp derslere adapte olamamaları, artan izolasyon ve yalnızlık duygusu, açık alanda yapılan aktivitelerin azalması, artan ev içi zaman, uyku, yeme gibi gün içi rutinlerin bozulması, çocuğun artan ekran ve sosyal medya maruziyeti, artan ekonomik zorluklar, ebeveynin iş kaybı, ev içi çatışma ve şiddet gibi pek çok etken ergen yaş grubunda, başta depresyon ve kaygı bozuklukları olmak üzere, travma sonrası stres bozukluğu, yeme bozuklukları gibi ruhsal sorunlara yol açmış veya pandemi öncesinde halihazırda var olan sorunların şiddetini arttırmıştır.” dedi.
Yalnızlık duygusu ve depresyon belirtileri arttı
Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, bu dönemde yurt dışında yapılan bilimsel çalışmaların, ergenlerde pandemi döneminde somatik yakınmaların arttığını, fiziksel aktivitenin azaldığını, yalnızlık duygusunu, depresyonu, kaygı belirtilerini ve madde kullanımında artış olduğunu, ekran başında kalma sürelerinin uzadığını ve üretkenliğin düştüğünü bildirdiğini kaydetti.
Ekran kullanım süreleri arttı
Yine odaklanma güçlüğü, can sıkıntısı, irritabilite, huzursuzluk, sinirlilik, yalnızlık, endişe ve kaygı semptomlarının pandemi sürecinde çocuklarda en sık gördükleri değişiklikler olarak ebeveynler tarafından bildirildiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, şunları söyledi:
“Bunlara ek olarak ebeveynler, çocuk ve ergenlerin ekran başında geçirdikleri sürelerin uzadığını, daha az hareket ettiklerini ve daha uzun saatleri uykuda geçirdiklerini bildirmişlerdir. Pandemiyle azalan yüz yüze iletişim ve sosyal etkileşim; internetin sosyalleşmek ve boş zaman aktiviteleri için daha yoğun kullanılmasını beraberinde getirmiş olup pandemide artan ekran süreleri ve sorunlu internet kullanımı gerçekten pandemi döneminde önemli problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sanal zorbalık ve oyun bağımlılığına dikkat
Bu riskler içinde kişisel bilgilerin uygun olmayan şekilde paylaşımı, yabancı yaşıt özelliklerle iletişime geçebilme durumu, sanal zorbalık, şiddet ve istismar davranışları, suç ilişkili davranışlara özendiren yasaklı sitelerin kullanımı, yasaklı maddelere kolay ulaşım ile ortaya çıkan yasadışı aktiviteler ve artan oyun bağımlılığı yer almaktadır.
Ayrıca ergende pandemiden öncede var olan tedavi edilmiş veya tedavisi devam etmekte olan ruhsal hastalık olması, yine pandemi öncesinden var olan travmalar, ebeveynde ruhsal hastalık varlığı ebeveynin bu dönemde maddi manevi stres düzeylerinin yüksek olması pandemi sürecinde ruhsal sorunların gelişim riskini artırmaktadır.”
Bu dönemde ne yapılmalıdır?
Bu olumsuzluklarla ilgili olarak öncelikle ergenlerde yatma ve kalkma saatlerini okula devam ediyormuş gibi düzenleyecek günlük bir rutin oluşturulması gerektiğini kaydeden Yrd. Doç. Dr. Neriman Kilit, “Akranları ve aile üyeleriyle düzenli iletişim kurmak, pandeminin yol açtığı belirsizlik ve stresle daha kolay başa çıkabilmek için bu süreci sanatsal faaliyetlerini ve hobilerini gerçekleştirmek ve geleceklerini değerlendirmek planlar yapmak için bir fırsat olarak görülmeye itilmesi ve kişisel gelişim üzerinde bu süreçte durulmasının ergenlerin ruhsal iyi oluşlarını arttırdığı bilimsel çalışmalarda yer almaktadır. Bu süreçte ebeveynlere çok iş düşmektedir. Ortak okuma saatleri belirleme, bulmaca, ev oyunları gibi aktivitelerin yaşama eklenmesi, internette öğrenilebilecek sanatsal ve sporsal ilgi alanı ve aktivitelerin beraber yapımı, her gün çocukla rahatlatıcı sohbetler edilmesi ve ailenin diğer üyeleri ve yaşıtlarla uzaktan iletişimin desteklenmesi, beraber film izlemek izin verilen saatlerde beraber yürüyüşe çıkılması, filmler, diziler izlenmesi ebeveynlerin de çabasıyla ile işleri kolaylaştırabilecek önlemlerdir.” diye konuştu.