22.12.2024 - 07:14 | Son Güncellenme:
Derleyen: Melike Sarıkaya/Milliyet.com.tr - Thomas Edison, adını duyduğumuzda aklımıza hemen ampul, fonograf gibi devrim niteliğindeki icatları gelir. Ancak bu büyük mucit, sadece aydınlatma ve ses kaydının ötesinde, gizemli bir keşif peşinde koşmakla da meşguldü. Edison, her ne kadar zamanının en önemli bilim insanlarından biri olarak kabul edilse de hayatının son dönemlerinde, ölüm ve yaşam arasındaki sınırı aşmaya yönelik bir amaca odaklanmıştı. Özellikle 1920’lerin başlarında, ölülerle iletişim kurmak için bir cihaz geliştirmeyi amaçladığı iddiaları ortaya atıldığında, bu fikir hem bilim camiasını hem de halkı derinden etkilemişti.
Edison’un bu gizemli projesi ve amacı sadece bilimsel değil, aynı zamanda felsefi bir soruya dayanıyordu: Ölüm sonrası hayat var mı? Eğer varsa, bunu bilimsel bir yöntemle kanıtlamak mümkün olabilir miydi?
YÜKSELEN SPİRİTÜALİZM HAREKETİ VE RUH TELEFONU
Edison, 1920 yılında bir röportajında, ölülerle iletişim kurmayı sağlayacak bir cihaz üzerinde çalıştığını açıklamıştı. Bu cihazın temel amacı, ölümden sonraki yaşamın fiziksel kanıtlarını bulmaktı. Edison'a göre, eğer insanlar ölümden sonra varlıklarını sürdürebiliyorsa, bu durum madde ve enerji ile ilgili olmalıydı ve bilimsel cihazlarla algılanabilir olmalıydı.
Edison’un yaşadığı dönem, spiritüalizm hareketinin yükseldiği ve insanların ölen yakınlarıyla iletişim kurmak için medyumlara başvurdukları, çeşitli mistik-ezoterik akımların ortaya çıktığı bir dönemdi. İnsanlar gruplar halinde toplaşıyor, medyum olduğuna inandıkları kişinin yönlendirmesiyle ölülerle iletişim kurmaya, farklı deneyimler yaşamaya çalışıyordu. Hatta bu akımın, yükselen spiritüalizm hareketinin etkisine kapılan çok sayıda bilim insanı olduğu da biliniyor. Bazı bilim insanlarının sadece gözlem amaçlı çeşitli ruh çağırma seanslarına katıldığı ve gözlemlerini not aldıkları da biliniyordu.
İşte Edison’un da bu akımın etkisine kapılarak, bilimsel bir yaklaşımla bu mistik alanı keşfetmeye çalışması, ölümden sonra bir hayatın olup olmadığını öğrenmeyi amaçlaması, onu farklı bir yöne sevk etmişti. Gerçekten de Edison, bu proje ile bir çığır açmayı planlıyordu. Ancak günümüze kadar ulaşan hiçbir bilgi, Edison'un ölümden sonra hayata dair neyi keşfettiğini, bu cihazın nasıl çalıştığını ve nihayetinde başarılı olup olmadığını gösteremedi.
Edison'un 'Ruh Telefonu' ya da 'Spiritüel Cihaz' olarak adlandırılan bu gizemli cihazı tasarlama çabaları, aslında, o dönemin ruhsal ve bilimsel atmosferinin bir yansımasıydı. Birçok insan, ruhların varlığına inanırken, Edison’un böyle bir cihaz geliştirmeyi hedeflemesi de o dönem için olağanüstü bir düşünceydi. Ancak Edison’un amacı, bir medyumun yaptığı gibi ruhları çağırmak değil, onları bilimsel bir çerçevede keşfetmekti.
CİHAZIN TASARIMINI GİZLİ TUTUYORDU
Edison, bu projeyle ilgili ne tam anlamıyla açıklama yapmış ne de halka açık şekilde başarılı bir prototip sunabilmişti. Ancak onun ölümüyle birlikte ortaya atılan bazı iddialar ve spekülasyonlar, bu projeye dair ilginç tahminler içeriyordu. Edison’un ‘Ruh Telefonu’ adını verdiği cihazın, ölülerin ruhlarının varlıklarını algılayarak, onlarla iletişime geçilebilecek bir teknoloji olarak tasarlandığı öne sürüldü.
Birçok kaynakta, Edison’un bu projeyi gerçekleştirme amacı ve süreç hakkında kesin bilgi edinilememesinin nedeni, mucidin cihazın tasarımını ve işleyişini gizli tutmaya yazıyordu. Yani, Edison bu projeyi arka planda insanlardan uzak bir şekilde gerçekleştirmiş ya da gerçekleştirmeye çalışmıştı. Spiritüalizmin yaygın olduğu ve ölüm sonrası yaşam üzerine sayısız tartışmanın yapıldığı bir atmosferde, Edison’un böyle bir projeye yönelmesinin, her ne kadar bilimsel merakla açıklanabilir olsa da onun prestijini zedeleyebilecek bir durum yaratmış olabileceği, bu sebeple projesine dair tüm ayrıntıları saklama kararı almış olabileceği de düşünüldü. Özellikle, bilim camiası için, ölülerin ruhlarıyla iletişim kurmaya yönelik bir cihaz geliştirmek, o dönemde şüpheyle karşılanmış ve alay konusu olmuştu. Bu sebeple, Edison, ‘Ruh Telefonu’ adını verdiği cihazın tasarımını ve işleyişini detaylandırmaktan kaçınmış olabilirdi.
Ancak bazı tahminlere göre, Edison bu projesi ile bir tür enerji formunu algılayarak, ölülerin varlıklarını tespit etmeyi amaçlıyordu. Bu enerji formunun ise elektromanyetik dalgalar, ruhsal enerjiler veya daha önce keşfedilmemiş bir güç kaynağı da olabileceği düşünülüyordu. Edison, ölülerin ruhlarının fiziksel dünyada bir tür enerji bıraktığını ve bu enerjilerin bir cihaz aracılığıyla algılanabileceğini düşünmüş de olabilirdi. Yine de cihazın nasıl çalıştığına dair herhangi bir somut bilgi bulunamadı. Hatta Edison’un ruhların varlıklarını algılayacak bir enerji kaynağını keşfetmeye çalıştığı, ancak bunu başaramadığı iddia edilmişti.
BİLİNEN VE BİLİNMEYEN ARASINDAKİ İNCE ÇİZGİ
Edison'un bu projesi, bilim ve spiritüalizm arasındaki ince çizgiyi, yani bilinen ve bilinmeyen arasındaki sınırı keşfetme çabasıydı. O dönemde, bilimsel düşünce ile mistik inançlar arasındaki sınır giderek daha belirsiz hale gelmişti. Bu açıdan Edison, bilimin o dönemde ulaşamadığı bir noktaya doğru ilerlemeyi amaçlamıştı.
Ruh Telefonu cihazı, projesi hakkında pek çok spekülasyon mevcut. Üstelik Edison'un 1920 yılında verdiği röportajın da yalan olduğu iddia ediliyor. Ancak Fransız gazeteci Philippe Baudouin, 2015 yılında Edison’un günlüğünün bir örneğini bir ikinci el mağazasında bulması, projeye dair gizemli soruları yeniden gündeme getirdi.
Mevcut veriler dahilinde Edison’un böyle bir projeyi gerçekleştirmeyi amaçladığını biliyoruz ancak 'Ruh Telefonu'nun prototipi ya da cihazın nasıl çalıştığına dair somut bilgilere sahip değiliz. Hatta belki de bu alan üzerinde çalışmaya, projeyi geliştirmeye ömrü de yetmemiş olabilir.