01.02.2024 - 06:42 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - ABD'nin Kaliforniya eyaletinde gözlerini dünyaya açtığında takvim yaprakları 18 Nisan 1947'yi gösteriyordu. İkinci Dünya Savaşı gazisi bir babanın çocuğu olan Herbert Mullin, küçük yaşlardan itibaren sevgi dolu bir ailede büyüdü, arkadaşlarıyla neşe içinde oyunlar oynadı. Bu neşesi ilkokul zamanında da devam etti. Onun zekasına ve pozitifliğine hayran olan öğretmenleri genç Mullin'de bir ışık olduğunu hemen fark etti. Sosyal ilişkileri de oldukça sağlıklı ilerleyen ve derslerinde başarılı olan Herbert Mullin'in büyüdüğünde çok büyük şeyler başaracağına inanılıyordu. Ancak işler pek de düşünüldüğü gibi gitmedi. Herbert Mullin, adını tüm dünyaya duyurdu ancak başarılarıyla değil, bir seri katil olarak. Peki böylesine mutlu bir çocukluk geçirmiş olan biri nasıl oldu da böylesi karanlık bir hikâyenin başrolü oldu?
İlkokul dönemini mutluluk içinde geçiren Herbert Mullin, ergenlik çağına geldiğinde adım adım karanlığa teslim olmaya başladı. Görece mutlu sayılabilecek bir lise dönemi geçiren Mullin, 16 yaşındayken San Lorenzo Valley Lisesi'ndeki arkadaşları tarafından başarılı olma olasılığı en yüksek öğrenci olduğu için 'en parlak genç' bile seçildi. Ancak işler lise sonrasında değişti. Mullin, mezuniyet sonrasında hayatının en büyük travmasını yaşadı. Liseden mezun olduktan sonra en yakın arkadaşını bir trafik kazasında kaybeden Herbert Mullin, bu olayın üstesinden bir türlü gelemedi. Yaşadığı travma öyle derindi ki bu talihsiz ölümü kabul edemediğini ve derin bir acı yaşadığını çevresindekilerden özellikle gizleyerek kendi hayatını mahvetmeye adeta ant içmişti. 19 yaşında kullanmaya başlayacağı illegal maddeler psikolojisini daha da kötü etkiledi.
Ailesi o ancak 21 yaşına geldiğinde bir şeylerin ters gitmeye başladığını fark etti. Aradan geçen 2-3 yıllık dönemde Mullin için aslında oldukça gecikilmişti. Annesi onun şizofreni belirtileri gösterdiğini düşündüğü için bir uzmana götürmek istedi ve kısmen de olsa haklı çıktı. Ancak doktorlar ondaki problemin daha çok geçici bir ruhsal problem olduğu konusunda hemfikirdi ve Mullin'in hastanede tedavi görmesine karar verildi.
HASTANEDEN KAÇTI, GİRDİĞİ İŞİ BIRAKTI
Mullin, kendisine çizilen rotaya uymama konusunda ısrarcı davranınca işler daha da olumsuz bir tabloya evrildi. Tedaviye sadık kalmayan Mullin önce hastaneden kaçtı, daha sonra ise çevresini değiştirip başka bir yere giderek orada işe başladı. Bir yandan illegal madde kullanmaya devam ediyor, diğer yandan ise para kazanmaya çalışıyordu. Ancak bir süre sonra her ikisini birden aynı anda yapamayacağını anlayınca işi bıraktı ve kendini eve kapattı. Kullandığı maddelerden ötürü zaman zaman kafasının içinde bazı sesler duyuyor ve bunları susturmakta güçlük çekiyordu. Duyduğu sesleri yakın çevresiyle paylaştığında ise içinde bulunduğu toplumdan izole ediliyordu.
İzolasyon sürecinde kendi kendine konuşmaya başlayan Mullin'in hastalığı günden güne kötüye gidiyordu. Durup dururken kolunda ve bacağında sigara söndürmeye başlayan Mullin için tehlike çanları çoktan çalmaya başlamıştı bile. 23 yaşına geldiğinde tam 3 doktor tarafından ona şizofreni tanısı konuldu. Yine ailesinin yanından ayrılarak kendi kendine yaşamaya karar verdi. Ancak onun yalnız kalmaya değil, tedavi olmaya ihtiyacı vardı. Bu süreç çok uzun sürmedi ve yaklaşık 2 yıl sonra yeniden ailesinin yanına yani Kaliforniya'ya taşındı. Sanrıları ve gaipten duyduğu sesler her gün daha da şiddetlenmeye başlamıştı.
YIKICI DEPREMİ ÖNLEMEK İSTEDİ
18 Nisan yani Herbert Mullin'in doğum günü aynı zamanda 1906'daki yıkıcı San Francisco depreminin de yıl dönümüydü. Şizofrenisi kötüleştikçe bu ölümcül günle ilgili tuhaf düşünceler geliştirmeye başladı.
O günlerde bir matematikçi 4 Ocak 1973'te San Andreas Fayı'nın kuzey Kaliforniya'da bir kez daha yıkıcı bir depreme yol açacağını öngörüyordu. Mullin'in kafasındaki doğum gününü zaten depremlerle ilişkilendiren sesler ona felaketi önlemenin anahtarının insan kurban etmek olduğunu söylüyordu. Kafasındaki bu garip sesleri hiçbir şekilde durduramıyordu.
Mullin, daha sonraları şunları söyleyerek düşünce yapısına dair önemli ipuçları verecekti: "Biz insanlar dünya tarihi boyunca kıtalarımızı cinayetlerle büyük depremlerden koruduk. Yani küçük bir doğal afet aslında büyük bir doğal afeti önlüyor."
'GÖREVİM İNSAN KURBAN ETMEK'
Görevinin insan kurban etmek olduğuna kendine inandıran Herbert Mullin, 13 Ekim 1972'de kafasındaki ilk sesin peşinden gitti, Lawrence White adındaki bir adamı öldürdü ve böylelikle cinayet serisine başladı. İkinci kurbanı 24 Ekim'de otostop yapan üniversite öğrencisi Mary Guilfoyle'du. Üçüncü cinayeti ise 2 Kasım'da Mullin'in günahlarını itiraf etmek için Katolik kilisesine gitmesiyle gerçekleşti.
Günahlarını anlatırken bir anda rahibin de kurban olarak gönüllü olduğuna inandı ve onu da öldürdü. Saldırıdan sonra Mullin kaçtı. Ceset sayısı artık 8'e ulaşmışken, 6 Şubat'ta bir kamp alanına gitti ve 4 gençten oluşan bir grubu aynı anda öldürdü. Mullin, onlarla telepatik olarak iletişim kurduğuna ve onları öldürmesi için kendisine izin verdiklerine inanıyordu.
2025'TE ÖZGÜR KALABİLME İHTİMALİ VARDI
Herbert Mullin, 13 Şubat'ta son cinayetinin ardından nihayet yakalandı. 4 ay içinde 13 kişiyi öldüren Mullin yakalandığında kendisini tutuklamaya çalışan emniyet görevlilerine direnmedi. 13 cinayetten yargılanan Mullin içlerinden 10'unu işlediğini kabul etti. Üstelik tüm bunları yaparken savunmasını kendi yapmaya kalkıştı ancak hakim onun zihinsel olarak bu eylemi yapma konusunda yeterli olmadığına karar vererek kendisine bir kamu avukatı atadı.
Mullin, kamu avukatını kovmaya çalışsa da yargıç buna izin vermedi. Duruşma sırasında Mullin, ona öldürmesini söyleyen seslerden bahsetti. Tüm bunlara rağmen savcılar, Mullin'in yasal olarak aklı başında olduğunu ve 10 cinayetin hepsinden hüküm giydiğini, işlediği cinayetleri önceden planlandığını ima eden kanıtlar sunuldu. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Mullin, Kaliforniya'daki Mule Creek Eyalet Hapishanesi'nde cezasını çekerken 18 Ağustos 2022'de hayatını kaybetti. Mullin'in doğal sebeplerden ötürü öldüğü açıklandı.
Mullin'in 2025 senesinde şartlı tahliye hakkı olup olmadığı görüşülecek ve uygun görülürse 78 yaşında özgürlüğüne kavuşmuş olacaktı ancak 2022 yazında ölmesiyle birlikte bu ihtimal ortadan kalktı.