12.02.2021 - 14:51 | Son Güncellenme:
Koronavirüs ile ilgili herkes can kaybı sayılarına odaklanırken binlerce hasta hala virüsün geride bıraktığı sorunlarla uğraşıyor. Bu sağlık problemlerinden biri de ‘kronik yorgunluk’ olarak karşımıza çıkıyor. Bu rahatsızlığın adını virüs ortaya çıktığı günden beri sıkça duysak da aslında çağımızın problemi olarak adlandırılıyor. Günlük hayatta giyinmek veya banyo yapmak gibi birçok basit eylemi gerçekleştirirken bile zorlanmamıza neden olan bu sorun, 6 aydan uzun süren ve dinlenmeyle düzelmeyen yorgunluk, bitkinlik ve enerji eksikliği durumu olarak tanımlanıyor.
‘Dinleniyorum ama hala yorgunum’ diyorsanız...
'Neredeyse her sabah yeterince uyuyamadığınızı hissederek uyanma eğilimindesiniz ve çoğu zaman görünürde bir neden olmaksızın geceleri çok uyanıyorsunuz. Konsantre olmakta ve çoklu görev yapmakta sorun yaşayabilirsiniz.
Bu gibi belirtilerin virüs ile birlikte daha çok duyar olduğumuz fakat salgın sürecinden öncede sıkça görülen bir durum olan ‘kronik yorgunluk’ problemini işaret edebileceğine vurgu yapan Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Ahmet Dinç, "Stresli ve yoğun iş temposuna sahip kişilerde daha sık ortaya çıktığı bilinen bu sorun yaşam kalitesini bozan, çalışma verimini düşüren, kişiyi sosyal ve psikolojik yönden olumsuz etkileyen bir rahatsızlıktır. Depresyon, huzursuzluk, bilişsel performans düşüklüğü, unutkanlık gibi psikolojik ve zihinsel etkilerinin yanında, kas, eklem, karın, boğaz ve baş ağrıları, sürekli uyku hali, mide bulantısı gibi fiziksel etkileri de sıkça görülür" ifadelerini kullandı.
Kronik yorgunluğun genel bir nedeni yok
‘Kronik yorgunluk’ sorununun genel olarak bir nedeninin olmadığına dikkat çeken Dr. Dinç, sözlerine şöyle devam etti: "Tam olarak nedeni belli olmasa da tetikleyici bazı faktörlerden söz edilebilir. Bunların başında stres geliyor. İş ya da özel yaşama bağlı uzun süreli stresin kronik yorgunluğun ortaya çıkmasında etkili olduğu biliniyor. Bununla birlikte uyku düzensizlikleri ve uyku kalitesinin kötü olması da bir diğer etkili faktör olarak karşımıza çıkıyor.
Genellikle 30-50 yaş aralığında ortaya çıkması ve kadınlarda biraz daha fazla görülmesi genetik yatkınlık ve hormonal değişikliklerin de rolü olabileceğini gösteriyor. Sağlıksız beslenme, egzersiz eksikliği, ağır metal zehirlenmeleri, gıda intoleransları ile birlikte bazı viral enfeksiyonlar kronik yorgunluk sendromunun gelişiminin diğer nedenleri arasında yer alıyor. Altta yatan bu kadar çok neden olduğu için hastaların ayrıntılı bir şekilde muayene ve tetkik edilmeleri, altta yatan diğer hastalıklar açısından değerlendirilmeleri gerekiyor."
Tedavi süreci kişiye özel olmalı
Dr. Dinç, “Kovid-19 tedavisinde olduğu gibi bu konuda da bilimsel çalışmalar devam ediyor. Uzamış yorgunluk ve kas-eklem ağrıları yakınmaları hastaların günlük yaşamını etkileyecek kadar belirginse tıbbi destek almalılar. Kronik yorgunluk tek bir nedene bağlı olmadığı için tedavi aşamasında da fizik tedavi, psikiyatri ve romatoloji gibi değişik branşlardan katkı almayı gerektiriyor. Hasta, yorgunluğa neden olabilecek diğer hastalıklar açısından ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeli ve kişiye özel bir tedavi planı oluşturulmalıdır. Kas ve eklem ağrıları ön planda olan hastalarda, fizik tedavi uygulamaları, masaj, akupunktur, ozon tedavisi, nöral terapi gibi tedavi uygulamalarından faydalanılabilir.
Hastaların fiziksel aktivite, dinlenme ve uyku düzenlerinin doktor kontrolü altında ayarlanması gerekir. Hastaya özgü bir egzersiz programı oluşturulmalı, uygun sportif aktivitelere geçiş yine kişiye özel bir şekilde programlanmalıdır. Stres azaltma ve rahatlama tekniklerinin kronik yorgunluk ve ağrıyı azaltmada etkili oldukları bilinmektedir. Bir diyetisyen gözetiminde beslenme düzenlenmeli, destekleyici vitamin ve besin takviyeleri mutlaka konunun uzmanı hekim tarafından önerildiği şekilde kullanılmalıdır. Hasta eğitimine önem verilmeli, gerektiğinde psikiyatrik destek alınmalıdır" diye konuştu.