04.02.2021 - 16:31 | Son Güncellenme:
Kovid-19 enfeksiyonuna yakalanma korkusu nedeniyle rutin kontrollerin aksatılması, sağlık kuruluşlarında kaynakların pandemiyi önlemeye odaklanması, özellikle kanser tanısı ve tedavisinde alarm zillerinin çalmasına neden oluyor. Yapılan çalışmalar standart kanser taramalarında yüzde 90’a yakın azalma olduğunu gösteriyor. Bu durumun korkutucu yansıması ise ileri evre kanserlerde artış! Öyle ki istatistiki çalışmalar ileri evre kanser tanısının bir öncesi yıla göre yüzde 75 oranında arttığını gösteriyor.
Belirtiler göz ardı ediliyor!
Kovid-19 pandemisi korkusu ile kişilerin hastaneye başvurmaktan çekinmesi, salgını kontrol altında tutmak amacıyla sağlık kuruluşlarının kimi tarama programlarını, acil olmayan operasyon ve tanı işlemlerini askıya alması çeşitli sağlık sorunlarının da zamanında saptanamamasına yol açıyor.
Genel risk grubundaki erişkinlerin tarama programlarına başvurmaması bir yana, ciddi belirtileri olduğu halde çoğu hastanın yakınmalarını göz ardı ettiğini belirten Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, sözlerine şöyle devam etti: “Geçen yıl nisan ayında yeni kanser tanısında önceki yıllara kıyasla neredeyse yarı yarıya bir düşüş izlendi. Bu çok endişe verici. Pek çok yeni kanser hastasının tanı alana kadar aylar kaybetmesi ve hastalığın ileri evrede tanılanmasına yol açıyor. İleri evre kanser tanısında geçen yıla oranla yaklaşık yüzde 75’lik bir artış oldu. İleri evre kanserlerin artması kaçınılmaz olarak sağ kalımın azalması ve kanser ilişkili ölüm oranlarının artışı ile sonuçlanabilir.”
‘Kanser kontrolünde kaybedilen ivme kazanılmalı’
Tüm sağlık tesislerinde Kovid-19 virisüne karşı katı önlemler alındığını, tarama ve tanı prosedürleri için hastaneye gidildiğinde virüsü kapma riskinin çok düşük olacağını belirten Prof. Dr. Gökhan Demir, “Zaman kaybetmeden tanıya ulaşılması ve tedaviye başlanması yaşam kurtarıcıdır. Ülkemiz yavaş ve güvenli bir şekilde yeniden açılırken kanser taraması ve teşhisi standart sağlık hizmetlerindeki önemli yerini korumalıdır. En yüksek risk altındaki hastaları öncelik sırasına koymak, güvenli bir şekilde tetkik etmek ve kanser kontrolünde kaybedilen ivmeyi yeniden kazanmak gereklidir” diye konuştu.
Ülkemizde de dünyada olduğu gibi en fazla sıklıkta görülen meme, prostat, akciğer ve kolorektal kanserler için tarama programları bulunuyor. Kanser taramasının herhangi bir belirtisi olmayan sağlıklı kişilere yapıldığını anlatan Prof.Dr. Gökhan Demir, bu tarama programları hakkında ayrıntılı bilgi verdi:
Meme kanseri
Kadınlarda en sık görülen kanser olan meme kanserinin erken tanısı için 40 yaşından itibaren her kadının yılda bir defa mamografi ve meme ultrasonu çektirmesi öneriliyor. Ancak genç yaşta meme kanseri tanısı almış bir akrabası olan veya meme kanseri riskini artıran (BRCA genleri gibi) belirli genlere sahip kadınların, 40 yaşından önce taramaya başlaması gerekiyor.
Mamografi ile düzenli taramanın 74 yaşına kadar devam ettiğini söyleyen Prof.Dr. Gökhan Demir, “Meme veya koltuk altında eline kitle gelen, meme cildinde portakal kabuğu görünümü gibi değişiklikler ortaya çıkan, meme başında çekinti veya akıntı gelmesi gibi semptomları olan kadınlar, zaman kaybetmeden bir onkoloji merkezine başvurmalıdır” dedi.
Prostat kanseri
Genellikle yavaş seyirli bir kanser türü olan prostat kanserine yakalanma oranı yüzde 10-12 düzeyinde. Ortalama riskli erkeklerde prostat kanseri taramasına başlama yaşı genelde 50 olarak kabul ediliyor. Ailesinde yüklü prostat kanseri öyküsü olan, veya bilinen BRCA1/2 mutasyonu bulunan daha yüksek riskli erkeklerde tarama başlangıcı ise 40 yaşa kadar iniyor. Her 1-2 yılda bir PSA ölçümü ile taramada normalin üstünde bir PSA değeri saptanırsa hastanın ileri tetkik ve incelemeler için yönlendirildiğini belirten Prof. Dr. Gökhan Demir, 70 yaşın üzerinde taramaya başlanmasının önerilmediğini kaydetti.
Akciğer kanseri
Kansere bağlı ölümlerde birinci sırada yer alan akciğer kanserlerinin yüzde 85-90'ı sigaraya bağlı gelişiyor. Sigara içmeyenlerde de dumana maruz kalmak önemli bir neden olarak görülüyor. Sigarayı bıraktıktan sonra uzun yıllar risk azalmadığı için daha önce sigara içenlerde yüksek oranda akciğer kanseri görülüyor. Buna karşın düşük doz bilgisayarlı tomografi ile akciğer kanseri taramasının erken tanı için önemli olduğunu ifade eden Prof.Dr. Gökhan Demir, “Önceki 15 yıl içinde sigarayı bırakanlar da dahil olmak üzere 30 paket yıllık sigara öyküsü olan hastalarda yıllık düşük doz bilgisayarlı tomografi taramasının akciğer kanserine bağlı ölüm oranlarını yüzde 25 kadar düşürdüğü bilinmektedir" dedi.
Sigara içenlerde bir süre önce bırakmış olsalar dahi yeni başlayan öksürük kanser şüphesi olarak ele alınıyor. Nefes darlığı, kanlı balgam, göğüs veya omuz ağrısı, ses kısıklığı, kilo kaybı, yüz ve boyunda şişlik gibi yakınmaları olanların da en kısa zamanda doktora başvurması gerekiyor.
Kolon kanseri
Kanser öncülü olan bağırsak poliplerini ve kolon kanserini bulgu vermeden önce tespit etmek için kolonoskopiye ek olarak dışkıda gizli kan, sigmoidoskopi, sanal kolonoskopi, kapsül kolonoskopisi gibi pek çok tarama testi bulunuyor. Hiçbir yakınması ve risk faktörü olmasa dahi 45 yaş üstü her erişkinin tarama amacıyla kolonoskopi yaptırması öneriliyor. Bağırsak alışkanlığında değişiklik, tekrarlayan ishal veya kabızlık, dışkılama sırasında ağrı ve kanama, dışkı kalibrasyonunda incelme, şişkinlik, karın ağrısı, kilo kaybı gibi şikayetleri olan veya tetkiklerinde demir eksikliği veya kansızlık saptananların vakit kaybetmeden doktora başvurması ve kolon /rektum kanseri açısından tetkik edilmesi gerekiyor.