Her birimiz yaşamımızı güzelleştirmek, kendimizi geliştirmek isteriz. Ancak bunu yapmak, çoğu zaman söylemek kadar kolay olmaz. Çevremizin bizlere bakış açısı, kendimizi yargılayıcı düşünce şeklimiz, yetiştirilme şeklimiz, öğrendiğimiz doğrular, belki de doğru bildiğimiz yanlışlar, yanlış bildiğimiz doğrular bu süreci etkiler. Yaşamımızda pozitif bir alan oluşturmak için öncelikle pozitif yaşamın bir bakış açısı olduğunu, pozitif yaşamın ya da pozitif enerjinin daima mutlu olmak anlamına gelmediğini bilmemiz gerekir. Her an mutlu olmak zorundaymışız gibi düşünmek üzerimizde baskı oluşturmakla beraber hayatımızın gidişatına da uygun değildir. Olumsuz şeyler illaki olacaktır. Önemli olan hayatımızın yönetiminin kendimizde olduğunu fark ederek seçim yapabilmemizdir. Yas süreçlerimiz, kayıplarımız, üzüntülerimiz yaşamımız boyunca var olabilir. Böyle dönemlerde destek de alabiliriz, kendimiz de aşabiliriz. Bunlar, pozitif bir yaşama sahip olmamıza engel değildir.
Pozitif bakış açısı ile pozitif ayrımcılığı fark etmek
Çoğunlukla farkına varmayız ama yakınlarımız tarafından çok hızlı manipüle edilebiliriz. Sevdiklerimize karşı gardımız daha hızlı düşebilir. Karşı taraf bize haksızlık yapsa da, bizi manipüle etse de, suçlasa da ilişkiyi sürdürmek adına pozitif ayrımcılık yapıyor olabiliriz. Bunu fark edip düzeltmek pozitif yaşam için önemlidir. Çünkü haksızlığa uğramayı kabul ettiğimiz an karşı tarafın davranış şeklini belirlemesine de farkında olmadan katkı oluyoruz. Biz sorun çıkmasın, ayıp olmasın diye düşünürken karşı taraf nasılsa küsmeyeceğimizi düşünebilir. Sınırlarımızı korumak, pozitif bir yaşam için ilk adımlardandır.
Rekabetiniz sadece “dünkü siz” ile olsun
Kendimizi bir başkasıyla kıyasladığımızda onun enerji alanının kendimizinkinden büyük olduğunu kabul etmiş oluruz. Odağımızı rekabete koyduğumuzda kendimizi bir başkasının bakış açısını yenmeye çalışırken bulabiliriz. Oysa pozitif bakış açılı yaşamda her zaman kendimizin daha iyi yönlerini keşfetmeye odaklanmalıyız. Güçlü yanlarımızı çoğaltırken zayıf yanlarımızı güçlendirmeye çalışmalıyız.
Kişisel gelişim kadar kişisel bakıma önem vermek
Bedenimize, ruhumuza, zihnimize ne kadar iyi bakarsak kendimizi o kadar iyi hissederiz. Kendimizi daha canlı hissetmek, öz bakımımıza dikkat etmek, kendimize zaman ayırmak, kitap okumak, spor yapmak, sağlıklı beslenmek; meditasyonu, nefes egzersizlerini ya da bizi dinginleştirecek, bize katkı olabilecek şeyleri hayatımıza dâhil edip alışkanlık haline getirmek yaşamımızda dönüşümü başlatacaktır. Alışkanlıklarımız günlük rutinlerimizi oluşturur. Ayrıca unutmamalıyız ki biz kendimiz için bir şey yapmazsak kimse bizim için bir şey yapmayacaktır.
Her şeyi kontrol edemeyiz
En yoğun stres kaynaklarından biri de her şeyin dört dörtlük olmasını beklemek, oluşabilecek aksaklıklara karşı direnç göstermektir. Hâlbuki bu bakış açısı sadece hayatımızı zorlaştırır. Değişmesini istediğimiz şey bizim kontrolümüzde değilse endişemiz ve stresimiz boşunadır. Ancak bizim kontrolümüzdeyse durumu değiştirebilir ya da kabullenebiliriz. Bazı şeyler kontrol dışıdır. Her şeyi kontrol etmeye çalışmak, mevcut enerjimizi daha fazla harcarken çevremizdeki kişilere ait sorumlulukları da üstlenmemize neden olur. Bir süre sonra da üstlendiğimiz her sorumluluk bize ait bir görev haline dönüşebilir. Pozitif yaşam alanı oluşturabilmek için herkes kadar kendi enerjimizi, öz değerimizi ve saygınlığımızı fark etmemiz gerekir.
Yaşam uzun bir yolculuktur ve zaman zaman yollar değişse de rollerimizi biz belirleriz. Her zaman hayatınızın başrolünde olmanız dileğiyle…