22.01.2010 - 10:38 | Son Güncellenme:
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Elvan İşeri, ailelere, karnesinde zayıf bulunan çocuklarını başkalarıyla karşılaştırmamaları, "tembel, başarısız, yetersiz" diye nitelendirerek kendilerine olan güvenlerini sarsmamaları uyarısında bulundu.
İşeri, okulda bir dönem boyunca öğrenilen bilginin ölçülüp değerlendirilmesi sonucu elde edilen puan olan karnedeki notların, bir öğrencinin başarısı için tek ölçüt kabul edilmemesi gerektiğini bildirdi.
Notların, öğrencinin hayattaki başarısını değil, okulda yeterli çalışıp çalışmadığını gösterdiğini ifade eden İşeri, ailelere bu konuda daha duyarlı davranmaları önerisinde bulundu.
Başarısız notların öğrencide üzüntüye, bunun da çoğu zaman korkuya dönüşebildiğini vurgulayan İşeri, oysa çocukların özellikle ilkokulda kendini başarılı hissetmeye ihtiyacı bulunduğuna dikkati çekti.
İşeri, şu uyarıları dile getirdi: "Aileler, çocuklarının karnelerini başka çocukların karneleriyle karşılaştırarak, çocuğu ’tembel, başarısız, yetersiz’ diye nitelendirerek kendilerine olan güvenlerini sarsmamalıdır. Başarısızlığın kökeninde çocukluk çağı ruhsal hastalıklarının yatabileceği akıldan çıkarılmamalı, bu nedenle bir uzmana danışılmalıdır. Bazen başarısızlık motivasyon eksikliğinden de kaynaklanabilir. Ancak bu sadece çocuğa değil, aile ile ilişkilere de bağlı olabilir. Bu nedenle çocuğun başarısızlığı aile ve okul ortamıyla birlikte bir bütün olarak değerlendirilmelidir."
Karnedeki düşük notlar karşısında kızmak, sinirlenmek ya da üzülmenin bir çözüm getirmeyeceğini belirten İşeri, bir dönem boyunca yapılan hataların çocukla karşılıklı konuşulup çözüm üretilmesi gerektiğini söyledi. İşeri, "Çocuklar korktukları ya da hesap vermek zorunda bırakıldıkları zaman ya içlerine döner ya da kendilerine kötü bir şey yapar. Tepkiden korktukları için yaşadıkları ortamdan kaçmak isteyebilir. Bu nedenle olumsuz bir hava yaratılmadan oturup konuşulmalı, geride kalan ders yılı birlikte gözden geçirilmeli" ifadesini kullandı.
Aile ve çocuğun zayıf karne üzerinde tartışarak uzlaşmaya gidilmesinin, birlikte çözüm üretilmesinin başarısızlığın tekrarını önleyebileceğini kaydeden İşeri, bunun, öğrencinin kendini değerlendirmesini ve aile içinde birliği sağlayacağını bildirdi. Okuldaki başarısızlık değerlendirilirken öğrencinin yaş grubunun dikkate alınmasını da öneren İşeri, "Lise son sınıfta üniversiteye hazırlanan ve sınav stresi yaşayan bir gençten çok da büyük başarılar beklenmemeli" dedi.
-"ÇOCUK ENERJİ TOPLASIN, AİLESİYLE VAKİT GEÇİRSİN"-
İşeri, yarı yıl tatilinin çocuğun dinlenmesi ve ailesiyle birlikte vakit geçirmesi için uygun bir zaman olduğuna işaret ederek, öğrencilerin spora vakit ayırıp hoşlandığı şeyleri yapması gerektiğini söyledi. Prof. Dr. Elvan İşeri, öğrencilerin yarı yıl tatilinde gelecek dönem için enerji toplayabilmesinin de büyük önem taşıdığını belirterek, "Yarı yıl tatili bir mola gibi değerlendirilmelidir, ancak televizyon ya da bilgisayar başında uzun saatler geçirmek iyi bir seçim değildir" uyarısını dile getirdi.
Çocukların daha çok bilgi ve beceriyi geliştirecek, sosyal açıdan donanım kazanmasını sağlayacak aktivitelere ağırlık verilmesini öneren İşeri, aile içi ilişkilerin geliştirilmesi açısından sinema, tiyatro gibi sanatsal faaliyetlere zaman ayrılabileceğini söyledi.
Yarı yıl tatilinde derslerdeki açığın kapatılması için de iyi bir fırsat olduğunu kaydeden İşeri, "Ama bu yöndeki çabalar çözüm odaklı olmalıdır. Bu açık kapatma, çocuğun çok fazla üstüne gitmeden, sıkmadan yapılmalıdır" diye konuştu.