12.11.2020 - 14:55 | Son Güncellenme:
Karaciğer, ortalama 1,5 kilogram ağırlığında olan, karnımızın sağ üst bölgesinde bulunan, en alt kaburgalarla korunan bir organdır. Karaciğer, insan vücudundaki en büyük ikinci organdır. Yiyecek ve içeceklerden gelen besinlerin işlenmesine ve kandaki zararlı maddeleri süzülerek temizlenmesine yardımcı olur.
Karaciğer yağlanması, karaciğer hücrelerinde çok fazla yağ depolanması ve birikmesi durumudur. Karaciğerde az miktarda yağ bulunması normal bir durumdur, ancak fazlası çeşitli sağlık sorunlarına yol açabilir. Yağlı karaciğer hücrelerinin oranı bütün karaciğer hücrelerinin %5’ini aştığında biz hekimler buna “steatoz” (tam anlamıyla “yağ artışı”) diyoruz.
Karaciğer yağlanması, sebebine göre iki çeşide ayrılır: Alkole bağlı (AFLD) ve alkole bağlı olmayan (NAFLD) karaciğer yağlanması. Ülkemizin Avrupa’nın en obez ülkesi olduğu düşünüldüğünde, en iyi ihtimalle karaciğer yağlanmasının toplumda kabaca her üç kişiden birinde olması sürpriz olmaktan çıkmaktadır.
NASH yani iltihaplı karaciğer yağlanması ise ‘NAFLD’ denilen alkole bağlı olmayan yağlı karaciğer hastalığının daha ağır bir şeklidir. Hastalığın ilerlemesini durdurmak için hiçbir şey yapılmazsa, karaciğerimiz kendiliğinden iyileşme sürecini başlatır ve karaciğer üzerinde ‘fibroz’ dediğimiz yara dokusu oluşmaya başlar. Maalesef bu yara dokusu zaman içinde karaciğeri içine sınırlayan bir kafes haline dönüşür ve karaciğerin fonksiyonu gün geçtikçe bozulur. Bu yolla, NASH dediğimiz iltihaplı karaciğer yağlanması ilerleyerek karaciğer sirozuna hatta karaciğer kanserine yol açabilmektedir.
Geçmişte nedeni anlaşılamayan sirozlar tıbbi literatürde ‘sebebi bilinmeyen sirozlar’ olarak tanımlanırken, bugün bunların NASH’e bağlı olduğunu biliyoruz. Türkiye’de her 20 kişiden birinde NASH dediğimiz iltihaplı karaciğer yağlanması olduğunu, toplamda ise 130 binin üzerinde bu hastalığa bağlı siroz hastası olduğunu tahmin ediyoruz.
KARACİĞER YAĞLANMASININ NEDENLERİ
Karaciğer yağlanması, vücut çok fazla yağ ürettiğinde veya ürettiği yağı yeterince etkili bir şekilde metabolize etmediğinde gelişir. Fazla yağ karaciğer hücrelerinde depolanarak karaciğer hastalığına neden olur. Yağ birikimi çeşitli nedenlerden kaynaklanabilir. Örneğin çok fazla alkol almak bu sebepler arasında en yaygın olanıdır ve alkole bağlı karaciğer hastalığının ilk aşamasıdır.
Diyet ile alınan şeker ise, karaciğer tarafından gerektiğinde kullanılmak üzere yağlara dönüştürülür. Hastalar alkol almasalar dahi şeker ve yağ alımı çok yüksek olduğunda, karaciğer çok fazla yağ üretir ve depolar. Bu alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanmasında (NAFLD), obezite, kandaki yüksek kan şekeri, insülin direnci ve özellikle trigliseritler olmak üzere yüksek yağ ve kolesterol seviyeleri rol oynamaktadır.
Bununla birlikte daha az görülmesine karşın karaciğer yağlanmasının nedenleri arasında gebelik, hızlı kilo kaybı, hepatit C, yani sarılık gibi bazı enfeksiyon türleri, çeşitli ilaçların yan etkileri, belirli toksinlere maruz kalınması ve genetik faktörler sayılabilir.
KARACİĞER YAĞLANMASI BELİRTİLERİ
Birçok vakada, karaciğer yağlanması genellikle herhangi bir belirgin semptoma neden olmaz. Ancak karaciğer yağlanması belirtileri arasında yağlanan karaciğerin aşırı büyümesine bağlı karnın sağ üst tarafından dolgunluk hissi ya da hafif ağrı sayılabilir.
Eğer karaciğer yağlanması bu erken zamanda teşhis edilemez ve tedavi edilmez ise ilerleyen dönemdeki belirtiler artık maalesef siroz belirtileridir. Bu siroz belirtileri arasında; iştah kaybı, kilo kaybı, halsizlik, yorgunluk, burun kanaması, sarı cilt ve gözler, cildin altında görünen ağ benzeri damar grupları, karın ağrısı, karında şişme, erkeklerde meme büyümesi ve bilinç bulanıklığı bulunur.
KARACİĞER YAĞLANMASI NASIL TEŞHİS EDİLİR?
Karaciğer dikkat çekmeyen bir organdır, bu nedenle NAFLD sessiz, sinsi bir hastalıktır. Çoğu hasta özel bir belirti hissetmez ve hastalık çoğu zaman tesadüfi olarak keşfedilir. Hastalara başka sebeplerle yapılan batın ultrasonlarında karaciğerde yağlanma saptanabilir, ya da bakılan rutin kan biyokimyası testlerinde ALT, AST, GGT gibi karaciğere özgü enzim değerlerinde artış saptanınca bunun alkolik karaciğer yağlanmasından şüphelenilebilir.
Karaciğer enzimleri değerlerinin yüksek çıkması, karaciğer iltihabının sadece bir işaretidir. Karaciğer yağlanması hastalığı, karaciğer iltihabının tek nedeni değildir. Bu sebeple enzim değerleri yüksek çıkarsa iltihabın nedeninin belirlenmesi için ek testler yapılması gerekecektir.
Karaciğer yağlanmasının ve buna bağlı oluşan fibroz (siroz öncülü yara dokusu) şiddetini ölçmek için günümüzde düşük frekanslı ses dalgaları kullanan elastografi ya da Fibroscan testleri kullanılabilmektedir. Yine de karaciğer biyopsisi, karaciğer hastalığının ne kadar ağır olduğunu belirlemenin en iyi yolu olarak kabul edilir. Artık tamamen endoskopik yollarla, hasta hiçbir ağrı sızı hissetmeden, endoskopik ultrasonografi kılavuzluğunda güvenle alınan biyopsi ile karaciğer dokusu incelenebilir. Böylece hastada iltihaplı karaciğer yağlanması olan NASH olup olmadığı ya da hastada siroza gidişin ne aşamada olduğu anlaşılabilir.
KARACİĞER YAĞLANMASI TEDAVİSİ
Son on yılda bilim, NAFLD tedavisine yönelik moleküller geliştirmede büyük ilerleme kaydetmiş olsa da bugüne kadar sağlık otoriteleri tarafından onaylanmış herhangi bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Günümüzde yaşam tarzının değiştirilmesi NAFLD tedavisinde en önemli tedavi seçeneği olarak öne çıkmaktadır. Vücut ağırlığının en az %10'u oranında kilo verilmesi ve bunun korunması koşuluyla, etkili ve sürekli bir yaşam tarzı değişikliği NASH ve hatta fibroz üzerinde etkili olabilir, karaciğer yağlanmasını tersine çevirebilir.
Asıl zorluk, uzun vadede kilo kaybını sürdürebilmektir, zaman ve/veya kaynak eksikliği nedeniyle, hastaların maalesef sadece %10'u bunu başarmaktadır. Bu oranı artırmak için hastalarımıza kendi yemeklerini kendileri pişirerek porsiyonlarını kontrol altında tutmalarını, yemeklerini yavaş yiyerek beyine tokluk hissinin gitmesi için vücuda zaman kazandırmalarını, alkol, yağ ve şeker alımını azaltmalarını, bol su içerek açlık hislerini baskılamalarını, atıştırma ihtiyacı duyduklarında badem, ceviz ve fındık gibi sağlıklı atıştırmalıklar tercih etmelerini ve haftanın en az dört günü, günde 30-45 dakika egzersiz yapmalarını tavsiye ediyoruz.
Bu önlemler ile sadece karaciğer sağlığı değil aynı zamanda beynin işlevsel fonksiyonları ve kalp damar sağlığı da oldukça olumlu yönde etkilenmektedir. Lütfen karaciğer yağlanmasını vücutta aslında birçok organı etkileyen bir kötü metabolik durumun erken habercisi olarak düşünelim. Gastroenteroloji hekimi gözetiminde başta karaciğer sağlığı olmak üzere genel sağlığımızı korumak için önlemleri ve aksiyonları gecikmeden alalım.
Su için! Vücudun su ihtiyacının karşılanması temel önem taşır. Gün boyunca su içmeniz, vücudunuzun su ihtiyacını karşılamanızı sağlar. Sade suyun tadı hoşunuza gitmiyorsa, başka yöntemlerle su alımınızın yeterli olmasını sağlayabilirsiniz: Sıcak şekersiz içecekler: Çay veya kahve gibi (tatlı içeceklere alıştırdıkları için tatlandırıcılardan kaçınılmalıdır). Doğal aromalar: taze limon, nane veya salatalık suya taze ve lezzetli bir tat verecektir.
Sağlıklı atıştırın! Eğer yapabiliyorsanız, atıştırmalıklardan kaçınmanız en iyisi. Ancak bu her zaman başarılamaz ve bu nedenle doğru atıştırmalıkların seçilmesi önemlidir. Badem, ceviz ve fındık iyi birer protein kaynağıdır ve sizi daha uzun süre tok tutar. Meyveler de iyi seçeneklerdir, ancak önerilen şeker alımını aşmanıza yol açabilecek kadar yüksek şeker içermediğine dikkat edin. Biliyor muydunuz; vücudun sıvı ihtiyacının karşılanması, açlık hissini azaltır. Gün boyunca bol su içmeniz atıştırmaktan kaçınmanızı sağlar.
Yavaş yiyin! Midenizin beyninize tokluk mesajı göndermesi, yemeğe başlamanızdan itibaren en az 20 dakikadır. Hızlı yemek yerseniz, aşırı yiyebilirsiniz
Kırmızı yiyecek etiketleri! Market alışverişi yaptığınızda, satın aldığınız gıdalardaki etiketleri dikkatlice okuduğunuzdan emin olun. Bunlar, sepetinize koyduğunuz ürünlerin besin içerikleri hakkında önemli birer bilgi kaynağıdır. İçindekiler listesinde, malzemeler ağırlık sırasına göre tanımlanır. Ürünün ana bileşenleri daima önde gelir. Listedeki ilk bileşen tereyağı veya yağ ise, ürünün yağ içeriği muhtemelen çok yüksektir. Ayrıca, etiketlerde gösterilen besin değerleri, üründeki yağ, şeker ve tuz içeriğini gösterir. Örneğin; 100 gramında 20 g üzerinde şeker bulunan bir ürün, çok yüksek oranda şekerli bir üründür. 100 gramında 3g üzerinde yağ bulunan bir ürün, çok yüksek oranda yağ içeren bir üründür.
Doç. Dr. Salih Boğa