30.03.2015 - 11:37 | Son Güncellenme:
Dünyada her yıl 14 milyon kişi kanser tanısı alıyor ve 32 milyonun üzerinde kişi kanserle yaşamını sürdürüyor. Ülkemizde de her yıl yaklaşık 150 bin yeni kanser vakası teşhis ediliyor.
Kanser sıklığı dünya genelindeki hemen her ülkede yıllık yüzde 1-2 oranında bir artış gösteriyor. Yüreklere su serpen haber ise; erken tanı ve tedavideki gelişmeler sayesinde kanserin artık tedavi edilebilir hastalıklar arasında yer alması. Tedavisi mümkün olmayan kanser türlerinde veya ileri evre kanserlerde bile, hastalığın artık uzun süreli kontrolü sağlanabiliyor.
1.Gelişme: Akıllı ilaçlar
Klasik kemoterapi ilaçlarında kanser hücrelerinin bölünerek çoğalması önlenirken, sağlıklı olan hücrelerin çoğalmaları da kısmen engellenmiş oluyordu. Bunun sonucunda da hastada kan değerlerinin düşmesi ve saç dökülmesi, bulantı-kusma gibi yan etkiler oluşuyordu.
Hem hastanın yaşam süresini uzatmak, hem klasik kemoterapinin ağır yan etkilerinden korumak için arayışlarını sürdüren modern tıp dünyası, hedefe yönelik tedavi, bir başka deyişle, “akıllı ilaçlar” geliştirdi. Hedefe yönelik tedavi; kanser hücresinin yaşaması, büyümesi veya yayılmasında kritik öneme sahip gen veya proteini durdurmak üzere düzenleniyor. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, normal hücrelerde bulunmayıp, kanser hücrelerinde yer alan hedefleri belirleyen bu tedavi yönteminin son 10 yılın kanser tedavisindeki en önemli gelişmeler olduğuna dikkat çekiyor.
Hastaların çoğunda saç dökülmüyor, bulantı-kusma olmuyor
Tedavideki başarı oranını yüzde 15 kadar artıran hedefe yönelik ilaçlar; meme kanseri, bağırsak kanseri, akciğer kanseri ve renal hücreli (böbrek) kanserler başta olmak üzere pek çok kanser türünde başarıyla uygulanıyor. Hedefe yönelik tedaviyle yaşam süresi uzarken, yaşam kalitesinde de artış sağlanıyor.
Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, hedefe yönelik ilaçların sağlıklı hücrelere olumsuz etkisi az olduğu için hastaların ağır yan etkilere maruz kalmaktan kurtulabildiklerini belirterek şunları söylüyor: “Örneğin saç dökülmesi çoğu hastada görülmüyor. Kan değerlerinde düşme ve bağışıklığın baskılanması sorunu yaşanmıyor. Normal hücreler hedef olmaktan çıktıkları için bulantı-kusma ve kan hücrelerinin sayısında azalma gibi yan etkiler de çok daha az görülüyor“
2. Gelişme: İmmünoterapi
Onkolojik tedavilerde son birkaç yılda ön plana çıkan İmmünoterapi tedavisinde amaç; hastanın kendi savunma sistemlerinin yeniden aktive olmasını, dolayısıyla hastalıkla mücadele etmesini sağlamak. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, İmmünoterapi tedavisinin kanserde ana yöntem olarak kullanıldığını söyleyerek, sözlerine şöyle devam ediyor: “İmmünoterapi yöntemiyle uzun süren klinik yarar sağlayabiliyor.
Örneğin cilt kanseri olan melanomda bu yöntemle metastatik (yaygın) hastalıkta yaşam süresi uzuyor ve hasta uzun dönem hayatta kalabiliyor. Melanom tedavisinde başlayan çalışmalar hızla diğer kanserlere yöneldi. İmmünoterapi tedavisinin akciğer kanseri tedavisinde yaşam süresinde uzama sağladığı gösterildi ve standart tedavi olarak 2015 yılında yerini aldı. Bazı ilaçlar da fren mekanizmasını kullanarak hastalığın kontrolünde etkili oluyor. İmmünoterapi diğer kanserler için de umut vaat ediyor."
3.Gelişme: Kişiselleştirilmiş tedavi
Onkoloji alanındaki bir diğer önemli gelişme de, kişiselleştirilmiş tedavi. Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Er, kişinin ve tümörün genetik özelliklerine göre tedavi seçiminin belirlenmesi esasına dayanan kişiselleştirilmiş tedavinin avantajlarını şöyle sıralıyor: “
Bu tedavi, etkinliği yüksek ve yan etkisi az olduğu için hastaya daha fazla konfor sunuyor. Aynı kanser türlerinde bile moleküler düzeyde farklılıklar oluyor ve tedavilerde farklı yanıtlar elde edilebiliyor. Bu yöntemle kişinin ve tümörün genetik özellikleri belirlenerek o hastalık için en uygun ilacın seçimi yapılabiliyor. Ayrıca kanser hücresi moleküler düzeyde incelenerek 50’den fazla genetik değişiklik açısından sonuçlar elde edilebiliyor.
Bu sayede kanser hücresinde saptanan genetik değişime uygun ilaç seçilerek etkinliği yüksek tedavi belirlenebiliyor.Özellikle akciğer kanseri için uluslararası rehberlerde bu testler önerilmeye başlandı. Kanserin genetik profilinin belirlenmesi konusunda hızlı gelişmeler devam ediyor.
4.Gelişme: Kanseri önleyici ilaç tedavisi
Prof. Dr. Özlem Er, onkoloji alanındaki önemli gelişmelerden birinin de, kanser önleyici ilaç tedavisi olduğunun altını çekerek şöyle devam ediyor: “Meme ve yumurtalık kanseri gibi hastalıklarda yüksek risk gruplarını saptayıp, önleyici ilaç tedavisi uygulanabiliyor. 2014 yılında yayınlanan çalışmalarda; meme yoğunluğu yüksek, aile öyküsü olan ve meme değişiklikleri saptanan 4 bin yüksek riskli kadında ilaç kullanımıyla 5 yıl içinde kanseri gelişiminin yüzde 50 oranda azaldığı saptanmış”