03.07.2012 - 14:05 | Son Güncellenme:
Gazetelerimizde kadın haberleri pek hayırlı sebeplerle yer almaz genelde. Sokak ortasında kurşunlanmıştır, boşanmak istediği kocası tarafından bıçaklanmıştır, üçüncü sayfada yerini almıştır. Adı bile yoktur belki, iki baş harften ibarettir.
Asu Maro
amaro@milliyet.com.tr
Bir süredir gazetelerin birinci sayfalarında sporcu kadınlarımızın ışıl ışıl yüzlerini gördükçe içime umut doluyor, biraz da bu yüzden. Kızlarının okutulmadığı, evlere kapatıldığı, küçücük yaşta evlendirildiği bir ülkede ufacık bir çatlak bulan kardelenlerin nasıl bütün engelleri aştığını sevinçle izliyorum. Üstelik, spordan sadece futbolu anlayan bir ülke medyasının da bütün ezberlerini bozup zorla manşetlere oturuyorlar, söke söke alıyorlar haklarını.
Bu sene bize yaşattıkları sevinçlere baksanıza peş peşe... Önce ‘filenin sultanları’, ardından ‘potanın perileri’, şimdi de ‘atletizm pistlerinin altın kızları’ geldi gündeme. Helsinki Avrupa Atletizm Şampiyonası’nda Gülcan Mıngır, 3 bin metre engellide, Nevin Yanıt
100 metre engellide altın madalya kazandı, Aslı Çakır Alptekin bin 500 metrede altın madalya alıp Avrupa Şampiyonu oldu. Gamze Bulut ise onun ardından ikinciliği kazandı. Üstelik Aslı Çakır Alptekin örneğin, Kütahya’da uygun tartan pist olmadığı için her gün antrenman için Eskişehir’e taşınarak hazırlanmış yarışlara. Kararlı ve azimliler yani. Ve sonuç: Türkiye’den 2012 Londra Olimpiyatları’na gidecek
105 sporcudan 59’u kadın. Bu tarihi bir oran!
Bu sözlerin hiç hükmü yok mu?
Ben bütün bunlara sevinir, “Ne güzel, iyi şeyler oluyor, hep beraber seviniyoruz, gururlanıyoruz” diye saf saf umutlanırken, sonsuz özgürlük ve demokrasi deryamız sanal alemimizde, Nevin Yanıt’ın şampiyonluk coşkusunu gösteren fotoğrafının yanına yazılan yorumlara takılıyor gözüm. En kibarlarından örnekler alıyorum, ağıza alınmayacak laflar var aralarında: “Bayrağımız bilmem kimin ülkesinde dalgalansın diye soydunuz Türk kızlarını, ne ar kaldı, ne edep. Sevineceğinize oturun ağlayın, biz bu hallere düşecek millet değildik!” diyen, “Bu haliyle Türkse ben Türklükten istifa ediyorum. Müslüman ülke böyle mi temsil edilir?” diye sinirlenen, bir de doğrudan küfürle ağzını açan var.
İnternet birileri için mayın tarlası, diğerleri için ağızlarına geleni söyleyecekleri bir demokrasi platformu mu? Ben, Fazıl Say’ın Twitter’da Ömer Hayyam’dan alıntı yaptı diye yargılandığı bir ülkede, bu insanların da derhal tespit edilip yazdıklarının hesabının sorulmasını istiyorum. Benim de milli duygularım inciniyor, ülkesine altın madalya kazandırmış bir kadına sayılıp sövüldüğü zaman. Utanıyorum bu kadar ilkellikten. Bunun hiç hükmü yok mu?