29.12.2016 - 11:59 | Son Güncellenme:
Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğum Uzmanı Opr. Dr. Zemine Şengül Üçok, idrar kaçırmanın kadınlarda özellikle yaşam standartlarını kısıtladığını aktararak, “Toplumda pek çok kişide istemsiz bir şekilde aksırma, öksürme, ıkınma gibi durumlarda karın içi basıncının artışına bağlı olarak mesaneden idrar kaçağı şeklinde idrar kaçırma şikayeti mevcuttur. Yine pek çok kişide ise idrar geldikten sonra “tuvalete yetiştirememe” şeklinde idrar tutamama yani “inkontinans” şikayeti bulunmaktadır" diye konuştu.
Kadın Hastalıkları ve Kadın Doğum Uzmanı Opr. Dr. Zemine Şengül Üçok, "Üriner inkontinans “Uluslararası Kontinans Derneği” tanımına göre, objektif olarak gösterilen ve sosyal ya da hijyenik açıdan sorun oluşturan istem dışı idrar kaçırma durumudur. Aslında üriner inkontinans kendi başına bir hastalık değil bir hastalığın belirtisidir (semptom). İdrar kaçırma sorunu bir kişinin tüm gündelik hayatını etkileyen, sosyal aktivasyonlarını kısıtlayabilen bir durumdur. Görülme sıklığı, idrar kaçırma problemleri kadınlarda erkeklere göre iki kez daha sık görülür.
Görülme sıklığı yaşla birlikte artmaktadır. Görülme sıklığını arttıran diğer faktörler arasında: Cinsiyet (Kadın olmak) Çok sayıda çocuk doğurma, Irksal yatkınlığın olması Ailesel yatkınlık (bağ dokusu elastikiyetinin az oluşu)Menopoza girmek. Sigara kullanmak, uzun süreli kabızlık şikayetlerinin olması, şişmanlık geçirilmiş rahim ameliyatları sayılabilir.
Rahim sarkması (prolapsus uteri), idrar torbası sarkması (sistosel) ve barsağın sarkması (rektosel) gibi durumlar da üriner inkontinansın diğer elemanlarındandır. Üriner inkontinans çoğu kez tedavi edilebilir olmasına rağmen bazen tanı almada çeşitli zorluklarla karşımıza çıkmaktadır. Hastaların idrar kaçırma yakınmalarını hekimlerine söylemekte çekinmesi, hekimlerin de tıbbi öykü (anemnez) ve muayenede üriner inkontinansı sorgulamaması nedeni ile yeterince tanı almamaktadır.” ifadesinde bulundu.
Opr. Dr. Zemine Şengül Üçok,yaşam süresinin uzaması sonucunda yaşlı nüfusunun giderek artması, toplumun sosyo-ekonomik düzeyinin yükselmesi ve kalite yaşam beklentilerinin artması sonucunda idrar kaçırma şikayetleri ile kliniklere başvuran hasta sayısında son yıllarda bir artış gözlendiğini ifade etti.
Dr.Zemine Ş. Üçok, “İdrar kaçırma şikayetlerinin giderilmesinde cerrahi olmayan medikal ilaç tedavileri yanı sıra uygulanan bir takım cerrahi ameliyatlar bulunmaktadır. Klinik yönden bakıldığında inkontinans bir bulgu yani semptomdur. Altta yatan patolojik durum saptanarak duruma göre tedavi planlanmaktadır. Ürodinamik çalışmalar şu ana kadar üriner inkontinansın altı tipini tarif etmiştir. Stres Üriner İnkontinans (SUİ): Öksürme, hapşırma, ıkınma veya fiziksel egzersiz sırasında istemsiz idrar kaçırma problemidir.
En sık olarak görülen tipdir. Urge İnkontinans (Uİ): Aniden ortaya çıkan şiddetli idrar yapma hissi ile birlikte görülen idrar kaçırma tipidir. Bu durumda kişi idrarı geldiğinde tuvalete yetiştiremeden kaçırma problemi ile karşı karşıyadır. Klasik bulguları; işeme (miksiyon) sıklığında artma (frequency), ani ve ertelenemeyen şiddetli idrar yapma hissi (urgency) ve bu hissin bastırılamayıp kaçırma ile sonuçlanmasıdır. Mikst Üriner İnkontinans (MÜİ): Mikst üriner inkontinans, stres ve urge üriner inkontinansın her ikisinin birlikte görüldüğü durumdur.
Epidemiyolojik çalışmalarda üriner inkontinansın %48’ini SÜİ, %17’sini Uİ, %34’ünü MÜİ oluşturmaktadır. Overflow (taşma) İnkontinans: Overflov inkontinans, genelde detrusor kasının dolup aşırı gerilmesine bağlı olarak ortaya çıkan inkontinans tipidir. Özellikle şeker hastalığına bağlı sinir harabiyeti sonucunda (diabetik nöropati) ortaya çıkmaktadır ve bu durum “nörojenik mesane” olarak da isimlendirilir. Bu durumda kişinin mesanesinin dolmasına rağmen idrar gelme hissi tam oluşmaz, idrar hissi oluştuğu anda ise kişi idrarını tutamayarak kaçırma problemi ile karşı karşıya kalır. Mesane çıkımındaki bazı darlıklar sonucunda da taşma inkontinansı görülebilir.” dedi.
Tedavi ile ilgili bilgiler veren Opr. Dr. Zemine Şengül Üçok, “SUİ tedaviindeki amaç mesane boynunun destelenerek sabit kalmasının sağlanmasıdır. Tedavide cerrahi ve cerrahi dışı tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Pelvik taban kaslarının eksersizleri (Kegel eksersizleri); veziko üretral bileşkeye olan desteği kuvvetlendirmeye yönelik olup, tedavideki ilk basamaktır.
Kegal egzersizleri hastalara pelvik taban kaslarını ayırt edip, gerekli kasları kasmayı öğretmeyi amaçlar. İdrar akımının ortasında idrar yapmaya son verilerek uygulanır. Mesane mukozası ve mukoza altı dokusunun uyarılarak dolaşımın arttırılması ve bu şekilde düz kas yanıtının arttırılması ve üretra çıkışında düzelmenin sağlanması amacıyla bazı hastalara lokal estrojen uygulaması verilebilir. Özellikle menopoz dönemindeki hastalara fitil, krem veya jel şeklindeki lokal estrojen uygulamaları fayda verebilmektedir.
Mesane boynu ve üretrada yoğun bir şekilde “adrenerjik reseptörler (alıcı hücreler)” bulunmaktadır. Bu reseptörlerin uyarılması ile mesane çıkış direnci arttırılmaktadır.” diye konuştu.