29.11.2023 - 06:35 | Son Güncellenme:
Derleyen: Betül Yasemin Keskin / Milliyet.com.tr - Çoğu zaman filmlerde rastladığımız sorgu sahnelerinde hayranlık uyandıran bazı yöntemler kullanılıyor. Bu yöntemlerin her birinin ortak noktası ise karşıdaki kişiyi konuşturmak için her yolu deneyen sorgulayıcının istediği cevabı alana kadar karşısındaki kişiyi bırakmaması oluyor. Herhangi bir fiziksel şiddete başvurma gereksinimi duymadan yalnızca zekanın devrede olduğu bu 'usta sorgulayıcılar arasındaki kişilerden biri de Hanns Scharff'tı. İkinci Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nda uyguladığı yöntemle 'Usta Sorgulayıcı' olarak anılmaya başlanan Scharff, "Asla konuşmaz" denilen kişilerin bildiklerini itiraf etmesini sağlamıştı. Enteresan yöntemiyle günümüzdeki istihbarat kurumlarına dahi yön veren Scharff'ın her şeyi yalnızca çay-kahve içerek adeta gırgır şamata yaparak gerçekleştirmesi ise bugün dahi akıllarda.
KISA ZAMANDA TERFİ ETTİ
6 Aralık 1907 tarihinde şimdilerde Polonya'ya ait olan Kętrzyn şehirde dünyaya geldi. Subay bir babanın ve fabrikatör bir annenin oğlu olan Scharff, her bakımdan donanımlı bir şekilde yetişti. Sanatın birçok dalında yetenekli olan Scharff, genç yaşta ailesi tarafından da tekstil işinin başına getirildi.
Kendi dilinin haricinde iki yabancı dili daha ana dili gibi konuşabilecek seviyedeydi ve oldukça donanımlıydı. Tekstil işiyle uğraşan ve ticaret yapabilecek kadar iyi seviyede dil bilen Scharff farklı alanlarda deneyim kazanabilmek ve kendini geliştirebilmek için Almanya'nın Güney Afrika’daki Dışişleri Ofisi’nde çalışmak istediğini bildirdi. İsteği kabul edildi ve kısa sürede büyük bir başarı göstererek Denizaşırı Bölüm Direktörlüğü'ne terfi etti.
CEPHEDE SAVAŞAMAYACAK KADAR DONANIMLIYDI
Uzun yıllar Güney Afrika'da yaşayan Scharff, takvimler 1939 yılını yani savaşın ilk dışını gösterdiğinde ailesiyle birlikte Almanya'ya döndü. Ancak döner dönmez askeri bir eğitime alınarak Rusya'ya gönderildi. Ancak o, cephede savaşamayacak kadar deneyimli ve donanımlıydı. Kendine göre cephede savaşmayı hak etmiyordu. Yaptığı başvurular sonucunda sorgulayıcılara tercümanlık yapmak için sorgulama merkezine görevlendirildi.
Kısa bir süre sonra Scharff, Amerikan savaşçıları birliğinde sorgulama memuru yardımcısı olarak görevlendirildi. Sorgulama merkezindeyken yaptığı gözlemler onu bambaşka noktalara taşıyacaktı. Sorgulayıcıları izlerken içten içe kendi sorgulama tekniklerini oluşturan Scharff zamanla sorgulayıcı pozisyonuna kadar terfi etti. Artık sıra onda ve onun taktiklerindeydi. Hikâyesi işte tam da bu noktada başladı.
KENDİ TEKNİĞİNİ OLUŞTURDU
Scharff, kendi çalıştığı yer olan ve dahası dünyanın her yerindeki sorgulama tekniklerinden rahatsızdı. Mahkumlara fiziksel şiddet uygulayarak bilgilere ulaşmak ona göre yanlış bir yöntemdi. Bu yüzden onların karşısında olmak yerine mahkumun yanında olmayı tercih ediyordu.
Tüm sorgulamalarında mahkuma hak veren onun haklarını korumaya çalışan ve iyi şartlar altında cezasını çekmesini sağlayacağını kanıtlayan davranışlar sergiliyordu.
Scharff sorguladığı mahkumların önce güvenini kazanıyor ve onları Gestapo'ya (Nazi Almanyası ve Alman işgali altındaki Avrupa'da gizli polis teşkilatı) vermeyeceğine dair inandırıyordu. Sonrasında ise çaylar, kahveler içiliyor hatta sofralar eşliğinde mahkumların karınları doyuruluyordu. Hatta sorguladığı mahkumla yürüyüşler ve geziler dahi düzenliyordu.
Mahkumların güvenini kazanan Scharff, istediği bilgileri alması halinde onların korunacağını söylüyordu. Schraff'ın bu taktiği hiçbir zaman sonuçsuz kalmadı. Hem çok iyi derecede İngilizce bilmesi hem de karşısındaki kişinin karakterini çok iyi bir şekilde okuyabilmesi onun güzellikle birçok bilgiyi mahkumun rızası sonucu alabilmesini sağlıyordu.
İÇLERİNDEKİ HER ŞEYİ TEK TEK ANLATIYORLARDI
Elbette onun bu taktiği her mahkumda işe yaramıyordu. İçlerinden bazıları hem çok ağzı sıkı hem de Schraff'ın taktiklerini 'yemeyecek' kadar tecrübeliydi. Ancak Hanns Scharff'ın böyle durumlar için de taktikleri vardı elbette. Scharff ağzı sıkı bir mahkumun önce dosyasını okuyor ezberliyor ve dosyadaki bilgileri mahkuma sorarak işe başlıyordu.
Mahkum bu yöntemle karşısındakinin onunla ilgili her şeyi bildiğine ikna oluyordu. Mahkumun ikna olduğunu görünce asıl sorulara geçiyor ve mahkum da Scharff'ın zaten o cevapları bildiğini düşünerek bir anda içlerindeki her şeyi ona döküyordu.
Scharff'ın sorguladığı kişiler arasında Birleşik Devletler Hava Kuvvetleri’nde görev alan, Savaş Pilotu Albay Hubert Zemke, Amerikalı Savaş Pilotu ve II. Dünya Savaşı’nın uçan ası Binbaşı Duane Beeson ve Yüzbaşı John T. Godfrey de vardı.
SORGULAR ABD'NİN DE DİKKATİNİ ÇEKTİ
Kariyeri boyunca alınmamış tüm gizli bilgileri birkaç saatlik denemelerle alan Scharff, uyguladığı yöntemlerle günden güne ünlendi. İkinci Dünya Savaşı yıllarında özellikle Amerikan mahkumlara karşı uyguladığı yöntemler ABD'nin dikkatini çekti ve başta Pentagon olmak üzere çeşitli yerlerde mahkum sorgulama teknikleri üzerine dersler verilmesi konusunda ikna etti.
Scharff, 10 Eylül 1992 yılında hayatını kaybetti. Ancak 2009 yılında High-Value Detainee Interrogation Group'u (Yüksek Değerli Tutuklu Sorgulama Grubu) kuruldu. Grupta FBI, CIA ve ABD Savunma Bakanlığından istihbarat uzmanları bir araya gelerek, Scharff’ın teknikleri üzerinde uzun araştırmalar yaptılar. Ekibin araştırması sonucunda mahkumla empati kurma, dostça davranma, baskı yapmama tekniklerinin işe yarayacağına inanarak bu kuralları benimseme kararı aldı.
'Doğrudan Yaklaşım' metodu aslında Scharff'ın sadece II. Dünya Savaşı döneminde değil günümüzde de şiddet olmadan sorgulayabilmeyi sorgu teknikleri literatürüne kazandırdı.
SONRAKİ YILLARDA MOZAİK SANATÇISI OLDU
Her alanda başarılı olan ve özellikle sanatla iç içe büyüyen Scharff, İkinci Dünya Savaşı'ndaki başarılı görevinin ardından yönünü sanata çevirdi. Taktiklerini öğretmesi için çağırıldığı ABD'ye gittikçe orada mozaik eğitimleri aldı. Özellikle ABD'de Kaliforniya Eyaleti Meclis Binası'ndan Güney Kaliforniya Üniversitesi Kampüsü'ne kadar birçok önemli kurumun duvarları Scharff'ın mozaiklerine ev sahipliği yapıyor.
Hanns Scharff her ne kadar Nazi Almanyası'nda mahkumları sorgulayan biri gibi görünse de o böylesine kritik bir görevi yapmanın inceliklerini buldu ve kendine göre uyarladı. İşkence ve zulmün savaş şartlarında bile doğru olmadığını düşünen Scharff içindeki sanatseveri hiç öldürmedi ve bugün dahi hâlâ anılan biri haline geldi.