Corona virüsü hayatımıza girdiğinden beri evlerimize kapandık ve kendimizi elimizden geldiğince izole ediyoruz. Bu süreçte hepimiz farklı şekillerde kendimizi ifade etmeye başladık. Bir grup insan toplumsal bir sorumluluk benimseyerek düzenli olarak sosyal medyada uyarılarda bulunuyor, bir grup insan kendini yemek tarifleri ve temizlik ile oyalıyor, bir grup insan mesleğinin getirdiği bilgi ile topluma faydalı olmaya çalışıyor (örnek: psikologlar güzel çözüm önerileri sunuyorlar), bir grup insan da sessizce haberleri izleyip uykuları kaçarak gelişmeleri izliyor. Hastalar ve yakınları dışında virüsten kişisel olarak etkilenen bir diğer grup da is sahipleri ve çalışanlar. İşin duygusallığından ve paniğinden uzaklaşıp pandemiğe büyük boyutta bakabilenler bu sorunu görüyor. Bir çok insan corona pandemiği yüzünden işlerini ve gelirlerini kaybediyor.
Psikolojik olarak corona virüsüne verdiğimiz tepki; kayıp, yas ve travma tepkisine çok benziyor. Neyi kaybediyoruz derseniz, genel olarak bir yasam tarzını kaybediyoruz. Rahat bir şekilde evimizde dışarı çıkabilmeyi, birbirimize yaklaşabilmeyi, belki normal sohbetler edebilmeyi özlüyoruz. Dokunmayı, dostumuzla bir kahve içebilmeyi, is arkadaşlarımızla toplantı salonunda toplantı yapabilmeyi özlüyoruz. Corona virüsünün yanında gizliden gizliye başka bir sorun da türüyor: Corona virüs fobisi.
İstatistiksel olarak hastalıkların ve salgınların düşük sosyoekonomik düzeydeki toplumlarda daha sik görülmesi fakat corona virüsünün su ana kadar her yastan ve her sosyoekonomik durumdan insani etkilemiş olması da kafamızdaki kavrama oturmayan bir durumdur. Bazı felaketleri görüp “Aman bize olmaz” diyen insanlar simdi bu tehlikenin insan ayırt etmediğini görüyor.
Korku, belirsizlik ve endişe duygularından anlayacağınız gibi bir çok insan için bu pandemik bir travma olabilir. Bazı insanlar, geçmişteki travmalarına nasıl tepki verdiyse bu pandemiğe de öyle tepki veriyor olabilir. Örneğin geçmiş travmanıza donarak, kaçarak, endişelenerek tepki verdiyseniz, corona virüsüne verdiğiniz tepki buna benziyor olabilir. Travma dediğiniz zaman tetikleyicileri de görmezden gelemeyiz. Örneğin soğuk algınlığı belirtileri, hafif öksürük, üşüme gelmesi gibi vücut sinyalleri aklımıza hemen “Acaba bende mi kaptım?” sorusunu getirir.
2002 yılında Cin’de SARS ortaya çıktıktan sonra marketler tıpkı şimdiki gibi yağmalandı. İnsanlar panik tepkileri vermeye başladılar. Hatta panik o kadar hızla büyüdü ki Tayvan’da 48 yaşında bir adam, ailesine virüs bulaştığını öğrendiği zaman intihar etti. Endişe o kadar büyüdü ki, Amerikalılar için 11 Eylül saldırıları ne demek ise, SARS da Cinliler için o demektir diye karşılaştırmalar yapıldı. Bu karşılaştırma, iki olayın da psikolojik ve maddi yıkımları açısından yapılmıştır. Simdi panik, psikolojik ve maddi açıdan verilen zararları corona virüsünde de yakından gözlüyoruz. Corona virüsü global bir virüs. Günümüze insan ve teknoloji nasıl hızlı yayılıyorsa, virüslerde o kadar çabuk yayılabiliyor.
Hepimiz kendi içimizde ayni olaya verdiğimiz farklı tepkilerin farkında olurken, elimizden geleni yapmaya ve gerektiği yerde psikolojik destek almaya devam edelim. Bu yazımda bu başlığı kullanma sebebim, bana gelen soru ve yorumlarda en çok bu cümlenin kullanılması. Hepimiz benzer durumdayız.
Sorularınız için bana ipekaykol@ipekaykol.com‘dan e-posta ile ulaşabilirsiniz.