Geçmişe ya da günümüze dair mevcut bilgiler insanların aradıkları, duymak istedikleri cevaplar konusunda tatmin edici olamıyor bazen. Görünenin arkasında bir sır perdesini aralama arzusu veya kimi bilgilerin bugüne eksik aktarıldığına dair inanç, birçok insanı bu yönde farklı okumalara ve araştırmalara yönlendirmekte.
Dünyayı birkaç ailenin yönettiği, Mısır piramitlerinin yapımına uzaylıların yardım ettiği, sosyal medya hesaplarımızın gizli servisler tarafından didik didik araştırıldığı iddialarına dair okunabilecek birçok kitap mevcut. Üstelik bazıları da çoksatanlar listelerinde kendisine yer bulabiliyor. Hatta televizyon kanallarında reyting yarışında dizilerle çekişebilen yegâne yayınların bu formattaki programlar olduğunu söylemek mümkün.
Bu kitapların okunması sonrasındaki süreçteyse kişinin kendisini herkesten saklanan sırlara erişmiş gibi hissetmesi paha biçilemez bir duygu olsa gerek. Bir süreliğine, bir aydınlığa erişme hali de denilebilir bu duruma. Bundan yıllar önce elime geçen bir kitap, bir müddet de olsa bende de o hissiyatı yaratmıştı.
Fransa’da, Hazreti İsa’nın soyundan gelenlerin yaşadığına dair bilgileri, “Da Vinci’nin Şifresi” kitabını okuyarak öğrenmiştim. Üstelik konu hakkındaki bilgileri sonrasında da National Geographic belgeseli ile daha da fazla pekiştirmiştim kendimce. Hepsinden geriye bende sanat tarihine derin bir merak kaldı. Bunun oluşmasında Dan Brown’a etkisinden ötürü müteşekkirim elbette. Leonardo Da Vinci’nin “Son Akşam Yemeği” tablosu her ayrıntısıyla hafızamda canlı bir şekilde duruyor.
Dan Brown, bu romanında elbette hiç söylenmeyen bir şeyi ilk defa ifade etmiş değildi. Romanda bahsi geçen iddiaların geçmişi çok eskiye dayanmakta. Ancak romanın etkisiyle insanlar İskoçya’dan, İtalya’ya oradan da Louvre Müzesi’ne yeni nesil Sherlock Holmes gibi sürüklenmişti. Roman, Leonardo da Vinci’ye, La Gioconda (Mona Lisa) tablosuna ve en çok da Louvre Müzesi’nin şöhretinin perçinlenmesine yaradı. Leonardo Da Vinci gibi insanlığın en büyük isimlerinden birine ait bu tablonun bu denli ilgi görmesi muhakkak ki çok güzel bir olay. Ama tablonun sergilendiği o salonda onca değerli başka resim varken turistlerin yalnızca Mona Lisa önünde sıraya girip fotoğraf çektirmesi düşündürücü.
Tam karşısındaki Veronese’in devasa boyuttaki “Cana’da Düğün” tablosu, yapım aşaması ve kompozisyonuyla birlikte filmlik hikayeler barındırsa da henüz el atan bir yapımcı ya da yazar olmadığı için tüm görkemine rağmen turistlerin ilgisine Mona Lisa kadar mazhar olamıyor.
Da Vinci’nin şifresine dönecek olursak; Roman bir süre sonra Ron Howard’ın yönetmenliğinde, Profesör Robert Langdon’ı Tom Hanks’in canlandırdığı prodüksiyonla beyazperdeye taşınmış oldu. Din ve sanat tarihine olan ilginin artmasında önemli bir paya sahip olan romanın, beyazperde uyarlaması konusundaki başarısı hakkında Tom Hanks faktörüne rağmen film eleştirmenleri pek tatmin olmamış gibiydiler.
Da Vinci’nin Şifresi kitabının yayımlandığı 2003 yılından önce Dan Brown’ın Melekler ve Şeytanlar, 2009 yılında Kayıp Sembol ve 2013’te bir kısmı İstanbul’da geçen romanı Cehennem’i yayımladığını hatırlatalım.
Dört yıllık bir aranın ardından Dan Brown’ın “Origin” adlı yeni romanı, 3 Ekim’de Türkiye dahil, önemli bir okur kitlesine sahip olduğu birkaç ülkede aynı anda raflardaki yerini alacak. Önceki romanlarında olduğu gibi yazar ve çevirmenler bilinmeyen bir yerde, dış dünyayla bağlarını keserek romanının son dokunuşlarıyla meşguller.
Harvardlı Profesör Robert Langdon yine içinde bolca sanat tarihi, bilim, din, mimarlık olan bir maceranın içinde olacak. Kitaba dair bildiğimiz şeyler şimdilik bununla sınırlı.
Önceki kitaplarda olduğu gibi romanın Türkçe yayıncısı Altın Kitaplar ve saat farkı itibariyle eser dünyada ilk kez Türkiye’de yayımlanacak. Acaba Profesör Langdon yeniden İstanbul’a uğrayacak mı? Gerçi bir önceki romanın beyazperde uyarlamasında gösterilen İstanbul benim yaşadığım şehre pek benzemiyordu. Hollywood’un bu oryantalist kalıplarından bıkkınlık geldi.
Romanın içinden geçeceği kentleri ve müzeleri, konu edineceği tarihsel kişi ve olayları merakla bekliyorum.