Çocukluğum, izlediğim çizgi film ve bilim-kurgu yapımlar yüzünden zaman makinesinin icadını beklemekle geçti. Bilim insanları ha buldu ha bulacak şeklindeki komplolara kulak tıkayalı epey oldu. Uzun süredir çok daha makul bir yol olan envai çeşit tarih kitabıyla geçmişe dair merakımı gidermeye çalışıyorum. Bu konuda en çok da Fransız menşeili Annales Okulu’nun yaklaşımını benimsedim, sevdim. Yani geçmişteki olaylara “iki ordu vardı, ovada buluştular, savaştılar, şu kadar asker öldü” gibi bilgilerle yetinmeden daha derinlemesine, birçok boyutuyla ele alan, anlatım dili açısından da sanki olayı canlı canlı anlatırmışçasına aktaran bir ekolden bahsediyorum. Hocaların hocası merhum Halil İnalcık’ı örnek göstersem ne demek istediğim daha iyi anlaşılacak sanırım.
Hafta sonu okumaya başladığım “Zaman Yolcusunun El Kitabı” bilindik tarih kitaplarındaki anlatıdan fazlasına sahip. Maya Kitap’tan çıkan bu çalışma James Wyllie, Johnny Acton ve David Goldblatt’in ortak çabasının ürünü. Kitap, akademik olmaktan ziyade okura tarihte gerçek manada bir yolculuğu vaat ediyor. Üstelik bu konuda epey de iddialı. Hem de size yol boyunca eşlik edecek tur rehberleri eşliğinde…
Şöyle ki, Marco Polo ile birlikte Doğu yolculuğuna çıkıp Kubilay Han’ın sarayında konaklarken nasıl giyinmeniz veya davranmanız gerektiğine dair önceden bilgi sahibi oluyorsunuz. Kitabı okurken Polo’nun tam olarak Temmuz 1275’te vardığı Shangdu’daki karşılanmasına siz de eşlik etmiş gibi hissediyorsunuz. Hava koşullarına dair uyarıları da dikkate almanız gerekli.
Bu olaydan çok daha geriye, Vezüv Yanardağı’nın patladığı güne rehber eşliğinde ışınlanmanız mümkün ya da yaşı yetenlerin hatırlayabileceği Berlin Duvarı’nın yıkılma anına. Tur programına yiyecek içecekler dahil olmasa da Berlin Duvarı’nın yıkılış anındaki durumu, şehrin Doğu ile Batı kısımlarında kalan insanların olaya reaksiyonları ve daha fazlası rehber eşliğinde okura olayın bizzat içindeymiş gibi aktarılıyor.
Şahsen benim geçmişe dair en çok tanıklık etmek istediğim anlardan biri Avrupa’da, İkinci Dünya Savaşı’nın bittiği an ve Nazilere karşı elde edilen zaferi kutlayan insanların arasında yer almaktı. 7 ve 8 Mayıs 1945 tarihlerinde, altı yıl süren savaşın ardından bilhassa Londra’da on binlerce insanın katıldığı zafer kutlamalarına kitap sayesinde tanıklık edebildim. Kitap içindeki ilgili bölümde yer alan haritayla insanların hangi güzergahları izleyip kutlamaların nerelerde yoğunlaştığını takip etmem mümkün oldu. Yine Londra’da 1851’de gerçekleştirilen dünya fuarı ve Osmanlı sergi alanı hakkındaki detaylara aşina olabildim.
Velhasıl, film diliyle kotarılabilecek tarihsel olayların epey farklı bir anlatım tarzıyla okurun ilgisine sunan kitap, akademik tarih yayınlarına mesafeli durup yine de bu konulara ilgi duyanlar için iyi bir alternatif konumunda. Şimdi müsaadenizle ben elimde kitap, Woodstock Festivali’ne doğru yola çıkıyorum. Belli ki ileride biraz trafik var…
İyi okumalar.