Bundan iki yıl önce okuduğum bir kitap, gelecekte yapmam gerekenlere dair kafamdaki birçok planın değişmesine neden olmuştu. Goethe’nin bir buhran döneminde çıktığı yolculuk günlüklerini içeren “İtalya Seyahati” kitabından bahsediyorum. Günümüzdeki tur programları tarafından sıkıştırılmış bir haftalık İtalya turlarına hiç benzemeyen iki yıl süren bir seyahat bu. Avusturya sınırından başlayıp İtalya’nın ta en güneyine uzanan iki yüzyıl öncesinin koşullarında gerçekleşen bir yolculuk…
Bu kitabı okuduktan sonra evet, belki tüm hayatım değişmedi Orhan Pamukvari bir şekilde ama “ileride bir gün ben de yapabilirim” fikri kafamda yer etti. Kitabı okumamın üzerinden epey bir zaman ve üstünden çokça kitap geçmişken 45. İstanbul Müzik Festivali programında bir konser dikkatimi çekti.
La Stravaganza adındaki bu konser, Vivaldi’nin besteleri ve ona eklenmiş görüntüler eşliğinde bir İtalya turu vaat ediyordu. Üstelik bundan üç yüzyıl öncesine, barok sanatının en ihtişamlı olduğu günlere yolculuk iddiasıyla gerçekleştiriyordu. Hem de harikulade bir çalma listesiyle birlikte. Böyle bir etkinliğe kayıtsız kalamazdım elbette. Hemen söyleyeyim, konser sonrası ilk düşüncem nokta atışı yaptığım yönünde oldu.
Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde gerçekleşen konserde, Claudio Borgianni projenin yönetmenliğini üstlenirken, Vincenzo Capezzuto şan, Ensemble Soqquadro Italiano ile Camerata Strumentale Citta di Prato da orkestra ayağında yer aldı. Vivaldi’nin bestelerine günümüzün müzikal anlayışını katan ekip konser boyunca İtalya’nın Milano, Venedik, Napoli, Bolonya, Floransa ve Roma gibi kentlerinin görüntüleriyle bana Goethe’den ilham aldığım o gelecekteki uzun yolculuğumun ön izlemesini yaşattı. Klasik müzikte yeniden yorumlamaya biraz mesafeli duran biri olarak ekibin üflemeli çalgılar üstadı Luciano Orologi’nin “Cum Dederit” düzenlemesine, ikinci dinleyişimde de ısınamadım, ki eserin sonundaki solo kısmı çok etkileyiciydi. Bu, muhtemelen bu müziğe dair benim bir tutuculuğumdur. Beklentim James Bond filminde de çaldığı gibi o orijinal havasını yakalamaktı.
Sıradışı konseptiyle gerçekleşen 45. İstanbul Müzik Festivali’ne yaraşır nitelikte bir konser olan La Stravaganza için gerçekleştirilen röportajda, konserin sanat yönetmeni Claudio Borgianni ve solist Vincenzo Capezzuto, etkinlik için bu ismi seçme nedenlerini Vivaldi’nin aynı adlı bestesinden ziyade, İtalyancada “tuhaf”, “alışılmadık” anlamına gelen “Stravagante”den yola çıkarak tercih ettiklerini ifade ediyorlar.
Etkinliğin gerçekleştiği Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nin konserde dolu olması ve akranlarımın oranının yüksekliği beni mutlu eden ayrıntılar oldu. Zaten şu ana kadar gittiğim hiçbir İstanbul Müzik Festivali’nde düşük katılıma denk gelmedim ama bunda diğerlerinde olduğu gibi ortamın en genci olma özelliğine sahip olmadığımı fark ettim. Ne güzel…
45. İstanbul Müzik Festivali maratonu 21 Haziran’a kadar şehrin farklı yerlerinde devam ediyor. Daha gidecek nice konser için şimdiden iyi dinletiler.