1817 yılının Viyana yazına gidelim. Huysuzluğuyla olduğu kadar dehasıyla da herkesin saygı duyup canlı dinlemek için heveslendiği Ludwig van Beethoven’in bir konserinde ön sıralarda olduğunuzu düşünün. Üstelik bunu yaparken henüz daha evlenmemiş, çoluk çocuğa karışmamış bir yaşta olduğunuzu da hesaba katın. Yani önünüzde daha uzun yıllar var ve ileride torunlarınıza anlatacağınız harikulade bir anı biriktirmiş oldunuz. Belki de canlı canlı 7. Senfoni’yi dinlediniz…
Şimdi 1817’den iki yüz yıl sonrasına bir İstanbul yaz gecesine gidelim. ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’nda Fazıl Say’ı canlı canlı hem de sahne içinde evet, sahne içinde izlediğinizi düşünün. Üstelik oturduğunuz konum itibariyle Fazıl Say piyanosunu çalarken bir yandan da sık sık sizinle göz teması kuruyor. Bu bakışlar belki de bir konsantrasyonun eseri ve belki de o an, aslında o ambiyansın bütününde siz hiç yoksunuz. Yine de Fazıl Say’ın konsantrasyonunu bozmamak için size her bakış attığında mum gibi oluyorsunuz…
İşte dün gece de benim tam olarak yaşadığım buydu. İki yüz yıl önce Beethoven’in o konserinde bulunanlar ne kadar şanslı olduklarının bilincindeler miydi bilmiyorum ama ben ben dün gece için kendimi şanslı sayıyorum. Fazıl Say’ı sahnenin içinde, tüm seyircilerin karşısında ve aramızda üç metre varken dinledim. Uzakdoğu yolculuğu öncesi orada çalacağı repertuarla karşımıza çıkan piyanist, Beethoven, Chopin, Satie ve kendi bestelerini çaldığı gecenin sonunda dakikalarca ayakta alkışlandı.
Özellikle Chopin’in Noktürn Do minörü ve Satie’nin Gnossienne 1’i çalındığı an, arkada eşlik eden cırcır böcekleri kısa bir süreliğine de olsa insanı hayatın tüm sorunlarından uzaklaştırma kudretini sergiliyor.
Böyle anların kıymetini daha yaşarken bilmeye çalışan biri olarak dün akşam ENKA Eşref Denizhan Açkhava Tiyatrosu’nda tanıklık ettiğim Fazıl Say konserinin, hayatımın en özel anılardan biri olacağını söyleyebilirim.
Kim bilir, belki bundan 45 sene sonra torunlarıma yüzyılın en büyük müzisyenlerinden birini defalarca göz göze gelerek dinlediğimi anlatarak hava atarım. İyi ki müzik var...