“Cuma günü sabahın sekizinde Saltes’teki kum setinden yola çıktı.”
Kristof Kolomb, 3 Ağustos 1492
3 Ağustos 1492 tarihinde Cenevizli denizci Cristoforo Colombo ya da söylenile geldiği gibi Kristof Kolomb, üç gemi ve yanındaki denizcilerle birlikte İspanya’nın Cadiz Boğazı’ndan geçerek sonu bilinmeyen bir yolculuğa çıktı. O zamanın algısıyla belki de öcülerle karşılaşılacak, deniz canavarlarıyla savaşılacak bir yolculuktu bu. Ne kadar süreceği konusunda bir tahmin vardı ama test edilmiş bir şey değildi bu. Belki de yolculuk esnasında sonsuz bir boşluğa düşeceklerdi. Daha da kötüsü ve en gerçekçi olanı karaya bitmeden erzakları tükenecekti.
Limandan ayrılan Santa Maria ve diğer iki gemi bir yıl boyunca bir daha deniz feneri göremeyecekti. Daha vahim olanıysa haftalarca karaya ayak basamayacaklardı. Deniz fenerlerinin kılavuzluğu olmadan geceler boyu kapkaranlık, yer yer fırtınalı bir yolculuğun sonunda bir denizci, tam iki ay ve bir hafta sonra yeni karayı görür. 12 Ekim sabahı gerçekleşen hadise yeni dünyaya, Avrupalıların ilk adımı olur. Sonrasında dünyada hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı tabii…
Kolomb, o yol boyunca neler hissetti, neler düşündü? Seyir defterlerine yazdığı kadarıyla bilebiliyoruz. Peki ama ya imkanı olsaydı neler dinlerdi? Yazının bundan sonrası hayal ve anakroni içermektedir. O hayal ki bugünkü şartlarda şehir hatları vapuruna bile yetişemeyen gemilerle hiç bilinmeyen bir yola çıkmayı insana göze aldıran şeydi.
En son deniz fenerini Portekiz açıklarından geçerken görmüştü Kolomb muhtemelen. Bugünkü devir olsa Dulce Pontes’e ait “Cançao do Mar” şarkısını (Denizin Türküsü) dinlerdi. Sonrasında da sürekli olarak Eleni Karaindrou’dan “Eternity and a day”. En çok da sonsuzluğun kucağında yeni bir güne başlarken dinlerdi muhtemelen.
Yazıktır ki Kolomb, bu şarkıların hiçbirini bilemedi. Daha da yazığı ayak bastığı yerin aslında neresi olduğunu idrak etmek başka bir hemşerisine nasip olacaktı. Ki bu idrak, koskoca kıtanın adının onun ismiyle anılmasını sağlayacaktı. Stefan Zweig’ın “Amerigo” biyografisi, yazarın diğer muhteşem biyografi çalışmaları gibi bunu da harika bir şekilde anlatır. Kolomb’un yolculuğunu Türkçeye de basılan seyir defterleri dışında bir kaynaktan okumak isteyenler de Joachim Leithauser’in “Ufkun Ötesindeki Dünyalar” kitabına göz atabilir.
Mezarı bugün Sevilla’da bulunan Kolomb’dan geriye günümüz dünyasının en güçlü devletinin başkent bölgesinin adı, Güney Amerika’da, Escobar dizisile yeniden gündemde olan bir ülkenin adı ve Kanada’da koskoca bir eyaletin ismi kaldı. Kolomb’un ölümünden beş yüz yıl sonra İspanya’nın büyük müzisyeni Jordi Savall de kaşife bir albümle saygı duruşunda bulunmayı ihmal etmedi.
Ufukların ötesine toplamda dört sefer gerçekleştiren Kristof Kolomb, hayal kurma yeteneği ve keşif arzusuyla ilham almak isteyenleri elleri boş çevirmiyor.