”Büyük ve iyi, çok nadir olarak aynı adamdır.”
Bugün sahip olduğumuz her kanaat geçmişimize dair bir yaşanmışlığın sonucu oluşan bir yargı. Bir şeyi sevmek ya da sevmemek… Hatta bir şeyden korkup ondan çekinmek de geçmişin izlerini barındırıyor. Bu, milyonları peşinden sürükleyen, tarihin akışını değiştiren bir insan da olsanız böyle, yaşadığı sadece yakınları tarafından bilinen sıradan bir insan için öyle.
Geçtiğimiz hafta epeydir beklediğim Churchill filmi nihayet gösterime girdi. Ben de biyografisinden kendime ilham aldığım bu insanın hayatının en buhranlı dönemini anlatan yapıma büyük bir merakla gittim.
Film açılış sahnesinden itibaren estetik kaygılar taşıdığını belli ediyor. Geniş kadrajlar, ters ışıklar, dalga sesleri ve bir rüya sahnesi olduğunu belli eden beyazlıkla başlayan film, Churchill’in Normandiya Çıkarması öncesi yaşadığı ve yaşattıklarına odaklanıyor.
Çanakkale travması
Jonathan Teplitzky’nin yönettiği filmde Başbakan Winston Churchill’i Brian Cox canlandırıyor. Filmde dikkatimi en çok çeken noktalardan biri, James Purefoy’un Kral 6. George rolü. The Following dizisindeki psikopat profesör tiplemesiyle çok başarılı bulduğum Purefoy, burada da rolünün hakkını vermiş. Elbette Colin Firth çok iyiydi ama James Purefoy da The King’s Speech’te harika bir iş çıkarabilirdi. Churchill’i canlandıran Brian Cox da eleştirmenler tarafından tam not almış durumda. Churchill’in jest, mimik ve diğer ayrıntılarında müthiş bir hâkimiyet söz konusu.
Normandiya Çıkarması’nın birkaç gün öncesinden başlayan filmin hikayesi Winston Churchill’in bu süreçte kendi içinde yaşadığı fırtınalar ve müttefikleriyle sinir harplerine odaklanıyor.
Churcill’in, Birinci Dünya Savaşı’ndaki Çanakkale Cephesi’ndeki hezimeti, Normandiya planı sırasında hep daha ihtiyatlı, davranmasına neden olmuş. Martin Gilbert’in Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları tarafından çevrilen biyografisinde de Churchill’in, Normandiya Çıkarması öncesi üç gece boyunca endişeden uyuyamadığı, kafasını sürekli mazide yaşadığı hezimetin meşgul ettiği tespiti mevcut.
Geleceğin Amerikan Başkanı ve dönemin başkomutanı Eisenhower ile Normandiya Çıkarması konusunda yaşadığı tartışmalarda çizilen Churchill portresi açıkçası beni birazcık şaşırttı. Savaşın kaderini belirleyen isimlerden biri olan Churchill, Eisenhower karşısında daha düşük bir profille sunuluyor. Bir nevi ego savaşlarının da yaşadığı ikilinin arasındaki bu süreç, tarihsel gerçeklere ne kadar uyumlu açıkçası bilmiyorum.
Genel hatlarıyla film, tarih ve biyografi sevenler için güzel bir seçenek. Doğrudan olmasa da dolaylı olarak Churchill’in içinde yer aldığı Dunkirk ile birlikte izleyebileceğiniz yapım, imdb’den 7.2 puan almış.
İngiltere tarihinin en sevilen isimlerinden biri olan Nobel ödüllü Winston Churcill’in, Avrupa’nın en çalkantılı dönemlerine denk gelen yaşamı şüphesiz başka filmlere de ilham olmayı hak ediyor.
Nitekim açıklanan takvime göre Mart 2018’de Gary Oldman’ın Churchill’i canlandıracağı Darkest Hour filmi gösterime girecek. Film, Churchill’in başbakan olduğu günlerde kendisini içinde bulduğu sorunlar yumağını konu ediyor. Elbette günü geldiğinde o filme de burada değineceğiz.