Benim başım bu WhatsApp ile fena dertte. Kendisiyle ne seninle ne sensiz şeklinde bir ilişkimiz var. Bir kere çok pratik. Uzun ve gereksiz telefon konuşmaları yok. Kısa, net ve sonuç odaklı. Bir program mı yapılacak, hemen kur bir grup. Orası ona uymadı, o gün bana uymadı diye uzun uzun uğraşma. Çocuklar yeni sınıfa mı başladı; hemen bir anneler grubu kur, bugün matematik ödevi var mı, benimkinin kitabı size karışmış olabilir mi, anında cevap. Tabii okulun, öğretmenlerin kabusu bu gruplar. Ciddi bir veli örgütlenmesi, sivil toplum hareketi gibi. Mesaj yazacak ortam mı yok, ses kaydı yolla. Müthiş bir iletişim devrimi. Bir de emojiler var. İki tane sembolle yanıt ver, büyük rahatlık.
Buraya kadar iyi hoş da bir de madalyonun öteki yüzü var. Bir kere vücut dili yok, mimik yok, ses tonu yok, hızlıca yazılmış sözcükler var sadece. Yanlış anlaşmalar için öyle uygun bir ortam ki. İyi bir şey söylemeye çalışırken karşınızdakini çıldırtabiliyorsunuz. Bir tık oldu, hımmm demek ki telefonun kapalıydı, neden? İki tık oldu, bak telefonuna düştü ama okumadın. Mavi tık oldu, okudun ama cevap yazmadın. Tam bir delillik hali. İşi gücü bırakıp bütün gün WhatsApp ile uğraşsam ancak başa çıkabilirim. O kadar çok mesaj, o kadar çok grup. Hele ki karşıdaki yakın biriyse, günlük rutinimi biliyorsa tam felaket. Sen bu saate kadar çoktan bakardın telefonuna, ne oldu? Gece yarısı çevrimiçiydin, hayırdır? Gelsin sorular, gitsin sorular.
Aslında benimki tam istemem, yan cebime koy tarzı birşey. Hoşuma da gidiyor bu hep bir kalabalık, hep bir sohbet hali. Sosyal medyaya da böyle yaklaşmıştım önceleri. Uzun sure direndim, facebook, instagram hesaplarım olmadı. Sonra baktım ki çağ böyle bir çağ, açtım hepsini. Eğlenceli, aktif ama bir o kadar da riskli bir şey. Güvenliği düşünmek gerek, etik değerleri düşünmek gerek, özel yaşamın gizliliğine saygı duymak gerek. Önceleri bilemedim tabii, herkese açıktı hesaplarım. Artık instagram hesabım gizli. Tanımadığım kişileri özel hayatımla meşgul etmiyorum. Facebook’ta da üşenmedim kategoriler oluşturdum. Paylaşımlarımı kimin görmesini istiyorsam ona göre yayınlıyorum. Yani herşey kısmen de olsa kontrol altında. Şimdi aynı direnci Snapchat’e gösteriyorum. Onun da mantığını çözersem eğer, kullanabilirim belki. Naklen yayın yapmanın mantığını henüz oturtamadım kafamda.
Tekrar WhatsApp’a döneyim. Geçenlerde yakın bir arkadaşım, büyük bir nezaketle telefon edip, kısacık, içimi rahatlatan birşey söyledi. Konuşabilecek bir ortamda değildim, WhatsApp ile yanıt verdim. Aslında vermek istediğim mesaj bir açıklama ve bir teşekkürdü. Aman karşımdaki bir yanlış anlasın, bir sinirlensin. Neye uğradığımı şaşırdım. Bazen bu hızlı iletişim trendi hiç beklenmeyen şeylere neden oluyor. Galiba en iyisi yine karşılıklı diyalog. Hatta bazen sessizlik. Az konuşmak, çok dinlemek. Bu tür teknolojik iletişim araçlarını da gerçekten duygulardan bağımsız kullanmak. Sesin, mimiklerin, bakışların olmadığı bir ortamda ilişkiler doğru yürür mü? Duygular doğru aktarılır mı? Aktarılamıyor bence. Haberleşelim…
Aşk’la…