Evrende küçük bir zerrecik olarak hayal edin kendinizi. Belli bir devinimle hareket etmektesiniz. Sahip olduğunuz frekans çevrenizdeki diğer zerreciklerden bazılarını yakınlaştırırken, bazılarını uzaklaştırıyor.
Sonra bir şey oluyor ve farklı bir devinim kazanıyorsunuz. Bu yeni devinimin yarattığı frekansla diğer zerreciklerin de hareketi değişiyor. Bazıları daha da yakınlaşırken, bazıları iyice uzaklaşıyor. Hatta yakın çevrenize belki daha önce orada olmayan zerrecikler giriyor.
Hadi bir örnekle açıklamaya çalışayım. Bir arkadaşınız var, ilişkisi bitmiş, çok yakın sizinle son zamanlarda. Sonra aniden hayatına biri giriyor, yani farklı bir devinim içinde oluyor. Değişen frekansı yeni erkek arkadaşını, onun arkadaşlarını, ailesini, çevresini yakınına çekerken, mevcut çevresinden bazıları uzaklaşarak yer açmak zorunda kalıyor.
Başka bir örnek daha vereyim. Diğer bir arkadaşınız... Tanıdığınız günden beri biliyorsunuz ki hep telefonun diğer ucunda. Gün içerisinde sayısız mesaj trafiği var aranızda. Toplantı, aile yemeği farketmiyor, mesajınıza anında yanıt geliyor. Sonra bir gün bir bakıyorsunuz ki yok!!! Mesaja yanıt yok, bir saat, iki saat, çok saat… Sonra ne mi oluyor? O, yaptığının dışında bir hareket yaptığı için, siz de normal de davrandığınızdan farklı davranmaya başlıyorsunuz; etki-tepki yasası. Kimsenin kimseye ‘Sen şöyle yapardın da, şimdi böyle yaptın.’, ‘Ama sen de böyle davranırdın da, şimdi de böyle davranıyorsun.’ diye sitem etmeye hakkı yok aslında, her şey çok matematiksel.
Bilardo toplarına yapılan her vuruştan sonra, topların yer değiştirerek yeniden konumlanması gibi, yaptığımız her hareket çevremizdekilerin yeniden konumlanmasına neden oluyor.
Ahhh keşke yüz yüze olsaydık da, vücut dili, yüz mimikleri ve bir de kağıt-kalem kullanıp, çizerek daha kolay anlatabilseydim...