Alfabemizdeki Gülen Suratlar

Geçtiğimiz hafta Kore’de doğmuş, Japonya’da büyümüş, Fransa’da eğitim almış, son yirmi yıldır da İngiltere’de yaşayan stilist bir arkadaşımı ağırladım İstanbul’da. GIA (Gemology Institute of America)’da beraber mücevher tasarımı eğitimi almıştık. Yaz için hazırladığımız güneş motifli koleksiyonun fotoğraf çekimi için fikrini alıyordum telefonda. Hadi gelsene birkaç günlüğüne, dedim, geldi :)

Bo : Eviniz müsaitse sizde kalayım.

Ben : Çok erken kalkıyorum ama. Sen dinlenmek istersin belki. Sana bir otel ayarlayayım, güzelce uyu.

Haberin Devamı

Bo : Ben seni görmeye geldim. Kalkarım ben de erkenden, birlikte işe gideriz.

E peki, dedim. Sabahın köründe kalktık, kahvaltı ettik, beraber işe geldik. Çalışmaya başladım ama bir huzursuzluk bende. Türk’üz ya, misafirperveriz ya, rahat ettirmemiz lazım ya. Her on beş dakikada bir soruyorum.

Ben : İyi misin? Bir şeye ihtiyacın var mı? Seni Topkapı Sarayı’na yollayayım mı? Ya da Dolmabahçe Sarayı? Bak hem yakında o.

Bo : Bak Gülşah, ben buraya seninle olmaya geldim. Turist olarak gelmedim. Sen lütfen işini bitir, ben kitap okurum, eskiz yaparım. Sonra birlikte yaparız birşeyler.

Bazen uzaktakiler yakın, yakındakiler uzak olur ya. Öyle oldu işte. Son zamanlarda biraz aklım karışık zaten, unutuyorum herşeyi. Astroloji bilgisine çok güvendiğim bir arkadaşım var, onu aradım. Neler oluyor bu ara, Merkür mü geri gidiyor? Satürn yörüngeden mi çıktı? Samanyolu takla mı atıyor? Bilgisayar kilitleniyor, kargo kayboluyor, atölyede elektrik kesiliyor, en yakın arkadaşımlarımdan biri atarlanıyor, bilgisayarcı işini bitirmiyor. Bunun yanı sıra hiç ummadığım insanlar bir anda bambaşka kapılar aralıyor. Biri taaaa Van’dan geliyor, diğeri Londra’dan. Sevginin, saygının ne olduğunu bir kez daha hatırlatıyorlar bana.

Neyse, Bo’nun İstanbul izlenimlerine geri döneyim. Kocaman bir Roller Coaster’a (Lunaparklardaki inişli çıkışlı hız treni) benzetti İstanbul’u. Her arabaya binişimizde, ‘Veeeee lunapark çılgınlığı başlıyor!!!’ diye kahkahalar atıyordu. Kaldırım taşı döşeli dik yokuşlardan çıkıp inerken gerçekten çok eğlendi. Her tepeden inişte gördüğü manzara karşısında büyülendi.

Haberin Devamı

Trafikte kilitlendiğimizde ise tabelaları okumaya çalışıyordu. ‘Alfabenizde gülen surat emojileri var, çok neşeli.’ dedi. Ilk önce anlamadım ne dediğini. Meğer ü’ler, ö’ler öyle görünüyormuş ona. Bayıldım bu tesbitine.

Yine de Ayasofya, Sultanahmet Camii, Kapalı Çarşı, boğazda yemek, kebap gibi turistik aktiviteleri yaptırdım tabii. Ağırlamak genlerimizde var ne de olsa.

Çok şey konuştuk, hiç durmadan, herşeyden… Bazen gerçekten dışarıdan bir bakış çok şeyi netleştirebiliyor hayatta. Ben bunu nasıl farketmedim ki, diyorsunuz. Bazı insanlar uzaklardan gelip, hayatınıza sihirli bir değnekle dokunup gidiyorlar.

Aşk’la…