"NE olursan ol yine gel" deyişiyle, yalnızca Türkiye'de değil, dünyada da barışın ve hoşgörünün sembolü haline gelen Hz. Mevlana ve felsefesi, giderek evrenselleşiyor. Özellikle
son yıllarda kadınların da sema yapması, giydikleri kıyafetlerin de etkisiyle, ayinleri daha renkli ve seyredilir hale getiriyor.
Dünyanın hemen her ülkesinden kadın ve erkekler, Mevlana Celaleddin Rumi'nin felsefesini öğrenmek için Türkiye'ye geliyor. Akına uğrayan mevlevi derneklerinden biri de, "Çağdaş Mevlana Aşıkları" topluluğunun da bağlı olduğu Galata Mevlevihanesi'ni Yaşatma Derneği. Adından da anlaşılacağı gibi bu dernek, çağdaş atılımlarla dergaha yeni üyeler kazandırıyor. Kadınlara semazen olarak ilk kez kapılarını açan bu dernek, eleştirilere aldırmadan reformist tavrından ödün vermiyor.
Üsküdar Mevlevihanesi'nde, kadınlar sayı olarak erkekleri biraz geçmiş durumda. Dernekte semazen ve koro elemanı olarak görev yapan kadınlar, özellikle güzel sanatlar ve konservatuvar öğrencilerinden oluşuyor. Yabancı konukların sayısı da bir hayli fazla.
Galata Mevlihanesi şeyhi (postniş) Hasan Dede, eğitime önce bir sohbetle ve kendisine yöneltilen soruları yanıtlayarak başlıyor. Hasan Dede'nin, Atatürk'ün dine bakışı, barış anlayışı gibi konulardaki yanıtları şöyle:
"Atatürk, dinin daha bilinçli yapılmasını savunuyordu. Başkalarının dediği gibi dine karşı bir insan asla değildi. Dinin daha anlaşılmasını istiyordu. Barıştan ve hoşgörüden yanaydı. O nedenle tüm insanlığı barışa çağırdı. `Yurtta ve cihanda sulh' sözleri bunun en önemli göstergesiydi. Atatürk, karanlığa değil halkının aydınlığa doğru yol almasını istemiştir."
Hasan Dede, kadın semazenlerle ilgili eleştirilere de, dünyanın koşullarının değiştiğini belirterek şöyle yanıt verdi:
"Kadınların erkeklerle birlikte semaya çıkmaları gelenekte yoktu. Eski tekkelerde kızlar buluğ çağına erişinceye kadar (14 yaş) sema etmişlerdi, ancak 14 yaşından sonra özellikle evlendikleri sırada semaya devam etmeleri ailelerinin iznine bağlanmıştı. Ama şimdi çok şey değişti. Biz ayrım yapmadan dünyayla birlikte dönmek istiyoruz."
SEMA, felsefesini, evrende, atomlardan güneş sistemine, vücutta dolaşan kana kadar herşeyin dönmesinden alır. Ruhun olgunlaşarak birliğe ulaştığı ve Tanrı'ya doğru yaptığı manevi bir yolculuk, bir ibadettir. Bu yolculuktan sonra tekrar hayata ve insanoğluna hizmete geri dönülür.
Ayin, "Naat - ı Şerif"in okunmasıyla başlar. "Ol" emrini temsil eden kudüm sesinden sonra, ney taksimi başlar. Ney, kainata ruh verilmesini temsil eder. Sonra "Devr - i Veled" başlar. Birinci devir Allah'ın; bütün cansız varlıkları, ikinci bitkinin, üçüncü ise hayvanları yaratışını anlatır. Şeyh, birinci selamın başlamasıyla hırkalarını çıkaran semazenlerle görüşür ve semazenler sıraya girer. Bu insaniyete doğuşu temsil eder. Semazen nefsinin ölümünü temsil eden özel bir kıyafet giyer.
Semaya başladıktan sonra sağ el yukarı, sol el aşağı dönük olacak şekilde kollarını iki yana açar. Bu, "Hak'tan alır halka saçarız, kendimize birşey mal etmeyiz" anlamına gelir.
Semazenler, aynı gezegenlerin hem kendi çevrelerinde hem de güneşin etrafında döndükleri gibi dönerler. Bu dönüş 2 saat sürer.