Eveeet sevgili okurlar yine bir başarı hikayesi ile satırlarınızdayım.
Bu mavi gözlü Jön kıvamındaki bu yakışıklı kasap ta kim derseniz hemen soruyum, hadi onu tanıyalım biraz;
Sevgili Murat Pala, sen kimsin? Nesin, kimin fesisin?
VEEEE Bu hikaye nasıl başladı ?
1977 doğumluyum. Selanik kökenli bir ailenin en ufak çocuğuyum. Babam biz çocukken Almanya’ya çalışmaya gittiği için 4 kardeş olarak birbirine bağlanarak hayata karşı gardımızı aldık yıllarca. Babam Almanya’dayken babam ve amcamla çok uzun yıllar beraber kasap dükkanı işlettiler. Ben askere gidene kadar da kasap dükkanında çalıştım. Yıllarca etlerin içinde büyüdüm diyebilirim. Ama biliyorsunuz akraba içinde iş yapmak çok zor olur. Aynı zorluğu biz de yaşadık ve işimizi amcamlarla ayırmak durumunda kaldık. Sonrasında eniştemle birlikte İzmit merkezde züccaciye dünkanı açtık. İnsan ilişkileri benim için çok kıymetli ve çok sevdiğim bir detay olduğu için züccaciyeliği de çok sevdim. Ancak ekonominin durumu gereği BABA Mesleğine dönemeye karar verdim.
ŞOK ŞOK ŞOK, Dur bir dakika Hikayenin en havalı kısmına ‘’ BABA MESLEĞİNE DÖNMEYE KARAR VERDİM’’ diyerek usulca haksızlık edemezsin… O zamanları anlatsana neler yaptın da bu etler bu kadar lezzetli oluyor. Çünkü senin etler dile geliyor arkadaş…
Efendim teşekkür ederim. Şunu söyleyebilirim içimdeki et aşkı ortaya çıktı diyebilirim. Ben bu işletmeyi 2013‘ün Mayıs’ında açtım. Gençliğimde etlerin içinde büyüsem de sıradan olan şeyler beni mutlu etmedi hiçbir zaman. Bu işe başlarken yarım kilo kıyma ya da 1 kilo pirzola tartmak için ya da ızgarada köfte pişirmek için başlamadım. Bu işe eğitimini alarak kendimi akademik olarak geliştirerek başladım. Mutfak Sanatları Akademi’sinde eğitimler aldım. Günaydın Restaurant’ta staj yaptım. Bu işi Türkiye’de iyi yapanların (Murat Türkoğlu) yanına gittim onlarla çalıştım. Kendimi geliştirmek için sürekli araştırdım hala da araştırıyorum. Mesela Afyon’da bir ustanın yaptığı et yemeğinin ününü duydum ve atladım gittim adamın yanına. Orada onunla bu yemeğin tüm inceliklerini öğrendim. Haaa şu da var, yemek konusunda biliyorsun komşu kadınlar birbirlerine poğaça tariflerini vermezken değil ki şahane bir yemek tarifini asla vermez bir usta amaaa ben aldım. İşte orada insan ilişkileri kabiliyetimle övünebilirim.
Ben insanları mutlu etmeyi seviyorum. Veeeee lezzetli etler yemek insanları çok mutlu ediyor. Daha ne isteyeyim?
Nasıl Bir Adamsın, Nasıl Bir Babasın, Nasıl Bir Eşsin?
Şimdi bunu bana sordun iyi ettin de bunu ben cevaplayamam ki…
Çünkü ben dışa dönük biri olsam da böyle şeyleri sevmem. Çok güzel bir eşim var bana hep destek, pırlanta gibi bir oğlum var… Çok iyi bir baba mıyım dersen değilim galiba…
Çünkü oğlumu göremiyorum ve ona yeteri kadar zaman ayıramıyorum… Ama onları çok seviyorum. Bunu onlara gözlerimle anlatıyorum galiba…
Bu işler güçler onları engellese de her şey bizim için sonuçta bunu biliyorlar…
Ben işimi en iyi şekilde yapmaya takıntılı biriyim. Galiba mükemmeliyetçilik hat safhada…
Murat Pala, Hayalini kurduğun bir dünyanın içindesin ve bu dünya sana nasıl geldi ?
Ben olmak istediğim yerdeyim o yüzden mutluyum. Ama buraya ben yoktan var ederek geldiğim için benim için daha kıymetli. Çünkü insanlar hayallerin içinde kaybolurlarsa sonucu hüsran olur. Ve ne şanslıyım ki benim hayalim çok gerçek J
Murat Pala Dükkanın bulunduğu konum çok mu sapada ne dersin?
Hep şunu düşünüyorum Gonca. Ben burada 2 personelle çalışıyorum. Eti işlemesini kendim yapıyorum. Eti pişirmesini ben yapıyorum. Et sunumunu ben yapıyorum. Et ikramını ben yapıyorum. Veee bunları yapmaktan çok mutlu oluyorum. Hatta misafirlerime bile çaylarını ben getiriyorum. Daha merkeze gidebilir miyim? Evet gidebilirim. Ama yemek için insanlar yolunu değiştirir derdi bir büyüğüm. Evet çok haklıymış insanlar yolunu değiştiriyorlar ve buraya geliyorlar…
Murat Pala pekiiiii senin fiyatların nasıl ?
Benim menüm yok… Misafirlerimin canı ne istiyorsa onu pişiriyorum. Benim de kulağıma fiyatlar biraz pahalı sözleri geldi. Ama şunu söylemek istiyorum. Başka etçilerde kişi başına 200 gr et geliyor ve 50 tl para ödüyorlar. Benim dükkanımda bir porsiyonda 400-450 gr et yiyorlar ve 50-60 tl fiyat ödüyorlar. Ayrıca tamamen el yapımı ona yakın meze çeşitlerimiz var. İnsanların önüne meze olarak kekikli zeytinyağı koymuyoruz sadece yani.
Ucuz ve iyi et olamaz… Bizim porsiyon olarak çalışma uygulamamız yoktu ancak kişi başına hesap ödemek isterse misafirlerimiz onlara özel olarak ta bir çalışmamız var.
Sen bu işe gönlünü vermişsin lakin bu lezzetli etleri sunabilmek için bunları nereden temin ediyorsun? Bir Tüketici olarak bizim için önemli çünkü?
Ben cumartesi günleri gece 23:00 de dükkanı kapatıyorum. Eve gidiyorum duşumu alıp üstümü değiştirip 24:00 gibi evden çıkıyorum. Bayrampaşa’da Megacenter diye bir yer var. Orada İtimat Et firmasına gidiyorum. Bu firma gece 200 adet dana kesiyor. Ben oraya gittiğimde 02:00 gibi onların buzhanesine inmiş oluyor. Ben onların buzhanesine giriyorum saat 03:00 de ve elimdeki elektrikli testere ile hepsini tek tek gezerek (200 dana 800 parça et demek olur) bakıyorum. Beğendiğim etleri testeremle ayırıyorum. Bu işlem 05:30‘a kadar sürüyor. Sonrasında ben etleri yükleyip dükkana buzhaneye yerleştiriyorum. Sabah 07:00 gibi evde oluyorum. Duşumu alıp, kahvaltımı edip tekrar dükkana geliyorum.
Ben misafirlerim taze ve kaliteli et yesin diye bu ritüeli her hafta hiç uyumadan yapıyorum.
Steak Houselara ne diyorsun? Bu terim ağzıma bir anda yerleşti ve havalı da geliyor galiba ?
Biz mangal kültürüyle büyüyen bir toplumuz. İşte ateşe atarsın pirzolayı ve yanmadan alırsın biz böyle öğrendik. Biz eti bıçakla keserken hafif yağ ve kan çıkan etler yemeğe alışkın bir millet değiliz. Ama Türkiye bazı markalarla bilinçlenmeye başladı.
Benim Cuma günleri kuzu kapama yapıyorum mesela EFSANE bir lezzettir tavsiye ederim.
ŞU MEŞHURRRRR Dallas ve Newyork ne demek?
Dananın bel kısmı kemikli olarak kesildiğinde bunun adına FLETO denir. Fltenun üst kısmı kemiksiz olursa kontrfile diye bir et çıkıyor oradan. Danaların böbrek yatağı dediğimiz yer bonfile; buraya LOKUM deniyor. Bunu kemikli keserseniz sonrakilere T-BONE deniyor. T-bone steak, hem bonfile hem de kontrfile parçasına sahip tek et çeşidi. Ondan sonrakilere de DALLAS deniyor. Kontrfileyikalın keserseniz ve kemiksiz olursa NEWYORK deniyor.
Peki Gonca Berktay Karaalp geldiğinizden bu yana hep bana soru sordun hatta terlettin kimi zaman bu sefer de ben soracağım ?
Murat Pala yanlış ata oynuyorsunuz diyeceğim ama Sor hadi sor dinliyorum ?
Sana en güzel yaptığın yemeği sormak istiyorum ?
Wooooowwwww …
Bak efsaneyimdir bu konuda…
Şöyle söyleyeyim benim tarifli yemeğim yoktur. Uydur kaydır yöntemlerle güzel ve pratik yemekler yaparım. Yarım saatte sekiz kişilik sofra hazırlayabilirim.
Böyle de iddaalıyım sevgili üstad!!!
Etin dansettiği baharat nedir peki bunu çok merak ediyorum? Kekik mi?
Etin dans ettiği partneri tuzdur. Kaya Tuzu…
Sonrasında kekik devreye girer…
Ürünlerimizde rafine tuzu zaten kullanmıyorum.
Benim iş arkadaşlarım Baharatlar ve Bıçaklardır…
Ben bu işe sanat olarak bakıyorum aslında . Bir tiyatro oyununda provalarda çok çalışmak gerek, bir eti işlemekte olduğu gibi… Hangi bölgenin nasıl pişirilmesi gerektiğine kadar çok detay var ve bu detaylar bana bambaşka bir aşk yaşatıyor.
Pekiiii şu meşhur el hareketinin hikayesi nedir?
Firmanın logosunu ben tasarladım. Kitlelere alışkanlık yaratmak diye bir şey var ya aslında o amaçla oluştu. Bir gün otururken logodaki tik işaretinden ilhamla ortaya çıktı diyebilirim. Güleryüzümle, esprili yönümle farklı bir algı oluşturuyorum aslında. Hepsi bir bütün oluyor ve misafirleriminde bu detaylar çok hoşuna gidiyor … Marka yaratmak dedikleri böyle evriliyor galiba…
İşler hep yolunda mı gitti meselaaaaaa … Zorluk yaşadığında nasıl hissetti Murat PALA?
Ben zor zamanları daha çok çalışarak yendim. Burayı açarken İÇİMDEKİ DUYGUM aynıydı ve şu anda da aynı… Ama ilk zamanlarımda , yeni dikilen bir fidan nasıl ki rüzgar çıktığında daha kolay eğilirse ben de hırpalandım. Zorlandım. Ama hiçbir zaman topraktan köklerimi çekmedim. Her bahar yeşillendi yapraklarım. Ama az, ama çok … Ama hep oldum ilk başta dikildiğim yerde. Şimdi ise kökleri sağlam meyve veren bir ağaç haline geldim . Öyle güzel olsun ki her şey, asırlık bir çınar misali gölgemde çok insana nefes aldırayım istiyorum. Ama biliyorum o günler de gelecek. Hayalim gerçeklerimse şu an o günlerde gelecek.
Biz Murat Pala ile çok keyifli zaman geçirdik.
Çok güldük bir kere komik bir adam…
Çok ta zarif…
Hatta ben nasıl güldüysem ses kayıt cihazında ses çatlamış o derece yani…
Keyifli bir adam ve çok sevdiği aşık olduğu işi yapıyor.
Çoğumuz işe zar zor giderken böyle adamlara kulak vermek gerek…
Kolay mıydı başladığında hayır çok zordu…
Ama yılmadı vazgeçmedi…
Mavi Gözlü, Jön Kıvamında, Komik Kasap …
Onun hikayesini takip etmek ve işini yaparken ki heyecanına ortak olmak istiyorsanız ekte linklerini paylaşıyorum. Ya da yolunuz İzmit’ten geçerse mutlaka onda et yemeden geçmeyin…
Pişman olursun benden söylemesi…
https://www.facebook.com/mrtpala
https://www.instagram.com/muratpalaa