Dünya çapında yaklaşık 220 milyon insanın (nüfusun yaklaşık yüzde 3'ü) hiperhidrozdan muzdarip olduğu tahmin ediliyor, ancak Walter, hastaların genellikle semptomları hakkında doktorlarla konuşmaktan utanmaları nedeniyle bu durumun eksik bildirildiğinin altını çizdi.
Hiperhidrozun belirtileri gözle görülür terlemeyi içeriyor; kalem tutarken, kapı tokmağını çevirirken, fare veya klavye kullanırken. Kısacası günlük rutinlerde cildin çeşitli bölgelerinde ıslaklıklar meydana geliyor.
Walter, terleme sorunu yaşayanlar için alüminyum klorür, ilaçlı mendil, ağızdan alınan ilaç, iyontoforez cihazları ve botoks öneriyor.
Aşırı terlemeyi tedavi etmek için koltuk altlarına, ellere veya ayaklara yüzde 20 veya daha fazla kuvvete sahip topikal alüminyum klorür uygulanabilir. Ancak Walter, etkili ve reçetesiz satılan alüminyum klorürün "hastalar için düzenli olarak kullanılamayacak kadar rahatsız edici" olduğu konusunda da uyarıyor.
Nispeten yeni bir ürün olan bu reçeteli mendiller ise aktif bileşen glikopirolat içerir. Lokal olarak uygulandığında vücudun ter üretimini engeller.
Gelelim ağızdan alınan ilaçlara. Walter, glikopirolat ve oksibutinin gibi ilaçları almanın "ilk etapta terlemeyi tetikleyen kolinerjik sinir sisteminizin aktifliğini azaltmaya" yardımcı olduğunu söyledi. Bu ilaçlarla ilişkili yan etkiler arasında hipertermi, ağız kuruluğu, idrar yapmada zorluk, baş ağrısı, ishal ve kabızlık yer alır.
Son olarak; Walter, hiperhidrozlu kişilerin Botox enjeksiyonlarına başvurmasını öneriyor. "Koltuk altlarınıza, ellerinize, ayaklarınıza veya aşırı terlediğiniz her yere lokal olarak enjekte ediyoruz ve terlemeyi tetikleyen sinir sinyallerini bloke ederek çalışıyor" diyen Walter botoks tedavilerinin teri yüzde 82 ile 87 oranında azalttığı ve sonuçların üç ile altı ay sonunda alındığını söylüyor.
Ancak unutulmamalı ki hastalar terleme önleyici bir tedaviye başlamadan önce birinci basamak hekimlerine danışmalılar.