Akkocaoğlu, son dönemlerde tıp doktorlarının, cerrahi işlemler sonrasında ilgili bölgede enfeksiyon geliştiğini fark ettiklerini, bunun odağını bulamadıklarını ancak daha sonra dişlere yöneldiklerini anlatarak "Mesela doktorlar bir kalça, diz, kalp kapağı protezi yaptığında öncelikle ağızda hiçbir diş ve diş eti enfeksiyonu olmayacak halde hastaların kendilerine teslimini istediler çünkü ağız en önemli fokal enfeksiyon odağı olduğu için." diye konuştu.
Çocuk yaştan itibaren herkesin bir diş hekimi olması gerektiğini belirten Prof. Dr. Akkocaoğlu, hastaların düzenli aralıklarla muayene olmasının önemine işaret etti. Enfeksiyonların önüne bu şekilde geçilebileceğini, hekimlere yalnızca hastalıklar son noktaya geldiğinde gidilmemesi gerektiğini söyleyen Akkocaoğlu, şöyle devam etti:
"Mesela diş çürüğünden ya da diş etinden başlamış bir enfeksiyon. Siz o noktaya gelene kadar diş çürüğünü, diş eti hastalığını tedavi ettirmez, hekime kontrollere gitmezseniz enfeksiyon kaçınılmaz bir sonuç olarak karşınıza çıkacak, şiddetli bir ağrı ve şişlikle hekime müracaat edeceksiniz. Bu da hiç istemediğimiz şekilde tedavinin ileri bir cerrahi işleme gitmesine neden olacak. Biz, şu anda antibiyotik kullanımını kısıtlamaya çalışıyoruz ama tedavileri geciktirdiğimiz, hep son nokta olan diş enfeksiyonunun şiddetli aşamasında hekime başvurduğumuz için ileri ve şiddetli antibiyotik destekli tedavilere ihtiyaç duyuyoruz."