Abad: Şen, bayındır, Sonsuz gelecek zamanlar.
Abadın: Ezeli.
Abak: Köylü.
Abakan/Abakay: Bir Türk boyunun adı.
Abakay: Bir Türk boyunun adı
Abamüslüm: İslamiyete inanların ulusu, yücesi.
Abat: Şen, rahat, mutlu olmuş
Abay: Hüner, beceri
Abaza: Kafkaslarda yaşayan bir Türk soyu.
Abbad: Allaha itaat ve ibadet eden, kulluğunu hakkıyla yerine getiren. Yasaklarından kaçınan kişi manasındadır. Abbad b. Bişr. Ashab dan.
Abbas: Sert, çatık kaşlı kimse. 2. Arslan – Abbas b. Abdülmuttalib. Rasûlullah (s.a.s)’ın amcası, Mekke’nin fethinde müslüman olmuştur.
Abdal: Derviş, bilgili kişi.
Abdi: Kulluk ve itaat edendir. Kullukla, kölelikle ilgili
Abdulhamit: Hamdolunmuş, övülmüş, bütün varlığın diliyle övülmüş Allah’ın kulu
Abdulkadir: Her şeye gücü ve sözü yeten
Abdullah: Allah’ ın kulu
Abdulrezzak: Yukarıdan gelen ilk kullardan biri
Abdurrahman: Rahmet sahibi olan Allah’ın kulu.
Abduş: “Abdullah” isminin kısaltılarak bir başka söyleniş biçimi.
Abdülalim: Herşeyi bilen Tanrı’nın kulu.
Abdülaziz: En yüce, en değerli olan Allah ın kulu. Büyük ve aziz olan, izzet ve şeref sahibi Allah ın kulu. Aziz Allah’ın isimlerindendi r. – Sultan Abdülaziz
Abdülbaki: Her zaman var olan Allah ın kulu. Sonsuz, ebedi olan ve ölmenin kendisi için sözkonusu olmadığı. Allah ın kulu-Allah’ın isimlerinden.
Abdülbari: Yaratan, yaratıcı Allah’ın kulu. Bari ismi, Allah ın isimlerindendir. Abd takısı almadan kullanılmaz. Yaratan, yaratıcı olan Allah’ın kulu
Abdülbasir: Her şeyi görüp gözeten ve gizliliğin kendisi için söz konusu olmadığı yüce Allah’ın kulu.Her şeyi görüp anlayan Allah ın kulu.
Abdülbasit: Genişlik, ferahlık ve kolaylık verici olan Allah ın kulu. – Allah ın isimlerinden.Rızkı yayıp bollaştıran Allah ın kulu
Abdülbedi: Allah’ın isimlerinden. Bedinin kulu.
Abdülberr: Berr in kulu. Cömert ve ihsan edicinin kulu.Berr, Allah ın isimlerindendir.
Abdülcabbar: Zorlayıcı güce sahip olan Tanrı’nın kulu.
Abdülcebbar: Cebredici, zorlayıcı, kuvvet ve kudret sahibi Allah ın kulu. Cebbar, Allah ın isimlerindendir. Zorlayıcı güce sahip olan Allah ın kulu.
Abdülcelil: Büyük, ulu, yüce Allah ın kulu. Celil, Allah ın isimlerindendir. En yüce olan Allah ın kulu
Abdülcemal: Güzellikleri kendinde toplayan Allah ın kulu.
Abdülcevat: Cömert olan Allah ın kulu.
Abdüleelal: Tanrı’nın kulu.
Abdülehad: Şeriki ve ortağı bulunmayan, tek olan Allah ın kulu. Ehad, Allah ın isimlerindendir.
Abdülesed: Aslan ın kulu.- Hz. Rasûlullah (s.a.s) m reddettiği isimlerdendir. Müslümanlar kullanmazlar.
Abdülevvel: Herşeyin evveli, ilk olan, varlığının başlangıcı bulunmayan Allah ın kulu.
Abdülezel: Ezelden beri var olan varlığı için başlangıç söz konusu olmayan Allah ın kulu. Ezelden beri var olan Allah ın kulu.
Abdülferid: Tek, eşsiz, eşi olmayan, kıyas kabul etmez, üstün olan. Allah ın kulu.
Abdülferit: Üstün olan Tanrı’nın kulu.
Abdülfettah: Gizli şeyleri açığa çıkaran Allah ın kulu. Zafer kazanmış, üstün gelmiş, fetheden-açan, kullarınının kapalı-müşkil işlerini açan Allah ın kulu. Allah ın isimlerindendir.
Abdülgaffar: Kullarının günahlarını affeden Allah ın kulu. Allah ın isimlerindendir. “Abd” takısı almadan kullanılmaz.
Abdülgafur: Bağışlayan, acıyan Tanrı’nın kulu.
Abdülgani: Zengin ve eli açık Tanrı’nın kulu.
Abdülhak: Yüce Tanrının kulu
Abdülhakim: Her şeyi bilen Tanrı’nın kulu.
Abdülhalik: Yaratan Tanrı’nın kulu.
Abdülhalim: Anlayışlı, izanlı Tanrı’nın kulu.
Abdülhamit: Övülen Tanrı’nın kulu.
Abdülkadir: Kudretli ve güçlü olan, Allah`ın kulu.
Abdülkerim: Kerem sahibi, cömert, ulu olan Allah ın kulu.
Abdüllatif: Zenginliğini paylaşan Tanrı’nın kulu.
Abdüllazim: Büyük, yüce, ulu, yüksek.
Abdülmecit: Şan ve şeref sahibi Tanrı’nın kulu.
Abdülmelik: Tüm evrene egemen olan Tanrı’nın kulu.
Abdülmetin: Kudrete sahip Tanrı’nın kulu.
Abdülrezzak: Soylu, gücüne güç katan
Abdülvahap: Eli açık Tanrı’nın kulu.
Abdülvahip: Üstün olan Tanrı’nın kulu.
Abdülvahit: Üstün olan Tanrı’nın kulu.
Abdürrahman: Rahmet sahibi olan Tanrı’nın kulu.
Abdürrauf: Çok merhamet eden, esirgeyen Allah ın kulu. Rauf olan Allah ın kulu.
Abdürreşit: Doğruluğu öğreten Tanrı’nın kulu.
Abdürreşit-Abdürreşid: Allah´ın isimlerinden. Reşid´in kulu, doğru yolu gösteren Allah´nın kulu.
Abdürrezzak: Bütün mahlûkların rızkını veren Allah´ın kulu. – Rezzak, Allah´ın isimlerindendir. “Abd” takısı almadan kullanılmaz. Tüm yaratıklara rızkını veren Allah´ın kulu.
Abdüssamed-Abdüssamet: Kimseye ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah´ın kulu. Kimseye hiçbir şeye muhtaç olmayan, Allah´ın kulu. – Samed, Allah´ın isimlerindendir.
Abdüsselâm: Barışçı olan Tanrı´nın kulu Barış, rahatlık, selamete çıkaran, selam eden, zevalsiz ebedi olan Allah´ın kulu. – es-Selam kelimesi, Allah´ın isimlerindendir. “Abd” takısı almadan kullanılamaz.
Abdüssemi: Her şeyi işiten, duyan Allah´ın kulu. Her şeyden arınmış olarak bütün sesleri, sözleri ve kelimeleri işitip ayırdeden yüce Allah´ın kulu.
Abdüssettar: Günahları örten, gizleyen Allah´ın kulu.
Abdüşşahid: Şahid´in kulu. Görünen ve görünmeyen eşyanın hepsini görücü ve tasarruf edici olan ve her şeyi müşahade altında bulunduran Allah´ın kulu. Şahid, Allah´ın isimlerindendir.
Abdüşşekür: Emrine uyan, yasaklarından sakınan kullarını seven ve çok ikramda bulunan Allah´ın kulu. Şekür, Allah´ın isimlerindendir. “Abd” takısı almadan kullanılmaz.
Abdüzzahir: Varlık ve birliği sonsuz sayıda eserler ve delillerle belli olan Allah´ın kulu. Ez Zahir, Allah´ın isimlerindendir.
Aber: Hz. Nuh´un erkek torunu.
Abgun: Mavi renk. Gök. 2. Parlak. 3. Nişasta
Abıd: Dindar, sofu, din kurallarına bağlı.
Abır: Huzur, barış.
Abid: Dini bütün, dindar, sofu.
Abide: Anıt önemli ve değerli yapıt anlamındadır
Abidin: Dua eden, duacı
Abir: Güzel kokan, mis, güzel koku.
Aborkar: Tutumlu, tutumlu davranan.
Abrek: Yaşadığı toplumun düzenine karşı gelen, savaşçı
Abuşka: Kadının kocasına verilen bir ad.
Abuzer: Altın suyu. Altın suyu misali parlak ve görkemli
Abuzettin: Dindar, din yolunda hızlı giden.
Acabay: Güçlü kuvvetli kişi.
Acabey: Güçlü kuvvetli kişi.
Acahan: Güçlü kuvvetli kişi
Acar: Becerikli, atılgan, ele avuca sığmaz
Acaralp: Yiğit, becerikli, cesur kişi
Acarbay: Zengin, kuvvetli
Acarbey: Güçlü, cesur, atılgan, becerikli kimse.
Acarer: Güçlü, becerikli, gözü pek kimse.
Acarkan: Atılgan, güçlü, kuvvetli
Acarman: Çevik, becerikli, girişken insan.
Acaröz: Özü güçlü, yiğit kimse
Acarsoy: Yiğit soy, güçlü soy
Acartürk: Yiğit Türk, güçlü Türk, gözüpek Türk
Acatay: Güçlü tay
Acem: Açık ve doğru Arapça konuşamayan kimse 2. İran haklarından birine mensup.
Aclan: Yerinde duramayan, aceleci.
Acun: Dünya, varlık
Acunal: Dünyayı kapsayan, dünyayı fetheden; Dünyayı fethet; dünyaya yayıl” anlamında kullanılan bir isimdir.
Acunalp: Dünyaca tanınmış yiğit.
Acuner: Dünya eri, dünya yiğidi
Acunseven: Evreni seven, dünyayı seven
Açıkalın: Alnı açık kimse, temiz kişi
Açıkel: Cömert insan.
Açıker: Doğruluğun, dürüstlüğün savunucusu olan
Açıkgün: Güneşli gün, bulutsuz gün
Ada: Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası.
Adahan: Ada ve han sözlerinden oluşan bir ad.
Adal: Adın yayılsın, ün kazan” manasında.
Adalan: Adı bilinen, tanınan, iyi ünü olan
Adalettin-Adaleddin: Dinin adaleti.
Adalı: Ada halkından olan kimse.
Adalır: Adlanır, ad alır, bilinir
Adamış: Adak yapmış olan kimse.
Adanır: Adı ünlenen kimse.
Adar: Uygur metinlerinde geçen bir Türk adı, olgunluk, erginlik, süre zaman, omuzdaş
Adaş: Adları eş olanlar, aynı adı taşıyanlardan her biri, kardeş, edinilmiş olan, arkadaş
Adem: İyi, temiz insan. İlk insanın adı Hz. Adem
Adıcan: Adı ile sevilen, adı sevgili olan.
Adıgün: Adı aydınlık, gün gibi olan
Adıgüzel: İsmi güzel anlamında.
Adın: El, kimse.
Adınamlı: İsmiyle ünlü olan.
Adısanlı: İsmiyle ünlü olan.
Adısoylu: İsminin çok elit olduğu anlamında.
Adısönmez: Adı sürekli olarak yaşar, adı sürer gider, kuşaktan kuşağa sürer.
Adıvar: Adı yok değil adsız değil, adlandırılmış.
Adıyahşi: İsmi güzel anlamında.
Adil: Adaletli
Adilhan: Doğruluğun, Hakkın Hükümdarı.
Adin: Cennet
Adiyan: Bervari ilçesi halkından kabile.
Adlı: Zamir
Adlığ: Adı var, adı sanı bilinen, tanınmış ünlü
Adnan: Cennette ölümsüzlüğe kavuşan kişidir. Bir yere yerleşip ikamet eden kişi manasındadır ayrıca.
Adni: Cennetlik insan
Adsay: Moğol hakanlarından biri
Adsız: Adı olmayan, isimsiz
Adsoy: İsmi soyunu ifade ediyor anlamında.
Aduşan: Ateş, alev
Afacan: Ele avuca sığmaz, çok zeki.
Afer: Çok beyaz, bembeyaz.
Affan: Kendini kötülüklerden uzak tutan
Afgan: Çabuk sinirlenen.
Afif: Temiz, namuslu.
Afra: Beyaz toprak. 2. Ayın 13. gecesi.
Afrin: Suriye'de bir şehir
Afşin: Zırh, silah
Aga: Haber, bilgili kişi, bilen.
Agah: Bilgili, uyanık
Agâh: Bilgili, uyanık
Ager: Temiz, doğru kimse
Agıl: Akıl, zeki.
Agid: Yiğit, güçlü, yürekli.
Agir: Ateş.
Agra: Çok sevimli, çok yakışıklı.
Ağa: Ağabey, köy ve kasabalarda büyük toprak sahibi olan Varlıklı kimse
Ağababa: Bir yerde sözü geçen ve ileri gelen kimse.
Ağabay: Ağa ve çok varsıl kimse
Ağabey: Ağa, çok varsıl, güçlü kişi.
Ağacan: Cömert, içten kimse.
Ağahan: Ağaların ağası.
Ağakan: Ağa soyundan gelme.
Ağan: Geceleri gökte, ara sıra, hızla akıp gittiği görülen ışıklı nokta, göktaşı, akanyıldız
Ağaner: Akanyıldız gibi güzel er, akaner
Ağansoy: Yüksek soylu.
Ağaoğlu: Saygı duyulan birinin oğlu. 2. Beyzade.
Ağar: Sadık kişi.
Ağarantan: Sabahın erken vakti, tan vakti
Ağca: Çok beyaz, apak
Ağcabey: Temiz ve kişilikli insan.
Ağçelik: Çok iyi su verilmiş, çelik, ak çelik
Ağer: Temiz kişi, temiz erkek, ak er
Ağırtaş: Ağırlığı çok olan taş, ağırbaşlı kimse
Ahen: Demir gibi sert.
Ahıska: Gürcistan’da bir kent.
Ahi: Dost canlısı. 2.Erkek kardeş. 3. Eli açık, cömert.
Ahlas: Saf, halis, karışımsız. 2. İyi yürekli, temiz kimse. 3. Kur´anî ıstılahta, Allah´a halis olarak yönelip ihlaslılıkta ileri bir dereceye varmış kul.
Ahmed: Çok, en çok övülmüş, methedilmiş kimse manasındadır. Kur’an-ı Kerim’de Saf suresinin 2. ayetinde
Ahmet: Övgüye değer.
Ahter: Yıldız.
Ahves: Cesur, kahraman, yiğit.
Aka: Saygıdeğer kimse, ağa
Akabay: Varlıklı kimse, ağa
Akabey: Varlıklı kimse, ağa ve bey
Akad: Soyluluk, Onurlu bir kişiliğe sahip olmak
Akadlı: Adı ak, soyu temiz
Akagündüz: Asıl adı Enis Avni olan bir yazarımızın takma adı
Akal: Akal
Akalan: Ak alan, ak meydan, beyaz alan
Akalın: Temiz alın, açık alın, ak alın.
Akalp: Doğruluğu ve dürüstlüğüyle tanınan kimse.
Akam: Etki, sonuç, vargı.
Akan: Akıp gitmekte olan
Akaner: Akıp giden yiğit
Akansel: Akan, uzun mesafeden sonra denize dökülen su.
Akansu: Akıp giden su
Akant: Temiz, dürüst, sözünün eri.
Akar: Akmak eylemini yapar
Akarca: Akıp giden su, akan su, akarsu
Akarçay: Akıp giden su, akıp giden çay
Akarsel: Akıp giden sel
Akarsoy: Soyun devam etmesi.
Akartuna: Tuna gibi gürül gürül akan.
Akartürk: Akıp giden Türk.
Akasoy: Ağa soylu, soyunda ağalık bulunan kimse ağa soyu
Akata: Temiz ata, namuslu ata, lekesiz ata
Akatay: Temiz ve herkesçe bilinen kimse
Akay: Dolunay, ayın ondördü.
Akaydın: Aydınlık, temiz
Akba: Sazlık, bataklık, ağba
Akbal: Beyaz, temiz, bal gibi.
Akbaran: Ak güç
Akbaş: Tane tutamamış ekin, başağı, bir tür ak buğday, şahinden büyük bir av kuşu
Akbaşak: İnce sık yapraklı, beyaz çiçekli bir bitki.
Akbatu: Yiğit erkek
Akbatur: Namuslu ve yiğit
Akbay: Namuslu ve varsıl, Mısır Türk Kölemenlerinden bir kişi.
Akbayar: Namuslu, temiz ve yüce
Akbeğ: Namuslu ve varsıl, akbay, ak bey
Akbek: Namuslu ve varsıl
Akbel: Ak, beyaz, ile "bir dağın iki tepesi arasında geçit veren çukurca yer anlamına gelen "bel" sözcüğünden gelmektedir
Akbey: Temiz ve güvenilir kişi.
Akbilge: Bilge, temiz bilge
Akbora: Ak yel, ak fırtına
Akboy: Temiz ve güvenilir bir soydan gelen.
Akbudak: Ak renkli budak
Akbulut: Beyaz bulut
Akburç: Ak renkli kale burcu
Akburçak: Bir metre boyu olabilen bir burçak türü
Akcebe: Savaşlarda kullanılan beyaz zırh
Akçakaya: Oldukça ak renkli kaya, beyazca kaya
Akçakıl: Ak renkte küçük taş, akarsu kıyılarındaki ak renkli küçük taş
Akçal: Ak renge yakın, beyaza yakın beyaza çalan
Akçalı: Para ile ilgili, parası olan zengin
Akçar: Temiz ruhlu.
Akçasu: Duru su, ak su
Akçay: Duru çay, ak su
Akçıl: Beyaza yakın, beyazı çok, içinde ak renk bulunan, kırçıl
Akçınar: Bir çınar türü
Akçit: Aydınlık yüz, ışıklı yüz
Akdağ: Ak renkli dağ. 2. Kar kaplı dağ.
Akdal: Beyaz dal
Akdamar: Beyaz damar, akan damar
Akdemir: Demir gibi güçlü
Akdeniz: Ülkemizin güneyindeki deniz
Akdik: Ak renkte ve dik
Akdiken: Gövemeriği ya da geyik dikeni de denilen bir bitki alıç
Akdil: İyi, güzel konuşan
Akdoğ: Doğ ve ak git
Akdoğan: Kıvrık ve kısa gagalı, yırtıcı bir kuş.
Akdoğdu: Tertemiz doğan
Akdoğmuş: Akça pakça doğmuş, beyaz tenli doğmuş
Akdoğu: Beyaz şafak, ak ışıklı doğu.
Akdora: Ak renkte dağ tepesi, ak doruk
Akdoru: Karla kaplı zirve.
Akdoruk: Beyaz renkte, ağaçsız dağ tepesi
Akduman: Beyaz duman
Akdur: Akıp git ve dur, akıp dur
Akel: Güvenilir kişi anlamındadır bunun yanında doğru, dürüst işler yapan kişi
Aker: Dürüst, er kişi.
Akergin: Ak ve olgun
Akerman: Soylu kişi
Akersan: Yiğit sanlı
Akersoy: Yiğit soylu, dürüst, namuslu
Akgil: Soyu temiz olan
Akgiray: Temiz ve yaraşır
Akgüç: Namuslu ve güçlü
Akgün: Sevinçli gün
Akgündüz: Aydınlık gündüz.
Akgüner: Aydınlık sabah vakti
Akhan: Ak soylu han
Akı: Yiğit, ağa, kardeş, eli açık
Akıalp: Eli açık, yiğit, yiğitler yiğidi
Akıl: Zeka.
Akıman: Eli açık, yiğit, yiğit kimse
Akın: Her engeli aşan, güçlüklerden yılmayan, hızlı hareket kabiliyetine sahip
Akınal: Saldır ve kazan.
Akınalp: Akın eden yiğit. Yiğit.
Akıner: Akın eri, akın yapan er
Akıneri: Akın yapan yiğit, akıncı yiğit
Akınsoy: Savaşçı soyu.
Akıntan: Tan vakti, tanyeri ağarırken yapılan akın
Akıntürk: Akıncı Türkler.
Akış: Akma eylemi
Akif: Bir şeyde sebat eden. 2. İbadet eden, ibadet maksadıyla mübarek bir yere çekilen. İ’tikafa giren.
Akil: Akıllı, Rüştünü kanıtlama konumuna gelmiş, yaptıklarının farkında olan.
Akimaş: Şelale
Akkan: Soyu temiz insan.
Akkaş: Beyaz renkli yeşim taşı
Akkaya: Beyaz kaya.
Akkerman: Yüksek burçları olan kale .
Akkılıç: Kirlenmemiş kılıç.
Akkın: Arzulu, aşık.
Akköz: Ak renkte göz, ak kor
Akkurt: Beyaz renkli kurt.
Akkuş: Yırtıcı bir kuş türü.
Aklan: Hızlı akan derecik
Akman: Temiz, beyaz, güzel insan.
Akmaner: Lekesiz yiğit, ak alınlı kimse
Akmeriç: Duru akan Meriç.
Akozan: İçten, duygulu şair.
Akönder: Güvenilir lider.
Aköz: Özü ak, temiz
Akpolat: Temiz, güçlü kuvvetli kişi.
Aksal: birçok kalın direğin yan yana bağlanmasıyla yapılan, düz ve korkuluksuz Deniz ya da ırmak taşıtı.
Aksan: Temiz, lekesiz ün.
Aksay: Ak renkte yassı taş, boz renkli kayalık yer.
Aksoy: Temiz soy, lekesiz soy.
Aksun: Temizlik, dürüstlük, veren.
Aksungur: Atmacaya benzeyen bir kuş, akdoğan
Akşın: Teni ve kılları ak renkli kimse
Akşit: Kutlu, uğurlu. Ak güneş, nur, aydınlık.
Aktan: Aydınlık sabah manasındadır. Güneşin ağırma vakti.
Aktaş: Beyaz taş, kireçtaşı.
Aktay: Beyaz renkli at.
Aktekin: Parlak, görkemli, temiz huylu.
Aktemür: Beyaz demir.
Akter: Beyaz ter
Aktimur: Dövme demir, akdemir
Aktolga: Ak kargı
Aktöre: Ahlakçı
Aktuğ: Değerli, önemli.
Aktuna: Duru, berrak akan Tuna nehri.
Aktunç: Beyaz tunç.
Aktün: Aydınlık gece, ışıklı gece
Aktürk: Beyaz, temiz Türk.
Akünal: Temiz ün sahibi olan
Akyel: Güneyden esen yel, lodos, (kimi yerde) doğudan esen yel, (kimi yerlerde) kuzeyden esen yel, poyraz
Akyiğit: Temiz ve güvenilir kişi.
Akyol: Dürüstlüğün yolu.
Akyurt: İyi ve güzel bir vatan.
Akyürek: Yüreği temiz olan, içten yürekli.
Akyüz: Dürüstlüğü yüzüne vurmuş olan kişi.
Ala: Karışık renkli, çok renkli, alaca. 3. Kekliğin boynundaki siyah halka.
Alaaddin: Dinin yücesi, ulusu, büyüğü. Dini yüceltmek için din uğruna çalışan kimse.
Alaatin: Dini yükseltmek, yüceltmek için çalışan
Alacan: Renkli kişiliği olan.
Aladoğan: Bir kuş türü.
Alakoç: Kürkü karışık renkli olan koç.
Alakurt: Derisi karışık renkli olan kurt.
Alakuş: Tavus kuşu.
Alaner: Alan eri, meydan yiğidi
Alangu: Altın geyik
Alasay: Kişiliğiyle çevresinde saygı uyandıran.
Alasoy: Çok renkli bir soydan gelen.
Alatan: Seher vakti rengi.
Alataş: Karışık renkli taşlar
Alatay: Karışık renkli tay.
Alatürk: Çok renkli bir kişiliğe sahip olan.
Alaz: Ateş
Albora: Kırmızı fırtına.
Alcan: Yürekli, cesur
Alçın: Kırmızıya çalan küçük bir kuş
Alçin: Kızıl ve parlak renkli küçük bir kuş.
Aldemir: Ateşte ısıtılıp kırmızı hale getirilen demir Al-Demir.
Aldoğan: Bir tür doğan
Alem: Dünya, cihan, halk.
Alemdar: Bayrak taşıyan, bayraktar anlamındadır. Önder.
Alen: Ermenice kökenlidir. Saygınlık başarı anlamlarında
Algan: Fetihler yapan.
Algın: Sevdalı, tutkun, vurgun, âşık, güçlü, dolgun, keskin, iyi, güzel
Algur: Sakinlik, sessizlik.
Algün: Kızıl gün, al renkli Güneş
Alhan: Al renkli prens
Alışık: Kırmızı renkli ışık.
Ali: Yüce, üstün, yüksek
Alican: Yüce olan can
Aligir: Yandaş, taraftar
Alikan: Hizan’da yaşayan Kürt aşireti.
Alim: Bilen bilgili, çok okumuş kişi manasındadır.
Alinur: Işık saçan yüce kişi.
Aliş: Ali adının sevecenlik verilmiş biçimi.
Alişah: Ulu hükümdar.
Alişan: Ünü büyük.
Aliyan: Nusaybin, cizre arasında yaşayan.
Aliyar: Yar, dost, sevgili anlamlarını taşır. Bunun yanında birleşik isimdir
Alkan: Kırmızı kan, soylu.
Alkım: Gökkuşağı
Alkın: Korkusuz, yiğit, kızıl kın.
Alkin: Korkusuz ve kin dolu.
Alkor: Kıpkırmızı ateş, kızıl köz
Alkun: El gün, herkes
Allahverdi: Allah’ın inayetiyle anlamında.
Aloz: Haşin kimse.
Alp: Yiğit bir sıfat, kahraman anlamı taşır.
Alpagu/Alpagut: Tek başına düşmanla savaşan kahraman. 2. Eski Türklerde kurda verilen bir ad.
Alpagut: Mal mülk sahibi, çiftlik sahibi, kurt seçkin yiğit
Alpağan: Yiğit
Alpak: Cesaret sahibi, kahraman kişi.
Alpan: Etrüsk mitolojisinde bir tanrıça. Aşk tanrıçası, yeraltı tanrısı
Alpar: Yiğit, kahraman, yiğit er, alp er, yiğit kişi
Alparslan: Korkusuz, yiğit, Soylu, aslan gibi anlamında
Alparslan/Alpaslan: Kahramanlar kahramanı.
Alpartun: Yiğit ve onurlu
Alpas: Kızıl pas al renkli pas
Alpaslan: Aslan gib yiğit
Alpat: Yiğit al
Alpay: Güçlü, cesur
Alpaydın: Yiğit ve aydınlık, yiğit ve bilgili yiğit ve aydın
Alpayer: Güçlü ve delikanlı olan.
Alpbilge: Güçlü ve aynı zamanda da akıllı olan kişi.
Alpçetin: Yiğit ve çetin kişi
Alpdemir: Yiğit ve demir gibi
Alpdoğan: Cesur doğan
Alper: Yiğit kişi
Alperen: Yiğit ve ermiş kişi.
Alpergin: Yiğit ve ergin, yiğit ve olgun
Alpermiş: Yiğit ve ermiş kişi
Alpertunga: Bir Türk destanı kahramanı.
Alpgiray: Kırım hanlarından, "Giray" Kırım hanlarına verilen bir ünvan
Alphan: Yiğit han.
Alphun: Yiğit.
Alpkan: Yiğit, yiğit kanlı, soyca yiğit olan
Alpkartal: Yiğit kartal.
Alpkutlu: Yiğit ve uğurlu, uğurlu yiğit
Alpman: Yiğit kimse
Alpsoy: Soyca yiğit olan.
Alpsu: Yiğit ve su gibi.
Alpsü: Yiğit asker, yiğit subay, yiğit er
Alptekin: Yalnız ve uğurlu cesur kişi
Alptuğ: Yiğit tuğu, yiğitlik simgesi.
Alptuğrul: Yiğit alıcı kuş, yiğit doğan
Alpyürek: Yüreğinde yiğitlik, bulunan.
Alsan: Yiğitlik sanı.
Alsoy: Soyu sıcak insanlardan oluşan.
Altan: Altın
Altaner: Kızıl tan eri, kızıl şafak yiğidi, altın renkli şafak
Altar: Tapınaklarda üzerinde dini törenler yapılan taş, masa
Altaş: Kızıl renkli taş.
Altay: Asya’da Batı Sibirya ile Moğolistan’ı ayıran dağlık alan.
Altemur: Kırmızı demir
Altemür: Kızıl renginde demir.
Altınbaran: Altın gibi kıymetli.
Altınel: Altın gibi kişiliğe sahip olan.
Altıner: Altın gibi değerli kimse
Altınhan: Çok değerli kahraman.
Altınkaya: Altın gibi parıldayan kaya.
Altınkılıç: Altın gibi kıymetli kılıç.
Altınok: Altın gibi kıymetli ok.
Altınöz: Özü altın gibi olan kimse
Altınsoy: Değerli bir soydan gelen.
Altıntuğ: Çok değerli tuğ
Altmay: Altın gibi değerli ve ay gibi ışıklı.
Altuğ: Kırmızı tüy.
Altuna: Kızıl renkli Tuna.
Altunç: Kızıl tunç.
Altuner: Çok değerli kimse, altın yiğit.
Alvin: Soylu arkadaş.
Alya: (Arapça.) Er. Yüksek yer, yükseklik. 2. Gök, sema.
Amade: Hazır, istenen, dilek.
Amber: Güzel koku. 2. Güzellerin saçı.
Amil: Faal olan
Amir: Devlete ait, şenlendiren
Ammar: İlk Müslüman olanlardan
Anak: Kibar, zarif bey. 2. Soyu temiz olan.
Anapa: Temel, esas, köken.
Andaç: Ajanda, hatırlatıcı. 2. Anılar, hatıralar.
Andak: Ak ant, temiz yemin, diken, sellerin oyduğu yar
Andarkan: Ateşin efendisi, eski Kırgızlarda bir bitki tanrıçası
Anday: And içmek, yemin etmek
Andıç: Anılar, armağan, hediye.
Anı: Yaşanmış olgulardan belleğin sakladığı her türlü iz, bir olguyu anımsatan şey, hatıra
Anıl: Amaç, maksat.
Anıt: Abide
Anlı: Namı yürümüş olan.
Ansıma: Hatırlanmayı beklemek.
Ant: Yemin, söz verme.
Anter: Arap edebiyatında kahraman.
Anya: Kutsal kitapta adı geçen İsrail peygamberi
Apa: Büyük kız kardeş, abla
Apan: Aniden
Apaydın: Işıklar içinde, çok aydınlık
Ape: Amca, büyük.
Ar: Ateş .
Arabul: Arabuluculuk yap, iki yanın arasını bul, ara ve bul
Araf: Cennet ve cehennem arasındaki yer.
Arafat: Mekke'de bir tepenin adı
Aral: Büyük bir göl
Aram: Sakin, huzurlu.
Aran: Sıcak yer, ova, ılımlı yer. At ahırı.
Aras: Kalın Yün, At kılı anlamında (Aras nehri)
Arat: Yürekli cesur
Araz: İşaret, alamet
Arbas: Çok güçlü erkek
Arbaş: Mavi gözlü ve sarı saçlı erkek, yaramaz
Arbay: Mütevazi insan.
Arca: Çam ağacı, temiz
Arcan: Temiz saf, namuslu
Arda: Asa, işaret için dikilen değnek. Ardıl, sonra gelen, halife.
Ardakan: Arda nehri civarındakilerin soyu
Ardıç: Güzel kokulu yapraklarını kışın da dökmeyen bir ağaç, dağ servisi, çamgillerden kokulu bir ot
Ardıl: Arkadan gelen, sonra gelen (ilk ya da birkaç çocuktan sonra doğan), öncekinden sonra, ardından gelen
Ardil: Yürek ateşi.
Aref: Pek maruf, fazlaca bilinen. Arif, anlayışlı ve bilgili
Arel: Dürüst ve temiz kimse.
Aren: Kum tanesi.
Arer: Temiz ve güvenilir kişi.
Ares: Mitolojide geçen savaş tanrısı
Argın: Yorgun, bitkin
Argon: Ateş rengi.
Arguç: Gururlu.
Argun: İlhanlı hükümdarlarından biri
Argüden: Erdemlilik peşinde olan.
Argüder: Erdemlilik peşinde olan.
Argün: Temiz gün, günlük güneşlik, yaşama sevinci veren gün.
Arhan: Temiz han, temiz yönetici, yiğit han
Arıbal: Arının yaptığı bal, arı balı, tatlı kimse, hoş kimse, katışıksız, bal, temiz bal, saf bal
Arıbaş: Temiz kimse, çalışkan kimse, arı gibi çalışan baş
Arıca: Temizce arı gibi
Arıcan: Temiz kimse.
Arıç: Dirlik, düzenlik, barış
Arıel: Dürüst, temiz kimse, temiz elli
Arıer: Temiz er, katışıksız, er, temiz kimse
Arığ: Arı, temiz, saf, katışıksız, eti yağı erimiş, arık zayıf
Arık: Eti yağı erimiş, zayıf
Arıkal: Temiz kal
Arıkan: Saf kan, temiz kan, soylu kan.
Arıkar: Yardım, yardımcı.
Arıker: Temiz kimse, çelimsiz erkek
Arıkut: Temiz ve kutlu
Arıman: Dürüst ve temiz kişi
Arısal: Arı gibi çalışkan
Arısan: Adı, sanı temiz kimse
Arısoy: Temiz soy, soyu temiz kimse
Arış: Kağnı otu
Arıt: Arınmasını sağla, temiz bir duruma getir, arılaştır
Arıtan: Temiz bir duruma getiren, temizleyen
Arıtaş: Temiz taş
Arıyüz: Temiz yüz, temiz yüzlü
Ari: İran’dan geçerek Kuzey Hindistan’a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse.
Arif: Bilen, bilgili
Aril: Temizlenmek, tohum zarı.
Arin: Temiz, saf
Arjen: Volkan alevi
Arjin: Yaşam ateşi, yiğit.
Arkadaş: Birbirlerine karşı sevgi ve anlayış gösteren kişilerden her biri, bir işte birlikte bulunanlardan her biri
Arkan: Arı kan, temiz kan, soylu kan
Arkın: Arkada, geride olan, ağır, yavaş, sakin dingin
Arkış: Haberci. 2.Kervan.
Arkoç: Temiz ve güçlü.
Arkun: Yavaş, geri kalan.
Arkut: Temiz ve uğurlu arı ve kutlu
Arma: Yelken takımı, halat, ip, seren, 2. Bir devletin, bir hanedanın veya bir şehrin sembolü olarak kabul
Armağan: Birini sevindirmek, mutlu etmek için verilen şey, hediye. 2. Ödül. 3. Bağış, ihsan.
Arman: İstek, amaç, dürüst, temiz insan, arı insan.
Armanç: Hedef.
Armin: Özgürlük ve barış yanlısı.
Arol: Arı ol, çalışkan ol
Arpad: Arpacık.
Arpağ: Büyü sihir
Arpak: Büyü, sihir.
Arpat: Hun Uygur halkının önderi. Arpatlar hanedanının kurucusu.
Arpınar: Su gibi temiz.
Arsan: Temiz adlı
Arsen: Kurtuluş, özgürlük.
Arslan: Güçlü, yırtıcı.
Arslaner: Aslaner
Arsoy: Arısoy
Artaç: Utanma duygusunu baş tacı eden
Artam: iyilikçilik, doğruluk, erdem.
Artanç: ince ruhlu, duyarlı, sanatkar.
Artemis: Orman ve savaş tanrıçası
Artuç: Ucuna sivri demir eklenmiş mızrak.
Artuk: Artmış olan, artan, üstün, ünlü Selçuklu emiri
Artun: Kendine güvenen, onurlu, ağırbaşlı.
Artunç: Arı tunç, katışıksız tunç.
Aru: Arı, katışıksız
Arukan: Soylu kan, temiz kan, arı kan
Arya: Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği, genellikle kendi içinde bütünlüğü olan parça.
Aryüz: Arı yüz, temiz yüzlü
Arzık: Dine çok bağlı kimse, uysal, iyi huylu
Arzüdar: istekli.
Asaf: Vezir. 2. Erdem, ileri görüşlülük, yönetimde başarı. hz. süleyman’ın ünlü veziri. süleyman (a.s.)’ın en çok güvendiği kişiydi. Neml suresinde anlatılanlar Asaf üzerine yorumlandı, daha sonra padişahın vezirlerine Asaf unvanı verildi.
Asal: Bir şeyde öğe olan, temel
Asan: Rahat.
Asar: Vezir, nazır, bakan.
Asgar: Küçük, ufak
Asıf: Çok şiddetli esen rüzgâr
Asıl: Başlıca, başta gelen, bir şeyin kendisi, başkası değil, kök, köken, gerçeklik
Asım: Temiz, namuslu, sağlam karakterli.
Asi: Başkaldırıcı, dikbaşlı.
Asil: Yüksek duygularla hareket eden kişi; soyu sopu belli, sağlam soylu kişi demektir.
Aslan: Gürbüz, cesur, yiğit adam
Aslaner: Yiğit erkek, yiğit kimse, aslan gibi kimse
Aslanhan: Aslanların aslanı.
Asli: Asıl, tek.
Asrın: Bu asıra ait, bu devire uygun
Asri: Modern.
Asur: Mezopotamya’da bir devlet ve bu devletin halkı.
Asutay: Yaramaz, huysuz tay, yaramaz çocuk
Aşan: Öte yana geçip giden, yüksek bir yerin, ötesine geçen, Uygur yazıtlarında geçen bir ad
Aşar: Aşıp gider, öte yana geçer
Aşık: Bir kimseye veya bir şeye karşı aşırı sevgi ve bağlılık duyan, vurgun, tutkun kimse.
Aşir: Samimi dost, arkadaş
Aşkan: Renk, beniz
Aşkın: Ölçüyü kaçırmış olan, coşkun. 2. Muadillerinden yeğ, üstün. 3. Fazla
Aşkınay: Ay’ın çok değişik ve çok güzel görünmesi.
Aşkıner: Üstün er, üstün kimse
Ata: Soy
Atabay: Saygıdeğer ve varsıl kimse, Seçuklu döneminde bir unvan, atabey
Atabek: Selçuklu döneminde şehzadeleri eğiten kimse.
Ataberk: Selçuklu Devleti’nde şehzadelerin terbiyesiyle vazifeli şahıs, lala.
Atabey: Selçuklularda şehzadeleri eğitmekle görevli kişilere verilen ünvan24
Atacan: Hoşgörüsü olan kimse, babacan.
Ataç: Atalardan sürüp gelen
Atadan: Atalardan sürüp gelen, ataç
Ataeli: Ata yurdu, ataların doğup büyüdüğü, yaşadığı yer
Atagün: Büyüklerin günü.
Atahan: Büyük yönetici, ata durumundaki han.
Atak: Atılgan yiğit, yürekli
Atakan: Atasının kanını taşıyan, atasının kanından gelen gücü barındıran88
Ataker: Atılgan yiğit, atılgan ve yiğit
Atakol: Atılgan ol
Atakul: Ataya kul, ataya kul olan, ata kulu, lala
Atakurt: Kurt soyundan gelen.
Atalay: Kolaylıkla ileri atılabilen, cesur kimse
Atalay/ Atılay: Kolaylıkla ileri atılabilen, cesur kimse
Ataman: Kazak lideri
Atamer: Benim atam er kişidir, yiğit atam.
Ataner: Senin atan er kişidir, yiğittir
Atanur: Atasından aldığı nuru taşıyan.
Ataol: Gelecek kuşaklara baba, ata olasın
Ataöv: Atalar seni övsün
Atar: İleriye fırlatır. 2.Gücü yeten.
Atasagun: Hekimlerin babası, atası
Atasan: Soyuyla ünlü olan, övünen kişi.
Atasay: Atayı say, ataya saygı göster
Atasev: Atayı, ataları, babayı sev
Ataseven: Atasını, babasını seven
Atasever: Atalarını seven kimse.
Atasevin: Atalarınla sevin
Atasoy: Ata soyu, atadan
Atasöz: Büyük sözü dinleyen.
Atasü: Asker babası, asker atası
Ataullah: Allah'ın hediye ettiği ilk erkek çocuk, Allah'ın bağışladığı, hediye ettiği, ihsanı, lütfü
Atay: Herkesçe bilinen, tanınmış, ünlü
Ateş: Yanıcı maddelerin yanmasıyla ısı ve ışığın ortaya çıkması
Atıf: Eğilimli, birine şefkatle eğilen, sevgi duyan / Bir şeye yönlendirilen
Atıl: Fırla
Atılay: Kolaylıkla ileri atılabilen, cesur kimse
Atılgan: Güçlüklerden ve tehlikelerden yılmayarak daima ileriye atılan, Girişken, tez canlı
Atılhan: Dinamik hükümdar.
Atım: Atılan bir şeyin gidebildiği uzaklık
Atınç: Atılgan, atak
Atik: Çok hızlı davranan, çevik
Atilla: Hunların “Tanrının Kırbacı” denilen büyük hükümdarı
Atlan: Ata bin, at sahibi ol
Atlas: Üstü ipek, altı pamuk kumaş, büyük harita.
Atlı: Atı olan, iyi bir adı bulunan, ünlü, tanınmış, adlı
Atlığ: Namlı, şöhretli.
Atlıhan: Atlı yönetici.
Attila: Hun imparatoru
Atuf: Birine sevgisi olan, sevgi duyan. Allah’a karşı sevgi duyan
Avar: Orta Avrupa’da yaşamış bir Türk boyu.
Avcı: Avlanmayı seven veya avı kendine iş edinen kişi. 2. Bir şeyi büyük bir istekle izleyen ve bulup ortaya çıkaran tanıtan kimse.
Avedis: İyi haber getiren kişi
Aver: Sert ve dik bakışlı kişi.
Avni: Yardım etmek, yardımda bulunmak, yardımla ilgili
Avşar: Bir Türkmen boyu.
Avunç: Teselli, avunma.
Ay Temiz: Ay gibi berrak ve temiz olan.
Ay Timur: Ay gibi ışıltılı ve demir gibi sağlam.
Ayalp: Ay gibi güzel ve yiğit.
Ayanç: Saygı
Ayas: Duru ve dingin havada çıkan kuru soğuk, ayaz
Ayata: Eski Türklerin inanışına göre gökyüzünün ikinci katında oturan tanrı, Ay tanrısı
Ayaydın: Çok aydınlık, ay gibi aydınlık, ay ışığı
Ayaz: Duru ve dingin havada çıkan kuru soğuk, bulutsuz ve Ay ışıklı gecede Çıkan soğuk.
Ayaz Ada: Soğuk ve durgun hava
Aybala: Ay gibi çocuk, Ay gibi parlak ve güzel çocuk.
Aybar: İnsanda saygı uyandıran görünüş, görkem
Aybars: Ay gibi parlak vegüzel, pars gibi yırtıcı.
Aybay: Ay kadar güzel ve zengin
Aybek: Hindistan komutanı.
Ayberk: Güçlü
Aybey: Ay gibi doğan erkek, bey
Aybora: Ay kadar güzel, fırtına kadar yıkıcı, ay ve fırtına
Ayca: Yüzü ay gibi aydınlık ve güzel olan
Ayçetin: Ay kadar güzel ve çetin.
Aydar: Perçem, Manas destanındaki kahraman.
Aydemir: Demir kadar sert kimse manasındadır.
Aydın: Bilge.
Aydınalp: Aydınlık ve yiğit.
Aydınay: Ay’ın çok parlak hali.
Aydınbay: Saygın ve de bilgili olan kimse.
Aydınbey: Saygın ve de bilgili olan kimse, bilge kişi.
Aydınel: Aydınlık yer, ışıklı yer.
Aydıner: Aydınlık yüzlü kimse.
Aydınol: Okumuş ve bilgili biri ol.
Aydıntan: Işıklı sabah vakti, aydınlık sabah vakti
Aydıntuğ: Üzerine ışık düşmüş tuğ.
Aydınyol: Doğruyol.
Aydinç: Ay gibi güzel, ışıklı ve dinç.
Aydoğan: Ay gibi doğmuş olan.
Aydoğdu: Ay gibi doğmuş olan, ay gibi doğan
Aydoğmuş: Ay gibi doğmuş, ay kadar güzel olan
Aydolun: Dolunay gibi.
Ayet: Kuran surelerindeki cümlelerin her biri.
Aygün: Ay gibi parlak ve ışıklı güzel gün
Ayhan: Büyük hükümdar
Ayık: Anlayışlı, uyanık, açıkgöz, zeki
Aykaç: Güzel söz söyleyen, ozan
Aykal: Aydınlık kal.
Aykan: Kanı ay gibi parlak ve temiz Ay Kanlı.
Aykın: Işıltılı kın.
Aykul: Ay gibi kutlu, ay kadar uğurlu
Aykurt: Üzerine ay ışıltısı düşmüş kurt.
Aykut: Ay gibi uğurlu.
Aykutalp: Uğurlu, cesaretli.
Aykutlu: Ay gibi güzel ve uğurlu, uğurlu ay
Ayman: Ay gibi güzel kimse
Aymete: Hun İmparatoru Mete’nin bir adı.
Aymutlu: Ay gibi güzel ve mutlu.
Aypar: Görkem, saygı uyandıran görünüş, aybar
Aypars: Ay gibi güzel ve pars gibi yırtıcı
Aypolat: Ay gibi güzel ve polat gibi sağlam.
Aysal: Ayla ilişkili, ay gibi.
Aysar: Ayın etkisiyle huyu değişen kimse
Aysoy: Aydınlık soydan gelen.
Aysungur: Ay gibi güzel, sungur, gibi, akdoğan gibi avlayıcı kimse
Aytaç: Başında ay gibi ışıklı taç bulunan.
Aytar: Olanları bildiren, haber veren
Aytek: Ay gibi.
Aytekin: Ay gibi parlak ve biricik. Çok değerli.
Aytemur: Ay gibi güzel ve demir gibi sağlam
Aytok: Ay gibi güzel ve tok
Aytolun: Dolunay.
Aytop: Yuvarlak ay, nurtopu gibi
Aytuğ: Mızrağın ucuna yapılmış ayın üstüne yapılan tüy.
Aytuna: Ay gibi güzel ve Tuna Irmağı gibi görkemli.
Aytunca: Ay gibi güzel ve Tunca Irmağı gibi görkemli
Aytunç: Ay gibi güzel ve tunç gibi sağlam.
Aytün: Aylı gece
Aytürk: Ay gibi güzel ve Türk gibi güçlü
Ayvaz: koca, eş. Güzel, yakışıklı.
Ayyüce: Yücelerdeki Ay
Azad: Bağımsız olan.
Azadi: Bağımsızlık, özgürlük.
Azam: En büyük, ulu.
Azamet: Büyüklük, ululuk, Yücelik. 2. Gurur. 3. Görkem, heybet. 4. Çalım, kurum. 5. Debdebe.
Azametdin: Dinin yüceliği.
Azat: Özgür, kimseye bağlı olmayan.
Azem: Arkadaş. dost.
Azer: Ateş
Azim: Bir şeyler yapmak için kararlı kişi, azmeden, azimli
Aziz: Onur sahibi yüce, Saygıdeğer, Manevi gücü çok üstün
Azmi: Kemikli, kemikle ilgili, azim sahibi
Aznavur: Cesur, kahraman, yiğit.
Azrak: Çok az bulunur, değerli
Babacan: Cana yakın, olgun, güvenilir kimse.
Babaç: Azameti olan, gösterişli.
Babayiğit: Güçlü kuvvetli. 2. Mert, korkusuz adam, kabadayı. 3. Bir girişimde kendine güvenebilecek
Babek: Kafkas kökenli ayaklanma kahramanı
Babür: Hindistan aslanı
Babürşah: Moğol Devleti'ni kuran hükümdar
Badak: Ufak tefek, ufak yapılı
Badakalp: Ufak tefek yiğit
Badi: Rüzgarla ilgili
Bafun: Tunç.
Bagatur: Yiğit, kahraman, batur, alp, bahadır
Bagay: Afacan, yaramaz.
Bager: Karla birlikte esen şiddetli rüzgar, fırtına
Bağatur: Yiğit, kahraman, cesur.
Bağdaç: Bağdaşan, uyuşan dost
Bağdaş: Dost, yakın arkadaş.
Bağır: Göğüs. 2. Ok yayı ve dağda orta bölüm.
Bağış: Bağışlamak işi veya biçimi. 2. Bağışlanan şey, hibe.
Bağışhan: Hükmeden bağışlayıcı.
Baha: Değer, güzellik
Bahadır: Yiğit, kahraman, atak, gözünü daldan budaktan esirgemeyen
Bahadırhan: Güce ve kuvvete hükmeden.
Bahai: Samimi toplum ilişkisi kuran.Toplumun bir parçası olan.
Bahattin: Dinin güzelliği.
Bahir: Derya, deniz
Bâhir: (ba
Bahra: Eski bir sınır kalesi
Bahri: Denizci, denizle ilgili
Bahşı: Bilgin, öğretmen. 2. Saz şairi, âşık. 3. Hekim.
Bahti: Yazgıyla ilgili olan.
Bahtiyar: Mutlu, şanslı
Bakanay: Açık, ortada. 2. Gökyüzünde duran ay.
Bakır: Kızıl renkli maden
Bakırhan: Bakır gibi işe yarayan hükümdar.
Baki: Kalıcı, sürekli
Baksı: Bilgin, öğretmen. 2. Saz şairi, âşık. 3. Hekim. bk. Bahşı
Bakur: Kuzey.
Bala: Yavru, çocuk.
Balaban: Bir tür yırtıcı kuş, iri cins bir tür Doğan
Balabey: iri cüsseli ve saygı duyulan kişi.
Balaman: İri, büyük. 2. Şişman, gürbüz kimse. 2. Atmaca, doğan vb. yırtıcı bir kuş. bk. Balaban
Balamir: Tarihimizde bir kağan, hükümdar
Balatekin: Küçümen ve biricik, küçük şehzade
Balatürk: Güçlü kuvvetli Türk.
Balay: Ay yüzlü
Balaz: Ağaç, sürgün.
Balbal: Eski Türklerde kişinin anılması için mezarının veya bazı kurganların etrafına dikilen taş.
Balbay: Bal-bay.
Balbey: iyiliksever, hoşgörülü, saygın ve sevecen kişi.
Balcan: Bal gibi sevimli ve tatlı olan.
Baldaş: Bal gibi tatlı, taş, gibi sağlam, sert
Baldemir: Sevimli ancak yeri geldiğinde de demir gibi sert olabilen kişi anlamında
Baler: Bal gibi tatlı kimse, bal gibi erkek, yiğit
Balhan: Bal gibi tatlı yöneten.
Balı: Büyük kardeş. 2. Sevgi gösterilen kimse. 3. Veli, ermiş.
Balıbaş: Ermiş kimse.
Balıbey: Değer verilen olgun bey.
Balibey: Değer verilen olgun bey. bk. Balıbey.
Balk: Şimşek. 2. Parıltı, parlayış.
Balkan: Sarp ve geniş ormanlıklarla bezeli sıradağlar.
Balkı: Şimşek, ışık, parlayış.
Balkır: Işıl ışıl parıldar, ışık saçar
Balkırtan: Tan ışığı.
Balkış: Güzel geçen bir kış mevsimi anlamında.
Balkoç: Bal gibi tatlı ve sevimli yiğit.
Balla: şimşek, ışık, parlayış.
Balsan: Sevecen ve hoşgörülü hükümdar anlamında.
Baltaş: Bal gibi tatlı, taş gibi sağlam, sert
Bangu: Çığlık, tiz, ses, yüksek ses, bağırtı, yankı
Barak: Akıllı kişi, şaşkın
Baran: Ulu, yüce, yüksek, iri.
Baran Ege: yağmur mevsimi, büyük ulu
Baranalp: Güçlü yiğit
Baransel: Güce, kuvvete ait
Baray: Ezeli, öncesi olmayan, öncesiz.
Barayı: Öncesi, başlangıcı olmayan.
Barbaros: Büyük denizci, kırmızı sakal
Barça: Hükümdar
Barçın: İpekli bir kumaş.
Barın: Güç, kuvvet.
Barış: Uzlaşma, sulh.
Barışcan: Barışı yürekten isteyen.
Barışkan: Barışçıl
Barışta: Barış zamanı doğmuş olan
Barik: Dar, ince, narin. 2. Parıldayan.
Barka: Büyük bir çeşit sandal
Barkal: Sağlam, güçlü, sert ol
Barkan: Arap çöllerindeki kumul yapısı
Barkev: Hediye
Barkın: Gezip, dolaşan, seyyah, gezgin
Barksal: Güçlü, sağlam.
Barlas: İyi savaşçı
Bars: Arının oğul vermesi.
Bartık: Heykel.
Bartu: Eski bir hükümdar.
Bartunç: Güçlü tunç.
Baruk: Eskiden kalan kişi.
Barut: Yanıcı, yakıcı madde
Basim: Sempatik kişi
Baskan: Düşmanı alt etme, yengi.
Baskı: Kuvvet uygulamak
Baskın: Beklenmeyen ani saldırı
Basri: Gören, görme ile ilgili, görebilmek.
Başağa: Ağaların başı, kıdemli
Başar: Yaptığın işlerde başarıya ulaş, başarılı ol.
Başaran: Ereğine ulaşan, işlerini yapan.
Başat: Hepsinden üstün, benzerlerinden üstün, egemen, en başta gelen
Başaydın: Aydınlık baş.
Başbay: Çok varsıl kimse, baş zengin
Başbuğ: Eski Türklerde ordunun başındaki komutanlar ya da hükümdarlar.
Başdemir: Demir gibi sağlam.
Başdoğan: İlk doğan
Başeğmez: Güçlü, baş eğmeyen, yenilmez
Başer: Başta gelen kimse, başta gelen er.
Başhan: Hanların başı.
Başkal: Her zaman baş kalasın
Başkan: Baş olan kimse, bir topluluğun başı, önder
Başkara: Başı kara anlamında.
Başkaya: Temel, esas ve kaya gibi sağlam.
Başkurt: Başkurdistanıda yaşayan Türk halkı veya bu halkın soyundan olan kimse.
Başkut: Şanslı, talihli
Başman: İleri gelen, sözü geçen kimse, bir topluluğun ileri gelen başı
Başol: Lider ol, başa geç.
Başöz: Asıl hükümdar, öz yönetici.
Başsoy: Başkanlar soyundan gelen anlamında. .
Baştemir: Demir gibi sert başkan anlamında.
Baştugay: Tugay komutanı.
Baştuğ: Başkanlara yaraşacak kadar güzel tuğ anlamında.
Baştürk: Türk ileri gelenlerinden anlamında.
Başur: Güney.
Batı: Bir yön
Batıbay: Batıda sözü geçen, saygı duyulan kişi.
Batıbey: Batıda sözü geçen, saygı duyulan kişi.
Batıcan: İçten ve sevecen kişiliği olan anlamında.
Batıhan: Batının sultanı, hanı
Batıkan: Batı'nın Hanı ya da Batı'nın Kanı anlamında
Batın: İç, gizli, görünmeyen manasındadır.Allah’ın 99 isminden biri.
Batır: Kahraman, savaşçı yiğit.
Batıray: Yiğit Ay, hem yiğit hem ay gibi.
Batırhan: Yiğit han
Batırkan: Yiğitlik geçmişine sahip anlamında.
Batırsoy: Yiğitler, kahramanlar soyundan olan anlamında.
Battal: Büyük, iri
Batu: Güçlü
Batuğ: Güçlü, yiğit, alp, güneşin battığı yön, batı
Batuğhan: Güçlü han, yiğit, yönetici
Batuhan: Güçlü Kuvvetli Handır. Altınordu devletinin kurucusu Batuhan.
Batuk: Güçlü, alp, yiğit
Batur: Kahraman
Baturalp: Yürekli yiğit, yiğitler yiğidi.
Baturay: Hem yiğit hem Ay gibi olan.
Baturhan: Yiğit yönetici.
Baver: güvenmek, inanmak
Bayal: Saygın ve kudretli.
Bayalan: Saygın ve etkili kişi.
Bayar: Büyük, yüce
Bayat: Devlet erkanında saygınlığı olan kişi.
Baybars: Bir cins kaplan.
Baybaş: Zenginliği, saygınlığı ve de bilgeliği nedeniyle kendisine danışılan kişi.
Baybora: Zengin
Baycan: Zengin kimse
Bayça: Zengin ve cömert kişi.
Baydak: Alem, bayrak.
Baydar: Zengin
Baydır: Cesur ve güçlü kişi.
Baydıralp: Cesur ve güçlü kişi.
Baydoğan: Çok zengin doğmuş olan kimse, varsıl doğan
Baydu: İlhanlı hükümdarı.
Bayduhan: Kutluk Devleti şehzadelerinden
Baydur: Zengin ve ölümsüz olan
Bayduralp: Zengin ve ölümsüz yiğit
Bayer: Zengin ve varlıklı kimse.
Bayezid: Birçok Osmanlı şehzadesinin ortak adı.
Bayezit: Birçok Osmanlı şehzadesinin ortak adı
Bayezit/Bayazıt: Bazı Osmanlı şehzadelerine verilen ad
Bayfun: Çok yorulmuş, yorgun
Baygüç: Zengin ve güçlü
Bayhan: Zengin han, bay ve han kelimelerinden meydana gelmiştir.
Bayhun: Zengin.
Bayık: Doğruluğu tartışılmayan söz.
Bayındır: İmar edilmiş, onarılmış.
Bayır: Bir tepenin eğilimli yeri, yokuş
Bayırhan: Sert hükümdar.
Baykal: Yabani at. Orta Asya’ da büyük bir göl ismidir.
Baykam: Sağlığa kavuşturan kimse
Baykan: Soylu kimse, zengin ve soylu
Baykara: Doğan türünden yırtıcı bir kuş.
Baykır: Mehtap.
Baykoca: Kadının eşi.
Baykor: Saygın ve zengin kişi.
Baykul: Saygın ve yardımsever kişi.
Baykurt: Malı mülkü çok olan kurt, zengin ve kurt gibi olan.
Baykut: Kale muhafızı, zengin.
Baykuta: Zengin uğurlu ve aydınlık kişi.
Baykutay: Zengin, kutlu ve Ay gibi güzel kimse
Baylan: Nazlı, şımarık. 2. Olgun ve kibar.
Bayman: Zengin kimse
Bayol: Zengin ve saygın olması temenni edilen.
Bayraktar: Bayrak taşıyan
Bayram: Toplumsal özel kutlama günleri. Neşe, sevinç, kutlama.
Bayrav: Çok yeğin, şiddetli
Bayrı: Soyu çok eskilere dayanan kimse.
Bayru: Geçmişi çok eskilere dayanan.
Bayruk: Eskimiş
Baysal: Barış ortamı
Baysan: Varlıklı ve ünlü kişidir.
Baysoy: Soyu zengin ve saygın olan kimse anlamında.
Baysu: Varlıklı ve su gibi değerli.
Baysungur: Bir tür yırtıcı kuş.
Baytal: Kısrak. Bayır, yokuş.
Baytaş: Bir beye hizmet eden kimse
Baytekin: Zengin ve biricik, varlıklı şehzade.
Baytimur: Demir gibi sert ve saygın kişi.
Baytok: Zengin ve gönlü tok, bir kırgız oymağının kurucusunun adı
Baytüze: Varlıklı ve haktan yana olan.
Baytüzün: Varlıklı ve adaletli
Bayülken: Eski türk inanışına göre göğün on altıncı katında oturan barış
Bedevi: Çölde, çadırda yaşayan göçebe. 2. Bedevilik tarikatından olan derviş.
Bedi: Bir eşi daha bulunmayan benzersiz.
Bedih: Çok saygın ve çok büyük bir ünü olan anlamında.
Bedii: 2. Güzellik ölçülerine uyan, gözü gönlü okşayan, beğenilen.
Bedir: Ayın ondördüncü gecesi. Dolunay hali.
Bedirhan: Ay+ Han gibi Bedir + Han. Ay gibi parlak ve tam han, hükümdar manasındadır.
Bediz: Açık, belli, görünen. 2. Süs.
Bedrettin: Ayın ondördü gibi ışık saçan, temiz ve yüce. Dinin dolunayı.
Bedri: Ay gibi, aya benzeyen, Aya ait.
Bedük: Ulu kişi, havalı insan.
Beğenç: Beğeni, güzel bulmak.
Beha: Ender, zor bulunan.
Behçet: Sevinç, güzellik
Behiç: Gürleryüzlü, şen
Behir: Deniz.
Behit: Mucize, garip, şaşma.
Behlül: Çok gülen, hayır sahibi, güleryüzlü.
Behman: Güleç, iyi huylu, hep gülen.
Behnan: İyimser ve sempatik kişi anlamında.
Behram: Merih (Mars) yıldızıdır. Her ayın 20. Günü manasındadır. Farsça bir isimdir. Eski İran hükümdarlarından da birinin adıdır.
Behzat: Doğuştan iyi, soylu kişi.
Bejin: Boy, endam.
Bejmer: Değerli, layık.
Beka: Kalıcı, ölümsüz
Bekam: İsteklerini elde etmiş kişi.
Bekata: Geçmişi tavizsiz ve sert olan anlamında.
Beker: Güçlü, kuvvetli.
Beki: El değmemiş, bakir, tertemiz, bozulmamış
Bekir: Sabahları erken kalkmayı alışkanlık edinen, çalışkan ve cömert kimse manasındadır.
Bekri: El değmemiş, bakir, tertemiz, bozulmamış
Bektaş: Akran, eş, yaşıt. Hacı Bektaşi Veli tarikatın mensubu olan kişidir.
Bektöre: Geleneklerine bağlı olan.
Bektürk: Türk geleneklerine güçlü bir şekilde bağlı olan anlamında.
Beledi: Kıvılcım.
Belek: Armağan, hediye
Belekan: Siirt’te bir aşiret.
Belemir: Peygamber çiçeği, mavikantaron olarak bilinen çiçek
Belen: Dağlık, sarp yer. 2. Sırt, bayır, yamaç, dağ eteği. 3. Yüksek, dağlık yerlerde görülen düzlük. 4. Issız yer.
Beler: Hun İmparatoru Attilla’nın dedelerinden.
Belger: Benzerlerinin içinde seçilen, farklı olan
Belgin: Kesin olarak belirlenmiş, bilinen. 2. Alamet, iz.
Beliğ: Telafuzu düzgün olan.
Belin: Şaşkın.
Bellisan: Geçmişinin ünlü olmasından dolayı iyi tanınan kişi.
Bellisoy: Soyu iyi bilinen kişi.
Benam: Şöhretli ve iyimser kişi.
Bender: Liman.
Bendis: Yunan mitolojisinde Ay tanrıçası.
Bener: Kendisinin koruyucu olduğuna inanan kişi.
Bengialp: Yiğitliği ve kahramanlığıyla sonsuza dek anılacak olan kişi
Bengibay: Saygınlığıyla sonsuza dek anılacak olan kişi.
Bengisan: Adı sonsuza dek anılacak olan.
Bengisoy: Soyu sonsuza dek yaşayacak olan.
Bengitaş: Anıt 2. Ölümsüzlük taşı.
Benhur: Özgürlük.
Bentürk: Türklüğüyle övünen kişi.
Benzer: Nitelik, görünüş ve yapı bakımından bir başkasına benzeyen veya ona eş olan şey.
Bera: İlim ve irfan sahibi üstün erdemli kişi, fazilet. Seçkin olma vasfı.
Beraat: iyimserlik, olgunluk, güzellik.
Beran: Kötülükten uzak, erdemli
Berat: Bir buluştan, bir haktan yararlanmak için devletçe verilen belge, patent. Nişan, rütbe.
Beray: Ayın en ışıltılı en parlak hali.
Berdan: Çukurova yöresinde bir nehir ismi, hoş kokulu dağ otu.
Berdar: Verimli, faydalı. 2. Yetişkin.
Beren: Güçlü, kuvvetli, akıllı anlamlarındadır.
Berez: Saygı, değer verme, saygın.
Berezan: Loşkan ve Alişan aşiretlerinden bir kabile.
Berge: İz, eser.
Berger: Yönetici, direktör.
Bergin: Güçlü, kuvvetli.
Berhan: Han soyundan, Hanla ilgili, han üzerine.
Berin: Soylu, yüce kişi
Berk: Sert, katı, sağlam, kuvvetli, şimşek, arı, yaprak
Berkal: Sağlam, güçlü, sert ol.
Berkalp: Sağlam yiğit kişi.
Berkan: Parıltı, parıldama.
Berkant: Sağlam ant.
Berkay: Işığı güçlü ay.
Berke: Kamçı, kırbaç.
Berkel: Yiğit, güçlü
Berkem: Sağlamlaştırılmış. 2. Silahlanmış halk.
Berker: Güçlü, sağlam kişilikli kimse.
Berketi: Saygıdeğer, önemli kişi.
Berki: Çok parlak.
Berkin: Sağlam güçlü.
Berkkan: Geçmişi sağlam olan anlamında.
Berkman: Kişiliği sağlam olan kimse anlamında.
Berkmen: Kişiliği sağlam olan kimse anlamında.
Berkok: Güçlü ok.
Berkol: Sağlam ol, güçlü ol
Berksal: Güçlü, sağlam.
Berksan: Adı, sanı güçlü sağlam bilinen.
Berksay: Sert kaya.
Berksin: Güçlü, sağlam, kuvvetli.
Berksoy: Güçlü, kuvvetli soy.
Berksu: Sert su.
Berksun: Gücünü ver.
Berktan: Günün aniden ağarması.
Berktin: Güçlü ruh.
Berktuğ: Berk sağlam sancak, tuğ Osmanlıda bir nişan demektir.
Berkün: Sağlam ün, şan.
Beröz: Özü sağlam olan kişi anlamında.
Berran: Keskin.
Bersu: Suyun berrak hali.
Berşan: Bir peygamberin din ve kitabını kabul ve tasdik eden kimse
Bertan: Sabahın en erken meyvesi, şafak yemişidir.
Berter: Yetenekli, üstün, değerli.
Bertuğ: Engel tanımayan, güçlükleri aşan.
Bervari: Doğu’da bir Kürt aşireti.
Berzah: İnsanların ölümden sonra kıyamete kadar bekleyeceği yer.
Berzan: Kam, şaman, yol gösteren.
Besat: Düz arazi.
Besim: Güler yüzlü, güleç adam.
Beste: Bir müzik eserini oluşturan ezgilerin bütünü
Beşaret: Sevin veren haber.
Beşarettin: Din açısından sevinçli bir haber.
Beşer: İnsanoğlu.
Beşir: Müjde getiren müjdeci
Betik: Yazılmış şeyler, kitap, mektup.
Betim: Bir şeyin resmi ya da heykeli. 2. Bir şeyi, bir kimseyi, bir olay veya duyguyu betimleyen söz veya
Betin: Güçlü, kuvvetli.
Bey: Zengin ve saygın olan. 2. Bir yerin reisi ya da başkanı.
Beyani: Sabah.
Beyazıt: Osmanlı şehzadelerinin ortak adı
Beyazıt/Beyazit: Kimi Osmanlı şehzadelerine verilen ad.
Beybars: Pars gibi yırtıcı.
Beybolat: İradesinin gücüyle anılan saygın kişi anlamında.
Beybora: Bora gibi fırtınalı
Beycan: Saygın ve çelik gibi güçlü kimse.
Beyda: çöl.
Beydağ: Ödemiş’te bir yöre. 2. Anadolu’da çeşitli dağların adı.
Beydaş: Dürüstlük, doğruluk, hakkaniyet.
Beydoğan: Zengin doğan.
Beykan: Soylu olan kimse.
Beykara: Saygın ve sert kişi.
Beyna: iki el arasındaki sevgi anlamındadır, Kur’an ‘da yer alan bir kelimedir.
Beyrek: Çok nazik olan kimse, beyefendi
Beysan: Bey, efendi. 2. Zenginlik. 3. Ün, şöhret;
Beytullah: Allah’ın evi, Kâbe.
Beyut: Doğuştan soylu.
Beyzade: Saygın ve zengin kişinin oğlu. 2. Şımarık büyütülmüş.
Beyzat: Bey olarak doğmuş olan
Bezirgan: Tüccar. 2. Çok kar peşinde olan.
Bican: Cansız olan anlamında.
Bihay: Bilgili.
Bilal: Su gibi ıslatan, ıslaklık, ıslaklık
Bilan: Değerli taşlarla süslenmiş kılıç kemeri
Bilbaşar: Bilgili olursan başarırsın.
Bilbay: Saygın ve de bilgili kişi.
Bilegil: Akıllı, gerçeği gören ve ona göre davranan.
Bilek: Bileğine sağlam ve güçlü kişi
Bilen: Bilgisi olan bilgili.
Bilge: Bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse.
Bilgealp: Bilgili ve cesur kişi
Bilgebay: Bilgili ve saygın kişi.
Bilgeç: Bilen, bilgili.
Bilgeer: Bilgili ve sözüne güvenilir kişi.
Bilgehan: Bilgil, ve hükümdar kişi.
Bilgekağan: Bilgili ve savaşçı kişi.
Bilgekan: Bilgili ataları olan kişi.
Bilgen: Derin bilgi sahibi kimse.
Bilgetay: Çok bilen.
Bilgetürk: En bilgili Türk.
Bilgiç: Her konu hakkında bilgisi bulunan. 2. Bilgisi olmadığı halde bilir gibi görünen.
Bilgier: Bilen kimse.
Bilgihan: Göktürk İmparator’u.
Bilgin: Her konuda bilgisi olan.
Bilginay: Ay gibi aydınlık ve bilgili.
Bilginer: Bilgili kimse.
Bilgütay: Bilgili ve bilgi peşinde olan.
Bilhan: Bilgili olmak yönetici olmak.
Bilkan: Bilgili
Bilsay: Bilgili ve saygın kişi.
Biltan: Tan yeri gibi ve bilgili.
Biltaş: Bilgili ve taş gibi.
Biltay: Bilgili ve bilgi peşinde olan.
Bilyap: Bilginin semeresini gör.
Binal: Bin çeşit kırmızı
Binali: Ali’nin oğlu.
Binalp: Çok yiğit, cesur kişi,
Binan: Yaşam boyu an beni anlamında.
Binbaşar: Yaşam boyu başarılı ol anlamında.
Binbay: Yaşam boyu saygı gör anlamında.
Binışık: Yaşam boyu ışık saç anlamında.
Binkan: Soyu çok eskilere dayanan.
Binkaya: Bin kaya gibi sert.
Binyaşar: Yaşamın çok uzun sürsün.
Biran: Aniden etkileyen anlamında.
Birant: Tek yemin, tek ant.
Bircan: Eşi benzeri olmayan, tek.
Birge: Hep beraber anlamında.
Birgit: Birlikte, beraberce anlamında.
Birhan: Tek hükümdar manasındadır.
Birhat: Derin huylu, güzel ahlaklı.
Biriz: Hep beraberiz, anlamında.
Birkan: Soylu
Birmen: Tek olan, eşsiz olan.
Birol: Tek ol, anlamında
Birsoy: Soyu bir, kökü bir.
Birtan: Tek, eşsiz
Birtaş: Tek, bir tane, taş gibi.
Bişar: Altın, gümüş işlemeli değerli eşya
Bitek: Eşsiz.
Boğaç: Dede Korkut hikâyelerindeki bir kahraman. Küçük yaşta bir boğayı öldürüldüğü için yiğitliğini simgelemek adına kendisine bu isim verilmiştir.
Boğaçhan: İnanılmaz derecede güçlü, insanüstü gücü olan.
Boğatay: Güçlü, kuvvetli.
Boğatır: Savaşçı.
Bolat: Çelik gibi sert.
Bolcan: Herkese karşı sevecenliğini yürekten gösteren kişi.
Bora: Şiddetli fırtına
Bora / Boran: Ardından yağış getiren şiddetli rüzgar.
Borahan: Hükümdar, yönetici.
Borakan: Kanı kaynayan anlamında.
Boran: Ardından yağış getiren şiddetli rüzgâr
Boranalp: Sert yiğit.
Boranbay: Saygın ve sert.
Boransü: Fırtına gibi olan er, asker
Borasu: Rüzgarlı, yağmurlu su, deniz.
Boratav: Sert ve olgun kişi.
Boray: Cesur, yürekli, örnek insan.
Borga: Hüküm veren kişi
Botan: Dicle Nehri'nin bir kolu
Boydak: Özgürlüğü seven.
Boysal: Her bir yana yayıl anlamında.
Boysan: Sırım gibi yakışıklı delikanlı.
Bozbala: Cesur ve yiğit genç.
Bozdemir: Boz renkli demir.
Bozdoğan: Bir şahin türü.
Bozkaya: Boz renkli kaya anlamında.
Bozkır: Uçsuz bucaksız yabanıl alan.
Bozkurt: Türklerin Orta Asya’dan çıkışında yol gösterdiğine inanılan efsanevi kurt.
Bozok: Özel ezgili türkü.
Bozyel: Yağmurdan önce esen lodos rüzgarı.
Bozyiğit: Güçlü, kuvvetli kişi.
Böke: Güçlü ve kahraman kişi. 2. Reis. 3. Pehlivan.
Börteçin: Yoğun sevgi, tapınma
Börühan: Savaşçı hükümdar.
Bucak: Dağ zirvesi.
Budak: Ağacın dal olacak sürgünü. 2. Dalın gövde içindeki başlangıç yeri.
Bugra: Büyük erkek deve, Turna kuşu, Harizm hükümdarlarından birinin lakabı, Orta Asya’daki İlk Türk-İslam Devletlerinin hükümdarlarına verilen bir unvan.
Buğra: Erkek deve demektir. Bir diğer manası da turna kuşudur.
Buğrahan: Yürekli hükümdar, korkusuz hakan
Bulak: Pınar, kaynak.
Bulgan: Bilge kişi anlamında.
Bulgu: Yeni bulunan şey. 2. Anlayış.
Bulgubay: Saygın ve anlayışlı kişi.
Buluç: Buluş.
Bulunç: İç evren, vicdan.
Buluş: İlk defa yeni bir şey yaratma. 2. Bilinen bilgilerden yararlanarak daha önce bilinmeyen yeni bir bulguya ulaşma veya yöntem geliştirme. 3. Konu, duygu, düşünce ve hayalde başkalarının etkisinden sıyrılarak, bunların işlenişinde yeni bir yol tutma.
Bulut: Havadaki su buharı kütlesi
Bulutay: Bulut gibi buğulu, ay gibi güzel.
Buluthan: Bulut gibi yükseklerdeki hakan.
Bumin: Baykuş, Göktürk devletinin kurucusu.
Bura: Burası, bu yer.
Burak: Hz. Muhammedin Miraçta bindiği efsanevi bineğe verilen isimdir.
Burç: Kale kulesi
Burçak: Işkın, filiz.
Burhan: Delil, kanıt, İlah, put manalarını taşır.
Burhanettin: Dinin kanıtı, dinin delili, isbatı.
Burkan: Uygur Türklerinin Budaya verdikleri ad.
Burkay: İncinmiş kimse.
Burla: Ay gibi beyaz yüzlü siyah anlamındadır
Burtaş: Kapı altına konulan taş.
Buyruk: Emir.
Buyrukçu: Emirveren, emreden.
Büke: Pehlivan. 2. Bilgili, zeki kişi. 3. Ejderha.
Büker: Bükme işini yapan, kıvıran.
Bülent: Yüksek, ulu.
Bünyamin: Hz.Yakup’un en küçük oğlunun adıdır.
Bürçe: Kurt yavrusu.
Bürkan: Yanardağ·
Bürküt: Kartal.
Cabbar: Güç ve kuvvet sahibi kimse.
Cabir: Galip gelen, aziz ve kuvvetli olan
Cafer: Çay, dere, küçük akarsu
Cahit: Çok çalışan
Cahiz: Gözü pek, cesur. 2. Gözleri büyük kimse.
Calp: Güçlü
Camer: Centilmen. 2. Cesur adam.
Cameri: Eliaçık, cömert.
Can: İnsan ve hayvanlarda yaşamayı sağladığına ve ölümle vücuttan ayrıldığına inanılan madde dışı varlık. 2. Yaşama. 3. Güç, dirlik. 4. İnsanın kendi varlığı, özü. S. Gönül. 6. Bektaşilik ve Mevlevilikte tarikat kardeşi. 7. Çok içten, sevimli, sevilen, şirin.
Canalp: Can yiğit
Canaltay: İçten, yürekten.
Canat: “Şiddetle iste” anlamında kullanılan bir ad.
Canay: Ay gibi temiz ve parlak yüzlü kimse.
Canaydın: Yüreği temiz, ferah kişi.
Canbay: Saygın ve yüreği temiz kişi.
Canbek: Özü pek, güçlü kişilikli kimse.
Canber: Sert kişi, sağlam kişi, canı sağlam.
Canberk: Sağlam, canlı, metin
Canbey: İçten davranan.
Canbolat: Canı, özü çelik gibi güçlü kimse. bk. Canpolat
Canbulat: Canı, özü çelik gibi güçlü kimse. bk. Canpolat
Canda: İçte, özde, yürekte olan kimse.
Candaner: Sevecenliğin koruyucusu.
Candar: Candan, içten
Candaş: Dost, yakın.
Candeğer: Uğruna herşey göze alınabilecek kadar sevilen anlamında.
Candemir: Canı demir gibi sağlam, demir gibi kimse, demir canlı.
Candoğan: Doğuştan sevimli ve içten olan.
Candost: Gercek arkadaş ve dostluk.
Caner: Yürekten sevilecek kimse.
Canfer: Aydın bilgili, güçlü saygın.
Cangiray: Sevecenlik ve içtenlik yaraşır anlamında.
Cangür: Yaşam dolu, canlı.
Canip: Yan, taraf, yön.
Cankan: Özü hareketli olan kimse.
Cankat: Yaşamına can ekle, sevinçle dol
Cankaya: Özü sağlam olan kimse.
Cankılıç: Özü klıç gibi keskin olan kimse.
Cankız: Sevilen, sevimli, şirin kız.
Cankoç: Sevimli, cana yakın kimse.
Cankorur: Canlı, neşeli ve koruyan anlamında.
Cankurt: İçten ve sadık anlamında.
Cankut: Neşe, mutluluk, talih, baht.
Canol: yaşamım ol, canım ol, bana can ol
Canören: Gerçek dost olan.
Canpolat: Canı polat gibi sağlam, canlı, çelik gibi kimse.
Cansal: içtenliğini ve sevecenliğini çevresine de saçan anlamında.
Cansay: “Şirin, sevimli, cana yakın olarak kabul et” anlamında kullanılan bir ad.
Cansen: Sevilen ve hoşlanılan kimseye hitaben.
Canser: Yaşama gücü.
Canset: Genç kraliçe ya da prenses.
Cansoy: Candan bir soydan.
Cansu: Hayat ve tazelik veren su, sevgili, sevimli.
Cansunay: Yaşam sun ve Ay gibi güzel ol.
Cansuner: Canını feda eden kimse.
Cantaş: içtenlik ve sevecenlik iradesi gösteren.
Cantekin: Dost, huzur dolu.
Cantez: Aceleci, yerinde duramayan.
Cantürk: Yaşam sevinci veren Türk.
Canyurt: Yurdunu büyük bir içtenlikle seven kişi anlamında.
Caran: Güzel kokan bir tür çiçek.
Carim: Suçlu.
Carullah: Allah'a yakın olan
Cavit: Ebedi, sonsuz
Cavit/ Cavid: Ebedi, sonsuz.
Caymaz: Sözünden dönmez, verdiği sözü tutar, vazgeçmez
Cazim: Karar veren, kesen.
Cazip: Çekici, ilgi uyandırıcı, albenili olan.
Cebbar: Kuvvet ve kudret sahibi Allah.
Cebe: Zırh, zırhlı giysi. 2. Savaşla ilgili silah ve araçlar.
Cebealp: Silah kuşanmış savaşçı.
Cebel: Dağ.
Ceben: Bir Oğuz boy’u.
Cebesoy: Silahlarla ilgilene soydan gelme anlamında.
Cebrail: Allah tarafındanPeygamberlere vahiy getirmekle görevlendirilen dört büyük melekten biri
Cedit: Yeni 2. Yeni var olmuş, yeni ortalığa çıkmış anlamında
Cefa: Sıkıntı, zahmet.
Cefali: İlahi olan.
Celadet: Yiğitlik.
Celal: Yücelik, ululuk, değer. Allah’ ın adlarındandır. Öfke, kızgınlık enerjisini temsil eder.
Celalettin: Büyüklük ululuk, hışım
Celâli: Yüceliğe mensup.
Celasun: Kahraman, cesur. Genç, sağlıklı, yiğit kimse
Celâsun: Kahraman, cesur, atak delikanlı, yiğit. 2. Genç ve sağlıklı, gürbüz kimse.
Celasun/Cilasun: Babayiğit, boylu, poslu, sağlıklı.
Celayir: Moğolların kollarından birinin adı.
Celâyir: Moğol ırkının büyük kollarından biri.
Celil: Ulu, yüce, manevi değeri yüksek olan.
Celilay: Ulu, yüce, yüksek ay.
Cem: Toplanma bir araya gelme. Birlik. Hükümdar, şah.
Cemal: Yüz güzelliği, fertteki güzellik
Cemalettin: Güzellik taşıyan
Ceman: Kürt inanışlarına göre il merkezi.
Cembeli: Konusu Hakkari’de geçen bir halk kahramanı.
Cemi: Toplanmış
Cemil: Güzel erkek, iyilikle anma.
Cemşah: Hükümdar.
Cemşir: Hükümdar.
Cemşit: Mitolojide İran şahı.
Cenan: Yürek, gönül kalp
Cenani: Yürekten, gönülden.
Cenap: Şeref, onur
Cengaver: Savaşçı, bahadır.
Cengel: Orman.
Cengiz: Gözüpek, cesur
Cengizhan: Eski Moğollarda, Moğol hükümdarı.
Cenk: Savaş
Cenker: Savaşçı.
Cenup: Güney.
Cerbeze: Mahir, ustalık. 2. Serinkanlılık.
Cerit: Bekar.
Cesaret: Yiğitlik, mertlik, atılım.
Cesim: Büyük, iri, kocaman
Cesur: Cesaretli, yürekli
Cetik: Olgun.
Cevahir: Kıymetli taş, cevher.
Cevan: Farsça’da genç, delikanlı anlamına gelir.
Cevat: Cömert, eli açık
Cevdet: İyilik, güzellik, olgunluk
Cevher: Maden kaynağı
Cevheri: Bir şeyin özü ile ilgili anlamında.
Cevri: Güçlü, kuvvetli. 2. Anlayan kavrayan.
Cevval: Hareketli, yerinde duramayan.
Ceyhan: Akdeniz'e dökülen bir nehir.
Ceyhun: Tevrat’a göre cennetin 4 nehrinden biri.
Cezair: Adalar.
Cezlan: Mutluluk içinde olan.
Cezmi: Kesin karar veren.
Cezri: Köktenlikle ilgili.
Cibran: Kürt komutanIarından biri.
Cidal: Kavga, savaş.
Cihan: Dünya.
Cihanbay: Dünyanın en saygın kişisi.
Cihanbey: Dünyanın en saygın kişisi .
Cihandar: Dünyayı zaptetmek isteyen.
Cihaner: Dünyaya bedel.
Cihanerk: Tüm dünyanın en kudretlisi, güçlüsü.
Cihangir: Cihanı ele geçiren.
Cihanhan: Dünyanın hÜkümdarı.
Cihanmert: Dünyanın en dürüst insanı
Cihanşah: Cihan'ın şah'ı
Cihanşan: Dünyaya nam salmış olan, bununla şana şöhrete kavuşmuş olan.
Cihantürk: Dünyaya, aleme nam salmış Türk.
Cihat: Din uğruna savaşmak.
Cindoruk: Bir dağın en yüksek noktası, doruğu
Civan: Yeni yetme, körpe, genç.
Civanmert: Mert yaradılışlı, yüce gönüllü yiğit.
Civanşir: Genç aslan.
Coşan: Coşku duyan, heyecanlı. 2. İçi içine sığmayan.
Coşar: Heyecan dolu, kabına sığmayan.
Coşkun: Yerinde durmayan
Coşkunay: Ay’ın parıltısını heyecanla içinde taşıyan anlamında.
Coşkuner: Kabına sığmayan kimse, coşkun yiğit, coşkun erkek.
Coşkunsu: Taşmış olan akarsu
Coşkuntürk: Coşkulu, heyecanlı içi içine sığmayan Türk.
Cömert: Pinti olmayan, eliaçık, gönlü yüce
Cudi: Cömert, eli açık.
Cuma: Müslümanlar için haftanın kutsal günü. Toplanma manasına gelir.
Cumali: Cuma günü doğan.
Cumhur: Halk topluluğu
Cura: Dost, arkadaş, yaren. 2. Güzel ve uyumlu ses. 3. Bir tür halk sazı. 4. Küçük atmaca.
Cüneyt: Küçük asker, askercik anlamındadır. Büyük bir mutasavvufun adıdır
Cüret: Atılganlık, cesaret, yiğitlik.
Çaba: Zorlukların üzerine giden.
Çağ: Başı ve sonu belli olan ve belli bir özellik taşıyan zaman dilimi
Çağa: Küçük çocuk, yavru, küçük kuş yavrusu
Çağacan: Yeni bir çağ başlatan kimse, çağ açan
Çağacar: Yeni bir çağ başlatan kimse, çağ açan
Çağaçan: Yeni bir dönem başlatan kişi.
Çağakan: Çağ, yani zaman gibi akan
Çağan: Mutlu gün, bayram
Çağatay: Yavru at, tay. Çağatay hanlığından olan kimsedir. Cengiz Hanın oğludur.
Çağbay: Bu çağın zengini, efendisi.
Çağda: Çağın içinde
Çağdan: Çağın içinden.
Çağdaş: Aynı zamanda yaşayan, çağımıza uygun, çağımıza yaraşır.
Çağer: Bir çağda yaşayan yiğit.
Çağhan: Çağın hanı; Çağdaş han
Çağıl: Çağlamak eyleminden çağıl; Küçük taş parçacıkları, çakıl
Çağın: Yuıldırım.
Çağır: Şarap, şıra, 2. Patika.
Çağkan: Canlı, dinamik, çalışkan kimse.
Çağlar: Çağıldayarak akan su, şelale
Çağlayan: Köpürerek yüksekten düşen su
Çağlayangil: Coşkulu insanlar birliği.
Çağlayantürk: Coşkulu Türk.
Çağlı: Güçlü, kuvvetli. 2. Namusuna düşkün.
Çağman: Çağdaş kimse, çağın insanı.
Çağrı: Birini çağırma, davet. Doğan, çakır kuşu. Rütbe, unvan, san.
Çağrıbey: Selçuklu çağveren Çaltı Devleti’nin kurucularından.
Çağveren: çağa adını veren.
Çaka: Savaş baltası
Çakabey: Oğuzların XI yy. da İzmir bölgesine egemen olan beyi.
Çakan: Parıldayan, ışık veren.
Çakar: Kıvılcım, deneyimli kişi.
Çakıl: Deniz ya da akarsu kıyılarındaki yuvarlak küçük taşlar.
Çakım/Çakın: Şimşek. 2. Kıvılcım, şerare.
Çakır: Doğan ya da atmacaya benzeyen bir avcı kuştur. Ela gözlü kimselere de çakır denir.
Çakırbey: Mavi gözlü ve saygın.
Çakırca: Çakıra benzeyen.
Çakırer: Çakır kuşuna benzeyen kimse, ela gözlü kimse.
Çakmak: Kıvılcım çıkaran çelik. 2. Ateş çıkartan taş.
Çakman: Amacına erişen, ulaşan kimsedir. Süt mavisi.
Çakmur: Eli sıkı kimse
Çalak: Atak, çabuk davranan.
Çalap: Tanrı. 2. Ateş.
Çalapkulu: Tanrı kulu.
Çalgan: Yatağı taşlık olan ve gürültüyle akan dere.
Çalık: Çabuk ve delice hareket eden.
Çalıkbey: Çabuk hızlı ve zengin.
Çalım: Gösteriş, karşısındakini etkileme amacıyla yapılan davranış, kurum. 2. Kılıcın keskin yanı. 3. Biraz benzeme, andırma. 4. Bir oyuncunun topla yaptığı kıvrak hareketler.
Çalış: Emek harcama. 2. Cenk, çarpışma.
Çalışkan: İşten yılmayıp çok çalışan
Çalkan: Su birikintisi.
Çaltı: Küçük ve dikenli orman.
Çambel: Çamlık yöre, yer.
Çamego: Şair.
Çamer: Çam ağacı gibi güzel ve yiğit
Çandar: Osmanlı İmparatorluğu ‘nda büyük bir ailenin adı.
Çandır: Melez. 2. İnatçı, kavgacı.
Çanga: İyi bir soydan gelen, soylu
Çankaya: Ankara ilinin ilçesi.
Çapan: Ulak, postacı, haber getiren.
Çapar: Durmadan koşan yiğit, atlı ulak
Çapın: Çok hızlı koşabilen
Çapkan: Saldırı amacıyla hücum eden. 2. Hızlı koşan.
Çarman: Neşeli.
Çavbal: Açık göz.
Çavdar: Buğdaygillerden çok türü bulunan bir un bitkisi.
Çavlan: Bir akarsuyun yüksekten köpürerek döküldüğü yer, çağlayan
Çavlı: Tanınmış, ünlü, Selçukluların devlet adamlarından birkaçının adı
Çavsar: Yiğit, kahraman, yılmaz.
Çavuş: Yol gösteren. 2. Orduda bir rütbe.
Çayan: Mavi gözlü kişi. 2. Kızak.
Çaylan: çay ve ırmağın geçit yeri.
Çeber: El işlerinde becerikli olan. 2. Korkusuz ve uyanık kimse.
Çebi: Bir yaşındaki keçi yavrusu. 2. Meyve vermiş bağ.
Çebüri: Olgunluk.
Çeçen: Kafkasya’da yaşayan bir halka verilen ad. 2. Zeki kişi. 3.Hitabet yeteneği olan. 4. Yakışıklı.
Çelebi: Bey, ağa, görgülü ve ince kimse.
Çelem: Yiğit, Şalgam.
Çelen: Yakışıklı, güzel gözüken. 2. Tepelerin kar tutmayan zirvesi. 3. Becerikli ve kurnaz kimse.
Çelik: Su verilip sertleştirilen demir, polat.
Çelikbaş: Güçlü ve saygın.
Çelikel: Eli çelik gibi olan, çelik elli.
Çeliker: Çelik gibi sağlam kimse
Çelikhan: Güçlü ve kuvvetli hükümdar, yönetici manasındadır.
Çelikkan: Sağlam kan demektir.
Çelikkanat: Her yanından güç ve kuvvet fışkıran.
Çelikkaya: Çelik gibi kuvvetli, kaya gibi sert.
Çelikkol: Kolları çelik gibi kuvvetli olan.
Çeliköz: Özü çelik gibi sağlam olan kimse, çelik özlü.
Çeliksoy: Soyu güçlü, kuvvetli olan.
Çeliktaş: Çelik gibi güçlü, taş gibi sert.
Çelikten: Çelik gibi sağlam olan.
Çeliktürk: Çelik gibi kuvvetli, sağlam, güçlü Türk.
Çelikyay: Güçlü ve esnek.
Çelim: Gösterişli.
Çerçi: Köy, pazar ve benzeri yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyası satan gezginci esnaf.
Çeri: Asker, yeniçeri
Çerkez: Kafkas halklarından birinin adı.
Çerme: Çay kıyılarında sulu ve yeşil yer.
Çetin: İstenilen yola getirilmesi, elde edilmesi zor, güç olan, Kolay olmayan, sert, sarp.
Çetinalp: Zorlu ve yiğit, sert yiğit.
Çetinay: İnatçı ama ay kadar zarif kişi.
Çetinel: Zorlu el, güçlü el.
Çetiner: Sağlam ve güçlü kimse, çetin kimse.
Çetinkaya: Sağlam kaya, kaya gibi çetin.
Çetinok: Hızlı ve sert kişi.
Çetinöz: Özü çetin kimse, çetin özlü.
Çetinsoy: Kolayca yenilmeyen soy.
Çetinsu: Çok hızlı, güçlü akan su.
Çetintaş: Taş gibi sert ve de inatçı kişi.
Çetintürk: Sert ve inatçı Türk.
Çetinyiğit: Sert ve inatçı ve de cesur kişi.
Çevik: Kolaylıkla, çabuklukla davranan, hareketleri hızlı, canlı
Çevikbir: Çeviklikte üstüne olmayan.
Çevikel: Eli hızlı olan kimse.
Çeviker: Hızlı yiğit.
Çeviköz: Özü çevik olan, çevik kimse
Çeviksoy: Atikliği ve hareketliliği soyundan gelme olan.
Çeviktürk: Atik ve hareketli Türk.
Çevikyiğit: Korkusuz ve atılgan kişi.
Çevren: Gökyüzünün yerle birleşmiş gibi olduğu yer, göz erimi, ufuk
Çevrim: Bir süreklilik içinde değişim. 2. Sınır. 3. Girdap.
Çıdal: Sabır.
Çıdam: Güçlü olma, dayanıklılık.
Çıdamlı: Sabırlı kişi.
Çığıl: İnsan kalabalığı.
Çınar: Boyu otuz metreyi bulan, uzun yıllar yaşayan, geniş yapraklı ağaç.
Çınay: Soylu ay, ayın parlak zamanı.
Çırağ: Işık, meşale.
Çıray: İnsan yüzü
Çıvgın: Rüzgar ve karla karışık yağan yağmur
Çilen: Çişe, hafif yağış.
Çiltay: Çilli tay.
Çiner: Doğru, dürüst insan.
Çintan: Tan zamanı.
Çiray: Yüz, sima
Çizmen: Yol açan, yol gösteren; klavuz, önder.
Çoğan: Çöven. 2. Kökü ve dallan köpüren bitki.
Çoğaş: Isı ve ışık kaynağı olan gökcismi, Güneş
Çokan: Dağın en yüce yeri doruk
Çokar: Asil.
Çokay: Köyağası. 2. Eşkiya.
Çoker: Çok yiğit
Çokman: Gürz.
Çokmert: Herkese karşı mert ve dürüst olan.
Çolak: Sakatlığı olan kişi.
Çolpan: Çoban Yıldızı, Zühre, Venüs.
Çoşkuntan: Tan vaktinin coşkusunu yüreğinde taşıyan.
Çölaşan: Zorlukların üstesinden kolaylıkla gelebilen.
Çölbey: çöl ağası.
Çölbeyi: Çöl ağası.
Çölgeçen: Zorlukların üstesinden kolaylıkla gelebilen.
Dadak: Büyük kardeş, ağabey. 2. Bebek. 3. Bir yiyeceğin tadına bakmak için yenilen parçası, tadımlık. 4. Şeker, akide şekeri.
Dadaloğlu: 19. yy. da yaşamış. Anadolu halk Ozanı.
Dadaş: Erkek kardeş. 2. Delikanlı. yiğit kimse. 3. Doğu illerinde seslenme sözü olarak kullanılır. Dağaşan
Dağ: Çevresindeki araziye göre çok yüksek olan toprak, kaya
Dağa: Yayla, yüksek yer.
Dağardı: Dağın sırt kısmı, arkası
Dağaşan: Dağları aşıp giden, engel tanımayan
Dağdelen: Dağları delecek denli azimli olan.
Dağhan: Dağ ve han kelimelerinin birleşimden oluşmuştur. Eski Türklerde dağ tanrısının adıdır.
Dağıstan: Türk kökenli Kafkasya ülkesi
Dağlı: Dağlık yerleşim yerlerinde yaşayan kimse
Dağtek: Tek dağ.
Dağtekin: Yalnız ıssız dağ
Dahi: Olağanüstü zeki ve yetenekli.
Dai: Dua eden, duacı. 2. Davet eden, çağıran.
Daim: Sürekli, Sonsuz.
Dalan: Dal gibi olan, dal gibi ince yapılı
Dalay: Deniz. Dal gibi ince Ay gibi güzel.
Dalayer: Deniz adamı.
Dalbaş: Koruyucu.
Dalboğa: Koruyucu yürekli kimse.
Dalca: Dal gibi ince, uzun, narin.
Dalda: Kuytu yer, barınak.
Daldal: Kahraman, cesur kişi.
Daldiken: Ağaç yetiştiren kimse.
Dalga: Denizin rüzgarla kabarması sonucu oluşan hareketlilik. 2. Denizdeki hareketli su kütlesi.
Dalgıç: Genellikle özel donanımla su yüzeyi altında çalışmayı meslek edinen kimse.
Dalım: “Gücüm, kuvvetim” anlamında kullanılan bir ad.
Dalkılıç: Kılıcı elinde olan, hazır bekleyen.
Dalkoç: Koruyucu, arka çıkıcı kimse.
Dalokay: Çokça beğenilen
Dalsar: Saldır ve sar, saldır ve kuşat
Daltekin: Koruyucu, kayırıcı hükümdar.
Dalyan: Deniz, göl ve nehirlerde kıyılara yakın kurulan büyük balık avlama yeri. 2. Denizde yüzeye yakın yosunlu kaya. 3. Deniz kıyılarında ve denizin dibinde dalgalı biçimde görülen kum.
Damar: Canlıların kan akışını sağlayan sistem. 2. Madenin bol bulunduğu kanal. 3. İnsandaki inatçı karakter.
Damra: Peygamber efendimizin sütkardeşinin adı.
Danış: Bilgi, bilme, danışma
Danışman: Belli konularda bilgisine başvurulan kişi.
Danışment: Başvurulan kimse.
Daniş: Bilim, bilgi. 2. Bilhi sahipleri.
Danyal: Kutsal kitapta adı geçen İsrail peygamberi.
Daraş: Kartal.
Darcan: Sıkıntılı, sabırsız kimse, serçe büyüklüğünde boz renkli kuş
Dardoğan: Zamanını beklemeden doğan, sabırsız doğan
Dare: Yoldaş, arkadaş.
Davas: İlaç, umar.
Davaz: Katık.
Daver: Doğru, adil yönetici.
Davran: Hamle yap, atak yap
Davud / Davut: Er. Kendisine kitap olarak Zebur’un gönderildiği büyük peygamberlerden biri. Kur’an-ı Kerim’de 16 yerde ismi geçer. – Türk dil kuralına göre d/t olarak kullanılır.
Davut: İsraillilerin, sesinin güzelliği ve şairliği ile tanınan hükümdar ve peygamberi.İbranca’da “sevgili, aziz” anlamında olduğu sanılıyor.
Dayanç: Katlanma gücü, dayanma gücü, dayanış
Dayanışma: Yardımlaşma, destekleme.
Dayar: Hazır, tamamlanmış olan.
Dayende: Bağışlayan
Dayı: Birini kollayıp gözeten kimse. 2. Annenin erkek kardeşi. 3. Külhanbeyi.
Debernuş: Eshab-ı Kehf´den – 7 Uyurlar´dan. Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus (Dakyus) adındaki zalim hükümdar, halkı kendisine ve putlarına tapmaya zorlar. Allah´ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkar. Bunu haber alan Dakyanus´tan kaçan gençler, yolda kendileri gibi inançlı bir çobana rastlar. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan yedi kişi, burada uykuya dalar.Bu konu Kuran’da Kehf süresin de geçmektedir. Debernuş, bu 7 kişiden biridir.
Dede: Ata, annenin ya da babanın babası. 2. Ata. 3. Bazı dervişlere verilen ad.
Değer: Bir şeyin önemi, ederi
Değmer: Seçkin, nitelikli, kabul gören.
Deha: Dahi.
Dehal: Aziz, dost, canayakın.
Dehri: Çok bilgili kimse.
Delal: Cilve, naz, işve. İnsana güzel ve sevimli görünecek hal, durum.
Delali: Azizlik, aziz; naz.
Deli Dumrul: Adı dede korkutta geçen Türk Yiğidi
Delice: Deli gibi taşkın
Delikan: Coşkulu, yerinde duramayan – Çocukluk çağından ergenliğe eren kimse.
Delikanlı: Çocukluk çağından çıkmış genç erkek. 2. Sözünün eri, dürüst, namuslu kimse.
Demir: Çok sağlam bir metal
Demirağ: Demiryolları.
Demiralp: Demir gibi sağlam yiğit
Demiray: Demir gibi sağlam ve Ay gibi güzel.
Demirbağ: İlişkilerinde demir gibi sert olan.
Demirbaş: Her zaman için var olan. 2. Bir yerde kullanılan, bir yere kayıtlı olan, bir görevliden öbürüne
Demirbilek: Sağlam bilekli, güçlü kimse.
Demirbüken: Demiri bükebilecek denli yiğit kimse
Demircan: Çok canlı, sağlam.
Demirdelen: Demiri delebilecek güçte olan.
Demirdöven: Demirci, demiri işleyen.
Demirel: Güçlü el
Demirer: Demir gibi sağlam kimse, güçlü kimse.
Demirezen: Demiri ezebilecek kadar gücü olan.
Demirgüç: Sağlam ve güçlü kimse.
Demirhan: Güçlü hükümdar
Demirkan: Sağlam ve güçlü kan.
Demirkaya: Demir ve kaya gibi sağlam kimse.
Demirkıran: Güçlü kimse, babayiğit.
Demirkol: Demir gibi güçlü kollan olan.
Demirkök: Kökleri sağlam olan.
Demirkurt: Güçlü, kuvvetli, sert kimse.
Demirkut: Güçlü, kuvvetli, sert kimse.
Demirman: Demir gibi güçlü, sağlam kimse.
Demirok: Sağlam ok, demirden yapılmış ok.
Demirol: Demir gibi güçlü ol.
Demiröz: Özü demir gibi sağlam olan.
Demirpençe: Elleri demir gibi sert olan.
Demirsoy: Soyu güçlü olan kişi.
Demirsu: Demir gibi sağlam ve su kadar berrak olan.
Demirşah: Demir gibi sağlam hükümdar.
Demirtaş: Demir ve taş gibi kimse, güçlü kimse, demir gülle.
Demirtekin: Sağlam ve uğurlu.
Demirtiken: Demir gibi sağlam biricik olan, demir şehzade
Demirtuğ: Demirden yapılmış sorguç.
Demirtürk: Demir gibi Türk.
Demiryürek: Yürekli, yiğit, korkusuz, güçlü kimse.
Demren: Okun ucuna geçirilmiş demir parçası
Deng: Ses, seda, haykırma.
Dengiz: Deniz.
Dengizer: Denizci, deniz eri, deniz adamı
Deniz: Derya, büyük tuzlu su birikintisi
Denizalp: Denizler yiğidi.
Denizcan: Deniz adamı, denizci.
Denizel: Eli deniz gibi bolluk getiren kişi.
Denizer: Denizci, deniz eri, deniz adamı.
Denizhan: Denizler hakanı.
Denizman: Denizci, deniz adamı
Denizmen: Denizi seven adam.
Deniztekin: Deniz adamı, denizci.
Denk: Uygunluk, eşitlik durumu
Denkel: Eşitlik, uygunluk, eşit insanlar.
Denker: Uygun er
Denktaş: Yük yüklemeye yarayan, taş, denk taşı, aynı yaşta bulunan, Yaşıt, akran, eşit özdeş.
Denli: Terbiyeli ve saygılı.
Denlisoy: Terbiyeli ve saygılı bir soydan gelen.
Denlitürk: Terbiyeli ve saygılı Türk.
Deran: Güzellik.Derhal, o anda hemen anlamlarındadır.
Derda: Kur’an fıkıh ve hadis ili.
Deren: Derleyen, tırmık
Derin: Çok gelişmiş, çok ilerlemiş. 2. Yoğun. 3. İçten gelen.
Derinkök: Kökü çok eskilere dayanan.
Derinöz: Özü derin olan kimse, derin özlü.
Derinsoy: Soyu, geçmişi çok eskilere dayanan.
Derlen: Başkaları seni toplasın, derleme işine konu ol, toparlasınlar, toplan
Derviş: Alçak gönüllü, hoşgörü sahibi
Derya: Deniz. 2. Çok bilgili, engin kimse. 3. Çok, pek çok.
Deryavan: Denizci.
Deste: Bağlam, demet, 10 parçadan oluşan bütün.
Deva: İlaç, çare.
Devan: Koşmak, hızla gitmek
Devin: Hareket.
Deviner: Emek harcayan yiğit.
Devlet: Toprak bütünlüğüne bağlı kalarak siyasi açıdan teşkilatlanmış tüzel varlık. 2. Mutluluk; talih.
Devran: Çağ, zaman.
Devrim: Dünya görüşünde, felsefede, bilimde, sanatta veya toplumsal düzende birdenbire olan niteliksel değişme.
Devrimer: Devrimci, devrim yapan kimse, devrimin yiğidi
Dicle: Bir ırmak ismi
Didar: Görüş, görme gücü. 2. Yüz, çehre, suret.
Dijdar: Kale bekçisi
Dikalp: Dik başlı yiğit
Dikbaş: İnatçı, bildiğinden dönmeyen, büyüklerinin sözünü dinlemeyen, boyun eğmez. 2. Kurumlu.
Diken: Bazı bitkilerin dal, yaprak, meyve kabuğu gibi bölümlerinde ve bazı hayvanların derisinde bulunan sert, ucu sivri ve batıcı çıkıntılardan her biri.
Diker: Başı dik kimse, dik başlı yiğit
Dikmen: Koni biçiminde sivri tepe, dağların en yüksek yeri, doruk, dik yerdeki orman, yayla,
Dikran: Bir kral ismi
Diksoy: Baş eğmeyen gelenekten gelen.
Diktaş: Eğik olmayan taş.
Dilaver: Yiğit / Yürekli
Dilbirin: Gönül çekmek, sevdalı.
Dildayı: Seven erkek.
Dilercan: Dileyen can, dileyen kimse
Dilgir: Kızgın, öfkeli.
Dilkeş: Çekici, cazip.
Dilkoçer: Sevimli, neşeli şakacı.
Dilmaç: Dili çok iyi bilen, dil ustası.
Dilmen: Dil bilen kimse, dilci.
Dilsafa: Derdi olmayan, rahat
Dilsozi: Samimi, içten, sadık.
Dilşad: Gönlü hoş.
Dincel: Dinç bir duruma gel, dinçleş, dinç el güçlü el
Dinç: Güçlü, kuvvetli, dayanıklı
Dinçalp: Güçlü yiğit, güçlü ve yiğit
Dinçay: Güçlü ve ay gibi
Dinçel: Eli güçlü ve sağlıklı, sağlam kişi.
Dinçer: Güçlü yiğit kişi
Dinçerk: Güçlü kuvvetli kişi
Dinçgil: Sağlam, sağlıklı aileden gelen.
Dinçkal: Hep dinç ol manasındadır.
Dinçkaya: Güçlü kaya, kaya gibi sağlam güçlü
Dinçkol: Sağlıklı ve güçlü koL.
Dinçkök: Kökü sağlam olan.
Dinçmen: Sağlam, güçlü, kimse, güçlü erkek
Dinçok: Sağlam ok, güçlü ok
Dinçol: Gücü kuvveti yerinde biri ol, güçlü ol
Dinçöz: Dinç kimse, dinç özlü, güçlü kimse
Dinçsan: Dinç ve ünlü
Dinçsay: Saygın ve sağlıklı kişi. .
Dinçsel: Güçlü sel
Dinçsoy: Soyu sağlam.
Dinçtaş: Güçlü taş
Dinçtürk: Sağlıklı, sağlam Türk, güçlü Türk
Dindar: Allah’a inanmış, bağlanmış olan kimse.
Diren: Karşı koy, dayan, harmanda sapları yaymaya yarayan, uzun çatallı, ağaçtan yapılmış bir tarım aracı.
Direnç: Karşı koyma
Dirican: Sağlıklı güçlü kimse
Dirim: Hayat, yaşam, yaşama gücü
Dirimtekin: Hayat dolu şehzade
Dirisoy: Güçlü soy, canlı soy
Dirlik: Düzen içinde mutlu yaşam, mutluluk, sevinç, iyi geçinme, erinç
Diyar: Memleket.
Dizdar: Kale komutanı
Doğa: Tabiat.
Doğaç: Önceden düşünülüp hazırlanmadan ortaya çıkan düşünce
Doğal: Olağan olarak ortaya çıkmış olan, doğaya uygun, yapay Olmayan, yapmacıksız
Doğan: Yırtıcı bir kuş
Doğanalp: Şahin ve yiğit, yiğit kimse
Doğanay: Ayın ilk günlerinde Ay, yeni Ay (ayın ilk günleri doğan çocuklara verilir)
Doğaner: Şahin gibi kimse, şahin gibi yiğit
Doğangün: Doğmakta olan, doğan güneş
Doğantan: (şafakta doğan için) tan gibi doğmuş olan, yeni tan
Doğar: Doğmazlık etmez
Doğruer: Yalan söylemeyen, haksızlık yapmayan kimse, içi dışı bir kimse
Doğrul: Herhangi bir yöne doğru yönlen, toparlan, dik duruma gel doğru ol
Doğruol: Eğrilikten kaçın, haksızlık etme, içi dışı bir ol
Doğruöz: İçi dışı bir kimse, özü doğru
Doğu: Bir yön ismidir.
Doğuer: Doğu yiğidi
Doğuhan: Doğunun hükümdarı.
Doğukan: Doğunun hakanı demektir
Doğuş: Hayata geliş
Dolay: Etraf, çevre.
Dolun: Dolgun, dolarak biçimi yuvarlaklaşmış, ayın ondördü
Dolunay: Ayın bütün olarak görüldüğü hali.
Domaniç: Tümsek, yokuş. 2. Kambur.
Donat: “Donat, süsle” anlamında kullanılan bir ad.
Dora: En yüksek yer, uç. Bir şeyin uç kısmı yukarısı tepesi. Dağ doruğu anlamlarını taşır.
Dorak: Tepe, en yüksek yer, doruk.
Doru: Gövdesi kızıl, ayakları ve yelesi kara olan at. 2. Doruk.
Doruk: Zirve, dağların en yüksek noktası
Dorukhan: Yüksekteki hükümdar
Doruktekin: Yüce ve biricik, yüce şehzade
Dost: Sevilen ve güvenilen yakın arkadaş, gönüldeş
Dönmez: İnandığından geri dönmeyen kişi
Dönmezer: İnandığını yapan kimse, inandığı yolda giden kimse, sözünde duran yiğit
Dönmezsoy: Sözünden dönmeyen soy.
Duha: Kur’anı Kerim’de 93. surenin ismi, kuşluk vakti.
Duhan: Kıyamet gününde çıkacak duman
Dumrul: Dedem Korkut öykülerinde geçen bir ad
Duran: Yerinde kalan, bekleyen
Duraner: Duran yiğit
Durcan: sen cansın, sevgilisin ve yaşamalısın anlamında, (çocuğu yaşamayan Ailelerin koyduğu bir ad)
Durguner: Sakin kimse
Durhan: Turhan
Durkan: Soyu tükenmeyen.
Durmuş: Çocukların sık ölümleri karşısında konulan dilek ifadesi
Durmuş/Dursun: Çocukların sık ölümleri karşısında konulan dilek ifadesi
Dursun: Uzun ömürlü olsun
Dursunali: Kız çocuğu olmayan ailelerin en son doğan erkek çocuklarına verdikleri isim.
Durualp: Temiz ve yiğit kimse
Duruiz: Özü temiz kimse.
Duruk: Durulmuş, duru, berrak. 2. Doruk. 3. Belli bir süre değişmeyen, olduğu gibi kalan.
Durukal: Temiz kal, berrak kal
Durukan: Soylu kan sahibi
Durul: Suyun durulması, aklanması
Duruöz: Temiz özlü kimse
Durusan: Adı sanı temiz kimse
Durusel: Saf ve berrak akan sel.
Durusoy: Temiz soylu, saf kanlı
Durutekin: Temiz ve biricik, pırıl pırıl ve bir tane olan kimse, temiz şehzade
Durutürk: Temiz, dürüst Türk.
Duyal: Duygulu duyarlı çabuk duygulanan
Duygun: Hislerini yoğun yaşayan, duygusal.
Dülge: Deste.
Dülger: Yapıların tahta işlerini yapan kimse.
Dündar: bk. Dindar 2. T. Eski ordu düzeninde artçı birlik.
Dündaralp: Dinine bağlı yiğit. 2. T. Eski ordu düzenindeki artçı birlikte yer alan yiğit.
Dünya: Yeryüzü
Dürri: Parlak, parlayan, inci gibi parlayan.
Düzey: Bir kimsenin başkalarına göre değer ve yücelik derecesi.
Düzgün: Yamuk olmayan, doğru
Ebecen: Akıllı çocuk.
Ebed: Sonsuzluk.
Ebet: Sonu olmayan zaman, sonsuzluk.
Ebrak: Çok parlak olan.
Ebrar: Hayır sahipleri, iyiler, dindarlar, özü sözü doğru olanlar; sadıklar ve iyiler manasındadır.
Ebubekir: İlk halife olan Hz. Ebubekir’in ismidir. Bekir’in babası manasındadır.
Ecebay: Varlıklı ve ulu kişi.
Ecebey: Saygın, yüce.
Ecehan: Ulu hükümdar.
Ecekan: Geçmişinde yücelik saygınlık barındıran.
Ecem: Acem.
Ecemiş: Çok bilmiş.
Ecer: Güzel, yeni.
Ecevit: Açıkgöz, çevik, çalışkan ve sinirli anlamlarındadır.
Ecir: Güzel işler karşılığında alınan mükafattır
Ecmel: Çok güzel, yakışıklı.
Ecvet: Mükemmel. 2. Eli açık olan.
Edayi: Dua eden.
Ede: Ata, dede. 2. Büyük erkek kardeş. 3. Kendisine saygı gösterilen kimse.
Edebali: Osman Gazi’nin hocası. Edeb ve Ali isimlerinin birleşimi ile oluşur.
Edgü: İyi
Edgüalp: İyi ve yiğit
Edgübay: İyi zengin.
Edgüer: İyi kimse, iyi er manasındadır.
Edgükan: İyi soydan gelen kimse.
Edhem: Karayağız at.
Edip: Edepli terbiyeli / Edebiyatla ilgilenen kişi.
Edis: Yüce, yüksek
Ediz: Değerli, ulu, yüce, yüksek
Edra: Vücudu beyaz, başı siyah at.
Efdal: En değerli en yüksek.
Efe: Ege yiğidi, ağabey
Efe Buğra: Ağabey, büyük kardeştir. Buğra; büyük erkek deve, iki hörgüçlü devedir.
Efecan: Afacan, hareketli, ele avuca sığmaz anlamlarını taşır.
Efecan / Afacan: Hareketli, ele avuca sığmaz, akıllı
Efehan: Yiğitlerin başı.
Efekan: Yiğit bir soydan gelen.
Efendi: Saygıdeğer, ince çelebi kimse. 2. Sözü geçen, buyruğu yürüyen kişi. 3. Eğitim görmüş kişi için
Efgan: Ağlamak, feryat etmek.
Efgen: Düşüren yıkan kimse.
Efkan: Çığlıklar, inlemeler.
Efkar: Tasa, kaygı, üzüntü. 2. Düşünceler, fikirler.
Eflah: Feraha kavuşan, kurtulan.
Eflal: Eflal (افلال) kelimesi Arapça sözlüklerde ‘kurak, bitkisiz yer’, ‘hezimete uğrayan’ manalarına gelen el-fell (الفل) kelimesinin çoğulu olarak geçmektedir. Buna göre Eflal, ‘kurak, bitkisiz yerler’, ‘hezimete uğrayanlar’ manalarına gelir. Kötü enerjili bir isimdir.
Eflatun: Açık mor, leylak rengi ile erguvan arası / Bilgin, bilgili, herşeyi bilerek doğan çocuk.
Efnan: Türler, çeşitler.
Efrahim: Hz. Yusuf un ikinci oğlu. Orta Filistin’de yerleşen İsrail kabilesine adını verdiği söylenir. Bu kabile Hz. Süleyman’ın ölümünden sonra asıl İsrail topluluğunun 12 kola ayrılmasında etken oldu.
Efran: Sevinçli, mesut, neşeli kimsedir.
Efsane: Kulaktan kulağa yayılan öyküdür.
Efser: Taç, padişah tacı ve subay anlamına gelir.
Eftal: En değerli en yüksek.
Ege: Bir çocuğu koruyan, işlerine bakan ve her hâlinden sorumlu olan kimse. 2. Yaşça büyük. 3. Sahip
Egealp: Egeli yiğit
Egebay: Saygın egeli.
Egebey: Saygın egeli.
Egecan: İçten ve sevecenlikle sahip çıkan.
Egehan: Engin denizlerin hükümdarı
Egemen: Sözünü geçirendir.
Egesal: Egeli olmasıyla nam salmış olan.
Egesan: Egeli olmasıyla anılan.
Egesay: Egeli saygın kişi.
Egetay: Genç egeli.
Egetürk: Engin görüşlü Türk.
Egezade: Egeli oğlu.
Eğilmez: Boyun bükmeyen.
Eğit: Kahraman, yiğit.
Eğmen: Talihli, uğurlu, kısmetli
Ejder: Bir masal yaratığı, korkulan, güçlü
Ejderhan: Acımasız hükümdar.
Ekber: Allah’ ın sıfatlarındadır. En büyük manasındadır. İsim olarak kullanılması uygun olmayabilir.
Eke: Usta, bilgili, deneyli, yetişkin, açıkgöz, zeki
Ekemen: Açıkgöz kimse, zeki kimse, bilgili, görgülü, deneyli kimse, manalarındadır.
Eken: Tarım ile uğraşan kişidir.
Ekenel: Elleriyle toprağı eken kişi.
Ekener: Toprağa tohum serpen kimsedir.
Ekin: Ekilmiş tahılın filiz vermiş biçimi, tarlada bitmiş tahıl. 2. Buğday. 3. Kültür.
Ekinci: Ekip biçen kimse.
Ekinel: Tanm1a, uğraşan.
Ekiner: Tarımla uğraşan kimse
Ekmel: Daha, pek kâmil, mükemmel ve kusursuz olan. En uygun, en eksiksiz olandır. Ekmel-i Enbiya
Ekmeleddin: Dinin en olgunu, dinin tamamı.
Ekrem: Pek cömert, iyiliksever manasındadır.
Elbek: İl beyi, ellerin beyi demektir.
Elber: İyiligi ve ihsani bol olan demek
Elbir: Uzlaştırıcı, arabulucu, bir işi birlikte yapan
Elbruz: Boyu uzun yakışıklı
Elçi: Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kimse, sefir. 2. Bir Uzlaşma sağlamak veya iş bitirmek için birinin yanına gönderilen kimse. 3. Yalvaç, peygamber, resul.
Elçialp: Yiğit temsilci.
Elçibey: Temsilci.
Eldem: Ehli. 2. Cana yakın.
Elfida: Feda etme, gözden çıkarmak.
Elgün: Kamu, herkes.
Elit: Seçkin, üstün.
Elitez: Elitez, eline çabuk.
Elvan: Renkler, çeşitler. 2. Rengârenk.
Elver: Yardımcı ol.
Elverdi: Yardım eden, yardımcı.
Elveren: Yardımcı olan.
Elyesa: Kur’an-ı Kerim’de adı geçen bir peygamber. Kur’ân-ı Kerîm’de, “İsmail, Elyesa’, Yûnus ve Lût’a da yol gösterdik; hepsini âlemlere üstün kıldık” (el-En’âm 6/86), “İsmail’i, Elyesa’ı, Zülkifl’i de an. Hepsi de iyilerdendir. (Sâd 38/48) mealindeki iki âyette anılması ve İslâmî kaynaklarda verilen şeceresi dışında onunla ilgili herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.
Eman: Emniyet, güvence gibi anlamları vardır.
Emanet: Korunmak birine veya bir yere bırakılan eşya, kimse. 2. Bir kimse ile birine gönderilen şey. 3. Eşyanın emanet olarak
Embiya: Peygamberler, Evliya.
Emcet: Onurlu.
Emek: Uzun ve yorucu çalışma. 2. Bir amaç uğruna harcanan yoğun beden ve zihin gücü.
Emet: Nihayet.
Emetullah: Allah’ın bereketi.
Emin: Güvenilir, kararlı.
Eminel: Güvenilir kişi
Emir: Buyruk.
Emir Efe: 'Emir''', Müslüman Ortadoğu ülkelerinde bey, askeri komutan, vali ya da yüksek rütbeli subay
Emir Kaan: Buyruk, komutan, talimat, ferman anlamlarındadır.
Emir Taha: Taha; Hz. Ömer’e Müslüman olmadan önce okunan ilk suredir. Emir+ Taha isimlerinin beraber kullanımı ile oluşan bir addır.
Emiray: Emir ve ay isimlerinden oluşmuş.
Emirbey: Yöneten saygın kişi.
Emircan: Bir kavmin, bir şehrin başı; büyük bir hanedana mensup kimse anlamlarındadır. Peygamberin soyundan gelendir.
Emirhan: Emir veren han, yönetici
Emirkan: Bir kavmin, bir şehrin başı.
Emirsoy: Buyuran, hükümran bir soydan gelen.
Emrah: Saz çalan oynayan
Emran: Kürkler, hayvan derileri.
Emre: Aşık, halk ozanı, arkadaş
Emri: Emirle ilgili.
Emrullah: Allah’ ın emri manasındadır.
Enbiya: Peygamberler.
Enç: Güvenilir kimse, erinçli kişi
Endam: Gül boylu, ince uzun, güzel endamlı.
Ender: Çok az, çok seyrek, az bulunan.
Eneç: Dağlardaki karın erimesiyle kendine yatak oluşturan ve yaz gelmesiyle de kuruyan su yatağı. 2.
Enek: Kapital.
Ener: En yiğit, en er kişidir.
Eneren: Çok ermiş, ermişlerin ileri geleni.
Enes: Soylu Arap atı, küheylan manasındadır.
Enez: Cılız, zayıf, güçsüz
Enfal: Ganimet.
Engin: Ucu bucağı görünmeyecek kadar geniş, çok geniş.
Enginalp: Engin yiğit
Enginay: Uçsuz bucaksız ay.
Enginel: İyi yetiştirilmiş derin bilgi sahibi kişi.
Enginer: Engin yiğit, engin er, engin kimse.
Enginsoy: Geniş soy
Enginsu: Uçsuz bucaksız deniz.
Engintürk: Her yanı sarmış olan Türk – Derin bilgiye sahip Türk.
Engiz: Derelerde sık ağaçlardan oluşan karanlık. Ağaç filizi.
Engür: Hepsinden gür olandır.
Enis: Arkadaş, dost
Enis / Enes: Sevimli, dost canayakın
Ensar: Koruyup gözeten, yardımcı olan.
Ensari: Ensar kişilerden biri.
Enver: En ışıklı, en parlak, nurlu güzel kişidir.
Er: Erkek, yiğit, kahraman, yürekli, yetenekli, rütbesiz asker anlamlarını taşır.
Eracar: Güçlü er gürbüz kimsedir.
Erakalın: Alnı açık yiğit, ak alınlı kimsedir.
Erakıncı: Akıncı yiğit, akıncı askerdir.
Eral: Korkusuz yiğit.
Eralan: Her anlamda yiğitliğini gösteren.
Eralkan: Al kanlı yiğit…
Eralonc.: Korkusuz akıncı.
Eralp: Yiğit erkek, yiğit kimse, yiğitler yiğidi.
Eraltay: Altay dağlarından gelmiş yiğit.
Eran: Yiğit diye anılacak kişi; anmakta geç kalma.
Erandaç: Başkasından anı kalmış yiğit
Eranıl: Yiğit olarak anılasın manasındadır.
Eraslan: Aslan gibi korkusuz ve güçlü olan kişidir.
Eray: Yiğit kişi
Eraydın: Aydın yiğit aydınlık yiğit
Erbaşat: Egemen olan yiğit
Erbatur: Yiğitler yiğidi, er yiğit, bahadır.
Erbay: Saygın, yiğit.
Erberk: Cesur ve şimşek gibi hızlı.
Erbey: Yiğit bey.
Erbil: Yiğitliği ile bilinen.
Erbilek: Yiğit bilekli, bükülmez bilekli
Erbilen: Bilgili, yiğit, bilen er
Erbilir: Bilen kimse, bilgili ve yiğit
Erboğa: Boğa gibi güce sahip olan.
Erboy: Yiğit, boylu, endamlı.
Erbuğ: Yiğitler başı, komutan
Erbuğa: Boğa gibi yiğit kimse, yiğit boğa
Ercan: Yiğit, korkusuz olan candır.
Erce: Yiğitçe, yiğide benzer bir biçimde.
Ercenk: Savasçi erkek.
Ercihan: Korkusuzluğuyla, yiğitliğiyle dünyaya nam salmış kişi.
Ercivan: Yiğit ve genç.
Erciyes: Kayseri’deki dağın ismi.
Ercümend: İtibarı olan, çevresinde saygı gören.
Ercüment: Saygın, onurlu
Erçelik: Çelik gibi yiğit, çelik er kişi
Erçetin: Sağlam yiğit çetin er, güç er, zorlu er kişi
Erçevik: Canlı, hareketli yiğit
Erçin: Erken doğan, En erken davranan
Erda / Erdağ: Dağ gibi er, dağ gibi yiğit
Erdağ: Dağ gibi er, dağ gibi yiğit
Erdal: Yeni dal, taze dal.
Erdem: Fazilet, ahlak, ruhsal ve manevi olgunluk
Erdemalp: Erdemli yiğit
Erdemer: Erdemli yiğit
Erdemir: Demir kadar güçlü
Erdemli: Ahlaki açıdan her alanda yeterliliğe sahip olan, faziletli.
Erden: İnsan eli değmemiş, bakir,
Erdenalp: Dürüst ve iyiliksever yiğit·
Erdenay: Ay kadar bakir
Erdener: El değmemiş yiğit
Erdeniz: Denizci yiğit kişi
Erdi: Ulaştı, yetişti, olgunlaştı, büyüdü, başakları olgunlaşmış ekin
Erdibey: Ermişliğiyle itibar gören kişi
Erdik: Ulaştık, yetiştik, kavuştuk, eriştik
Erdil: Gönül eri
Erdilek: Erken dilenen şey
Erdim: Tanrı yolunda ermiş durumuna geldim” “eriştim” “olgunlaştım” anlamındadır.
Erdin: Ereğine ulaştın; Tanrı yolunda ermiş duruma geldin, olgunlaştın yetiştin anlamındadır.
Erdinç: Sağlam, güçlü esen
Erdiner: Amacına ulaşan yiğit.
Erdoğ: Erken doğ, yiğit doğ
Erdoğan: Yiğit doğan kişidir.
Erdoğdu: Yiğit olarak doğdu, erken doğdu
Erdöl: Erkek çocuk
Erdölek: Ağırbaşlı, yiğit, uslu yiğit
Erdönmez: Ağzından çıkanı sahiplenen ve sözünden dönmeyen
Erdur: Yiğit kal.
Erduran: Duran, yaşayan yiğit.
Erduru: Katışıksız er, duru er
Erek: Ulaşılmak istenen, ardından koşulan şey, amaç, erişilmek İstenen sonuç
Ereken: Vaktinden önce eken, erken eken
Erel: Yiğit el
Erem: Cennet.
Eren: Erkek. 2. Olağanüstü sezgileriyle birtakım gerçekleri gördüğüne inanılan kimse. 3. Deneyimli, akıllı kimseler. 4. Dost. 5. Hayırlı çocuk.
Erenalp: Ermiş yiğit
Erenay: Ermiş ve ay gibi aydınlık.
Erencan: Ermiş kimse, ermiş can
Erençer: Huzur veren.
Erendiz: En büyük gezegen, jüpiter.
Erenean: can dost.
Erenel: Ermiş el, yiğit el
Erener: Ermiş yiğit.
Erengüç: Ermiş ve güçlü kimse
Erenler: Olağanüstü sezgileriyle bazı gerçekleri gördüğüne inanılan kişi. 2. Kendini tüm benliğiyle Tanrı’ya adamış kimse.
Erenöz: Özü ermiş kimse
Erensoy: Ermiş soy, yiğit soy
Erensü: Ermiş asker, yiğit subay
Erentürk: Her şeyi bilen Türk.
Erenulu: Ermiş ve ulu kimse
Erenuluğ: Ermiş ve ulu kimse
Erer: Yiğit er, yiğit erkek
Ereren: Benliğinden ayrılmış, kendini Tanrıya adamış.
Erez: Buğday ve arpa tarlalarında yetişen deliceotu da denilen bir bitki. Acı bağdem ağacı.
Ergalip: Gücüyle üstün gelen.
Ergazi: Yiğit, kahraman, savaşçı.
Erge: Şımarık, nazlı
Ergen: Buluğ çağına erişmiş olan. 2. Henüz evlenmemiş olan, bekar.
Ergenç: Genç erkek.
Ergene: Çadır kapısı. 2. Dağ yamacl.
Ergenekon: Dağın zirvesi
Ergener: Henüz evlenmemiş evlenecek çağa girmiş yiğit
Ergi: Güzelliği yakalama. 2. İyi bir şeye erişme durumu, mazhariyet-
Ergican: İstenilen iyi ve güzel şeye erişmiş kimse; erişmiş can; kendisine kavuşulmuş cananlamalarındadır.
Ergiden: Yiğit erkek.
Ergil: Er ile ilgili.
Ergin: Olmuş, yetişmiş, kemale ermiş. 2. Haklarını kullanabilecek yaşa gelmiş olan.
Erginalp: Yetişkin yiğit
Erginay: Ay gibi parıldayan delikanlı.
Erginbay: Erişmiş, yetişmiş, olgunlaşmış ve zengin
Ergincan: Olgunlaşmış kimse
Erginer: Yetişmiş, olgunlaşmış er.
Erginsoy: Ergin bir hale gelmiş soy
Ergisoy: İstediğine ulaşmış soydan olan kimse
Ergökmen: Gök yüzlü ve sarışın erkek
Ergönül: Gönülden dürüst kişi.
Ergör: Erken gör
Ergun: Hızlı, atak, sert başlı at.
Ergun / Ergün: Sert başlı oynak hızlı at / Sulu serpken kar
Ergun/Ergün: Sert başlı oynak hızlı at / Sulu serpken kar (Ergün)
Ergüç: Güçlü er, erkek ve güçlü
Ergüden: Yiğit erkek.
Ergüder: Başka erleri güdecek denli yiğit
Ergül: Yeni açan gül.
Ergüleç: Güler yüzlü kimse, güleç yiğit
Ergülen: Güler yüzlü, sempatik.
Ergüler: Durmaksızın gülen anlamında.
Ergümen: istediklerini elde etmiş olan.
Ergün: Yumuşak, uysal kimsedir. Sulu kar.
Ergünay: Ay gibi sessiz.
Ergüner: Mütevazi.
Ergüneş: Erken doğan güneş
Ergüney: Her ilişkisinde mütevazi olan.
Ergüven: Kendine güvenen, kendiyle barışık olan.
Ergüvenç: Güvenç olan kimse, güvenilir er
Erhan: Yiğit hükümdar
Erhun: Hun yiğiti
Erışık: Yiğit ışık
Erışın: içindeki cevheri paylaşan.
Eriker: Ermiş ve yiğit, yetişkin yiğit
Eril: Erkek.
Erim: Bir şeyin erebileceği uzaklık. 2. İyi bir şeye işaret olan durum. 3. Sevgi. 4. Müjde.
Erimer: Sevilen kimse, muştu olan er
Erin: Erginleşmiş kimse.
Erinçer: Mutluluk içinde yaşayan kimse, dirlik düzenlik içinde yaşayan erkek
Erip: Bilgisi ve yeteneğiyle zeki olduğunu belli eden kişi.
Eris: Uyanık, zeki.
Eriş: Saldırı, hücum.
Erişen: Olgunlaşan, erginleşen, ulaşan, yetişen
Erişken: Erişkin
Erişkin: Yetkinliğe ermiş, gelişmiş.
Eriz: iz bırakan yiğit.
Erizgi: Akıllı kimse zeki erkek
Erk: Yaptırma gücü, güç sözü geçerlilik
Erkal: Yiğit kalmanasındadır.
Erkam: Rakam, sayı işaretleridir.
Erkan: Erkek kanlı
Erkaya: Kaya gibi güçlü.
Erke: İşe çevrilebilen güç
Erkel: Güçle ilgili, güçsel
Erker: Güçlü erkek, güç sahibi kimse
Erkılıç: Kılıç gibi kudretli kişi.
Erkınay: Çalışkan kimse
Erkış: Erken gelen kış
Erkin: Tekbaşına iş gören, serbest
Erkinel: Özgür el, özgürlüğünü seven.
Erkiner: İstediği gibi davranabilen erkek, özgür kimse, özgür yiğit
Erkmen: Güçlü kimse, güçlü erkek, sözü geçen kimse
Erkoç: Yiğit koç, koç gibi erkek
Erkoçak: Eliaçık erkek, cömert kimse, yiğit er, koçak er
Erkol: Güçlü ol, güç sahibi ol, yiğit ol
Erksal: Güç Sal, güç gönder
Erksan: Güç sahibi ün, güçlü ad
Erksoy: Güçlü soy
Erksun: Güç ver güç sun
Erktin: Güçlü ruh
Erkul: Yiğit kul, yiğit kimse
Erkunt: Sağlam er, dayanıklı er
Erkurt: Yiğit kurt
Erkut: Uğur getiren yiğit, uğurlu yiğit
Erkutay: Yiğit, uğurlu ve Ay gibi kimse
Erkutlu: Uğurlu yiğit, kutlu yiğit
Erlaçin: Sarp er, yalçın kaya gibi erkek, şahin gibi erkek
Erman: Erdemli yiğit
Ermiş: İstediğine kavuşmuş – Dini inançlara göre kendisinde olağanüstü manevi güç bulunan kişi, evliya, veli.
Ermutlu: Mutluluk içinde yaşayan er
Ernoyan: Cesur, korkusuz komutan anlamında.
Eroğan: Yiğit barış tanrısı, güçlü er
Eroğlu: Yiğit kişinin oğlu
Eroğul: Yiğit oğul
Eroğuz: İyi ve doğru erkek, iyi erkek arkadaş, tosun gibi erkek Gürbüz erkek
Erokay: Elit, beğenilen.
Erol: Erkek ol sözünde dur anlamında
Erolan: Yiğit olan, erkek olan, er olan
Eronat: Güvenilir kimse
Erozan: Yiğit ve şair kimse, yiğit şair
Eröz: Özü yiğit, yiğit özlü, yiğit kimse
Ersal: Erkenden gönder, erken salıver
Ersan: Yiğit ünlü, er sanlı
Ersavaş: Yiğitçe savaş.
Ersay: Yiğit olarak saygı göster
Ersayın: Saygıdeğer yiğit, saygı gösterilmesi gereken kimse
Erseç: Yiğit seç,
Ersel: Yiğit sel
Ersen: Kolay, zor olmayan
Ersev: Erkek ol ve sev, erken sev
Erseven: Erken seven kimse, yiğit kimse
Ersever: Yiğit sever.
Ersevin: Erkenden, vaktinden önce sevinç duy, vaktinden önce sevin
Ersezen: Vaktinden önce sezen kimse
Ersezer: Erken sezer, vaktinden önce sezer
Erson: son yiğit, son erkek anlamında, ailenin sonuncu erkek çocuğuna verilen ad
Ersons: Son yiğit, son erkek anlamında, ailenin sonuncu erkek çocuğuna verilen ad
Ersoy: Erkek soy, yiğit soy
Ersöz: Yiğit sözü
Ersun: Erken sun, vaktinden önce sun
Ersungur: Yiğit ve doğan gibi yırtıcı
Ersü: Yiğit asker, yiğit subay
Erşan: Yiğit, ünlü, yiğit şanlı
Erşat: Doğru yolu bulan
Erşen: Şen, yiğit, şen erkek
Erşet: Dürüstlükten hiç ayrılmayan.
Ertaç: Erkekliği taç gibi taşıyan
Ertan: Tan gibi ateş renkli er
Ertaş: Yiğit ve taş gibi sağlam kimse
Ertay: Yiğit tay
Ertaylan: Yiğit ve uzun boylu kimse
Erte: Sonraki, gün; şafak sökme zamanı; herhangi bir işteki ilk başarı
Ertek: Yiğit, ve tek er
Ertekin: Yiğit ve tek, yiğit prens
Ertem: Erdem, fazilet
Erten: Sabah, gündoğumu anı
Ertingü: Hayranlık uyandıran.
Ertok: Gözü yükseklerde olmayan, gözü tok yiğit
Ertöre: Törelerine bağlı yiğit.
Ertöz: Yiğit ve cevherli kimse
Ertugay: Yiğitler topluluğu anlamında
Ertuğ: Sorguçlu yiğit, tuğlu yiğit
Ertuğrul: Temiz yürekli doğru yiğit
Ertuna: Yiğit, Tuna ırmağı
Ertunca: Yiğit, Tunca ırmağı
Ertuncay: Yiğit ve tunçtan yapılmış ay
Ertunç: Tunçtan yapılmış, sağlam, yiğit erkek
Ertunga: Yiğit, hükmeden
Erturan: Yaşayan yiğit
Ertün: Akşamın ilk saatleri, gecenin başlangıç saatleri
Ertüre: Yiğitler ara-
Ertürk: Yiğit Türk, erkek Türk
Ertüz: Yiğit ve adaletli
Ertüze: Adaletli yiğit.
Ertüzün: Düzgün er, yiğit ve düzgün kimse
Erülgen: Ulu yiğit, yüce yiğit, metin yiğit
Erün: Yiğit diye tanınan, ünlü yiğit
Erünal: Yiğit olarak tanın, yiğit olarak ün al
Erüstün: Üstün yiğit
Ervan: Yiğit, cesur
Eryalçın: Çıplak, yalçın kaya gibi yiğit kimse
Eryaman: Her bakımdan alışılmışın üstünde olan yiğit
Eryavuz: Çok sert yiğit, yavuz erkek
Eryetiş: Çabuk gel
Eryılmaz: Hiçbir şeyden korkusu olmayan yiğit, gözü korkusuz yiğit
Eryiğit: Yiğit erkek
Erzade: Yiğit oğlu.
Erzan: Uygun, münasip, layık
Erzen: Darı.
Erzi: Dini vecibelerini yerine getiren.
Esad: Çok uğurlu ve mutlu
Esad/Esat: Çok uğurlu ve mutlu
Esat: Çok uğurlu ve mutlu
Esenalp: Sağlıklı yiğit
Esenbay: Sağlıklı ve saygın kişi.
Esenbey: Sağlıklı ve beyfendi kişi.
Esendal: Sağlıklı, huzurlu kişi.
Esendemir: Sağlıklı ve demir gibi
Esener: Sağlıklı yiğit
Esengür: Rüzgar gibi gürleyen.
Esenhan: Sağlıklı hükümdar.
Esenkal: Sağlıklı ve huzurlu ol.
Esenkul: Sağlıklı ve huzurlu insan.
Esentan: Tan vaktinde esen rüzgar.
Esentaş: Sağlıklı, taş gibi.
Esentay: Sağlıklı ve genç.
Esentürk: Sağlıklı Türk
Eseralp: Yiğitliği dilden dile rüzgar gibi dolanan
Eserbey: Çok yakışıklı ve beyefendi kişi
Eserhali: Arkasında büyük eserler bırakan hükümdar
Eserkaya: Heykel gibi güzel.
Esersoy: Eserleriyle anılan bir soydan gelen.
Esertaş: Sert ve taş gibi sağlam.
Esertürk: Büyük eserler bırakmış Türk.
Esil: Soylu, zengin.
Esinalp: Yiğitliği çok kişiye örnek olan.
Esinbay: Saygıdeğerliliğiyle çok kişiye örnek olan.
Esiner: Sabah yeli gibi tatlı ve yiğit kimse, esin veren kimse
Eskin: Yel, sert esen yel
Eskinalp: Sert esen yel gibi yiğit
Eslek: Çalışkan. 2. Girişken.
Eşfak: İçten, çok şefkatli olan.
Eşit: Niteliği, görünüşü aynı olan.
Eşkin: Atın bir tür hızlı yürüyüşü.
Eşmen: Eş, dost, arkadaş, akran.
Eşref: Şerefli, şeref sahibi / Uğurlu
Etem: Eksiksiz, tam.
Ethem: Kara, yağız at
Ethem/ Edhem: Kara, yağız at
Etika: Günah işlemeyen
Etiz: Yüce, yüksek, değerli
Etka: Takvayla yaşayan, Allah korkusu ile günahtan çok fazla çekinen
Etkin: Etkileyici, yaptırıcı
Evgin: Gecikmemesi gereken, acil, aceleci…
Evliya: Ermişler – Koruyup gözetenler – Allaha yakın olanlar.
Evran: Uzun boylu. 2. Kasırga. 3. Kainat.
Evre: Bir olayda birbiri ardınca gelen değişik durumların Her biri, alınan yol aşama
Evren: Kâinat
Evrensel: Dünya ölçüsünde olan
Evrim: Aşamalarla kendini gösteren ilerleme, değişim
Evsad: Ahlak, huy
Eylem: Bir durumu değiştirmek için gösterilen çaba.
Eymen: Daha uğurlu, çok talihli, hayırlı, kutlu
Eymür: Varlıklı, iyi durumda olan oğuzlarda boy adı.
Eyüp: Sabırın simgesi olmuş bir peygamber
Ezdi: Ezmek eylemini yaptı, ezip geçti, yendi
Ezel: Başlangıcı olmayan demektir.
Ezgütekin: İyi şehzade
Ezman: Gökyüzü.
Fadıl: Erdemli, üstün, parlak
Fahim: Yüce kişi. 2. İtibarı olan kişi.
Fahir: Şanlı, şerefli, onurlu, övülecek kimse manasındadır.
Fahmi: Yüce.
Fahrettin: Dinin övünç kaynağı manasındadır. Karşılıksız kabul edilen görev, iş diğer anlamıdır.
Fahrettin / Fahri: Karşılıksız kabul edilen görev, iş
Fahri: Gönüllü kişi, onuru için bir işi yapan anlamı taşır.
Faik: Başkalarından daha ileri, üstün.
Faiz: Başarı kazanan, isteğine kavuşan. 2. İşletmek için bir yere ödünç verilen paraya karşılık alınan kar.
Fakib: Anlayışlı, zeki. 2. Fıkıh bilgini.
Fakih: Anlayışlı, zeki kimse. 2. Fıkıh bilgini.
Fakir: Yoksul.
Fakirullah: Allah’nın büyüklüğü karşısında âciz olan kimse.
Fakri: Yoksulluğun getirdiği gariplik.
Falaz: Fırtına, tozu toprağı savurarak esen sert rüzgardır.
Falih: Başarılı ve mutlu kimse. 2. Toprağı süren, eken kimse.
Fani: Ölümlü. 2. Geçici. 3. Yaşlı.
Farabi: Farap adlı ilden olan kimse. 2. 870-950 yılları arasında yaşamış büyük Türk İslâm düşünürünün adı.
Farik: Benzerlerinden farklılığını belirten özellik.
Faris: Binici, ata binmekte maharetli olan kişi, anlayışlı.
Faruk: Adaletli, hukuklu, keskin kararlı kişidir.
Fasih: Hitabet yeteneği olan.
Fatih: Ülkeleri ele geçiren, fetheden.
Fatih Mert: Mert
Fatin: Zekası sayesinde her şeyi çabuk kavrayan anlamında.
Faysal: Keskin kılıç, hâkim, hükümdar.
Fazh: Fazilet sahibi.
Fazıl: Erdemli, manevi değerce üstün
Fazlı: Fazilet sahibi
Fazlullah: Allah’ın erdemi, üstünlüğü.
Fazullah: Allah’ın fazileti.
Fecri: Tan kızıllığı.
Fedai: Bir ülkü uğruna tehlikeli işlere girişerek canını esirgemeyen korkusuz kimse
Fedakar: Özverili.
Fehamettin: Dinin büyüklüğü, ululuğu… Büyüklük, ululuk gösteren kişidir.
Fehim: Anlayışlı, çabuk kavrayan
Fehim / Fehmi: Anlayışlı, çabuk kavrayan
Fehimdar: Zekâ, anlayış, kavrayış sahibi kimse.
Fehmi: Anlayışlı kişi
Fehmi / Fehim: Anlayışlı, çabuk kavrayan
Felat: Susuz çöl.
Felek: Gökyüzü. Dünya, âlem.
Feleytun: Lider
Felit: Açık düşünceli.
Fena: Kargaşa, düzensizlik.
Fenni: Fene, bilime ilişkin, bilimle ilgili.
Fer: Aydınlık, ışık. 2. Güç, kuvvet.
Feragat: Hakkından vazgeçme, el çekme.
Ferahi: Bolluk, genişlik, ucuzluk.
Feramuş: Unutma, akıldan çıkma.
Feramuz: Kale muhafızı, koruyucu.
Fercan: Güçlü, parlak, canlı kişiliği olan kimse.
Ferda: Yarın, gelecek zaman
Ferdal: Dal tomurcuğu.
Ferdane: Tek, yalnız.
Ferdar: Güce, saygınlığa sahip kimse.
Ferdari: Bilgi veren.
Ferdi: Bireysel, tek başına
Fereç: Zafer, utku. 2. Sevinç, teselli.
Ferhan: Sevinçli, mutlu
Ferhat: Zorluklarla savaşan
Ferhat/Ferhad: Zorluklarla savaşan, güçlükleri yenen kişidir. Ayrıca sevinç, neşe anlamlarını da taşır.
Ferhattin: Dinin coşkusu, sevinci.
Ferhun: Güçlü, şanlı soydan gelen kimse. 2. Sevinçli.
Ferid: Bir tane, eşsiz
Ferid/Ferit: Bir tane, eşsiz.
Feridun: Tek, eşsiz, benzeri olmayandır.
Ferih: Mutlu, sevinçli.
Ferit: Eşsiz benzersiz
Feritkan: Eşi olmayan, soylu kandan gelen kimse.
Feriz: Ekini alınmış tarla.
Ferkan: Saygın soydan gelen.
Ferman: Buyruk, emir
Fermandar: Hükümdar.
Fermande: Hakim.
Fermani: Buyrukla, fermanla ilgili olan.
Ferran: İki isimin baş ve son parçalarından oluşturulmuş
Ferruh: Uğurlu, kutlu, aydınlık yüzlü kişi
Fersan: Bir tür sansar.
Fersoy: Güçlü, saygın bir soyu olan, eşsiz.
Feruzat: Hayırlı, kutlu.
Feryat: Çığlık, haykırış.
Ferzan: Bilim ve hikmet.
Ferzane: Delikanlı.
Ferzend: Oğul, çocuk.
Fesal: Biçim, tavır.
Fesih: Aydınlık.
Fethi: Fetih ile ilgili
Fethullah: Tanrının fethi.
Fetih: Bir şehir veya ülkeyi savaşarak alma. Zapt etme, ele geçirme…
Fettah: Allah’ ın 99 esmasından biridir. Ferahlık yayan, açan ferahlatan manasındadır.
Fevzi: Üstünlük, başarı, zafer ile ilgilidir.
Fevzullah: Tanrının üstünlüğü.
Feyiz: Verimlilik. 2. Bilim bilgelik.
Feyyaz: Bereket ve bolluk verendir.
Feyzettin: Dinin verimliliği.
Feyzi: İlim, irfan, suyun akıp taşması gibi manaları vardır. Ayrıca Bereket, bolluk ile ilgilidir.
Feyzullah: Allah’ın feyzi, bereketidir.
Feza: Gökyüzü, uzay boşluğu…
Fezahan: Kainatın hükümdarı.
Fezai: Uzayla ilgili.
Fıda: Özveri.
Fırat: Eski İran dilinde; “Geçit veren; üstünden geçmeye uygun olan anlamındadır. Fırat, Doğu Anadolu’dan geçen büyük akarsuyumuzun adıdır aynı zamanda.
Fırtına: Yağmur ve kasırga getiren çok güçlü rüzgar.
Fikret: Düşünen, düşünce ile ilgi.
Fikrettin: Dini düşünce.
Fikri: Düşünceyle ilgili olandır.
Filinta: Namlusu kısa kurşun atan tüfek, 2. Uzun boylu, yakışıklı ve çevik kişi.
Filizer: Genç, toy, delikanlı.
Firas: Yiğit, mert, binici, at yetiştirici gibi anlamlar taşır.
Firdevsi: Cennete ait, cennetle ilgili. 2. İran’ın ünlü şairi, Şehname’nin yazarı.
Firuz: İnce, uzun boylu. 2. Sevinçli, mutlu, uğurlu.
Fişengi: Namus uğruna atılan kurşun
Fuad: Yürek, kalp gönül
Fuat: Yürek, kalp, gönül
Fuat/Fuad: Yürek, kalp, gönülanlamındadır.
Furkan: Kuran’ı Kerimin yazılı Mushaf haline Furkan denir. Manası; Hak ile batılı birbirinden ayıran. İyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı fark edip ayırandır.
Fuzuli: Boşuna gereksiz, haksız.
Fürkan: Hakkı, batıldan, doğruyu yanlıştan ayırma, tefrik
Fütüvvet: Mertlik, yiğitlik. 2. Soy temizliği. 3. Cömertlik.
Gaffar: Acıyan, bağışlayan
Gaffur: Bağışlayan, acıyan
Gafir: Bağışlayan, atfeden.
Gafur: Bağışlayıcı, günahları affedici
Galip: Kazanan, üstün
Gani: Zengin, cömert, bol çok, elindekiyle yetinen
Garabed: Liderlik yapan, öncü.
Garip: Kimsesiz, yalnız, yabancı / Tuhaf
Gavsi: Yardım, destekle ilgili. 2. Derine dalan kimse.
Gayret: Olağanüstü çalışma, çaba, çalışma isteği – Koruma, kayırma, esirgeme duygusu.
Gayur: Çok çalışkan, gayretli.
Gazanfer: Yüreği ve bileği sağlam olan
Gazel: Divan edebiyatında bir nazım biçimi. 2. Türk müziğinde belli bir kurala bağlı olmadan bir kişi tarafından sesle yapılan taksim. 3. Sonbaharda kuruyup dökülen ağaç yaprağı.
Gazi: Savaşta yara alan
Gedik: Dağ geçidi. 2. Boşluk, eksiklik. 3. Güçlük, güç durum.
Gediz: Çukurdaki su birikintisi. 2. Ege’de akarsu adı.
Gencal: Genç al.
Gencalp: Genç, yiğit
Gencalp/Gençalp: Genç, yiğit
Gencaslan: Arslan gibi yiğit.
Gencay: Genç, güçlü kişi
Gencel: Genç eli.
Gencer: Delikanlı, genç yiğit
Gencer/Gençer: Delikanlı, genç yiğit
Genco: Genç o anlamına
Genç: Dinç, güçlü, sağlıklı
Gençalp: Genç yiğit.
Gençer: Kuvvetli delikanlı.
Gençkal: Hiç yaşlanma, herzaman genç kal
Gençsoy: Yaşlı olmayan soydan, dinç kimse, soylu genç
Gençtan: Tan vaktinin çok canlı görünüşü.
Gençtaş: Taş gibi sert olan genç. .
Gençtürk: Genç Türk.
Geray: Açık maviye yakın, gök rengindeki Ay
Gerçek: Doğru, hakikat, var olan
Gerçeker: Aslına uygun nitelikler taşıyan yiğit, gerçek yiğit
German: Hisar, kale.
Gernas: Kahraman.
Gerok: Etkin, faal.
Gevheri: Özlü, değerli.
Geylani: Cennette çıkan ilk kiraz
Gezegen: Uzay boşluğundaki ışığı yansıtan cisimlerin ortak adı
Gezgin: Yeni yerler görmek ereğiyle geziye çıkan kimse
Gıyas: Yardım.
Gıyaseddin: Dinin yaratılmasına yardımcı olan
Gıyaseddin/Gıyasettin: Dinin yayılmasına yardımcı olan.
Giran: Ağırbaşlı, sakin.
Giray: Kırım hanı
Girayalp: Halk tarafından sevilen kahraman kişi.
Girayhan: Sevilen hükümdar.
Girgin: Girişken, sokulgan
Gizay: Gizlenmiş Ay, saklı Ay
Gizer: Giz gibi saklanan yiğit
Gizmen: Giz saklayan kimse, sırdaş
Gokay: Gök ve ay gibi güzel olan.
Gorani: Şarkı, türkü.
Göçer: Göçebe yaşamı süren.
Göçmen: Kendi ülkesinin dışında yaşayan.
Göğem: Yeşile çalan mor.
Göğen: Gök, mavi, yeşillik
Göğüş: Sarı saçlı ve mavi gözlü kimse, gökmen
Gökalp: Gök gibi, yiğit, kuvvetli
Gökay: Gökteki ay gibi parlak
Gökbaran: Gökteki güç; gök gücü
Gökbay: Gökyüzlü ve zengin kimse
Gökbel: Yeşil bir dağın geçit veren yeri
Gökbelen: Yeşil bir dağın geçit veren yeri; yeşil tepe
Gökben: Mavi renkli benek
Gökberk: Yeşil yaprak
Gökbey: Mavi gözlü bey
Gökbora: Fırtınalı gökyüzü.
Gökbulut: Bulutlu gökyüzü.
Gökcan: Yeşermiş, taze can, özlemle dolucan
Gökçe: Gösterişli, yiğit
Gökçebel: Mavi geçit
Gökçebey: Mavi gözlü yiğit bey.
Gökçeer: Mavi gözlü yiğit, sevimli yiğit
Gökçek: Güzel, sevimli, hoş kimse. 2. Yiğit, cesur. 3. Taze, körpe.
Gökçel: Gök ile ilgili, gök rengini andıran
Gökçem: Mavi gözlüm
Gökçen: Güzel, sevimli, mavi gözlü ve sarışın
Gökçener: Mavi gözlü yiğit
Gökçer: Mavi gözlü, yiğit, güçlü
Gökçesu: Mavi su, yiğit su.
Gökçin: Külrengi, kır, kurşuni
Gökçül: Gökyüzü ile ilgili.
Gökdağ: Göğe ermiş dağ.
Gökdal: Yeşil dal
Gökdemir: Demir rengi, yeşil-mavi renk
Gökdeniz: Büyük mavi deniz
Gökdoğan: Gökyüzünün doğuşu.
Gökduman: Dumanlı gök.
Gökel: Mavi el.
Göker: Çok yiğit
Gökhan: Göklerin hükümdarı
Gökhun: Eski Türk isimlerinden Gök+Hun
Gökmen: Yiğit, mavi gözlü
Gökmenalp: Mavi gözlü ve sarışın yiğit
Gökmener: Mavi gözlü sarışın yiğit
Göknel: Mavi gökyüzü.
Gökra: Gökyüzündeki muhteşem güzellik.
Göksagun: Mavi gözlü hekim
Göksal: Mavi gözlerinin güzelliğiyle tanınan.
Göksan: Şanı yüksek kimse.
Göksay: Mavi gözlerinin güzelliğiyle tanınan.
Göksekin: Gökyüzü senindir anlamında
Göksel: Gökle ilgili
Göksenin: Gökyüzü senin anlamında.
Gökser: Gökle ilgili.
Gökseven: Mavi seven, gökyüzünü seven
Göksever: Mavi sever, göğü sever, gökyüzünü sever
Göksoy: Gökyüzünden gelen.
Göksun: Yüksel, yücel anlamında kullanılan bir ad.
Göktan: Mavi şafak, mavi tan
Göktaş: Mavi taş, uğur
Göktay: Mavi gözlü çocuk.
Göktekin: Gökyüzlü ve biricik, mavi gözlü şehzade
Gökten: Gökyüzünden gelen.
Göktuğ: Gök renkli Tuğ sahibi
Göktulga: Savaşçı kimse.
Göktuna: Mavi Tuna
Göktunç: Mavi gözlü ve tunç gibi
Göktürk: Bir Türk boyu
Gönder: Bayrak direği.
Gönen: Mutlu, sevinçli
Gönenç: Refah, huzur, mutluluk.
Gönüldaş: Birbirleriyle uyum içinde olanlar.
Görgün: Görme yetisi olan, gören, görmüş olan, iyi gören
Görkay: Güzel Ay, görkemli ay
Görkel: Heybetli el,
Görkem: Gösterişli, göz alıcı olma
Görker: Güzel ve yiğit kimse
Görkmen: Alımlı, yakışıklı yiğit, görkemli erkek
Göymen: Gözleyen, araştıran.
Gözdetürk: Beğenilen Türk.
Gözen: Albenisi olan, göze güzel görünen, çekici, pınar, kaynak, göze
Gubbettin: Allah’ın adamı, mübarek insan.
Gujan: Atik, güçlü
Gurbet: Doğup yaşanılmış olan yerden uzak yer, gurbetlik
Gurur: Kendini beğenme, büyüklenme, kibir.
Gücal: Kuvvet al.
Gücüm: Dayandığım şey, dayanağım, güç aldığım
Gücümer: Benim dayanağım olan yiğit, gücüm olan yiğit
Güçal: Güç al
Güçalp: Güçlüklerin üstesinden gelen yiğit.
Güçel: Güçlü el.
Güçer: Çetin yiğit.
Güçeren: Güçlü ermiş.
Güçhan: Çetin han, güçlü han
Güçkan: Güçlü soydan olan kimse
Güçlü: Dayanıklı, zorlu, gücü olan, kuvvetli, sözü geçer
Güçlü Bey.: Süs, bezek.
Güçlüer: Dayanıklı, zorlu yiğit, güçlü yiğit, sözü geçer yiğit
Güçlühan: Kuvvetli hükümdar.
Güçlütürk: Dayanıklı, zorlu Türk, kuvvetli Türk
Güçmen: Kuvvetli kişi
Güçsal: Gücün ve kuvvetinle nam sal anlamında.
Güçsan: Gücü ve kuvvetiyle nam salmış olan.
Güçsel: Çetin sel, zorlu sel, güçle ilgili, enerjik
Güçyener: Yenici güç, zorlu güç
Güçyeter: Yeter güç
Güder: Amacının peşinde olan
Gülan: Ortadoğu takvimine göre bahar ayı.
Gülbay: Gül gibi zarif ve saygın kişi.
Gülbek: Gülümseyen bey.
Gülbey: Gül gibi zarif ve saygın kişi.
Güldoğan: Gül ağacının çiçeğinin doğuşu.
Güleç: Herzaman gülen, güler yüzlü, güler yüzlü ve sevimli
Güleçer: Güler yüzlü yiğit
Gülek: Yüzünden tebessümü eksik etmeyen.
Gülener: Güler yüzlü yiğit, güleç er
Gülertan: Gülümseyen sabah vakti
Gülesin: Gülmek eyleminden bir iyi dilek
Gülez: Gülü ayaklarında çiğne
Gülhan: Gül gibi güzel hakan
Gülkan: Güler yüzlülüğü içten olan.
Gülmen: Güler yüzlü kimse, güleç
Gültan: Sabah vaktinin gülü, tan gülü
Gültekin: Güvenilir kişi
Günaç: Günün doğması gibi doğ anlamında.
Günaııan: Kızıl sabah güneşi.
Günak: Ak gün.
Günal: Kırmızı Güneş
Günalan: Güneş gören alan.
Günalp: Güzel gün
Günaltan: Kızıl sabah vakti ve Güneş
Günaltay: Kızıl güneş.
Günaydın: Sabahları söylenen bir esenleme sözü, "gününüz aydın olsun"
Günbay: Günün adamı, günün kişisi.
Günberk: Güneş gibi yakıcı ve sert
Gündaş: Aynı günde doğanlardan her biri, gündeş
Gündemir: Çok iyi bir gün, sağlam gün
Gündeniz: Güneş ve deniz
Gündeş: Aynı günde doğanlardan her biri, aynı günde olan
Gündoğan: (güneş doğarken doğan çocuklara konulan adlardan) Doğan Güneş, doğan gün
Gündoğar: Güneşin doğuşu.
Gündoğdu: Güneş doğdu, gün başladı anlamında.
Gündüz: Günün aydınlık zamanı
Gündüzbey: Saygın kişi.
Gündüzhan: Gündüz hükümdarı.
Güneri: O günün popüler kişisi.
Güneş: Gezegenlere ve yer yuvarlağına ışık ve ısı veren büyük gök cismi.
Güney: Temel yönlerden biri. 2. Güneş gören yer.
Güngör: İyi günler yaşa anlamında
Günhan: Aydınlıklar hükümdarı
Günkan: Sıcakkanlı.
Günkaya: Güneş gibi sıcak, taş gibi sert.
Günkul: Günün uğuru.
Günol: Aydınlık ol.
Günşiray: Aydınlık yüzlü, güneş gibi parlak yüzü olan kimse.
Güntekin: Güneş gibi.
Güntürk: Işık saçan Türk.
Günver: Bereketli, ışıklı.
Günyol: Aydınlık yol.
Gür: Çok, bol, fazla
Gürak: Çok beyaz, temiz.
Gürakın: Sıkça akın.
Güral: Çok al, çok yaşa
Güralp: Yiğit
Güran: Bol bol hatırlaanlamında kullanılır.
Güray: Bereketli, bolluk içinde olan ay
Gürbüz: Sağlıklı, sağlam
Gürçay: Bol sulu akarsu.
Gürdağ: Bol ağaçlı dağ. 2. Gür ormanlı tepe.
Gürdal: Güçlü dal
Gürdemir: Güçlü sağlam demir
Güre: Güçlü, dinç, ürkek
Gürel: Canlı hareketli. 2. Çetin bir gücü içeren.
Gürer: Gürbüz yiğit.
Güreralp: Gürbüz yiğit kişi.
Güresin: Sert esinti.
Gürgen: Karadeniz’de yetişen bir ağaç türü.
Gürgüner: Gürbüz, aydınlık yiğit.
Gürhan: Güçlü, gürbüz hükümdar
Gürkal: Güçlü kal
Gürkan: Güçlü kanlı, kuvvetli
Gürkaya: Güçlü ve de kaya gibi sert.
Gürkök: Kökleri güçlü olan.
Gürler: Gürül gürül haykıran kalın ses.
Gürman: Güçlü, gürbüz.
Gürmen: Gücü kuvveti olan gürbüz kişi.
Gürol: Güçlü ol
Gürpınar: Gürül gürül akan pınar.
Gürsal: Her tarafa nam salmış olan.
Gürsan: Önemli, güçlü bir üne, soya sahip olan kimse.
Gürsay: Güçlü, saygın.
Gürsel: Güçlü sel, çok güçlü
Gürses: Güçlü ses.
Gürsoy: Güçlü soy
Gürtan: Çok koyu şafak
Gürtekin: Uğurlu, çok şanslı kişi.
Gürtuğ: Bereketli tuğ,
Gürtuna: Gürül gürül akan Tuna.
Gürtunca: Gürül gürül akan Tunca.
Gürtunç: Sağlam tunç
Gürtürk: Güçlü Türk.
Güven: Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu, sevinç, mutluluk.
Güvenalp: Güvenilen yiğit.
Güvenç: İnanç, inanış
Güvenel: Cesaret al, cesaretlen.
Güvener: Güvenli yiğit.
Güventürk: Güvenilir Türk.
Güyer: Su yolu
Güzcan: Sonbaharda doğan.
Güzek: Yer yuvarlağı, küre, dünya, yeryüzü.
Güzelbey: Yakışıklı ve saygın erkek.
Habib: Sevgili, dost
Habibullah: Allah’ın en sevdiği, Hz. Muhammed’in lakabı
Habil: Yeryüzünde öldürülen ilk insan
Habip: Sevilen kişi, yaren, dosta verilen ad
Hacı: Kabe’yi ziyaret eden kişi.
Hacip: Osmanlıda devlet büyüklerine verilen bir san.
Hades: Birisini yenmek, kötülük
Hadi: Yol gösterici.El Hadi, Allah’ın isimlerindendir.
Hadim: Birisine yol gösteren.
Hadin: Dost, yoldaş.
Hadis: Hz. Muhammed'in söz ve davranışları
Hadra: Çok yeşil, en yeşil manasında.
Hafız: Ezberleyen/ Özellikle Kuran-ı Kerimi ezbere okuyan
Hakan: Kağan, eski Türk imparatoru
Haki: Yeşile çalan koyu sarı renk, toprak rengi.
Hakim: Akıllı, becerikli, hekim.
Hakkı: Doğruluk, adaletli
Haktan: Allah’tan gelen, Allah’ın verdiği
Haktanar: Her anlamda haktan yana olan.
Hakverdi: Allah’tan gelen hak anlamında.
Halas: Kurtuluş, özgürlüğe kavuşmak.
Halâskâr: Kurtarıcı.
Haldun: Kalp, yürek / Yüreklilik
Halef: Birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse.
Halet: Hal, durum.
Halife: Birinin yerine geçen kimse. 2. Hz. Muhammed´in vekili ve dünyadaki Müslümanların başı olan kimse.
Halik: Yoktan var eden, yaratıcı.
Halil: İçten dost, yakın arkadaş
Halilullah: Allah’ın sadık dostu. 2. Hz. İbrahim’e verilen san.
Halim: Yumuşak huylu, sakin yaradılışlı
Halime: Peygamberimizin (s.a.s) süt annelerinden
Halis: Saf, katkısız, duru
Halit: Süregelen, sürekli
Halittin: Dinin sonsuzluğu, ölümsüzlüğü.
Haluk: İyi ahlaklı, uyumlu
Hamaset: Cesaret, kahramanlık, yiğitlik.
Hamdi: Hamd eden, şükreden / Tanrı ile ilgili
Hamdullah: Allah övgüsü
Hami: Koruyan, arka çıkan, koruyucu
Hamid: Şükredici
Hamil: Sahip olan. 2. Destek.
Hamis: Beşinci.
Hamit: Şükreden, ; övgüye değer
Hamza: Aslan
Han: Eski Türk hakanına bağlı, hükümdar. 2. Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen ünvan. 3. Konaklamak amacıyla yapılan yapı.
Hanalp: Han’a bağlı yiğit, kahraman.
Hanbek: Güçlü, kuvvetli hükümdar.
Hanbey: Hana bağlı beylik.
Hanedan: Hükümdar, ya da devlet büyüğü gibi bir kişiye dayanan soy, aile. 2. Belli ve büyük soydan gelen aile. 3. Eli açık, konuksever.
Hanefi: Allah´ın birliğine iman eden.
Hani: Yumuşaklık ve vakar sahibi
Hanif: İslam dinine sımsıkı bağlı olan kimse. 2. İslamiyetten önce tek Tanrı´ya inanan.
Hanifi: Mezhep adı.
Hankan: Han soyundan gelen.
Hansoy: Han soylu, bey soyundan gelen
Hanzala: Uhud Savaşı şehitlerinden biri
Harabi: Bekçi, gözcü.
Haris: İstekli, aç gözlü, bir şeyi çok fazla isteyen, hırslı. 2. Pinti, cimri, parayı çok seven. 3. Gözcü,
Harun: Huysuz at / Postacı / İnatçı
Has: Özgü, mahsus. 2. Katışıksız, en iyi cinsten olan. 3. Hükümdara özgü olan.
Hasan: Güzellik, iyilik
Hasanalp: Güzel yiğit.
Hasane: Güzel, iyi. 2. İyi, hayırlı iş, iyilik. – bk. Hasene
Hasbek: İyi, dürüst, saf insan.
Hasbi: Kişisel değeri olan, ünlü bir soydan gelen
Hascan: Güzel dost.
Hasefe: İyi efe.
Hasip: Kişisel değeri olan, ünlü bir soydan gelen
Hasip / Hasbi: Kişisel değeri olan, ünlü bir soydan gelen
Haskan: İyi kan.
Haslet: İnsanın yaradılışındaki huyu¸ doğası.
Haspolat: Saf, temiz kimse.
Hasret: Özlem
Haşim: Ezen, kıran, parçalayandır. Haşmetli, gösterişli, muhteşem
Haşmet: İhtişam, büyüklük, görkemlilik
Haşmettin: Dinin görkemliği.
Hatay: İl adı, Antakya olan kentimiz inadı
Hatem: Sonuncu en son olan / Mühürcü
Hatem/ Hatemi: Sonuncu en son olan / Mühürcü
Hatemi: Sonuncu en son olan / Mühürcü
Hati: Sempatik, ikramda kusur etmeyen
Hatif: Sesi işitilen fakat görünmeyen kişi. 2. Gaipten seslenir gibi haber veren melek.
Hatim: Sona erdirme, bitirme
Hatin: Ürün, gelmek, ulaşmak
Hatip: güzel konuşan, hitap eden, topluluk karşısında ikna edici konuşan
Hatit: Torun.
Hatiz: Esirgeyen, gözeten.
Hattat: El yazıları çok güzel olan.
Havar: İmdat, çağrı.
Havbeş: Ortak, paylaşımcı.
Haver: Güneşin doğduğu taraf.
Havi: Boş çöl, ıssız, tenha yer.
Havin: Yaz mevsimi.
Hawar: Çığlık, çağrı.
Hayalî: Hayal niteliğinde veya hayal ürünü olan, düşsel, imgesel. 2. Karagöz oynatan kimse, karagözcü.
Hayati: Yaşamsal, yaşamla ilgili önemli olan
Haydar: Aslan, cesur, korkusuz kişi
Hayır: İyilik, karşılık beklemeden yapılan yardım.
Hayim: Şaşkın, hayrette. 2. Sevgiden dolayı şaşkına dönmüş.
Hayret: Saşma, şaşkınlık.
Hayrettin: Hayır eden, hayır sahibi
Hayri: Hayırla, iyilikle ilgili
Hayrullah: Hayırlı kişi.
Hayyam: Çadırcı.
Hazan: Sonbahar.
Hazar: Barış / Bir yerde oturma hali
Hazerlen: Çok bilen yetenekli.
Hazık: Usta, mahir, becerikli.
Hazım: Hezimete uğratan
Hazin: Hüzünlü, üzüntülü, acıklı
Hazni: Değerli eşya, büyük servet, hazine.
Hazra: Türk musikisinde bir makam.
Hazret: Kutsal sayılan insanların adlarının önüne konulan san.
Hebun: Varlık, yaratılmış olan.
Hedar: Hali vakti yerinde, zengin.
Hedef: Nişan alınacak yer. 2 Amaç, gaye.
Heja: Kıymetli, değerli, biricik, makbul
Hekim: İnsanlardaki hastalıkları teşhis ve onları ilaçlarla veya bazı araçlarla tedavi eden kimse, doktor, tabip.
Helat: Güneş, doğmak.
Hemdem: Birlikte yaşayan, arkadaş.
Hemden: çağdaş.
Hemşar: Hemşeri, yurttaş.
Heper: Her zaman yiğit
Hepyener: Her zaman yener, hiç yenilmez
Hepyüksel: “Her zaman gözün yükseklerde olsun, yüksel” anlamında kullanılan bir ad.
Herji: Güvenli, emin.
Hesin: Demir.
Heşar: Uyanık
Heşin: Haşin. 2. Mavi renk.
Hetan: Eski Kürtçede Güneş.
Heval: Arkadaş, dost, yoldaş.
Hevbeş: Özdeş.
Hevi: Umut 2. Düş, rüya.
Hevin: Aşk, sevda
Heybet: İnsanlara korku ile birlikte saygı uyandıran görünüş. 2. Büyüklük, ululuk.
Heybetli: Görünüşü, korku ve saygı uyandıran. 2. Büyük, ulu, azametli.
Hıdır: Hızır manasındadır. Bir işin kolaylıkla ve çok hızlı yapılmasını sağlayandır.
Hıfzı: Saklamak, korumak, hafızaya almak
Hıncal: İntikamını al
Hızır: Darda kalanların yardımına koşan
Hızlan: Elini çabuk tut, hızını artır
Hızlıer: Çabuk davranan.
Hicabi: Utanma, utanç.
Hicap: Acı ve üzüntü duyma.
Hicret: Bir ülkeye göç etmiş olan, göç etme.
Hicri: Göç eden / Hicrete ait, hicretle ilgili
Hiçyılmaz: Tüm zorluklara karşı koyabilen, 2. Bütün zorlukların üstesinden gelen.
Hidayet: Doğru yolu arama, bulma
Hidiv: Vezir
Hikmet: Gizine erişilmeyen
Hikmettin: Müslümanlığın gösterdiği doğru yol.
Hikmetullah: Allah’ın hikmeti
Hilet: Alışkanlık, huy.
Hilkat: Yaradılış.
Hilmi: Yumuşak huylu, sabırlı
Himmet: Çalışma, çaba
Hinkari: Çalışkan, işçi.
Hira Nur: Işık saçan güzel huylu
Hisar: Bir şehrin veya önemli bir yerin korunması için taştan yapılmış yüksek duvarlı ve kuleli, çevresinde hendekler bulunan küçük kale. 2. Türk müziğinde bir birleşik makam.
Hişam: Eski bir Endülüs hükümdarının adı
Hitit: Anadolu’da bir uygarlık, Eti.
Hoşgör: Anlayışlı, görgülü ol.
Hudavendigar: Bir işte emir verme yetkisi bulunan kimse anlamına gelir.
Hudayi: Tanrı ile ilgili tanrının yarattığı.
Hulki: İyi ahlaklı iyi huylu
Hulusi: Saflık, doğruluk, içtenlik
Hunalp: Yiğit hükümdar.
Hurmız: Jüpiter yıldızı. 2. Zerdüşt dininde iyilik Tanrısı,
Hurnet: Saygı göstermek, değer vermek.
Hurşit: Güneş
Huzeyfe: Peygamber efendimizin sır katibinin adı.
Hüda: Doğru yol gösteren.hidayet eden
Hüdai: “Hüdayi” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Hüdavendigar: Hükümdar.
Hüdavendigâr: Amir, hâkim. 2. Osmanlı Padişahı I. Murat’ın sanı. – bk. Hudavendigâr
Hüdavent: Allah. 2. Hükümdar. 3. Sahip olan, efendi.
Hüdaverdi: Allah verdi, çocuk özlemi çeken aileler ilk çocuklarına genellikle bu adı verirler
Hüdayi: Allah’ın yarattığı.
Hükümdar: Kral, padişah, taht sahibi.
Hünkar: Padişah, kral, sultan.
Hür: Özgür, bağımsız
Hürbay: Özgürlüğüne düşkün olan saygın kişi.
Hürbey: Bağımsız bey.
Hürdoğan: Bağımsız doğan.
Hürdoğmuş: Doğuştan özgürlüğüne düşkün olan.
Hürel: Özgür ülke.
Hürer: Özgürlüğüne düşkün yiğit kişi.
Hürgün: Özgür gün.
Hürkal: Hep özgür ol!
Hürkan: Özgürlüğüne düşkün bir soydan gelen.
Hürol: Özgür ol.
Hürtan: Özgürlüğüne düşkün ve romantizmden hoşlanan
Hüryaşa: Özgür, bağımsız yaşa.
Hüryaşar: Tüm yaşamı boyunca özgürlüğünü düşünerek yaşayan.
Hüsam: Keskin kılıç / Dinin keskin kılıcı
Hüsam / Hüsamettin: Keskin kılıç / Dinin keskin kılıcı
Hüsam / Hüssam: Keskin kılıç. 2. “Hüsamettin” isminin kısaltılarak söyleniş biçimi.
Hüsamettin: Keskin kılıç / Dinin keskin kılıcı
Hüseyin: Güzellik, iyilik
Hüsmen: Hüsamettin adının Anadolu halkınca söyleniş biçimi.
Hüsnü: Güzel, güzellik ile ilgili
Hüsrev: Büyük padişah, hükümdar
Hüşenk: Akıl ve düşünce.
Hüzeyfe: Peygamberimizin sırdaşı.
Ibra: (AR) Beri kılma, beraat etme, çıkarılma, aklanma temize.
Icab: (AR) Lazım gelme, gerçek. Bir sözleşme için ilk söylenen söz. Olumlama, olumlu hale gelme.
Idık: (TR) Kutsal, mübarek.
Ikdam: (AR) İlerleme. İlerlemeye çalışma.
Iksir: (AR) Ortaçağ kimyacılarının olağanüstü etkili güçte varsaydıkları cisim. Etkili, yarar şurup. En etkili neden.
Ilbeyi: Eski Osmanlı ileri gelenler için kullanılan unvan
Ilcan: Ağacın gövdesi, ılımlı.
Ildır: Alacakaranlık. 2. Parıltı, ışıltı.
Ildız: Yıldız.
Ilgar: Akın
Ilgaz: Atın dörtnala koşması, hücum, akın gibi manaları vardır.
Ilgazer: Ilgaz dağlarının yiğidi
Ilgı: Soy, köken
Ilgısoy: Köken.
Ilgıt: Esinti ve akış için kullanılan yavaş yavaş anlamında
Ilıcan: Yumuşak, ılımlı kimse
Ilkutay: Kutsal ülke.
Ilsu: (TR) Ülkenin suyu, bereketi, bolluğu.
Iltifat: (AR) Yüzünü çevirip bakma. Dikkat. Hatır sorma, gönül alma. Sözünü başka bir kişiye çevirme.
Imren: (TR) Görülen bir şeyi veya herhangi bir isteği elde etmek istemi, gıbta.
Ira: Öz yapı, karakter, kişilik.
Irade: (AR) İstem. Emir.
Irak: Uzak.
Iraz: Uzak.
Irgun: (TR) Sabahın erken saatleri.
Irhan: Rehin koyma ya da başkaları tarafından rehin koyulma.
Irız: Cesur, yiğit.
Irkd: Kehanette bulunan.
Irşa: Doğru yolu gösterme, uyarma
Irşat: Doğru yolu gösterme, uyarma.
Isra: Hz. Peygamberin miraç gecesi
Işık: (TR) Aydınlık. Ziya.
Işıkalp: Işıklı yiğit
Işıkay: (TR) (bkz. Işık).
Işıker: Aydınlık yiğit, ışıklı yiğit
Işıkhan: (TR) (bkz. Işık).
Işıldak: Parlayan, ışıltılı, 2. Karanlıkta bir hedefi aydınlatmak için kullanılan dar, uzun bir ışın demeti çıkaran ışık kaynağı.
Işıman: Aydın yüzlü insan.
Işınbay: Aydınlık ve zengin.
Işınbey: Işık saçan saygın kişi.
Işıner: Işın saçan yiğit
Işınkan: Aydın soydan/kandan gelen.
Işınsoy: Aydınlık bir soydan gelen.
Işıt: (ışımak”tan buyruk) ışık ver, aydınlat
Işıtan: Aydınlatan, ışık veren
Işkın: Filiz.
Itri: Itır kokulu; kokusu büyüleyici olan…
Izhar: (AR) Gösterme, meydana çıkarma.
İbiş: Soytarı, palyaço
İbo: “İbrahim” adının kısaltı1mışı.
İbrahim: İnananların babası, hakların babası
İbrani: Yahudi.
İçöz: İçi özü olan
İdi: Güç, kuvvet
İdris: Meyvesi hoş kokulu, kerestesi güzel bir kiraz türü. 2. İlim ve fende ileri seviyede olan anlamında. 3. Kur’an-ı Kerim’de ismi geçen İdris Peygamber 4. ilk kez giysi dikip giydiği için terzilerin, ilk kez kalem kullandığı için yazarların piri sayılmaktadır.
İğdemir: Araba okunun demiri, dülgerlerin ve heykelcilerin ağaç yontma aracı
İhlas: Gönülden gelen bağlılık, dostluk, samimiyet manalarındadır. Kuran’ dan sure ismidir.
İhsan: Bağışlamak, yardım etmek, iyilik etmektir.
İhvan: Yakın dostlar, arkadaşlar. 2. Aynı okul veya tarikattan olan kimseler.
İhya: Canlandırma, diriltme. 2. Umut verme, güçlendirme. 3. Çok iyi duruma getirme, geliştirme, güçlendirme.
İkan: Yurttaş, vatandaş.
İkram: Sunma
İkrami: Misafirperver.
İlaydın: Aydınlık, mutlu, demokratik ülke.
İlbaş: Ülke lideri.
İlbay: Bir ilin, bir obanın yöneticisi
İlbey: Egemen olan
İlbilge: yurdun bilgesi
İlçi: Elçi
İldem: Pişmanlık duyan.
İldemir: Sağlam, kuvvetli kişi.13
İldeniz: Ülkenin denizi
İldeş: Hemşeri
İleri: Henüz gelmemiş zaman, gelecek sonraki. 2. Herhangi bir şeye göre daha ötede olan. 3.Önde bulunan. 4. Amaca doğru durmadan yürü anlamında.
İlgin: Gurbette yaşayan, garip.
İlginç: İlgi uyandıran, ilgi ve dikkat çeken.
İlgü: Engel.
İlgün: Halk, ulus, ahali.
İlham: Gönülden gelen, esin.
İlhami: İçine doğmakla ilgili
İlhan: Hükümdar, imparator, yönetici.
İlkan: İran’da devlet kuran bir Türk hükümdarı. İlk+ An
İlkay: Ayın ilk günlerindeki hali. İlk+Ay
İlkcan: İlk çocuk.
İlkem: Temel kanı.
İlker: İlkle ilgili, ilk erkek çocuk
İlkgün: Bir edimin ilk defa olduğu gün .
İlki: (ilk çocuk için) birincisi
İlkin: Öncelikle, ilkle ilgili, ilk olan
İlksoy: Önde gelen soy. 2. İlk ata.
İlktürk: İlk Türk.
İlkut: Kutlu ülke, kutlu yurt
İlon: EylüL.
İlsavaş: Ülke için savaş
İlsavun: Ülkeyi savun
İlsev: Ülkeyi sev
İlseven: Ülkeyi seven
İlsever: Ülkeyi sever, ülke sever
İlsu: Sularla kaplı ülke.
İltan: Ülkenin ışığı
İltaş: Yurdundaki taş gibi.
İltay: Ülkenin yavrusu, çocuğu
İlteber: Vali, kumandan.
İltekin: Ülkenin şehzadesi
İltemiz: Temiz vatan.
İlter: Yurdunu seven, yurduyla övünen.
İlteriş: Ülkeyi derleyip toparlayan
İltüzer: Ülkeyi düzene sokan, derleyip toplayan
İlvan: Gösteriş, süs, bezek.
İlyas: Mersin ağacı
İmam: Müslümanlıkta mezhep kuran kimse. En önde bulunan. Cemaate namaz kıldıran kimse. 4. Hz. Muhammed’den
İman: İnanç.
İmar: Şekillendirme, şekil verme.
İmat: Sütun.
İmdat: Yardım dilemek, yardım istemek, yardım beklemek
İmran: Evine bağlı kalan. 2. Hz. Meryem’ in babası, Al-i İmran
İmre: Dost, arkadaş, ağabey, büyük birader
İnalbey: Kendisine inanılan, güvenilen bey.
İnalkut: İnanılır ve uğurlu kimse,
İnaltekin: Güvenilir ve biricik olan,
İnan: İnanmak
İnanç: Kabullenme, bağlanma.
İnanır: İnanan kişi, inanan ve güvenen kimse
İnanöz: İnanan kimse, özüyle inanan kişi
İnayet: İyilik, lütuf
İncebey: İnce yapılı ve soylu kişi, incelikli bey kişi
İncesu: İnce akan su.
İnkdap: Evrim, dönüşüm. 2. Devrim.
İnkılap: Evrim, dönüşüm – Devrim.
İnönü: T.C.’nin ikinci cumhurbaşkanının soyadı.
İnsel: İnden, mağaradan çıkan sel, in seli
İpar: Yüksek dağların kar tutmayan yerlerinde yetişen Bir çeşit dikenli otun güzel kokulu sarımtrak çiçeğin kurusa bile kosusu gitmez. Güzel koku, misk, amber gibi manaları vardır.
İra: Bağış yapma, iyilikte bulunma. Çıplak bırakma soyma. Otlatma.
İrade: Bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü. Buyruk, emir.
İren: Özgür, hür
İrfan: Bilme, anlama sezme gücü.
İrsal: Gönderme, yollama.
İrşad: Doğru yolu gösteren, uyaran.
İrşat: Gerçeği söyleme, uyarma.
İrtek: Erken doğan, er doğmuş
İsa: Hristiyanlığın kurucusu peygamber, Hz. İsa
İsfendiyar: İran mitolojisinde adı geçen hükümdar.
İshak: Hüzünlü öten bir tür kuş
İskender: Tarihte fetihleriyle ünlü bir hükümdar
İslam: Hz. Muhammed’in yaydığı din, müslümanlık. 2. Hz. Muhammed’in yaydığı dinden olan kimse, müslüman.
İsmail: Duası kabul olunan manasındadır. Peygamberlerdendir. İbrahim’in (A.S.) oğludur. Küçükken İbrahim’e (A.S.), oğlunu Allah için kurban etmesi emredildi. Halilullah olan İbrahim, İsmail’i (A.S.) kurban etmek isterken Cenab-ı Hak koç gönderdi. Mucize zahir oldu. Bıçak İsmail’i kesmedi, yerine koç kurban edildi. Resul-i Ekrem’in (A.S.M.) de ceddi olan İbrahim ve İsmail (A.S.) Kabe’ yi yeniden inşa ettiler.
İsmet: Haramdan ve günahtan çekinen
İsot: Biber.
İsrafil: Dört büyük melekten biri
İstemi: Göktürklerin ünlü hakanı
İstemihan: Göktürklerin ünlü hakanı
İstikbal: Gelecek zaman. 2. Karşı çıkma, karşılama.
İstiklaı: Bağımsızlık,
İsvan: Saç ekmeğini tutmak için kullanılan maşa,
İşcan: Becerikli, çalışkan, işçen
İşcen: İşsever,
İşeri: İşçi, emekçi.
İşger: Emekçi, işçi.
İşgüder: İş yapan, çalışkan.
İşmen: Çalışkan.
İşseven: Çalışmaktan hiçbir zaman yılmayan
İşsever: Yaptığı işi seven.
İteriş: Ülkeyi derleyip toparlayan
İvecen: Aceleci.
İyibay: Efendiliği ve saygınlığıyla anılan.
İyibey: Efendiliği ve saygınlığıyla anılan, tanınan.
İyikan: Efendi ve iyi bir soydan gelen
İyisoy: Temiz ve iyi tanınan soy.
İyitürk: İyi bir Türk olmanın tüm özelliklerini karakterinde taşıyan.
İzer: İzci Eri
İzgü: İyi, güzel.2. Akıllı, adaletli.
İzgütay: İyi yavru, iyi tay
İzhan: Hükümdar izinden giden.
İzzet: Değer, kıymet, ululuk, yücelik
İzzettin: Değer, kıymet, ululuk, yücelik
Kaan: Hükümdar, han
Kaan / Kağan: Hükümdar, hanların hanı
Kabadayı: İyi dövüşen, korkusuz, kendine özgü namus kurallarının dışına çıkmayan kimse. 2. Yürekli.
Kaban: Savaşçı, dövüşken.
Kabil: Kabul eden, olabilir mümkün, önde ve ileride olan.
Kadagan: Buyruk, emir.
Kadem: Adım, ölçü. 2. Uğur.
Kader: Alın yazısı, yazgı. 2. Genellikle kaçınılmaz kötü talih.
Kadim: Ayak basan, ulaşan, varan. Ezeli, evvelsiz olandır. Çok eski zamanlara ait eski atik. Yıllanmış. Kelam-ı Kadim, Kur’an-ı Kerim
Kadir: Değer, onur
Kadrettin: Dinin kudreti, gücü.
Kadri: İtibar, değerle ilgili
Kadrihan: Değerli, kıymetli ve de güçlü hükümdar.
Kafar: Batırıcı, kahreden.
Kağan: Hükümdar, hanların hanı
Kahhar: Kahreden, üzen manasındadır. Allah’ın esmalarındandır.
Kahir: Kahredici, yok eden, ezici kuvvet.
Kahra: Yeraltı. Büyük taşlık yer. Bir diğer anlamı da hayvan yiyeceğidir.
Kahraman: Yiğit, cesur
Kaim: Birinin yerine geçen. 2. Bir işte sebat eden, direnen. 3. Ayakta duran.
Kainat: Yer, gök, var olan her şey; evren; kozmos dur.
Kakınç: Öfke, kızgınlık, sitem. 2. Vurma, vuruş. 3. Harekete geçiş, ayağa kalkış.
Kala: Kale, hisar. 2. (T.) Atmaca.
Kalagay: Al, kırmızı renk.
Kalender: Gösterişsiz, sade, tokgözlü anlamındadır.
Kalgay: İzci başı.
Kalkan: Koruyucu.
Kalmuk: Göz kapağı. 2. Tüylü yün kumaş. 3. Asya’da eski bir Moğol kabilesinin adı.
Kam: Hekim. 2. Düşünür.
Kamacı: Top kaması yapan veya onaran kimse.
Kaman: Dağların zirvesine yakın olan yer.
Kamanbay: Saygın, değerli kimse.
Kamar: Hekim, doktor.
Kambay: Hekim, tabip.
Kamber: Hz. Ali’ nin sadık kölesi; bir eve çok gelen kimse gibi anlamları vardır.
Kamber/Kanber: Halife Ali’nin yanından hiç ayrılmayan kölesi. 2. Sadık hizmetkar.
Kamer: Ay uydusunun Kuran’daki adıdır.
Kamet: Endam.
Kamil: Olgun, eksiksiz kişidir.
Kamran: Mutlu, muzaffer, isteğine kavuşmuş olan
Kamuran: Dileğine, kavuşmuş olan, bahtiyar, mutlu kişidir.
Kanat: Kuşların ve uçucu böceklerin uçmalarını sağlayan organlarıdır.
Kanbore: Kahraman.
Kandemir: Çok güçlü olandır.
Kaner: Soyu yiğit olan, er olan kimsedir.
Kanık: Elindekinden hoşnut olan, azla yetinen, yetingen, kanaatkar. 2. Tok gözlü.
Kani: İnanan, inanmış.
Kanka: Kan kardeş. 2. Can ciğer arkadaş.
Kansu: Soyu su gibi saf ve temiz olan manasındadır.
Kantürk: Türk soyundan olan.
Kanun: Kaide, kural, yasa.
Kanuni: Kanuna ait kararla ilgili. Sultan Süleyman’ın Sıfatıdır
Kapkın: Uygun, düzenli anlamındadır.
Kaplan: Hindistan ve Afrika ormanlarında yaşayan, aslan büyüklüğünde, postu çizgili, kedigillerden yırtıcı bir hayvandır.
Kaptan: Gemideki en yüksek görevli. 2. Takımbaşı.
Kara: En koyu renk, siyah. 2. Esmer.
Karaalp: Kara ve alp yiğit kişidir.
Karabaş: Hiç evlenmemiş erkek.
Karabay: Esmer ve saygın kişi.
Karabey: Esmer bey.
Karabulut: Yağmur yüklü bulut.
Karaca: Geyik türünden, boynuzları küçük ve çatallı bir av hayvanı, Dağkeçisi, yaban keçisi
Karacabey: Kahramanlığıyla ün salmış bir Türk beyi.
Karacael: Karayağız el.
Karacan: Esmer kimse manasındadır. Dedem Korkut öykülerinde bir yiğit adıdır.
Karaçelik: Çelik gibi güçlü esmer delikanlı.
Karademir: Demir gibi sert esmer delikanlı.
Karadeniz: Türkiye’nin kuzeyindeki deniz.
Karadoğan: Bir kuş türü.
Karaduman: Siyah duman anlamında.
Karaer: Esmer yiğit.
Karagöz: Gözü açık, çalışkan bir kimsedir.
Karahan: Tarihte bazı hanlara verilen addır. Anadolu’da bir devlet ismidir.
Karakaş: Kara kaşları olan.
Karakaya: Siyah kaya.
Karakoç: Siyah koç.
Karakoyun: Kara koyun.
Karakurt: Siyah kurt.
Karakuş: Siyah kuş.
Karaman: Esmer, karayağız insan.
Karamuk: Böğürtlen.
Karan: Kahraman yürekli ve diğer anlam olarak karanlık demektir.
Karanalp: Kara yağız yiğittir.
Karani: Veysel Karani’ nin doğduğu köydür. Çok karanlık anlamına gelir.
Karaoğlan: Esmer delikanlı.
Karasın: Esmersin.
Karasu: Ağır akan su, esmer su, acı su.
Karatan: Alaca karanlık.
Karatay: Anadolu Selçuklu devlet adamıdır.
Karatekin: Uğurlu esmer.
Karayağız: İri yarı, esmer yakışıklı kimse manasındadır.
Karayel: Kuzeybatıdan esen yel, soğuk rüzgar.
Kardani: Eylem.
Kardelen: Karda yaşayabilen çiçek
Kardeş: Aynı ana babadan doğmuş veya ana babalarından biri aynı olan çocukların birbirine göre adı. 2. Yaşça küçük olan kardeş. 3. Aralarında çok değer verilen ortak bir bağ bulunanlardan her biri.
Kardeşcan: Çok yakın arkadaş, dost.
Karer: Yağız yiğit
Kargın: Kabarmış su, eriyen karların oluşturduğu akarsudur.
Karhan: Karların hükümdarı anlamındadır.
Karık: Bağ ve bahçelerde sebze ekmek için ayrılan bölümler. 2. Karışık, karışmış.
Karındaş: Kardeş.
Karlık: Kar kuyusu.
Karlukhan: Karluk boyunun hanı.
Karmen: Parlak kırmızı.
Kartal: Yırtıcı bir tür kuş adıdır.
Kartay: Kar gibi beyaz tay.
Kartekin: Kar gibi beyaz ve de temiz kişidir.
Kasal: Kibir, gurur, övünme.
Kasar: Hatır.
Kasım: Bölen, kısımlara ayırananlamındadır. Yılın 1Ayının adıdır.
Kasırga: Şiddetli fırtına. 2. Duyguların patlak verişi.
Kaşif: Bulan, meydana çıkaran kişi
Kâşif: Bulan, meydana çıkaran kişidir.
Katip: Değerli çalışkan
Kâtip: Değerli çalışkan, yazıcı anlamlarındadır.
Kava: M. Ö. 612’de Şedadilerin kralı Dehak’ı öldürerek bir ihtilal yapan ve o günden beri Nevroz bayramının kutlayıcısı olan Kürt kahramanı.
Kavas: Koruyan, koruyucu.
Kavruk: Kara sevdalı, aşık.
Kaya: Büyük ve sert taş kütlesidir.
Kayaalp: Kaya gibi sert yiğit
Kayacan: Kaya gibi güçlü dost.
Kayaer: Kaya gibi sert ve sağlam er kişidir.
Kayagün: Kaya gibi sert gün
Kayahan: Kaya gibi sert hakan
Kayan: “Kaymaktan” kayma işini yapan, akar gibi yer değiştiren, kayıcı
Kayansel: Gürül gürül gelen sel.
Kayar: Gurur.
Kayarak: Giden akarsu, sel, çığ
Kayasoy: Güçlü soydan gelen.
Kayaş: Sülale, akraba.
Kayatekin: Kaya gibi sağlam şehzade
Kayatimur: Kaya+Timur
Kayatürk: Kaya gibi sağlam ve sert Türk
Kaygısız: Endişesiz, hiçbir şeye aldırış etmeyen.
Kayhan: Güçlü hükümdar
Kayhan/Kayıhan: Güçlü hükümdar
Kayı: Osmanlıların kökeni olan Oğuz boylarından birinin adı, sağlam, sert, güçlü, sağanak, bora
Kayıhan: Güçlü kağan, sert han, sağlam han
Kaymaz: Dağ eteği.
Kaynak: Bir suyun çıktığı yer, pınar
Kayra: Yüksek tutulan veya sayılan birinden gelen iyilik, lütuf, ihsan, atıfet, inayettir. Tanrı’nın insana iyilik getirici, kurtarıcı ilişkisi için kullanılan, özellikle dinsel bir kavramdır.
Kayraalp: Yardımsever yiğit.
Kayrabay: Yardımsever saygın kişi.
Kayrabey: Yardımsever saygın kişi.
Kayrahan: Yardımsever hükümdar.
Kayrak: Ekime elverişli olmayan toprak. 2. Yassı, düz taş.
Kayral: Gözetilen, esirgenen.
Kayran: Orman içindeki ağaçsız çıplak alan.
Kayrasoy: Himaye edilmiş, korunmuş soydan gelen kişi anlamında.
Kazan: Su çevrisi, girdap.
Kazgan: Kazan
Kazım: Kızgınlığını, öfkesini belli etmeyen
Kebir: Ulu, yüce.
Kelami: Sözle ilgili.
Kelemer: Kuvvetli karakteri olan adam.
Keleş.: Güzel, yakışıklı.2. Yiğit, cesur, bahadır.
Kemal: Olgunluk, erdem
Kemalettin: Bilgi ve erdem sahibi
Kemali: “Kemal” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Kemallettin: Dinin olgunluğu, eksiksizliği ve değeri
Kemar: Cumhuriyet.
Kenan: Hazreti Yakup’un ülkesi, vaat edilmiş ülke; Cennet, Filistin.2. Hz. Yakup’un memleketi, Filistin. 3. Yusuf-i Kenan
Kendal: Yamaç, uçurum kenarı, sel yarığı gibi anlamları vardır.
Kent: Şehir.
Kenter: Kentli
Keramettin: Dinin kerameti, doğa üstü gücü, bağış, ihsan, ağırlama anlamlarındadır.
Kerami: Mert, cesur soylu kişi.
Kerem: Soyluluk, eli açıklık, cömertlik anlamlarındadır.
Kerim: Kerem sahibi, cömert, soylu, eli açık olandır. Allah’ın adlarındandır.
Kerimhan: Cömert hükümdar.
Kerman: İran’da Kürt bölgesi.
Kervan: Uzak yerlere yolcu ve ticaret eşyası taşıyan yük hayvanı katarı.
Keser: Hüzün, keder.
Keskin: Kesici, kararlı, kesin
Keskinay: Parıltıyla ışıldayan ay.
Keskinel: Elleri sert olan.
Keskiner: Sert yiğit, keskin erkek
Keskinsoy: Sert soydan gelen.
Keskintürk: Sert Türk.
Kevin: Yaşlı, ihtiyar, eski.
Keyan: Büyük hükümdar, şah.
Keyhan: Dünya. Far
Kezer: Kahraman
Kııilkurt: Kızıl renkli kurt.
Kılıç: Uzun keskin bir bıçak, silah
Kılıçali: 1500-1578 yılları arasında yaşamış olan Türk denizcisi.
Kılıçalp: Kılıç gibi keskin yiğit
Kılıçaslan: Selçuklu şehzadesinin adı.
Kılıçbay: Kılıcıyla saygınlık kazanmış olan.
Kılıçbey: Kılıcıyla saygınlık kazanmış olan.
Kılıçel: Kılıç gibi keskin eli olan.
Kılıçer: Kılıç gibi keskin er kişi
Kılıçhan: Kılıcıyla nam salmış hükümdar.
Kılıçsoy: Kılıcıyla nam salmış bir soydan gelen.
Kılıçtürk: Kılıç gibi keskin Türk.
Kınay: Çok çalışkan
Kınaytürk: Çok çalışkan Türk.
Kıncal: İnce, zayıf.
Kıraç: Su bulunmayan toprak, kurak toprak, verimsiz toprak
Kıralp: Rengi kırçıl olan yiğit, kırçıl renkli yiğit, kır yiğit
Kıran: Kırma işini yapan kişi. Çevre, ufuk, tepe, yamaç… gibi anlamları vardır.
Kıraner: Vurup ezerek parçalayan yiğit
Kırat: Değer, düzey – Kır renkli at.
Kıray: Genç, delikanlı.
Kırbay: Saygın genç.
Kırbey: Saygın genç.
Kırca: Kırçıla yakın, kıra benzer, kır gibi
Kırdar: İtidalli olan.
Kırgız: Kırgızistan’da yaşayan Türk soyundan gelme halk.
Kırhan: Kırçıl han
Kırman: Saçları kırlaşmış kişi.
Kırtay: Kır renkli at yavrusu, kır renkli tay
Kırtekin: Kırçıl şehzade
Kıvanç: Sevinç, mutluluk halidir.
Kıvançer: Sevinç olan yiğit, övünç olan yiğit, sevindiren kimse
Kıyan: Dağdan hızla inen sele verilen addır.
Kıyas: İki ayrı şeyi karşılaştırıp değerlendirme.
Kızan: Erkek çocuk 2. Delikanlı; silahlı köy delikanlısı.
Kızıl: Parlak, kırmızı renk. 2. Altın.
Kızılalp: Kızıl yiğit.
Kızılateş: Alevli, harlı ateş.
Kızılcan: Kızıl soydan gelen.
Kızıldemir: Kor halindeki demir.
Kızıler: Kızıl asker.
Kızılgün: Gökyüzünün kızıllığı.
Kızıltan: Şafak vaktinin kızıllığı manasındadır.
Kızıltaş: Kırmızı taş.
Kızıltuğ: Kızıl renkli tuğ.
Kızıltunç: Kırmızı tunç.
Kimya: Maddelerin temel yapılarını¸ bileşimlerini¸ vb.ni inceleyen bilim adıdır. Bir şeyin ana yapısı, birleşimi gibi özünü temsil eder.
Kinyas: Geniş yüzlü kişi.
Kiper: Canlı, dayanıklı, sağlam kimse anlamındadır.
Kiram: Soylu, cömert.
Kirman: Hisar, kale.
Kiyan: Dağdan hızla inen sel, 2. Dede korkut kahramanı.
Kobra: Zehirli bir yılan türü.
Koca: Kadının eşi. 2. Büyük, iri. 3. Yaşlı, ihtiyar. 4. Büyük, ulu.
Kocaalp: Büyüklüğü ve iriliğiyle nam salmış yiğit.
Kocabay: Yüce ve saygın kişi.
Kocabey: Yüce bey.
Kocademir: Büyük demir.
Kocaer: Büyük, ulu, yiğit.
Kocataş: Büyük taş.
Kocatay: Genç irisi.
Kocatürk: Büyük Türk.
Koç: Sağlıklı, gürbüz genç erkek.
Koçak: Cömert, eli açık. 2. Yürekli, yiğit, kabadayı.
Koçakalp: Yiğit, kabadayı.
Koçar: Döğüş için yetiştiriImiş iri boynuzlu koç.
Koçaş: Yol gösteren, klavuzluk eden. 2. Yağmur bulutu.
Koçay: Koç gibi güçlü, ay gibi parıltılı.
Koçer: Koç yiğit, yiğitler yiğidi
Koçhan: Yiğit kağan
Koçkan: Yiğit, yürekli kan bağından gelen.
Koçsoy: Kahramanlık soyundan gelen.
Koçtürk: Koç gibi gösterişli ve güçlü Türk.
Koçubey: Koç gibi gösterişli ve saygın kişi.
Koçyiğit: Yiğitler yiğidi.
Kolçak: Pazıbent. 2. Zırhın kola geçirilen parçası.
Koldaş: İş arkadaşı.
Koman: Umut.
Konan: Misafir,
Kongar/Kongur: Kestane rengi.
Konur: Açık sarı, boz, bozla sarı arası renk. 2. Yanık kırmızı, yağızımsı al. 3. Kimseyi beğenmeyen, gururlu, kibirli. 4. Kahraman, yiğit. 5. Süslü, çalımlı, şık, kurumlu. 6. İnatçı, aksi.
Konuralp: Yiğitler yiğidi, gururlu yiğit
Konurata: Yiğit ata, onurlu ata
Konurbay: Onurlu ve varsıl, onurlu bey
Kopan: Muzaffer.
Kopuz: Ozanların çaldığı telli Türk sazı.
Kor: İyice yanarak içine, özüne değin ateş olmuş kömür ya da odun parçası, (mecaz olarak) kıpkırmızı
Koral: Sınır muhafızı
Koralp: Kor gibi, kor ateş gibi yiğit
Koraltan: Kızıl tan.
Koraslan: Ateş gibi Yakıcı, arslan gibi yırtıcı.
Koray: Kamış, kargı gibi, içi boş şeyler
Korban: Kor gibi kızgın hükümdar.
Korcan: Kanı sıcak, kanı kaynayan
Korçak: Heykel.
Korçan: Çağlayan.
Korday: Kuğu kuşu.
Korel: Kor ateş durumuna gelmiş el
Korer: Kızıl ateş gibi yiğit, kor gibi erkek
Korgan: Kale, burç.
Korgün: Kızıl Güneş, kor durumdaki Güneş
Korhan: Çok güçlü hükümdar
Korkan: Kor gibi bir geçmişi olan kişi.
Korkmaz: Korku bilmeyen
Korkut: Büyük dolu tanesi. 2. Cin, şeytan gibi hayalî yaratıklar. 3. Korkusuz, yavuz, heybetli.
Korkutalp: Korkusuzluğuyla başkalarına korku salan yiğit kişi.
Korman: Kor gibi kızgın ve hareketli insan.
Kortan: Sabah ateşi
Kortaş: Kızgın taş.
Kortay: Kızgın tay.
Koryak: Kıpkırmızı
Koryiğit: Ateşli yiğit.
Koryürek: Ateş gibi sıcak yüreği olan.
Kostak: Çalımlı, iyi giyinmiş Yakışıklı. 2. Yiğit, kabadayı, yürekli.
Koşa: çift, eş, ikiz.
Koşak: Taş yığını. 2. Çokgüzel.
Koşal: Koşarak git ve al
Kovan: Hüzün, keder.
Koyak: Vadi, dere, dağlar arasındaki doğal çukurlar, etkili, dokunaklı.
Koyaş: Güneş.
Koygun: Dokunaklı, etkili, acıklı.
Koytak: Rüzgar olmayan çukur yer.
Koytan: Yalçın, kesik, kaya.
Kozak: Kozalak. 2-Padişah mektuplarının konulduğu kutu.
Kökcan: Asıl dost.
Kökel: Sağlıklı el.
Köken: Temel, soy, çıktığı yer
Köker: Soyca yiğit olan kimse, kökü yiğit olan er kişidir.
Köknar: Çam türünden, yatay dallı, kerestelik bir orman ve süs ağacı
Köksal: Köksal, iyice yerleş, uzun yaşa
Köksalan: Kökleşmiş olan, kök salmış olan
Köksan: Köklü ün, köklü ad
Köksoy: Kökü derinlere giden soydan olan
Köksu: Derinden çıkan su.
Köksur: Soyunun devam etmesini sağla.
Köktan: Kökleri çok eskiye dayanan.
Köktaş: Toprakta kalıcı taş.
Köktay: Sağlam, genç.
Kökten: Soylu
Köktürk: Nam salmış Türk.
Köroğlu: Türk halk hikayesinin kahramanı.
Köse: Bıyığı, sakalı çıkmayan, seyrek sakallı.
Kösten: Ilıca.
Köymen: Köylü.
Köz: Küçük kor parçası.
Közcan: Ateş gibi dost.
Közer: Ateş gibi yiğit.
Kral: En yüksek devlet otoritesini, bütün devlet başkanlığı yetkilerini, kalıtım veya soylularca seçilme
Kuban: Kafkasya’da bir uygarlık.
Kubar: Kibar, nazik.
Kubat: Kaba, biçimsiz
Kubilay: Moğol imparatoru
Kuddosi: Kutsal kişi.
Kuddus: Temiz. 2. Tanrının adlarından biri.
Kudret: Güç, kuvvet
Kudsi: Kutsal kişi.
Kula: Sarışın, mavi gözlü.
Kulan: Muzaffer olan.
Kulubey: Uğurlu bey.
Kunaylı: Soylu, zengin aile. 2. Etkin, faal.
Kunduz: Postu değerli bir kemirgen.
Kunt: Sağlam yapılı, sağlıklı, dayanıklı, kalın, sert
Kuntay: iri yapılı genç.
Kunter: Sağlam yapılı yiğit, sert yiğit
Kuntman: Sağlam ve iri yapıl erkek
Kuntürk: Sağlam ve güçlü Türk.
Kuntyiğit: İri yapılı yiğit.
Kuraner: Kurucu kişi
Kuray: Ay gibi güzel.
Kurban: Dinin bir buyruğu, adağı yerine getirmek için kesilen hayvan. 2. Bir amaç uğruna feda edilen ya da kendini feda eden,
Kurcan: Çabala, uğraş,
Kurçak: Heykel.
Kurman: Üstün ve yetenekli kişi.
Kurt: Sürülere saldıran, köpek türünden yırtıcı, yabanıl hayvandır. Mecaz olarak işini iyi bilen, aldanmaz anlamında da kullanılır.
Kurtalp: Kurt gibi yiğit
Kurtar: Zor durumda olana yardım et.
Kurtaran: Kurtulmasını sağlayan.
Kurtbay: Kurnaz ve saygın kişi.
Kurtbey: Kurnaz ve saygın kişi.
Kurtcebe: Zırhlı kale burcu.
Kurtdemir: Kurnaz ve sert.
Kurtdoğan: Kurnaz ve yırtıcı.
Kurtel: Yırtıcı el.
Kurter: Aldanmaz yiğit, işini iyi bilen yiğit, kurt yiğit
Kurthan: Kurnaz hükümdar.
Kurtul: Güç bir durumdan kendini kurtar
Kurtulmuş: Aydınlığa kavuşmuş
Kurtuluş: Zor bir dorumdan başarı ile sıyrılma, rahata erme.
Kuru: Suyu, nemi olmayan, çelimsiz, sıska
Kuruç: Cesur. 2. Çelik. 3. Toprak içinde bulunan büyük taş.
Kusay: Hz Muhammed'in bir akrabası
Kuşay: Uzaklaşmak.
Kut: Uğur, talih, şans
Kutal: Uğur al, uğurla ilgili, uğursal
Kutaldı: Mutlu oldu.
Kutalmış: Mutlu olmuş.
Kutalp: İyilik getiren yiğit, uğurlu yiğit
Kutan: Saban 2. Saka kuşu.
Kutat: Mutlu olmuş kişi.
Kutay: Uğurlu ay.
Kutbay: Uğurlu bey
Kutberk: Uğurlu ve sağlam
Kutbettin: Arapçada dinin yücesi anlamına gelir.
Kutcan: İyilik getiren kimse, kutlu kimse
Kutel: Uğurlu el.
Kuten: Adaletli
Kuter: İyilik getiren yiğit, kutlu yiğit
Kuterdem: Mutlu ve faziletli kişi.
Kuterden: Mutlu ve yiğit kişi.
Kutgün: Uğurlu gün, mutlu gün.
Kuthan: Uğurlu kağan, kutlu kağan
Kutkan: Uğurlu kan, kutlu kan
Kutlan: Kutlu, mutlu ol.
Kutlar: Mutluluklar.
Kutlu: Kutlanmış, mutlu, uğurlu
Kutluad: Adı uğurlu.
Kutlualp: Uğurlu yiğit
Kutluay: Uğurlu, kutlu ay
Kutlubay: İyilik ve zenginlik getiren.
Kutlubey: Uğurlu bey
Kutlucan: Uğurlu ve can kimse.
Kutluel: Uğur getiren el
Kutluer: Uğurlu yiğit.
Kutluğ: İyilik ve uğur getirdiğine inanılan, uğurlu, kutlu
Kutluğhan: Uğur getiren kağan.
Kutluhan: Uğur getiren kağan
Kutluk: Uğurlu olan, iyilik getiren
Kutlutay: Uğurlu genç.
Kutlutekin: Uğurlu ve biricik, uğur getiren şehzade, uğurlu prens
Kutlutin: Kutsal ruh
Kutlutöre: Kutlu büyük dava sahabi
Kutlutürk: Uğurlu Türk, kutsal Türk
Kutman: Uğur getiren, uğurlu kimse
Kutsal: Mübarek, kutlulukla ilgili
Kutsalan: Uğur getiren, uğur salan
Kutsalar: Uğur getiren kimse, uğur getiririr, kut gönderir
Kutsan: Uğurlu ad, kutlu ad.
Kutsay: Uğurlu say
Kutsel: İyi su.
Kutsi: Kutlanan, kutluluk sahibi
Kutsoy: Kutlu soydan gelen, soyu kutlu
Kutun: Kutsal, mukaddes.
Kutunalp: Kutsal, yiğit.
Kutuner: Kutsal yiğit.
Kutyar: Uğurlu kimse
Kuzey: Bir yön
Kuzgun: Bir tür karga
Küce: Etkileyici.
Küçümen: Çok ufak, küçük.
Kültigin: Göktürk komutanı.
Küntay: Sağlam yapılı, kunt Ay
Kür: Yürekli, bileği güçlü.
Küre: Yer yuvarlağı. 2. Daire biçiminde olan
Küren: Sarı ile dolu arası bir at rengi
Kürhan: Yiğit, yürekli han.
Kürşad: Eski Türklerde yiğit, alp
Kürşad/Kürşat: Eski Türklerde Yiğit, alp
Kürşat: Eski bir Türk adı
Kürümer: Topluluk.
Lacin: Bir cins şahin, sarp, yalçın
Laçin: Bir cins şahin – Sarp, yalçın
Laden: Pembe çiçekler açan, hekimlikte kullanılan bir ağaççık.
Lahik: Yetişen, ulaşan. 2. Eklenen.
Lâhut: Tanrı âlemi, ilahi âlem.
Lala: Çocuğun eğitimi ve öğretimiyle görevli kişi. 2. Padişahların vezirlerine seslenirken kullandıkları
Lami: Parıldayan, parlak, ışık veren.
Lâmi: Parıldayan, parlak, parıltılı.
Lâmih: Parlayan, parlak.
Laşa: Bir Gürcü kralının adı.
Latif: Yumuşak, hoş, nazik
Lavani: Genç, gençlik, tazelik.
Lavekar: İstekli. arzulu, hevesli.
Lavik: Destan.
Layık: Yaraşır, yakışır.
Lâyık: Uygun, değer, yakışır.
Lebib: Akıllı, zeki
Lebip: Akıllı, zeki, uyanık.
Ledün: Tanrı katı.
Lefter: Muhtaç, meteliksiz.
Lehatin: Şans, talih.
Lema: Parıltı, parlayış,
Lemi: Parlak, parıldayan
Levent: Eski deniz erlerine verilen ad
Levin: Renk, boya.
Levne: Renkler, türler.
Levniz: Renk. 2. Yüz.
Lezgi: Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir halk
Lezgin: Hızlı, süratli, acele.
Lezir: Akıllı. 2. Akla uygun.
Lider: Önder, şef, rehber kişi manasındadır.
Liva: Bayrak
Livin: Hareket, devinim.
Lokman: Tarihteki en ünlü tabibin adı (Lokman Hekim)
Lut: Bir peygamber adı.
Lutfi: Cennette ölümsüzlüğe kavuşan
Lutfi/ Lütfi: İyi muamele, güzellikle hoşlukla ilgilidir.
Lutfullah / Lütfullah: Tanrının lütfu.
Lütfi: Cenneti gören, Cennet'te ölümsüzlüğe kavuşan kişi
Lütfü: İyi muamele, güzellikle hoşlukla ilgili
Lütuf: İyilik, güzellik, hoşluk. 2. Bağış, ihsan.
Lütufkar: İyi davranan, hoş görülü.
Maarif: Bilgi, kültür.
Macid-Macit: Şan ve şeref sahibi
Macit: Ünlü, isim sahibi
Macit-Macid: Şan ve şeref sahibi
Mağrip: Batı. 2. Akşam.
Mağrur: Gururlu.
Mahabat: Mehebat, eski İran’da tanınmış bir peygamber.
Maharet: İş görmeye becerikli, beceri, ustalık, yetenek.
Mahbup: Sevilen, sevilmiş, sevgili.
Mahfi: Gizli, saklı, örtülü
Mahfuz: Korunmuş, gözetilmiş. 2. Gizlenmiş, saklanmış.
Mahi: Mahveden, yok eden.
Mahir: Usta, yetenekli, becerili
Mahmur: Sarhoşluğun verdiği sersemlik. 2. Süzgün ve dalgın bakışlı göz.
Mahmut: Övgüye değer
Mahmut/ Mahmud: Övgüye değer
Mahra: Değerli kimse.
Mahser: Huy, özellik
Mahsun: Güçlü, güçlendirilmiş
Mahsut: Biçilmiş ekin.
Mahur: Klasik Türk müziğinde bir makam.
Mahya: Ramazan ayında camilere ışıkla yazılan yazı, resim.
Mahzar: Yüksek makamlı bir kimsenin yanı, huzuru. 2. Yüksek bir makama sunulmak için yazılan çok imzalı dilekçe.
Mahzun: Kederli, dertli
Mail: İstekli. 2. Eğik
Makal: Söz, kelam. 2. Söyleyiş,
Makbul: Alınan kabul olunan
Maksud: Amaç, gaye, maksat
Maksum: Taksim edilen, bölünmüş.
Maksur: Kısaltılmış. 2. alıkonulmuş. 3. Elinde olmadan zoraki.
Maksut: Ulaşılması istenen şey.
Makul: Akla uygun, mantıklı.
Malik: Sahip, efendi
Malkoç: Osmanlıda akıncılar ocağının komutanı.
Malkoçoğlu: Kale koruyucusunun oğlu.
Malum: Herkesçe bilinen
Manas: Kırgızların ulusal destanı
Mançer: Yabani kiraz ağacı.
Manço: Manda yavrusu
Mançu: Kuzeydoğu Çin´de yaşayan Moğol asıllı halktan olan.
Mançuhan: Mançuların hükümsarı.
Manga: On kişilik askerî birlik.
Mangalay: Alın. 2. Binici, süvari.
Mansur: Türk musikisinde bir düzen
Manuk: Delikanlı, küçük
Manzur: Nazar olunan, bakılan. 2. Beğenilen gözde olan.
Mardik: Mücadele eden
Maruf: Herkesçe bilinen ve tanınan kişi, ünlü
Masum: Suçsuz, günahsız. 2. Küçük çocuk.
Maşallah: “Allah´ın istediği gibi” anlamında kullanılan bir ad. 2. “Allah nazardan saklasın” anlamında kullanılan bir ad. 3. Hayret ve memnunluk anlatan söz.
Maşide: Şan ve şeref sahibi anlamındadır
Maşuk: Sevilen, aşık.
Matlup: İstenilen, aranılan, talep edilen şey.
Matuk: Özgürlüğü bağışlanmış.
Mavi: Gökyüzünün rengi.
Maya: Asıl, öz, kendi, yaradılış. 2. İktidar, güç. 3. Bilgi. 4. Para, mal. 5. Dişi deve. 6. Uzun hava, türkü.
Mazhar: Birşeyin göründüğü ortaya çıktığı yer, kimse manasındadır. Ayrıca şereflendirme, onurlandırma anlamı da vardır. Sahip olma, nail olma anlamı da vardır.
Mazlum: Yumuşak, sessiz, zülüm görmüş
Mebruk: Kutlamaya değer kimse.
Mebrur: Hayırlı, beğenilmiş, makbul.
Mebus: Gönderilmiş, yollanmış. 2. Milletvekili. 3. Öldükten sonra diriltilmiş olan.
Mecdi: Büyüklük, ululuk, şan ve şerefle ilgili.
Mecdut: Talihi açık, mutlu, şanslı kimse.
Mecid: Çok şerefli, büyük şan sahibi
Mecit: Büyük, ulu. 2. Şan ve şeref sahibi. 3. Tanrının adlarındandır.4. Çok şerefli, büyük şan sahibi
Mecittin: Dinin ululuğu, büyüklüğü.
Mecnun: Deli, aklı başında olmayandır. Allah aşkından kendinden geçmiş, aklını kaybetmiş kişiye verilen sıfattır. Leyla ile Mecnun efsanesindeki gibi
Medayin: Şehirler, kentler.
Medeni: Uygar, terbiyeli, görgülü, kibar.
Medet: Yardım eden
Medih: Övme, övgü.
Medit: Uzun, çok uzun süren.
Mefhar: Övünme. 2. Övünmeyi gerektiren şey.
Meftun: Gönül vermiş, tutkun.
Mehay: Sevgini ölümsüzlüğü.
Mehcur: Ayrı, uzak.
Mehdi: Doğru yolda giden
Mehip: Heybetli, azametli. 2. Aslan.
Mehmet: Aslı Arapçada Muhammed, çok övülmüş anlamında
Mehmet Akif: Mehmet, Muhammed isminin Türkçesidir. Akif
Mehmet Can: Çok hamt eden, Allah’a çok şükreden can, kişi manasındadır.
Mehmetçik: Türk ulusunun sevgi duygusuyla Türk askerine verdiği ad.
Mehti: Doğru yolu bulan, hidayete eren. – bk. Mehdi
Mekin: Nüfuz sahibi, oturup yerleşen.
Mekki: Mekkeli. 2. Mekke´yle ilgili.
Mekselina: Eshab-ı Kehf´den – 7 Uyurlar´dan. Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus (Dakyus) adındaki zalim hükümdar, halkı kendisine ve putlarına tapmaya zorlar. Allah´ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkar. Bunu haber alan Dakyanus´tan kaçan gençler, yolda kendileri gibi inançlı bir çobana rastlar. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan yedi kişi, burada uykuya dalar. Bu konu Kuran’da Kehf süresin de geçmektedir. Mekselina, bu 7 kişiden biridir.
Melen: Kıraç toprak
Meli: Çılgın aşık.
Melih: Güzel, şirin
Melik: Hükümdar, han
Melikcan: Hükmeden kişi.
Melikhan: Hükümdar.
Melikşah: Selçuk sultanı
Melodi: Belli bir kurala göre yaratılan, kulağa hoş gelen ses dizisi.
Memati: Ölüm
Memduh: Övülmüş, övülmeye değer
Memet: Mehmet’in farklı söylenişi.
Memik: “Mehmet” adının kısaltılarak söyleniş biçimi.
Memiş: “Mehmet” adının kısaltılarak söylenmiş başka bir biçimi.
Memnun: Sevinç duyan, kıvançlı, mutlu.
Memo: “Mehmet” adının kısaltılarak söylenmiş bir başka biçimi.
Memun: Cesaret sahibi, sağlam
Menderes: Akarsuların kıvrımları
Mengi: Ölümsüz, sonsuz
Mengü / Mengi: Ölümsüz, sonsuz.
Mengüalp: Ölümsüz yiğit
Mengüç: Yaşlı
Mengüer: Ölümsüz yiğit
Mengühan: Ölümsüz kağan.
Mengütaş: Ölümsüz taş, bengi taş
Mengütay: Ölümsüz genç
Mengütekin: Ölümsüz şehzade
Mengütimur: Ölümsüz ve demir gibi sağlam, ölümsüz demir
Mennan: İhsan eden, verici
Mensur: Saçılmış, serpilmiş. 2. Düzyazı.
Menşur: Yayılmış, dağıtılmış. 2. Ferman.
Menzur: Adanmış, adak olarak belirtilmiş.
Meran: Sis, duman.
Merani: Cesaret.
Mercan: Bir tür balık adı; deniz dibinde yaşayan bitki, hayvan, taş türü bir canıdır; deniz hayvanlarının evidir.
Merdan: Mertler, insanlar, erkekler, yiğitler
Merdemer: Cömert, yüce gönüllü.
Merdi: Cesaret, mertlik, yüreklilik.
Mergen: Usta nişancı.
Mergup: istenilen, aranan nitelikte. 2. Beğenilir, gözde.
Meriç: Bir akarsu ismi
Merih: Mars gezegenin adıdır.
Merksas: Cesur, yiğit.
Merkür: Güneşe en yakın gezegen olarak bilinir.
Mernuş: Eshab-ı Kehf´den – 7 Uyurlar´dan. Efsus ya da Yarpuz denilen bir şehirde Dakyanus (Dakyus) adındaki zalim hükümdar, halkı kendisine ve putlarına tapmaya zorlar. Allah´ın varlığına ve birliğine inanan birkaç genç ise gizlice ibadet ederek bu zalimin buyruğu dışına çıkar. Bunu haber alan Dakyanus´tan kaçan gençler, yolda kendileri gibi inançlı bir çobana rastlar. Çobanın bildiği ve yanında su olan bir mağaraya sığınan yedi kişi, burada uykuya dalar.Bu konu Kuran’da Kehf süresin de geçmektedir. Mernuş, bu 7 kişiden biridir.
Mert: Cesur, yiğit, korkusuz
Mertcan: Yiğit kimse, can
Mertel: Eli açık, cömert
Merter: Sözünün eri; yiğit
Mertkal: Herzaman mert olarak yaşa
Mertkan: Mert soydan gelen, mert
Mertkol: Yiğitliği her yerde konuşulan.
Mertol: Sözünün eri ol, yiğit ol
Merttürk: Yiğit Türk.
Mervan: Emevi sülalesinin Mervan kolu
Merzuk: Mutlu. 2. Rızkı verilmiş, rızklı.
Mesih: İsa peygambere verilen adlardan biri.
Mesrur: Memnun, sevilen.
Mestan: Savruk. Cüret sahibi
Mestur: Örtülü. 2. Gizli, saklı. 3. Namuslu.
Mesud: Mutlu, sevinçli, neşeli
Mesut: Mutlu, sevinçli
Meşed: Şehitlik, şahadet.
Meşhur: Ünlü, tanınmış, herkesçe bilinen.
Meşkur: Beğenilmiş, övgüye değer.
Meşru: Yasaya, kurallara uygun.
Metaan: Huzur, mutluluk
Metanet: Metin olma, dayanma, dayanıklılık
Mete: Tarihte bir hükümdar
Metehan: Büyük Hun İmparatorunun adıdır.
Metin: Dayanıklı, sağlam, soğuk kanlı
Metiner: Sağlam ve yiğit.
Metinkaya: Kaya gibi sağlam.
Metkan: Eğitilmiş, yüce kişi.
Meva: Yurt, memleket. 2. Sığınılacak, güvenilir yer.
Mevlana: 1207-1273 yılları arasında yaşamış, Mevlevi tarikatinin kurucusu. 2. Sahibimiz, efendimiz.
Mevlevi: Efendiliği, hazretliği haketmiş. 2. Mevlevilik tarikatine bağlı kimse
Mevlut: Doğma, dünyaya gelme ( Mevlid-Mevlüd)
Mevlüd / Mevlüt: Doğma, dünyaya gelme.
Mevlüt: Dünya'ya geliş, doğuş
Mevzun: Biçimli düzgün.
Mezit: Artırılmış.
Mezun: İzinli, izin almış. 2. Diploma almış kişi. 3. Yetki verilmiş.
Mısra: Şiirin dizelerinden her biri.
Midhat/Mithat: Övme, methetme.
Mihan: Sıkıntı
Mihin: Büyük, ulu.
Mihrali: En büyük komutan
Mihran: Nehir
Mihri: Güneş ile ilgili. 2. Sevgi.
Mihrima: Güneş ile Ay
Mikail: Allaha en yakın olduğuna inanılan dört melekten birinin adı
Milis: Halk gücü
Minas: Büyük
Mir: Baş, komutan, amir, bey.
Mirac/ Miraç: Hz. Muhammed’in göğe yükseliş haline verilen addır.
Miraç: Yükselme, çıkma. 2. Hz. Muhammet'in göğe yükselmesi.
Miran: Beyler
Miras: Birine, ölen bir yakınından kalan mal mülk, para veya servet. 2. Kalıtım yoluyla gelen herhangi bir
Mirat: Ayna. 2. Bir çeşit lale.
Mirek: Prens.
Mirel: Demir gibi güçlü.
Mirkelam: Hatiplik yeteneği olan kimse
Mirsad: Durak; gözetleme yeri, rasat yeri
Mirza: (Farsça.) Emiroğlu beyi, hükümdar soyundan gelen. 2. Doğu Türk devletlerinde asalet unvanı. 3. Dubb-i Ekber yıldız kümesindeki parlak yıldız.
Mirzah: Üzüm çubuğunu bağladıkları ağaç. 2. Çekirdek ve ona benzer şeyleri dövüp ezdikleri taş.
Mirzat: Amir, komutan.
Misbah: Aydınlatma, ışık, nur.
Mithat: Övüş
Mizan: Denge, terazi
Mizgin: Kürtçe; Müjde, müjdeli haber.
Mocan: Soğukkanlı, dayanıklı, direngen.
Molla: Büyük kadı. 2. Medrese öğrencisi. 3. Büyük bilgin.
Moran: Dereden büyük akarsu, ırmak, müren
Moray: Mor renkteki ışık.
Muaffak: Başarılı olan, başarı kazanan.
Muallim: Öğretmen.
Muammer: Yaşayan
Muaz: Aziz, izzet sahibi, saygı uyandıran, çok kıymetli, muhterem
Muazzam: Çok büyük. 2. Saygıdeğer. 3. Önemli.
Mucip: Gerektiren, gerektirici
Mucit: İcat eden, buluş yapan.
Muğdat: (Arapça Mudad’tan))Çorak su, tatlı su, buruk.
Muhammed: Bir çok defalar hamdu senalar olunmuş, övülmüş manasındadır. Hz. Muhammed’ in (SAV) isimlerindendir.
Muhammed Kaan: Muhammed; Çok övülmüş, hamt edilmiş. Kaan; Çin ve Moğol imparatorlarına verilen isim.
Muhammed Talha: Birçok defalar hamdu sena olunmuş, tekrar tekrar övülmüş. İslam dinini kabul eden ilk 10 kişiden biri.
Muhammed-Muhammet: Çok övülmüş, hamd edilmiş
Muhammedcan: Peygamber s.a.s in isimlerindendir. Can
Muhammet: Birçok defalar hamdu sena olunmuş, tekrar tekrar övülmüş. 2. Birçok güzel huylara sahip. Hz. Peygamber (s.a.s)’in isimlerindendir. Dedesi Abdülmuttalib tarafından, gökte hak yerde halk övsün niyetiyle bu ad konulmuştur.
Muharrem: Din tarafından yasaklanan
Muhiddin/Muhittin: Dini geliştiren, canlandıran.
Muhip: Seven, sevişen
Muhittin: Dini güçlendiren
Muhlis: İnanç ve eylemlerinde içtenlikle davranan
Muhsin: İyilik yapan
Muhtar: Dilediği şekilde hareket edebilen
Muhteşem: Görkemli, gözkamaştırıcı
Mukaddem: Sunulan, takdim edilen. 2. Önde olan, önde giden. 3. Değerli, üstün.
Muktedir: Bir şeyi yapmaya gücü yeten
Munar: Pınar, çeşme.
Mungan: Cömert, eli açık
Munis: Sıcakkanlı sevimli
Munzur: Büyük kaynak su
Murat: İstek, arzu
Muratcan: istekli kişi, arzulu.
Murathan: istekli hükümdar.
Murtaza: Mürteza- Seçkin seçilmiş
Musa: Sudan gelmek anlamındadır. Hz. Musa’ nın adıdır.
Musab: İsabet etmiş olan.
Musaddık: Onaylayan.
Musap: Başına bir felaket bir kötülük gelmiş olan.
Mushab/Mushap: Zor, güçlü, dayanıklı
Mustafa: Temizlenmiş, saf hale getirilmiş
Mustan: Tarihi güzellikleri dolu olan ilimiz
Muştu: Müjde, sevindirici haber.
Mut: Kader, talih, kısmet.
Mutahhar: Temizlenmiş, temiz.
Mutalip/Muttalip: Arzu eden, talep eden.
Muti: İyi kalpli, yumuşak başlı
Mutlu: Mesut, mutluluğa ulaşmış
Mutlualp: Özlem ve isteğine kavuşmuş yiğit
Mutluay: Mutlu ve ay gibi olan
Mutlubay: Mutlu ve saygın.
Mutlubey: Mutlu ve saygın.
Mutlucan: Dertsiz, kedersiz.
Mutluer: Mutluluğa ermiş kişi.
Mutlugün: Sevindirici gün; mutluluk veren gün
Mutluğ: Mutlu.
Mutluhan: İsteklerine kavuşmuş kağan
Mutluk: Mutlu.
Mutlukan: Geçmişi mutluluklar içinde olan.
Mutlukhan: Mutlu hükümdar.
Mutlutekin: Özlem ve isteklerine kavuşmuş ve biricik kimse, mutlu şehzade
Mutlutürk: Mutlu Türk.
Muttaki: Sakınan, çekinen, Allah’tan korkan
Mutver: Mutluluk ver, mutlu et
Muvaffak: Başarılı olan, başarı kazanan.
Muvakkar: Ağır başlı olan.
Muzaffer: Zafer kazanan, çok başarılı
Mübarek: Verimli, bereketli. 2. Kutlu.
Mübin: İyiyi kötüyü ayırabilen. 2. Apaçık, besbelli.
Mücahit: Savaşçı, Cihada katılan
Mücap: Duası kabul edilen.
Müçteba: Seçkin, seçilmiş
Müderris: Medrese öğretmeni.
Müdrik: Anlayan, kavrayan. 2. Yaklaşan, ulaşan. 3. Ergin.
Müfit: Faydalı, yararlı
Müjdat: Müjdeler, muştular, sevinçli haber
Mükerrem: Yardımsever, ikram sever
Mükremin: Konuksever, ikram sever
Mükrim: Güler yüzlü.
Mülayim: Yumuşak huylu ağır başlı.
Mülazım: Bir kimseye bağlı olan.
Müldür: Berrak.
Mülhim: İlham eden.
Mülket: Ülke.
Mümin: İnanan, iman eden
Mümtaz: Seçkin, başkalarından ayrı tutulan
Münci: Kurtaran, kurtarıcı.
Münib: Tanrıya yönelmiş kişi.
Münif: Yüksek, ulu.
Münim: Nimet veren, Yedirip içiren. 2. İyiliksever, velinimet
Münip: Tövbe eden. 2. Bereketli yağmur.
Münir: Aydınlatan, ışık veren
Münür: Yüksek, ulu, büyük.
Müren: Irmak, nehir, akarsu.
Mürit: Buyuran. emreden,
Mürsel: Yollanmış, gönderilmiş olan
Mürşit: İrşad eden, doğru yolu gösteren
Müslim: Din bilgisi olan
Müslüm: İslam dininden olan / Teslim olan
Müşfik: Acıyan, şefkat gösteren
Müşir: Haber veren, bildiren, emir ve işaret eden. 2. Mareşal.
Müştak: Özleyen, göreceği gelen
Müzahir: Yardım eden, koruyan, kollayan.
Nabi: Yüksek, yüce, haber veren
Naci: Kurtulmuş, selamete kavuşmuş
Nacil: Soyu sopu temiz olan kimse..
Nad: Kurtulmuş, selamete ermiş. 2. Cennetlik.
Nadi: Bağıran, haykıran, nida eden
Nadim: Pişmanlık duyan, pişman olan.
Nadir: Ender, az bulunur, seyrek
Nafi: Yararlı, faydalı
Nafih: Genizden gelen ses.
Nafiz: İşleyen, içeriye giden, delip geçen işleyen, sözü etkili olan gibi anlamları vardır.
Nahid: Venüs, Zühre yıldızı
Nahit: Venüs, Zühre yıldızı
Nail: Ele geçiren, muradına eren
Naim: Bolluk varlık içinde yaşayandır. Cennetin bir bölümünün adıdır.
Naip: Birinin yerine geçen. 2. Kadı. 3. Nöbet bekleyen.
Nakıp: Bir kavim, kabile başkanı.
Naki: Temiz, çok ince ve zarif
Nakip: Bir kavim veya kabilenin başkanı. 2. Bir tekkede, şeyhin yardımcısı olan en eski derviş veya dede
Namal: Ün al, adını duyur
Namdar: Nam salan.
Namık: Yazar, yazan kişi
Nami: Tanınmış, ünlü şöhretli
Namzet: Aday.
Nara: Haykırma, söylenme
Narız: Delip geçen. 2. İçe işleyen. 3. Sözü geçen, çok etkili.
Nart: Yürekli, yiğit
Narter: Yürekli yiğit, yiğitler yiğidi
Nas: İnsanlar, halk, herkes.
Nasıf: Ekmek.
Nasıh: Öğüt veren.
Nasır: Yardımcı, yardım eden.
Nasih: Kopyasını çıkaran. 2. Battal eden.
Nasip: Birinin önceden alnına yazıldığına inanılan şey, kısmet
Nasir: Yayan, saçan. 2. Nesir yazan.
Nasreddin: Yardımcı, imdada yetişen
Nasrettin: Dine Yardımcı olan.
Nasri: Tanrı yardımıyla üstünlük.
Nasrullah: Allah’ın yardımcısı.
Nasuh: Öğüt veren.
Nasuhi: Kesin şekilde tövbe eden, tövbekar.
Naşid: Şiir söyleyen, şiir okuyan
Naşir: Yayan, dağıtan, yayımlayan.
Naşit: Şiir söyleyen, şiir okuyan
Natık: Konuşan. 2. Düşünen. 3. Bildiren.
Natuk: Düzgün konuşan, konuşmayı seven.
Natuvan: Zayıf, güçsüz. 2. Beceriksiz.
Navdari: Ün, şöhret.
Navdayi: Aday, namzet.
Nayır: Arkadaş, dost
Nayman: Moğolistan’da yaşayan Türk topluluğu.
Nazım: Düzenleyen, tanzim eden
Nazır: Bakan, gözeten. 2. Bir yüzü bir yöne bakan.
Nazif: Temiz, güzel
Nazir: Naz, eş, niyaz, taze.
Nazmi: Vezinli, kafiyeli sözle ilgili/ Düzenli
Nebahattin: Dinin şanı ve şerefi.
Nebez: Boyun eğmeyen.
Nebi: Mesaj ileten, haberci
Nebi Berzah: Ölümden sonra kıyamete beklenen yer
Nebih: Namlı, ünlü, onurlu.
Nebil: Şerefine düşkün olan. 2. Yüksek zekalı. 3. Faziletli.
Necabet: Asalet.
Necabettin: Dinin soyluluğu.
Necaip: Onurlu, soylu kişi.
Necat: Kurtuluş, selamet
Necati: Kurtuluşa ermek
Neccar: Dülger. 2. Marangoz.
Necdet: Güçlü ve korkusuz, kahraman, yiğit kişi demektir.
Necear: Dülger, marangoz.
Necil: Soylu, soyu temiz. 2. Evlat, çocuk.
Necip: Soyu temiz, cömert
Necmeddin: Dinin yıldızı.
Necmettin: Dinin yıldızı.
Necmi: Yıldızlarla ilgili, yıldızlara ait
Nedim: Yakın dost, samimi arkadaş
Nedret: Az bulunurluk, seyreklik
Nefer: Bir adam, tek kişi. 2. Er, asker.
Nefi: Çıkar ile ilgili faydacı. 2, Divan şairi.
Nehar: Gündüz
Nehidar: Yararlı, faydalı, iyi.
Nehip: Korku salan.
Nehri: Nehire ait.
Nejat: Soy, asıl, hesap
Nemır: Ölümsüz.
Nemutlu: Çok mutlu. 2. Sevinçli.
Nenkvaz: Çetin, sert.
Nergiz: Sarı beyaz açan soğanlı bir çiçek
Nerim: Cesur, yiğit, pehlivan
Nermi: Yumuşaklık, gevşeklik.
Nesihet: Nasihat, kollama.
Nesil: Aynı çağda yaşayan ve hemen hemen aynı yaşta bulunan kimselerin tümü, kuşak.
Nesim: Hoşa giden hafif rüzgar
Nesime: Hafif esen rüzgar
Nesimi: Esen rüzgarla ilgili
Nesip: Soylu, soydan.
Nesren: Nesir olarak, düz yazı olarak yazılan yazıya denir.
Neşat: Sevinç, neşe, şenlik, keyif
Neşet: Yetişme, meydana gelme
Neşit: Sevinçli, neşeli.
Nevcivan: Genç, delikanlı.
Nevfel: Deniz, derya
Nevit: İyi, sevinçli haber, müjde.
Nevrettin: Dinin ışığı.
Nevri: Işıltıyla ilgili.
Nevroz/Nevruz: Eski bir İran takvimine göre, yılın ve baharın ilk günü sayılan martın yirmiikisine rastlayan gün. 2. Nevruz günü kırlara çıkılarak yapılan bayram.
Nevsal: Yeni yıl
Nevşah: Dal anlamındadır bunun yanında yeni bitmiş geyik boynuzu olarak da bilinir
Nevşekar: Şair, ozan.
Nevzad: Yeni doğmuş çocuk
Nevzat: Yeni doğmuş çocuk
Neyyir: Nurlu, parlak. Işıklı cisim. Güneş
Neyzen: Ney çalan kimse.
Nezih: Temiz, pak, seçkin
Nezihi: Temizlik, saflıkla ilgili
Nezir: Birini doğru yola (Sıratı Müstakim’e) yöneltmek için Allah’ın azabıyla gözdağı vererek korkutmak
Nida: Bağırma, sesle çağırma, haykırma.
Nidai: Haykırmayla ilgili, haykıran.
Nihad: Yaradılış, kişilik
Nihat: Tabiat, huy
Nilova: Şimdiki Musul.
Nimetullah: Tanrı’nın nimeti.
Nisani: Nisan ayında doğan.
Nişan: İz, belirti. 2. Onurlandırmak üzere devletçe verilen paye.
Niviskar: Yazar, yazıcı.
Niyaz: Yalvarma, yakarış. 2. İhtiyaç hissetme. 3. Dua etme.
Niyazan: Açık yürekli, saf.
Niyazi: Yalvarma, yakarma
Nizam: Sıra, dizi, düzen, kural
Nizamettin: Dinin düzeni, tertibi
Nizami: Kurallara uygun, düzenle ilgili
Nizar: Zayıf.
Nogay: Bugün Kuzey Kafkasya'da yaşayan bir Türk boyunun adı
Nova: Bir yıldız grubunun adı
Noyan: Ordular komutanı, başkomutan, soylu kişi
Nuh: Eski metinlerde rahat anlamında / Bir peygamber adı
Nuhkan: Nuh Peygamber soyundan olan.
Numan: Kan 2. Gelincik
Nur Sena: Aydınlık, parıltılı
Nural: Işık alan
Nuralp: Aydınlık saçan yiğit
Nurani: Işık saçan
Nuratay: Aydın genç, entellektüel.
Nurbaki: Üzerinden aydınlık, parıltı eksik olmayan.
Nurbay: Aydınlık saçan erkek
Nurcemal: Aydınlık yüzlü güzel insa.
Nurer: Aydınlık saçan yiğit
Nurettin: (Nureddin) Aydınlatın, dinin getirdiği nur
Nuri: Işıklı, ışıktan geleni
Nurihak: Allah’ın ışığı, aydınlığı,
Nurkan: Temiz, aydınlık soydan gelen.
Nurlan: “Işıklan, ışık saç” anlamında kullanılan bir ad
Nursal: Işık saç.
Nurseza: Nura, ışığa ve aydınlığa layık
Nurşah: Nur saçan.
Nurşat: Nura boğulmuş
Nurtaç: Nurlu taç taşıyan
Nurtekin: Eşsiz aydınlık.
Nurullah: Allah’ın nuru anlamında
Nurver: Işık ver.
Nurzat: Nurlu, aydınlık kişi.
Nusret: Tanrı yardımı
Nusret/ Nusred: Tanrı yardımı
Nusrettin: Dinin başarısı.
Nuyan: Soylu kişi, noyan
Nücivan: Genç, delikanlı.
Nüjen: Modem, yeni.
Nüvedan: Mucit, yaratıcı.
Nüvit: İyi haber
Nüza: Yeni, yeni doğan.
Nüzhet: Zevk, keyif, istek, tat, eğlence, sevinç
Oba: Üstün yetenekli. 2. Göçebelerin meydana getirdiği topluluk.
Obe: Aşiretin bir bölümü.
Oben: Erkek deve, o benim anlamlarındadır.
Obuz: Su gözesi, göze kaynak
Ocak: Ev, aile.
Ocan: O dost 2. İçten kişi.
Od: Ateş.
Oder: Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.
Odhan: Ateş kağan, ateş han
Odkan: Ateş kan, ateşli kan, kaynayan kan, deli kan
Odkanlı: Canlı, coşkulu, ateşli kimse.
Odman: Ateşli, canlı, çoşkulu kişi.
Odyak: “Ateşli ve coşkulu ol” anlamında kullanılan bir ad.
Odyakar: Ateş gibi can yakan kimse.
Odyakmaz: Ateş yakmaz.
Oflas: bk. Oflaz
Oflaz: Güzel, iyi, sevilen
Oflazer: Yakışıklı. 2. Cesur, yiğit.
Ogan: Barış tanrısı, gök tanrısı, güneş
Oganalp: Güneş gibi yiğit, gök tanrısı gibi yiğit, güçlü yiğit
Oganer: Gök tanrısı gibi yiğit, güçlü yiğit.
Ogansoy: Tanrı soyundan, gök tanrısı soylu
Ogeday: Akıllı, zeki.
Ogün: O bilinen gün, hayatımızın değiştiği gün
Oğan: Tanrı.
Oğanalp: Gök tanrısı gibi yiğit, güçlü
Oğaner: İlahi gücü olan.
Oğansoy: İlahi bir güce sahip soydan gelen.
Oğantürk: İlahi bir güce sahip Türk.
Oğanverdi: “Allah bağışladı” anlamında kullanılan bir ad.
Oğul: Evlat, erkek çocuk.
Oğulbal: Tatlı oğul, oğul balı, oğul arılarının yaptığı ak bal
Oğulbey: Beyin oğlu.
Oğulcan: Can oğul
Oğultan: Tan vakti
Oğultay: Genç.
Oğultekin: Biricik oğul, şehzade
Oğultürk: Türkoğlu
Oğur: İçten dost, samimi
Oğuralp: Samimi, içten erkek.
Oğuz: Gürbüz, delikanlı, temiz yaratılmış, iyi, doğru
Oğuzalp: Güçlü yiğit, iyi yürekli yiğit, dost yiğit
Oğuzata: İyi huyluluğu atalarından, soyundan gelen.
Oğuzbay: İyi huylu, saygın kişi.
Oğuzcan: İyi huylu, candan dost.
Oğuzer: Sağlam yiğit, dost yiğit
Oğuzhan: Oğuzların başı / Mete
Oğuzkan: Hükümdar soyundan gelen
Oğuzman: Sağlam, gürbüz, güçlü kimse, iyi yürekli dost kimse
Oğuztan: İyi huylu kişi.
Oğuztay: İyi huylu genç kişi.
Okan: Akıllı, anlayışlı, öğrenen 2. Tanrı, Güneş, Oğuz
Okanalp: İlahi bir güce sahip olan.
Okanay: Güçlü Ay, yiğit ay, Güneş ve Ay
Okaner: İlahi bir güce sahip olan yiğit.
Okansoy: Tanrı soyundan, gök tanrısı soylu
Okat: Ok atan, savaşcı.
Okay: Beğeni, onaylamak
Okayer: Ok gibi doğru, Ay gibi yiğit
Okaygün: Ok gibi doğru, Ay gibi güzel, Güneş gibi yakıcı kimse
Okbay: Ok gibi doğru ve varsıl kimse
Okcan: Ok gibi doğru can
Okçun: Uzak, ilerde, uzaklaşmış.
Okdemir: Demirden yapılmış ok
Oker: Hızlı ve kuvvetli.
Okgüç: Ok gibi doğru ve güçlü
Okhan: Ok gibi hızlı, delici hükümdar.
Okkan: Ok gibi delici soydan gelen.
Okman: Okçu, ok atan kimse
Oksal: Okla ilgili, hızlı
Oksar: Okları hazırlayan.
Oksu: Düzenli ve hızlı bir şekilde akan su
Oktan: Ok kadar hızlı
Oktar: Ok taşıyıcı / Ok+dar (Bayraktargibi)
Oktaş: Ok gibi delici, taş gibi sert.
Oktay: Çok hiddetli, kızgın
Oktuğ: Ok atan, okçu.
Oktunç: Ok tuncu; tunçtan yapılmış ok
Oktürk: Ok gibi Türk
Okumuş: Bilgili, öğrenimli.
Okur: Bilgilenmeyi, okumayı seven.
Okuş: Akıl, zeka, mantıklılık.
Okutan: Eğitim ve öğretim işini yapan.
Okutman: Öğreten.
Okuyan: Okumayı seven.
Okyan: Okçular, okçuluk.
Okyanus: Kıtaları birbirinden ayıran engin deniz.
Okyar: Oku parçala
Olca: Savaş ganimeti.
Olcan: Canlı, hareketli
Olcay: Şanslı, şans
Olcayhan: Kısmetli hükümdar.
Olcayto: Şanslı
Olcaytu: Şanslı; talihli, kısmetli.
Olcaytuğ: Şans getiren başlık.
Olcaytürk: Şansı olan Türk.
Olça: Savaş ganimeti
Olçum: Bilgiçlik taslayan.
Olçun: Becerikli
Oldaç: Şişman, iri yapılı.
Oldağ: Dağ gibi yüksek ol.
Older: Dindar, sofu.
Olgu: Gerçekte var ol
Olgun: Yetişmiş, bilgili
Olgunay: Dolunay durumundaki ay
Olgunel: İyi el.
Olguner: Bilgi ve görgüce gelişmiş erkek, olgunlaşmış erkek
Olgunsoy: Gelişmiş soy, olgunlaşmış soy
Olguntürk: İyi yetişmiş Türk.
Olpak: Her zaman temiz, dürüst olan.
Olperest: Dinine sıkıca bağlı kimse, dindar, dinini çok seven.
Olsan: Ad ol, san ol
Oltan: Şafak ol, tan ol
Oltun: Saygı gösterilen ol, saygın ol
Oltunç: Tunç ol, tunç gibi sağlam ol
Oluş: Varlık halini alma, meydana gelme. 2. Bir durumdan öteki duruma geçiş.
Omaç: Hedef, gaye, amaç.
Omariya: Mardin, Nusaybin’de Kürt aşireti.
Omay: Beğenilen, sevilen
Omet: Ümmet, topluluk.
Omur: Omurgayı oluşturan kemiklerin herbiri, herhangi bir şeyin iskeletinin her bir parçası.
Omurtak: Küçük kartal.
Onan: Daha iyi bir duruma giren, eksiği kalmayıp gönül huzuruna Eren, iyileşen
Onar: (“onmak”tan) eksiği kalmayıp gönül erincine ulaşır, daha iyi bir duruma gelir, mutlu olur
Onaran: Düzelten, tamir eden
Onart: İşler bir duruma getirilmesini sağla, düzelttir.
Onat: Özenli, düzgün
Onatkan: İyi, dürüst soydan gelen.
Onatkut: İyi ve uğurlu
Onay: Uygun bulunmuş
Onel: Elleriyle her tarafı sarmalamış olan.
Oner: On kişiye bedel yiğit
Ongan: Özlem ve istekleri yerine gelmiş, mutlu
Onganer: Mutlu yiğit
Ongay: Kolay, zorluğu olmayan.
Ongu: Onmuş olma durumu, sağlık, mutluluk
Ongun: Bol verimli, yararlı duruma gelmiş, mutlu, kutlu, gelişmiş, Gürbüz, tapılan kişi, beğenilen kimse
Ongunalp: Mutlu yiğit, yararlı yiğit, kutlu yiğit, gürbüz yiğit
Onguner: Mutlu yiğit, yararlı yiğit, kutlu yiğit, gürbüz yiğit
Ongunsu: Gürbüz ve su gibi duru kişi.
Ongur: Kurtuluş.
Ongün: Uğurlu gün.
Onkut: Daha iyi ve şanslı yaşa.
Onuk: Sevgili; dürüst
Onuker: Herkesçe sevilen, sayılan kişi.
Onuktan: Sevilen, saygı duyulan ve tan gibi ışıltılı kişi.
Onuktekin: Sevilen, saygı duyulan, uğurlu.
Onul: İyi ol, sağlıklı ol.
Onultan: İyileştiren, sağlığa kavuşturan.
Onur: Özsaygı, şeref
Onural: Onur sahibi ol
Onuralp: Saygıdeğer, aziz, yiğit
Onuray: Onurlu ve Ay gibi güzel
Onurhan: Şeref sahibi hükümdar
Onurkan: Onurlu, şerefli soydan gelen.
Onursal: Onurla ilgili, onur niteliğinde; saygı göstermiş olmak için verilen
Onursan: Dürüstlüğüyle nam salmış kişi.
Onursay: Şeref sahibi saygın kişi.
Onursev: Kendin gibi olanı sev.
Onurseven: Onurlu insanları seven.
Onursoy: Onurlu bir soydan gelen.
Onursu: Saygın, şerefli ve su gibi temiz.
Orak: Hasat, ekin biçilen araç.
Orakay: Orak ayı. 2. Temmuz.
Oral: Türklerin ilk yurtlarından
Oralmış: Zaptedilmiş yer.
Oraltan: Tan vakti yapılan savaş. Oran
Oran: Karşılıklı uygunluk, iki şeyin birbirini tutması, iki şey arasında ya da parça ile bütün arasında bulunan fark
Oraner: Anlayışlı, hesaplı ve yiğit kimse.
Oransal: Oranla ilgili
Oray: 1.Ateş kırmızısı. 2. Şehirli.
Orbay: Ordu komutanı
Orbek: Kentli bey.
Orbey: Bekçi, koruyucu, muhafız.
Orcan: Üstün, kıdemli kişi
Orçum: Sağlam adam
Orçun: Arkadan gelenler, halefler 2. Ahlak
Orean: Direnen kişi.
Oreaner: Direngen ve yiğit kimse.
Orgun: Gizli, gizemli.
Orgunalp: Sır dolu yiğit.
Orgunay: Bulutların arkasında kalmış ay.
Orguner: Sır dolu yiğit.
Orgunhan: Sır dolu hükümdar.
Orgunkan: Geçmişi sır dolu olan.
Orgunsoy: Sır dolu bir soydan gelen.
Orguntay: Sır dolu genç.
Orgün: Kapalı havası olan gün.
Orhan: Kentin hükümdarı 2. Osmanlının ikinci padişahı
Orhon: Eski bir türk alfabesi
Orhun: Asya da bir nehir
Orkan: Orhan adının bir başka biçimi
Orkun: Or+kun (han) Kentin hanı
Orkuş: Ateş kırmızısı renkli bir kuş.
Orkut: Kutlu kent
Orkutay: Kutlu, uğurlu şehir.
Orman: Ağaçlarla örtülü geniş alan
Orsa: Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi/ rüzgâra karşı
Ortaç: Tepe, kendine miras kalan kimse; bir hükümdarlığın tahtına geçecek kimse, veliaht
Ortak: Ortak zevkleri paylaşanlar, arkadaşlar. 2. Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri. 3. Kuma.
Ortan: Tan renginin kızıllığı.
Ortun: Ortanca kardeş
Ortunç: Tunçtan yapılmış gibi sağlam kale
Oruç: Müslümanların yeme içmeden vs. uzaklaştıkları bir ibadet
Oruk: Çare, yol, imkan.
Orun: En büyük makam
Orunbay: Büyük görevi olan kimse, makam sahibi
Orus: Saadet, mutluluk, talih.
Oruz: Düşünce, düşün, ide.
Oskan: Zeki kişi.
Oskay: Neşeli, sevinç içinde olan.
Osma: Bulgaristan Türklerinin yaşadığı yörelerden birindeki nehrin adı.
Osman: Hz. Muhammet’in damadı üçüncü halife. 2.Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk hükümdarı. 3. Bir tür kuş ya da ejderha.
Oşan: Şanlı, şöhretli, adı duyulmuş olan.
Otacı: Hekim, doktor.
Otağ: Yüksek direkli, süslü, büyük çadır
Otağ / Otak: Büyük, süslü çadır.
Otamış: İyileştiren, düzelten.
Otaran: Beğenip arzu eden.
Otay: Alev kızıllığında ay.
Oxır: Uğur.
Oyal: Düşünceye önem veren, görüş alan.
Oyalp: Düşünceli ve yiğit.
Oyhan: Düşünceli hükümdar.
Oykan: Düşünce ve fikir erbabı soydan gelen.
Oykut: Düşünceli ve kutlu insan.
Oymak: Aşiret, küçük izci birliği
Oyman: Belli bir görüşe sahip kişi.
Oysan: Düşünce, fikirleriyle tanınan.
Oytun: Beğenilen, güzel yer, kutsal.
Oytunç: Düşünce sahibi sağlam kişi.
Ozan: Şair, halk şairi
Ozanalp: Şair ve yiğit kimse
Ozanar: Namuslu, şerefli, şair kişi.
Ozanay: Şair ve Ay gibi kimse
Ozaner: Şair ve yiğit
Ozankan: Ozan soyundan gelen
Ozansoy: Şairler soyundan gelen.
Ozansu: Şair dilli ve su gibi berrak kişi.
Oba: Üstün yetenekli. 2. Göçebelerin meydana getirdiği topluluk.
Obe: Aşiretin bir bölümü.
Oben: Erkek deve, o benim anlamlarındadır.
Obuz: Su gözesi, göze kaynak
Ocak: Ev, aile.
Ocan: O dost 2. İçten kişi.
Od: Ateş.
Oder: Ateş gibi canlı, coşkulu, hareketli kimse.
Odhan: Ateş kağan, ateş han
Odkan: Ateş kan, ateşli kan, kaynayan kan, deli kan
Odkanlı: Canlı, coşkulu, ateşli kimse.
Odman: Ateşli, canlı, çoşkulu kişi.
Odyak: “Ateşli ve coşkulu ol” anlamında kullanılan bir ad.
Odyakar: Ateş gibi can yakan kimse.
Odyakmaz: Ateş yakmaz.
Oflas: bk. Oflaz
Oflaz: Güzel, iyi, sevilen
Oflazer: Yakışıklı. 2. Cesur, yiğit.
Ogan: Barış tanrısı, gök tanrısı, güneş
Oganalp: Güneş gibi yiğit, gök tanrısı gibi yiğit, güçlü yiğit
Oganer: Gök tanrısı gibi yiğit, güçlü yiğit.
Ogansoy: Tanrı soyundan, gök tanrısı soylu
Ogeday: Akıllı, zeki.
Ogün: O bilinen gün, hayatımızın değiştiği gün
Oğan: Tanrı.
Oğanalp: Gök tanrısı gibi yiğit, güçlü
Oğaner: İlahi gücü olan.
Oğansoy: İlahi bir güce sahip soydan gelen.
Oğantürk: İlahi bir güce sahip Türk.
Oğanverdi: “Allah bağışladı” anlamında kullanılan bir ad.
Oğul: Evlat, erkek çocuk.
Oğulbal: Tatlı oğul, oğul balı, oğul arılarının yaptığı ak bal
Oğulbey: Beyin oğlu.
Oğulcan: Can oğul
Oğultan: Tan vakti
Oğultay: Genç.
Oğultekin: Biricik oğul, şehzade
Oğultürk: Türkoğlu
Oğur: İçten dost, samimi
Oğuralp: Samimi, içten erkek.
Oğuz: Gürbüz, delikanlı, temiz yaratılmış, iyi, doğru
Oğuzalp: Güçlü yiğit, iyi yürekli yiğit, dost yiğit
Oğuzata: İyi huyluluğu atalarından, soyundan gelen.
Oğuzbay: İyi huylu, saygın kişi.
Oğuzcan: İyi huylu, candan dost.
Oğuzer: Sağlam yiğit, dost yiğit
Oğuzhan: Oğuzların başı / Mete
Oğuzkan: Hükümdar soyundan gelen
Oğuzman: Sağlam, gürbüz, güçlü kimse, iyi yürekli dost kimse
Oğuztan: İyi huylu kişi.
Oğuztay: İyi huylu genç kişi.
Okan: Akıllı, anlayışlı, öğrenen 2. Tanrı, Güneş, Oğuz
Okanalp: İlahi bir güce sahip olan.
Okanay: Güçlü Ay, yiğit ay, Güneş ve Ay
Okaner: İlahi bir güce sahip olan yiğit.
Okansoy: Tanrı soyundan, gök tanrısı soylu
Okat: Ok atan, savaşcı.
Okay: Beğeni, onaylamak
Okayer: Ok gibi doğru, Ay gibi yiğit
Okaygün: Ok gibi doğru, Ay gibi güzel, Güneş gibi yakıcı kimse
Okbay: Ok gibi doğru ve varsıl kimse
Okcan: Ok gibi doğru can
Okçun: Uzak, ilerde, uzaklaşmış.
Okdemir: Demirden yapılmış ok
Oker: Hızlı ve kuvvetli.
Okgüç: Ok gibi doğru ve güçlü
Okhan: Ok gibi hızlı, delici hükümdar.
Okkan: Ok gibi delici soydan gelen.
Okman: Okçu, ok atan kimse
Oksal: Okla ilgili, hızlı
Oksar: Okları hazırlayan.
Oksu: Düzenli ve hızlı bir şekilde akan su
Oktan: Ok kadar hızlı
Oktar: Ok taşıyıcı / Ok+dar (Bayraktargibi)
Oktaş: Ok gibi delici, taş gibi sert.
Oktay: Çok hiddetli, kızgın
Oktuğ: Ok atan, okçu.
Oktunç: Ok tuncu; tunçtan yapılmış ok
Oktürk: Ok gibi Türk
Okumuş: Bilgili, öğrenimli.
Okur: Bilgilenmeyi, okumayı seven.
Okuş: Akıl, zeka, mantıklılık.
Okutan: Eğitim ve öğretim işini yapan.
Okutman: Öğreten.
Okuyan: Okumayı seven.
Okyan: Okçular, okçuluk.
Okyanus: Kıtaları birbirinden ayıran engin deniz.
Okyar: Oku parçala
Olca: Savaş ganimeti.
Olcan: Canlı, hareketli
Olcay: Şanslı, şans
Olcayhan: Kısmetli hükümdar.
Olcayto: Şanslı
Olcaytu: Şanslı; talihli, kısmetli.
Olcaytuğ: Şans getiren başlık.
Olcaytürk: Şansı olan Türk.
Olça: Savaş ganimeti
Olçum: Bilgiçlik taslayan.
Olçun: Becerikli
Oldaç: Şişman, iri yapılı.
Oldağ: Dağ gibi yüksek ol.
Older: Dindar, sofu.
Olgu: Gerçekte var ol
Olgun: Yetişmiş, bilgili
Olgunay: Dolunay durumundaki ay
Olgunel: İyi el.
Olguner: Bilgi ve görgüce gelişmiş erkek, olgunlaşmış erkek
Olgunsoy: Gelişmiş soy, olgunlaşmış soy
Olguntürk: İyi yetişmiş Türk.
Olpak: Her zaman temiz, dürüst olan.
Olperest: Dinine sıkıca bağlı kimse, dindar, dinini çok seven.
Olsan: Ad ol, san ol
Oltan: Şafak ol, tan ol
Oltun: Saygı gösterilen ol, saygın ol
Oltunç: Tunç ol, tunç gibi sağlam ol
Oluş: Varlık halini alma, meydana gelme. 2. Bir durumdan öteki duruma geçiş.
Omaç: Hedef, gaye, amaç.
Omariya: Mardin, Nusaybin’de Kürt aşireti.
Omay: Beğenilen, sevilen
Omet: Ümmet, topluluk.
Omur: Omurgayı oluşturan kemiklerin herbiri, herhangi bir şeyin iskeletinin her bir parçası.
Omurtak: Küçük kartal.
Onan: Daha iyi bir duruma giren, eksiği kalmayıp gönül huzuruna Eren, iyileşen
Onar: (“onmak”tan) eksiği kalmayıp gönül erincine ulaşır, daha iyi bir duruma gelir, mutlu olur
Onaran: Düzelten, tamir eden
Onart: İşler bir duruma getirilmesini sağla, düzelttir.
Onat: Özenli, düzgün
Onatkan: İyi, dürüst soydan gelen.
Onatkut: İyi ve uğurlu
Onay: Uygun bulunmuş
Onel: Elleriyle her tarafı sarmalamış olan.
Oner: On kişiye bedel yiğit
Ongan: Özlem ve istekleri yerine gelmiş, mutlu
Onganer: Mutlu yiğit
Ongay: Kolay, zorluğu olmayan.
Ongu: Onmuş olma durumu, sağlık, mutluluk
Ongun: Bol verimli, yararlı duruma gelmiş, mutlu, kutlu, gelişmiş, Gürbüz, tapılan kişi, beğenilen kimse
Ongunalp: Mutlu yiğit, yararlı yiğit, kutlu yiğit, gürbüz yiğit
Onguner: Mutlu yiğit, yararlı yiğit, kutlu yiğit, gürbüz yiğit
Ongunsu: Gürbüz ve su gibi duru kişi.
Ongur: Kurtuluş.
Ongün: Uğurlu gün.
Onkut: Daha iyi ve şanslı yaşa.
Onuk: Sevgili; dürüst
Onuker: Herkesçe sevilen, sayılan kişi.
Onuktan: Sevilen, saygı duyulan ve tan gibi ışıltılı kişi.
Onuktekin: Sevilen, saygı duyulan, uğurlu.
Onul: İyi ol, sağlıklı ol.
Onultan: İyileştiren, sağlığa kavuşturan.
Onur: Özsaygı, şeref
Onural: Onur sahibi ol
Onuralp: Saygıdeğer, aziz, yiğit
Onuray: Onurlu ve Ay gibi güzel
Onurhan: Şeref sahibi hükümdar
Onurkan: Onurlu, şerefli soydan gelen.
Onursal: Onurla ilgili, onur niteliğinde; saygı göstermiş olmak için verilen
Onursan: Dürüstlüğüyle nam salmış kişi.
Onursay: Şeref sahibi saygın kişi.
Onursev: Kendin gibi olanı sev.
Onurseven: Onurlu insanları seven.
Onursoy: Onurlu bir soydan gelen.
Onursu: Saygın, şerefli ve su gibi temiz.
Orak: Hasat, ekin biçilen araç.
Orakay: Orak ayı. 2. Temmuz.
Oral: Türklerin ilk yurtlarından
Oralmış: Zaptedilmiş yer.
Oraltan: Tan vakti yapılan savaş. Oran
Oran: Karşılıklı uygunluk, iki şeyin birbirini tutması, iki şey arasında ya da parça ile bütün arasında bulunan fark
Oraner: Anlayışlı, hesaplı ve yiğit kimse.
Oransal: Oranla ilgili
Oray: 1.Ateş kırmızısı. 2. Şehirli.
Orbay: Ordu komutanı
Orbek: Kentli bey.
Orbey: Bekçi, koruyucu, muhafız.
Orcan: Üstün, kıdemli kişi
Orçum: Sağlam adam
Orçun: Arkadan gelenler, halefler 2. Ahlak
Orean: Direnen kişi.
Oreaner: Direngen ve yiğit kimse.
Orgun: Gizli, gizemli.
Orgunalp: Sır dolu yiğit.
Orgunay: Bulutların arkasında kalmış ay.
Orguner: Sır dolu yiğit.
Orgunhan: Sır dolu hükümdar.
Orgunkan: Geçmişi sır dolu olan.
Orgunsoy: Sır dolu bir soydan gelen.
Orguntay: Sır dolu genç.
Orgün: Kapalı havası olan gün.
Orhan: Kentin hükümdarı 2. Osmanlının ikinci padişahı
Orhon: Eski bir türk alfabesi
Orhun: Asya da bir nehir
Orkan: Orhan adının bir başka biçimi
Orkun: Or+kun (han) Kentin hanı
Orkuş: Ateş kırmızısı renkli bir kuş.
Orkut: Kutlu kent
Orkutay: Kutlu, uğurlu şehir.
Orman: Ağaçlarla örtülü geniş alan
Orsa: Geminin, rüzgârın geldiği yöne döndürülmesi/ rüzgâra karşı
Ortaç: Tepe, kendine miras kalan kimse; bir hükümdarlığın tahtına geçecek kimse, veliaht
Ortak: Ortak zevkleri paylaşanlar, arkadaşlar. 2. Birlikte iş yapan, ortaklaşa yararlarla birbirlerine bağlı kimselerden her biri. 3. Kuma.
Ortan: Tan renginin kızıllığı.
Ortun: Ortanca kardeş
Ortunç: Tunçtan yapılmış gibi sağlam kale
Oruç: Müslümanların yeme içmeden vs. uzaklaştıkları bir ibadet
Oruk: Çare, yol, imkan.
Orun: En büyük makam
Orunbay: Büyük görevi olan kimse, makam sahibi
Orus: Saadet, mutluluk, talih.
Oruz: Düşünce, düşün, ide.
Oskan: Zeki kişi.
Oskay: Neşeli, sevinç içinde olan.
Osma: Bulgaristan Türklerinin yaşadığı yörelerden birindeki nehrin adı.
Osman: Hz. Muhammet’in damadı üçüncü halife. 2.Osmanlı İmparatorluğu’nun kurucusu ve ilk hükümdarı. 3. Bir tür kuş ya da ejderha.
Oşan: Şanlı, şöhretli, adı duyulmuş olan.
Otacı: Hekim, doktor.
Otağ: Yüksek direkli, süslü, büyük çadır
Otağ / Otak: Büyük, süslü çadır.
Otamış: İyileştiren, düzelten.
Otaran: Beğenip arzu eden.
Otay: Alev kızıllığında ay.
Oxır: Uğur.
Oyal: Düşünceye önem veren, görüş alan.
Oyalp: Düşünceli ve yiğit.
Oyhan: Düşünceli hükümdar.
Oykan: Düşünce ve fikir erbabı soydan gelen.
Oykut: Düşünceli ve kutlu insan.
Oymak: Aşiret, küçük izci birliği
Oyman: Belli bir görüşe sahip kişi.
Oysan: Düşünce, fikirleriyle tanınan.
Oytun: Beğenilen, güzel yer, kutsal.
Oytunç: Düşünce sahibi sağlam kişi.
Ozan: Şair, halk şairi
Ozanalp: Şair ve yiğit kimse
Ozanar: Namuslu, şerefli, şair kişi.
Ozanay: Şair ve Ay gibi kimse
Ozaner: Şair ve yiğit
Ozankan: Ozan soyundan gelen
Ozansoy: Şairler soyundan gelen.
Ozansu: Şair dilli ve su gibi berrak kişi.
Öcal: Öç almaktan, intikal alan
Öçal: “Yapılan kötülüğün acısını çıkar, öcünü al” anlamında kullanılan bir ad. – bk. Öcal
Öge: Çok akıllı olmasıyla ünlenmiş kişi.
Ögeday: Çok akıllı, bilgili, Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın oğlu
Öger: Bilge, akıllı, zeki kişi.
Öget: Akıllığıyla beğenilen kişi.
Ögetürk: Akıllı, bilge Türk.
Öğe: Unsur. 2. Bir sınıf ya da topluluğun her biri.
Öğet: Beğenilen, aranılan, övülen.2. İyi, güzel. – bk. Öget
Öğmen: Nitelikleriyle sevilen kişi.
Öğrünç: Sevinç.
Öğünç: Övünülecek şey, kıvanç, övünç
Öğür: Akran.
Öğüş: Torun; çok; övme biçimi, övüş
Öğüt: Birine, yapması ya da yapmaması gereken şeyler üzerine söylenen söz
Öğütal: Söylenen sözleri dinle anlamında.
Ökcan: Akıllı, zeka sahibi.
Öke: Olağanüstü yetenekleri olan kimse, dahi
Ökeer: Bilge kişi.
Öker: Bilge, akıllı, zeki kişi.
Ökkeş: Erkek örümcek 2. Bir dağ adı
Öklü: Akıllı.
Ökmen: Akıllı, zeki
Ökmener: Akıllı, yiğit
Öksel: Akılla ilgili, zeka ile ilgili, ussal, akılsal
Ökte: Üstün zekalı.
Öktem: Yürekli, yiğit, güçlü, görkemli; ünlü
Öktemer: Yürekli yiğit, güçlü yiğit, görkemli yiğit, ünlü yiğit
Ökten: Güçlü, yiğit
Öktener: Akıllı, bilgili kimse.2. Kahraman, cesur kimse.
Öktürk: Bilge Türk.
Ölçüm: Yetenekli.
Ölçün: Tahmin etme.
Ölen: Çiçek açmış çayır, şarkı, sulak arazi.
Ömer: Dirlik, canlılık yaşam gücü
Ömür: Dünya üzerinde yaşanan sürenin toplamına verilen addır.
Ömüral: Çok yaşa, uzun ömürlü ol.
Ömürcan: Yaşam boyu süren dostluk
Ömürlü: Çok uzun yaşayacak kişi.
Önad: Adıyla tanınan.
Önal: Daima önde olmak
Önalan: Önce davranan, önde giden, başa geçen
Önaydın: Öğrenimi, bilgisi ve görgüsü olan. 2. İleri düşünceli.
Öncel: Birine göre kendinden, önce gelen, selef; yol açan, yol gösteren
Öncü: Önder, yol gösteren, önde giden, bir işte yol açan
Öncübay: Başarılı ve saygın kişi
Öncübey: Başarılı ve saygın kişi.
Öncüer: Önde giden yiğit, öncülük eden yiğit
Öncül: Önce gelen. 2. Rehber. 3. İlk.
Önder: Lider, yönetici, şef
Öndersarp: Ulaşılması zor lider
Öndeş: Yol gösteren.
Öndünç: Lider olan, önder.
Önel: Bir işin yapılması için verilen süre
Önem: Bir şeyin nitelik ya da nicelik yönünden değeri olma durumu, değer
Önemli: Değerli
Önen: Hak, adalet.
Öner: (ilk ya da ikiz doğumda önce doğan çocuk için) önde gelen yiğit Önde giden erkek
Öneri: Öne sürülen görüş, düşünce, teklif.
Öneş: Kılavuz, inat.
Öney: Önde gelen, lider olan.
Öngay: Jüpiter gezegeni.
Öngel: Oturaklı ve olgun kişi.
Öngen: Başarı, zafer.
Önger: Ön görülü, ileri düşünerek davranan.
Öngör: Önceden gör, ilerde olacakları sez
Öngören: Önceden gören, önceden kestiren
Öngü: Bir önceki gün, arife.
Öngün: Önemli bir günün ya da bir bayramın öncesindeki gün, arife
Öngüt: Sızarak baskın yapan.
Önkal: Liderliği benimseyen.
Önol: Önderlik et
Önsav: Liderliğinle övün.
Önsay: Saygı gören lider.
Önsel: Hiçbir denemeye dayanmadan, yalnızca akıl yordamıyla
Önsoy: Önde gelen soy
Öntaş: Taş gibi sert lider.
Önumut: Önde gelen umut, ilk umut
Önür: İlk. 2. Liderliği, yakalayan.
Ör: Köz haline gelmiş kömür. 2. Köken, öz. 3. Ulu, büyük.
Ören: Eski yapı, kent kalıntısı, harabe.
Örener: Eskiden beri bilinen yiğit.
Örfi: Törenlerle, adetlerle ilgili.
Örs: Çelik yüzeyli demir araç.
Örsal: Örs gibi sağlam, oturaklı
Örsan: Yüce adı olan
Örscan: Sağlam dost
Örsel: Örs gibi sağlam el
Örskan: Sağlam kan, örs gibi sağlam kan
Örtan: Tan vakti gibi.
Örük: Yüksek, yüce, 2. Saç örgüsü.
Örüner: Buğday renkli insan.
Ötnü: Yalvararak isteme.
Ötüken: oğuz destanında ormanlık kutsal bir yer.
Ötün: İstemek, dilemek, arzu etmek
Öveç: iki-üç yaşındaki erkek koyun.
Över: Bir kimsenin ya da bir şeyin iyiliklerini söyleyebilerek onun değerini belirtir
Övet: Tanrı’ya minnet duygusunu sunmak.
Övüş: Birinin iyiliklerini söyleyerek beğenildiğini belirtme, övme biçimi, övme yolu
Öykü: Ayrıntılarıyla anlatılan olay.2. Hikâye
Öymen: Uğurlu, talihli
Öz: Bir kimsenin benliği, içsel varlığı; bir şeyin temel öğesi (mecaz olarak) ana nokta, can alıcı nokta
Özak: Özü ak, özü beyaz, ak öz, beyaz öz
Özakan: Temiz ve duru akan.
Özakar: Temiz ve duru akar.
Özakay: Özü ak ay, özü beyaz ay
Özakın: Akıncı, savaşan.
Özal: Özü kırmızı, özü al renkte, gerçek al
Özalp: Özü yiğit, öz yiğit
Özalpaslan: Yiğitler yiğidi.
Özalpman: Özünde yiğitlik olan kişi.
Özaltan: Yürekli ve tan yeri gibi ışıklı kişi.
Özaltay: Altaylı, Altay yöresinin yedisi.
Özaltın: Altın gibi bir geçmişi olan.
Özan: Özü düşünceli, düşünen.
Özar: Özü namuslu, temiz, dürüst.
Özarda: İşaretlenmiş, işaret çubuğu.
Özarı: Özü temiz özü arı
Özark: Çok dürüst kişi.
Özarkın: Özünde sakin bir kişilik barındıran.
Özaslan: Aslan gibi, güçlü kişi.
Özata: Özü soyu bilinen, iyi olan.
Özatay: Geçmişi herkesce bilinen kişi.
Özay: Özlü, özü ay gibi aydınlık olan
Özaydın: Özü temiz aydınlık bilge kişi.
Özbal: Kişi1ikli, sevecen kişi.
Özbay: Özü zengin olan
Özbek: Güçlü, cesur
Özben: Soyluluk ve asalette öz
Özberk: Özü sert, özü sağlam
Özbey: Özü Bey olan
Özbil: Özünü tanıtan, bilgili.
Özbilek: Güçlü, kuvvetli bilek.
Özbilen: Herşeyin özünü bilen, az ama öz bilen
Özbilge: Özce bilge kişi, özü bilge
Özbilgin: Bilgin kimse, özce bilgili kimse
Özbilir: Her şeyin özünü bilir
Özbir: Özü sözü bir, doğru özlü
Özbmr: Kendini iyi tanıyan anlamında.
Özcan: Candan, içten
Özçam: Çam gibi sağlam kişiliği olan.
Özçelik: Özü çelik olan kimse, sağlam özlü
Özçetin: Özü çetin olan kimse, çetin kimse
Özçevik: Hemen durum alabilen kimse, çevik kimse
Özçın: Özü doğru, saf, temiz kimse.
Özçınar: Özü çınar gibi ulu olan.
Özdağ: Dağ gibi yüksek ve cüsseli.
Özdal: Dal gibi kimse, özü değerli
Özdamar: İnatçı kişiliği olan.
Özdeğer: Değerli kimse, özü değerli
Özdek: Duyularla algılanabilen, nesne, madde. 2. İnsanın çalışmasıyla bir amaç uğruna biçim verdiği
Özdem: İçsel varlığım olan özü demir olan, demir özlü
Özdemir: Gerçek, özlü demir
Özden: Soyu temiz olan
Özdener: İçtenlikli davranan, kimse; soyca temiz yiğit
Özdeş: Ayırt edilmeyecek kadar benzer olan.
Özdil: Özü dilli, tatlı dilli
Özdilek: İçten dilenen şey, içsel dilek
Özdilp: Özü dilli, tatlı dilli
Özdinç: Dinç kimse, özü dinç
Özdinçer: Canlı, dinç, hareketli.
Özdoğa: Özce doğaya benzeyen kimse
Özdoğal: Özce doğaya uygun, doğal kimse
Özdoğan: Özce şahin gibi olan kimse
Özdoğdu: Kişilikli doğdu anlamında.
Özdoğru: Doğru kimse, özü doğru
Özduran: Özü kalan, isim bırakan.
Özduru: İçsel varlığı duru kimse, temiz kimse
Özdurul: İçsel varlıkça durulaş, özünü durulaştır, duru özlü ol
Özek: Ağacın, bitkinin içi, özü, çalışkan, güç, soluk, nefes, okla Boyunduruğu birbirine bağlayan demir
Özel: Yalnız bir tek şeye, bir ereğe ya da kimseye ayrılmış olan; her Vakit görülenden ayrı, alışılmıştan
Özen: Dikkat, heves, itina
Özenç: Bir şeyi elden geldiğince iyi yapmaya çalışma işi, özenme işi, özen
Özender: Zor bulunan.
Özengin: Geniş, derin kişiliği olan.
Özenir: Çaba gösteren, en iyiyi yapan.
Özer: Özü er olan
Özercan: Özce erkek olan sevgili kimse, yiğit ve sevgili kimse
Özerdal: Özce yiğit ve dal gibi kimse
Özerdem: Özce erdemli kimse, özce iyilikçi, alçak gönüllü kimse
Özerdinç: Dinç, canlı, hareketli erkek.
Özerhan: Dürüst hükümdar.
Özerinç: Gerçek, tam mutluluk.
Özerk: Kendi kendini yöneten
Özerkin: Özgür kimse, özerk kimse
Özerman: Özü yiğit kişi.
Özerol: Özce yiğit ol
Özertan: Özce şafak vakti gibi olan
Özertem: Özce erdemli kimse, iyilikçi, alçak gönüllü
Özge: Başka, ayrı; başka bir yaradılış ve huyda olan; iyi, güzel; Cana yakın, sıcakkanlı
Özgebay: Yaradılışça başka ve zengin kimse
Özgeer: Yaradılışça başka olan yiğit
Özgen: Yapıp ettiklerinden hiç kimseye karşı sorumlu olmayan, özgür
Özgenalp: Özgür yiğit
Özgenç: Genç kimse, özce genç
Özgener: Özgür yiğit
Özger: Özge er, başka er, özge yiğit
Özgun: Benzersiz, ayrı, başka
Özgü: Belli bir şeyde ya da kimsede bulunan, başkasında olmayan
Özgüç: Özü güçlü
Özgül: özü gül kimse; özellikle bir türle ilgili olan, o türe özgü olan
Özgüleç: Güler yüzlü kimse, özü güleç
Özgün: Orijinal, diğerlerine benzemeyen
Özgünay: Hiç kimseye benzemeyen ve Ay gibi kimse
Özgüner: Hiç kimseye benzemeyen yiğit
Özgüneş: Güneş gibi kimse, özü güneş
Özgür: Serbest, hiçbir koşula bağlı olmayan
Özgürcan: Özgür kimse, başkasının kölesi olmayan can, hür can
Özgürel: Özgürce iş gören el
Özgüven: İnsanın kendine inanma duygusu, insanın kendi özüne duyduğu güven
Özhakan: Hükümdar soyundan gelen.
Özhan: Han soyundan gelen
Özilhan: Gerçek hükümdar olan.
Özilter: Özü yurdu savunan
Özinal: Özü inanç verici
Özinan: Özü inandırıcı
Özkal: Karekterinin her zaman için dürüst olması temenni edilen.
Özkan: Temiz kan, soylu kişinin kanından gelen
Özkar: Kar gibi bembeyaz, temiz.
Özkaya: Özü kaya, özü sağlam
Özkayra: İçten gelen bağış, iyilik.
Özke: Sağlam, sağlıklı. 2. Temiz yürekli.
Özkent: Gerçekten şehirli olan kimse.
Özker: Sağlam, sağlıklı, er; temiz yürekli yiğit, özger; iyilikçi; yardımsever
Özkerman: Sağlam, temiz yürekli kimse.
Özkın: Özü kın gibi korucucu, saklayıcı olan.
Özkınal: Özü kın gibi koruyucu olan kimse.
Özkoç: Koç gibi kavgacı kişiliği olan.
Özkök: Geçmişi köklü bir aileye dayanan.
Özkul: Tanrının sevgili kulu.
Özkula: Gerçekten kula renginde olan.
Özkurt: Kurt gibi korkusuz olan.
Özkut: Uğurlu kimse, özü kutlu
Özkutal: Tüm mutluluklar benliğinde bulunsun.
Özkutay: Uğurlu Ay gibi kimse, özü uğurlu
Özkutlu: Özü uğurlu, kutlu kimse
Özkutsal: Kutsal bir benliği olan.
Özlek: Toprağın özlü, verimli yeri; zaman; doğaüstü güç
Özlem: Bir kimseyi ya da sevilen bir şeyi görme isteği, göreceği gelme
Özlen: Kendini özlet, özlenilecek biri ol; kaynak; küçük dere; ağaç kökü
Özler: Göreceği gelir, hasret çeker
Özlü: Özü olan, öz bölümü çokça olan; özleşmiş olan; içten gerçek
Özlüer: Özü olan yiğit
Özmen: Özlü kimse, içten kimse
Özmert: Paylaşımcı, yardımsever mert ve dürüst kişi.
Özmuştu: Özü müjde olan kimse
Özmut: Mutluluk veren
Özoğuz: Tam Oğuz olan
Özok: Özü ok gibi doğru kimse, doğru özlü kimse
Özol: Bir şeyin en güçlü bölümü ol
Özozan: Özü olan kimse, şair kimse
Özöğe: Bir şeyin aslı, özü.
Özön: Liderlik vasfı yüksek olan. 2. Yüreği herkese açık olan, sevecen.
Özönder: Gerçek önder olan kimse
Özpala: Keskin ve yırtıcı bir kişiliği olan.
Özpeker: Özü sağlam yiğit
Özpolat: Özü çelik gibi yiğit
Özsan: Karakteriyle nam salmış kişi.
Özsel: Özü sel gibi olan, kimse; içle ilgili, içsel
Özsoy: Özü temiz, soylu kimse
Özsöz: Özü sözü bir.
Özsun: Özverili kişi.
Özsungur: Soğukkanlı bir kişiliğe sahip olan.
Özşahin: Şahin gibi yırtıcı bir kişiliğe sahip olan.
Özşan: Şan yapmış, ünlü.
Özşen: Neşeli kişiliği olan.
Öztan: Gerçekşafak
Öztanır: Kişiliğiyle tanınan dürüst kişi.
Öztaş: Özü taş, taş gibi sağlam kimse
Öztay: Tay gibi atik, hızlı.
Öztaylan: Kibar ve zarif bir kişiliğe sahip olan.
Öztek: Eşi benzeri olmayan kimse, özü tek olan
Öztekin: Biricik kimse, benzeri olmayan kimse; öz şehzade, tam bir şehzade
Öztimur: Özü demir olan, öz demir
Öztin: Gerçek ruh, öz ruh
Öztiner: Gerçek ruh olan yiğit
Öztok: Herşeye doymuş kimse, özü tok
Öztuna: Gerçek Tuna Irmağı
Öztunç: Tunç gibi sağlam kimse, özü tunç
Öztürk: Gerçek Türk; özü Türk, öz Türk
Özü: Duru, katıksız olan.
Özüak: Temiz özlü kimse
Özüdoğru: Doğru kimse, doğru özlü
Özül: Özü sözü olan, sözünü yerine getiren, gerçek, verimli.
Özün: Şöhretli bir kişiliğe sahip olan.
Özüpek: Sağlam kimse
Özütok: Herşeye doymuş kimse
Özver: Herkese kendi kişiliğinden bir şeyler katabilen. 2. Özverili.
Özverdi: “Özveride bulundu” anlamında kullanılan bir ad.
Özveren: Kendi özünden veren kimse, özverili
Özveri: Karşılık beklemeden veren, verimli
Özvermiş: Yoluna baş koymuş.
Özyay: Özü yay gibi sert olan kimse.
Özyörük: Gerçek yörük.
Özyurt: Anayurt, anavatan.
Özyuva: Gerçek yuva.
Özyürek: Güçlü, korkusuz.
Padaş: Ödül, mükafat.
Padişah: Hükümdar, sultan.
Pak: Temiz
Pakalın: Temiz, şerefli
Pakan: Kutsal kişiler.
Pakân: Ermişler, azizler.
Pakar: Savaşçı, mücadele
Pakbaz: İçten bağlı, vefalı. 2. Aziz.
Pakdaw: Erdem, fazilet, adil.
Pakel: İyiliksever kimse.
Paker: Temiz dürüst.
Paki: Doğruluk, dürüstlük.
Pakkan: Temiz soydan gelen kimse.
Pakman: Dürüst ve saygın bir kişilik.
Paksan: Dürüstlüğüyle, saygınlığıyla nam salmış kişi.
Paksoy: Dürüst ve saygın bir soydan gelen.
Paksu: Temiz su, billur gibi duru.
Pakzat: Dürüst kişilik.
Pala: Kısa, geniş kılıç
Palaalp: Azametli, yiğit,
Palatekin: Uğurlu kılıç.
Palatürk: Kılıç gibi keskin Türk,
Palay: Yedek at
Palaz: Varlığı artmak, zenginleşmek. 2. Kuş yavrularının irileşip semirmesi.
Palepal: Sağlam, dayanıklı.
Palmiye: Süs olarak kullanılan hurma ağacı,
Pamir: Yüksek dağlık külle
Pamirhan: Pamirlerin hükümdarı.
Par: Çeşme; bahçe, gül bahçesi, alev
Parani: Lütuf.
Pardari: Ortak, paylaşımcı
Parez: Oruç
Parlar: Hiç durmaksızın ışık saçan.
Pars: Yırtıcı bir hayvan
Parsbay: Güçlü, çevik ve saygın kişi.
Parshan: Pars gibi güçlü ve çevik hükümdar
Parskan: Kanında atılgan, saldırganlık taşıyan.
Pasin: Eski bir Türk oymağının adı
Pasiner: Türk oymağındaki yiğitler.
Paşa: Bir askeri unvan / ağabey, erkek kardeş
Paşabeyim: Çok saygın ve ağırbaşlı kişi.
Paşeroj: Gelecek.
Payam: Badem.
Payan: Ortak, şerik.
Paydan: Üleştiren, paylaştıran.
Paydaş: Eşit pay alanlarından her biri
Paye: Aşama, rütbe.
Payidar: Kalımlı, kalıcı, sabit.
Payiz: Güz, sonbahar.
Payzen/Payzın: Tutsak. 2. Ayağına pranga vurulmuş kişi.
Pedük: Ulu, yüce, yüksek kişi.
Pehlivan: Güreşçi
Pejn: Yankı, eko.
Pekak: Çok beyaz
Pekal: Sağlam ol.
Pekalp: Güçlü yiğit, sert yiğit, pek yiğit
Pekant: Yeminine düşkün olan.
Pekar: Savaşçı.
Pekay: Çok aydınlık, Ay gibi ışıklı.
Pekbay: Çok zengin.
Pekcan: Dayanıklı
Pekçetin: Çok çetin; çok güç
Pekdeğer: Çok değer, değeri çok
Pekdemir: Sağlam, dayanıklı, demir
Pekean: Çok can, çok cana yakın.
Pekel: Güçlü el
Peker: Güçlü kişi
Pekergin: Vaktinden evvel olgunlaşmış kişi.
Pekin: Kesin bilinen
Pekiner: Pek yiğit, kuşkuya yer olmayacak denli yiğit
Pekintürk: Kuşkuya yer olmayacak denli Türk, kesinlikle Türk
Pekkan: Güçlü kan, sağlam kan, dayanıklı kan, sert kan
Pekkoç: Maşallah dedirtecek kadar sağlıklı olan.
Pekkurt: Çok kurnaz kişi.
Pekol: Sağlam ol, dayanıklı ol, sert ol, pek ol
Peköz: Özü. manevi varlığı sağlam.
Peksoy: Çok soylu, çok güçlü bir aileden olan.
Peksu: Çok su.
Pekşen: Şen şakrak, neşeli, mutlu.
Pektaş: Sağlam taş
Pektay: Oldukça genç.
Pektürk: Sağlam Türk, dayanıklı Türk, pek çok Türk, tam Türk
Pekün: Sağlam san, sağlam ün
Peküstün: Nitelikleriyle çoğu kişiden, üstün olan.
Pele: Yer, mevki.
Pelit: Meşe ağacının meyvesi.
Penah: Sığınma.
Pend: Öğüt, nasihat
Perek: Uç kenar.
Peren: Ülker yıldızı
Pereng: Ateş.
Perinçek: Özverili.
Perk: Güçlü, sert
Perkel: Güçlü el.
Perkem: Güçlü kimse
Perker: Güçlü ve yiğit kişi.
Perkin: Gücü ve kuvveti çok üstün olan.
Persin: Sonraki, en son.
Pertav: Sıçrama.
Pertev: Işık, parlaklık, yalım.
Pesen: Kırağı, sis, çisenti.
Pesın: Övgü.
Peşk: Kıvılcım.
Peşkari: Gayret, şevk, didinme.
Peşki: Öncü, kılavuz.
Peşweru: ilerici.
Petal: Meşale.
Peveman: Direnen, direngen.
Peyam: Haber. 2. Başkasından alınan bilgi.
Peyami: Haberle ilgili, haber veren
Peyda: Hemen, acil
Peyhev: Sürekli, kesintisiz.
Peyivdar: Sözcü.
Peykan: Başak. 2. Okun ucunda bulunan sivri demir.
Peyman: Yemin etmek, Ant içmek
Peymane: Büyük kadeh, bardak.
Peyrev: Ardı sıra giden, arkasından giden.
Pıroz: Kutlu, yasal.
Pilewer: Kalaycı, tenekeci.
Piling: Kaplan.
Pir: İhtiyar, yaşlı. 2. Bir tarikat ya da sanatın kurucusu. 3. Tecrübe kazanmış kimse.
Pirali: Yaşlı ve yüce insan.
Pircan: Karşılık gözetmeyen dost.
Pirhan: Yaşlı hükümdar
Pirhane: Yaşlılara yakışır şekilde.
Pirhasan: Yaşlı ve iyi insan.
Piri: Yaşlılık, ihtiyarlık. 2. Her meslek ve işin kurucusu.
Piribey: Saygın ve yaşlı kişi.
Pirol: Kutlu, kutsal.
Piroz: Kutsal yaşa.
Pirsultan: Anadolu’da bir halk ozanının adı.
Piruz: Kutlu, hayırlı, uğurlu.
Pişe: Görev, vazife.
Piştivan: Koruyucu, hami.
Pivan: Ölçü, ölçülü, ölçme, kıyaslama
Piyale: Kadeh şarap kadehi.
Piyar: Nazik, merhametli.
Pola: Çelik.
Polat: Sertleştirilmiş, su verilmiş demir
Polatalp: Çelik yiğit
Polatbay: Çelik gibi güçlü ve saygın bir kişilik.
Polathan: Çelik gibi sert han, çelik kağan
Polatkan: Çelik kan, sağlam kan
Poreş: Esmer.
Porzer: Sarışın.
Poyraz: Kuzeydoğu yönünden esen rüzgar
Pozan: Üzüm bağı.
Pusat: Zırh ve korunma araçlarının genel adı; silah
Pütün: Olgun, deneyimli.
Rabbani: Allah ile ilgili, kendini bütün varlığıyla Allah’a teslim eden. Allah’tan geleni kabul edendir.
Rabes: Tutum.
Rabi: Dördüncü.
Rabih: Faydalı, karlı.
Raci: Rica eden, dileyen
Racih: Değerli, üstün.
Radi: Kabullenen rıza gösteren. 2. Boyun eğen.
Rafet: Çok acıma, merhamet etme
Rafettin: Dinen acıma ve esirgeme hissi 2. Kollayan, gözeten.
Rafi: Kaldıran, yücelten, yükselten. Allah’ın isimlerindendir.
Rafih: Bolluk içinde, rahat yaşayan. 2. Huzurlu
Ragıp: İçtenlikle isteyen, özleyen
Rahi: Yol ile ilgili.
Rahile: Sakin, rahat
Rahim: Esirgeyen, acıyan / Allah’ın isimlerindendir
Rahman: Acıması bol olan / Allah’ın isimlerindendir
Rahmani: Tanrı ile ilgili, tanrısal.
Rahmet: Birinin suçunu bağışlama, merhamet etme. 2. Yağmur.
Rahmeti: Koruyan, esirgeyen.
Rahmetullah: Tanrı’nın bağışlaması.
Rahmi: Koruyan, esirgeyen
Raif: Acıyan, esirgeyen
Raik: Sade, saf, katıksız.
Rakım: Yazan, çizen / Yükseklik
Raki: Namaz kılarken ellerini dizlerine koyarak eğilen,
Rakim: Yazan
Rakip: Herhangi bir alanda üstünlük sağlamaya çalışanlardan her biri. 2. Koruyucu. 3. “Görüp gözeten” anlamında Tanrının adlarından biri.
Ram: İtaat eden, boyun eğen, razı gelen.
Raman: Fikir, düşünce.
Ramazan: Kameri yılın 9. ayı
Rami: Atıcı, ok/mermi atan kişi / Isırgangillerden bir bitki adı
Ramin: Tropikal bir ağaç
Ramis: Gerçekleri söylemeyen
Ramiz: İşaretlerle, simgelerle gösteren / akıllı, zeki
Raperin: Ayaklanmak, bir yerden kalkmak.
Raser: Üstün.
Rasid: Bekleyen, gözleyen
Rasih: Sağlam, kökten güçlü. 2. Din bilimle, rinde çok bilgisi olan.
Rasim: Resmeden, resim çizen
Rasin: Sağlam, dayanıklı, güçlü
Rasit: Dürüst, güvenilir
Rasti: Doğruluk.
Raş: Serpinti.
Raşid: Doğruyola giden, ergin, akıllı kimse
Raşid-Raşit: Doğru yola giden
Raşit: Doğruyola giden
Raşit – Raşid: Doğru yola giden
Ratip: Tertipleyen, düzenleyen.
Rauf: Çok acıyan, esirgeyen
Raydan: Etkili.
Rayet: Sancak, bayrak.
Rayıhan: Han bayrağı, han sancağı.
Razı: Rıza gösteren, Kabul eden, gönlü olan.
Razi: Boyun eğen, kabul eden, rıza gösteren. – bk. Razı
Reber: Rehber
Rebi: Bahar.
Rebii: Baharla ilgili.
Reca: Umut, umma. 2. İstek dilek.
Recai: Umma, dileme
Recep: Ay takviminin yedinci ayı, üç ayların birincisi 2. Heybetli, azametli, saygı değer
Refet: Çok acıma
Refettin: Dinen acıma ve esirgeme hissi.
Refi: Yüksek, yüce.
Refig: Bolluk ve rahat içinde geçinen
Refiğ: Rahatlık ve huzur içinde yaşayan kimse.
Refih: Rahatlık ve huzur içinde yaşayan kişi.
Refii: Yüce kişi.
Refik: Arkadaş, yoldaş, ortak
Regaib: Tutulan, beğenilen, rağbet olunan şeyler.
Regaip: Çok istek gören, beğenilen. 2. Armağanlar. 3. İstekler, arzular.
Reha: Kurtulma, kurtuluş
Rehayeddin: Dinin kurtarıcısı, dini kurtaran.
Rehber: Yol gösteren, kılavuz.
Reis: Başkan.
Rekin: Gururlu, ağırbaşlı.
Remide: Ürkmüş, korkmuş
Remiz: İşaret, sembol, simge.
Remzi: İşaret ve gizliliğe ait
Renan: Çok ses çıkaran, inleyen, çınlayan
Renas: Yol bilen
Resai: Süs, süsler.
Resat: Kahraman, cesur, savaşçı
Reset: Layık, değer, yakışır.
Resit: Yiğit, cesur
Resmî: Devletle ilgili olan. 2. Törenle yapılan. 3. Çok ciddi.
Resul: Haber getiren
Resulhan: Hükümdarın elçisi.
Reşat: Aklın gerektirdiğini yapan
Reşid: Akıllı, iyi davranan
Reşid-Reşit: Akıllı, iyi davranan
Reşid/Reşit: Doğru yolu tutan. 2. Olgun, yetkin.
Reşididdin: Dinin olgunu, dürüst olanı, dini bütün.
Reşik: Uzun boylu ve yakışıklı erkek.
Reşit: Akıllı, iyi davranan
Reşit – Reşid: Akıllı, iyi davranan
Revan: Akan, yürüyen, giden. 2. Ruh, can.
Rewşen: Aydın kişi.
Rexman: Rahman kutsal.
Reyyan: Suya kanmış, suya doymuş. 2. Cennet´te sadece oruç tutan kimselerin girebileceği kapı.
Rezan: Ağırbaşlı.
Rezber: Eylül, eylül ay’ı.
Rezzak: Bütün canlıların rızkını veren
Rıdvan: Cennetin kapıcısı olan melek
Rıfat: Yükseklik, yüksek rütbe
Rıfat / Rifat: Yücelik. 2. Yüksek rütbe.
Rıfkı: Yumuşaklıkla, sükûnetle ilgili
Rıza: Hoşnutluk, memnunluk
Rızgar: Kurtulmuş.
Rızkullah: Allah’ın verdiği nimet, rızk.
Rızvan: Cennetin kapıcısı
Rical: Rütbe ve makam bakımından en üst düzeyde olanlar.
Rida: Razı olan erkek
Rifat: Yükseklik, yücelik, büyüklük.
Rihem: Yağmur yağdığında toprağın kokusu.
Rikap: Büyük, saygın bir kimsenin huzuru, önü. 2. Binilecek yer, üzengi.
Risalettin: Dinin elçisi, peygamber.
Riva: Suya doymuşlar.
Robar: Irmak, çay gibi akarsuların en büyüğü.
Robin: Güneşi görmek
Rodin: Işığın müjdecisi
Rohat: Güneşin doğuşu
Roj: Gün, güneş.
Rojkan: Bitlis’te bir aşiret.
Ronahi: Işık aydınlık.
Ronak: Parlak. 2. Aydın, ilerici.
Ronay: Ayın hallerinden biri
Roni: Aydınlık, ışık
Roza: Pembe renk
Ruat: Bulut, gök gürültüsü. 2. Konuşkan. 3. Tehdit eden.
Rubar: Nehir, ırmak.
Ruhan: Güzel, kokan.
Ruhani: Ruhla ilgili. 2. Gözle görülmeyen. 3. Din adamı.
Ruhcan: Ruh ve can.
Ruhi: Ruhla ilgili
Ruhittin: Dinin ruhu, özü.
Ruhsal: Ruhi, ruhla ilgili.
Ruhşan: Yüce, üstün, şanlı ruh.
Ruhullah: İsa Peygamber.
Rusen: Sabah güneş doğarken ki zaman / Aydın, parlak
Ruslan: Aslan gibi
Rustu: Armağan, hediye
Ruşen: Aydın, parlak
Ruzan: Günler, gündüzler.
Rücum: Akan, kayan yıldız.
Rüknettin: Bir şeyin temeli / Dinin temeli
Rükni: Saygıdeğer kişi.
Rüknü: Bir şeyin en sağlam yanı. 2. Saygın, güçlü, önemli kimse.
Rümet: Değerli, şerefli
Rüstem: Ünlü Fars pehlivanının adı
Rüsuhi: Sağlam, güçlü. 2. Becerikli, yetenekli.
Rüştü: Ergin, olgun
Rüveyha: Zariflik, incelik.
Rüzgar: Yel, esinti, hava akımı.
Saadettin: Dinin mutluluğu.
Sabah: Günün ilk saatleri.
Sabahattin: Güzellik, din güzelliği
Sabar: Döven, vuran. 2. Bir Türk boyu.
Sabih: Güzel, şirin
Sabit: Yerinde duran kımıldamayan
Sabri: Sabırla ilgili, sabırlı
Sabur: Çok sabırlı. 2. Tanrı adlarındandır.
Sabutay: (Subutay) Cengiz Han’ın ünlü Moğol generalinin adı.
Sabutay/ Subutay: Moğol İmparatorluğu’nun zalim komutanlarından biri sabutay
Sacid-Sacit: Secdeye varan, ibadet eden
Sacit: Secdeye varan, ibadet eden
Sacit -Sacid: Secdeye varan, ibadet eden
Sacit (D): Secdeye varan, ibadet eden
Sada: Yankı.
Sadak: Sabah rüzgarı / Ok kılıfı
Sadakat: Dostluk, içten bağlılık, doğruluk, vefalılık.
Sadettin: Kutluluk, saadete erme, mübarek olma
Sadık: Gerçek dost, yürekten bağlı
Sadır/ Sadir: Kalp, gönül / Açığa çıkan, görünen
Sadi: Baht açıklığı, mutlulukla ilgili olan
Sadican: Bahtı açık, candan, iyi insan
Sadir: Yürek. 2. Başkan. 3. Sadrazam sözünün kısaltılmışı
Sadrettin: Dinin lideri.
Sadri: Anaya göre çocuk / Göğüsle ilgili olan
Sadullah: Tanrı kulu
Sadun: Uğurlu, kutlu
Safa: Gönül rahatlığı, rahatlık, kaygısız ve sakin olma
Safa/Sefa: Saflık berraklık
Safder: Saf yaran kimse.
Safer: Temiz yürekli, dürüst kimse.
Saffet: Saflık, temizlik
Safi: Katıksız, ayırt edilmiş
Safir: Mavi renkli, değerli bir taş.
Safiyüddin: Dini temiz, dini pak olan kimse.
Safter: Düşman saflarını yaran yiğit.
Sağan: Hızlı uçan, uzun dar kanatlı küçük kuş.
Sağanak: Şiddetli ve kısa süreli yağmur.
Sağanalp: Herkese yararlı olan yiğit.
Sağay: Yenisey Türklerine bağlı bir Türk boyunun adı
Sağbilge: Hekim, doktor.
Sağcan: Sağlıklı can, sağlıklı kimse
Sağdıç: Düğünde gelin veya damada kılavuzluk eden.
Sağhan: İyi kağan / Sağın saygıdeğer, kutsal kimse / Hekim, Doktor / Kazak hakanlarının ünlülerinden biri
Sağın: Doğruluk kuralına uygun olan.
Sağınç: Arzu, istek, düşünce.
Sağlam: Dayanıklı, güçlü
Sağlamer: Dayanıklı yiğit, yıkılmaz yiğit, güvenilir yiğit
Sağlar: Sağ olan; bulan, buluşturan
Sağlık: Hasta olmayan, esenlik.
Sağman: Sağlıklı.
Sağnak: Kısa süreli şiddetli yağmur
Sağun: Ağıt söyleyen, ağıtçı
Sahabe: Sahipler, sahip çıkanlar
Sahabi: Hz. Muhammed’i görmüş, birlikte bulunmuş kimse
Sahih: Gerçek, doğru, hakiki olan
Sahil: Deniz ya da göl kıyısı.
Sahip: Koruyan, arka çıkan, gözeten.
Sahir: Gece uyumayan.
Sahra: Çöl.
Said: Kutlu, cennetlik
Saim: Oruç tutan, oruçlu
Saip: Doğru.
Sair: Seyreden ve yürüyen.
Sait: Kutlu, cennetlik
Sait – Said: Kutlu, cennetlik
Sakın: Tedbiri elden bırakma temennisi.
Sakıp: Parlak, aydınlık, delip geçen
Saki: Kadehlere içki dolduran, dağıtan.
Sakin: Uslu, kendi halinde
Sakman: Akıllı
Salah: Barış. 2. Düzelme, iyileşme.
Salahan: Cuma veya cenaze namazına çağrı için minareden salavat okuyan müezzin.
Salahattin: Dine bağlı kişi.
Salahi: İyilik ve barışla ilgili.
Salar: Komutan, lider.
Salat: Namaz.
Salcan: Baş.
Saldam: Ciddiyet.
Salgır: Akarsu
Salık: Bir olgu ile ilgili verilen bilgi, haber 2. İyi, uygun olduğunu söylemek.
Salıkbey: Haberci.
Salih: İyi, yararlı, elverişli uygun / Dinin buyruklarını yerine getiren / Yetkisi hakkı olan
Salim: Eksiksiz, sağ, sağlam
Salkın: Güneşsiz serin yer.
Salman: Özgür, hür, salınmış olan
Salman/ Selman: Özgür, hür
Saltan: Yalnızlığı seven gezgin.
Saltı: Gezgin, seyahat eden
Saltık: Özgür, başıboş.
Saltuk: Hiç bir koşul ve denetime bağlı olmayan, özgür, bağımsız, mutlak
Saltukalp: Bağımsız yiğit.
Saltukbey: Bağımsızlığına saygı duyulan.
Salur: Oğuzların Üçok boyuna bağlı bir Türk kabilesi.10
Sam: Nuh’un üç oğlundan biri.
Samed: Sonsuz, ebedi / Allah’ın zati sıfatlarındandır.
Samet: Sonsuz, ebedi
Samet-Samed: Sonsuz, ebedi
Sami: İşiten, dinleyen / Yüksek, yüce
Samih: Cömert.
Samim: Bir şeyin merkezi, öz, asıl, iç, gönül
Samin: Sekizinci.
Samir: Meyve veren ağaç
Samuray: Samur ve ay.
San: Ün, şan, şöhret, 2. Bir şeyi neyse o yapan nitelik.
Sanaç: Dağarcık.
Sanak: Anlık zaman.
Sanal: Adın duyulsun.
Sanalp: Ünlü yiğit
Sanay: Ay sanı.
Sanbay: Saygınlığıyla tanınmış olan.
Sanberk: Gücü ile anılan
Sancak: Kutsal bayrak, çok değerli
Sancaktar: Bayrak taşıyan kimse.
Sancar: Eski Türk adlarından; kısa kama
Sancarhan: Bayrak hükümdarı.
Saner: Ünlü, meşhur er
Sani: Yapan, işleyen, ortaya çıkaran, meydana getiren
Sanih: Düşünmeden, kendiliğinden oluşan düşünce, fikir.
Sanlı: Ünlü, meşhur
Sanver: Ününü ver
Sara: Dertsizlik, rahatlık. 2. Berraklık ve saflık.
Saraç: At binim takımları yapan kişi
Saral: Sararak al
Saran: Kuşatan, örten, çevreleyen
Sarbek: Sarışın.
Sarfet: Saflık. temizlik.
Sargan: Verimsiz arazide biten ot.
Sargın: İçten yürekten.
Sargut: Eski adlardan; açık saman rengi
Sarıalp: Sarışın yiğit.
Sarıbay: Sarışın, saygın.
Sarıbey: Sarışın erkek.
Sarıca: Sarıyı andıran, sarıya yakın. 2. Yaban arısı.
Sarıcabay: Sarışını andıran.
Sarıer: Sarışın yiğit.
Sarıhan: Sarışın hükümdar.
Sarıkan: Sarışın bir soydan gelen.
Sarıkaya: Sarı renkli kaya.
Sarıtaş: Sarı renkli taş.
Sarim: Keskin.
Sariye: Hz. Ömer’in İran’daki komutanı.Sariye(R.A)
Sarkan: Bir işin üzerine çok düşen.
Sarp: Çetin, dik, ulaşılması zor kayalık
Sarper: Güçlü, dayanıklı kişi
Sarphan: Çetin, ulaşılması zor, dik duruşlu hükümdar
Sarpkan: Sert güçlü soydan gelen
Saruhan: Eski bir Türk beyi
Sarvan: Önde giden, deve süren
Satı: Uzun ömürlü olması için doğumdan önce ölmüşlere adanan çocuk; kız erkek adı olarak kullanılır.
Satılmış: Doğumundan önce ermişlere adanan çocuk.
Satuk: Satı, satılmış
Satvet: Atılma, hücum etme, saldırma.
Sav: İddia, tez. 2. Haber, söz. 3. Atasözü.
Sava: Haber, müjde
Savacı: Haberci, müjdeci. 2. Peygamber.
Savaş: Barışın olmadığı ortam, çatışma hali
Savaşer: Savaşçı yiğit
Savaşkan: İyi savaşan, iyi dövüşen
Savat: Gümüş üzerine işlenen kara nakış.
Saver: Sağlam, zinde.
Savran: Deveci.
Savtekin: Uğurlu olduğunu iddia eden.
Savtunç: Sağlam tunç
Savun: Tehlikelerden kendini koru temennisi.
Sayan: Saygı gösteren, saymak eylemini yapan
Sayar: Saygı gösterir, saygılı
Saybey: Saygın bey, beyfendi.
Saygı: Dikkatli, ölçülü, sevgi dolu davranma, hürmet
Saygım: Saydığım kimse, benim saygım
Saygın: Saygı gösterilen, güvenilir olan, saygı gören
Saygıner: Hürmet edilen.
Saygut: Sayılan ve uğurlu, kutlu sayılan
Sayguter: Sayılan ve kutlu bilinen yiğit
Sayhan: Saygı gösteren kağan
Sayıl: Kendini saydır, saygı gör, önemli ol manasında
Sayılgan: Saygı duyulan.
Sayıner: Seçkin yiğit, değerli yiğit, saygı gösterilen yiğit
Saykal: Gösterişli.
Saykut: Sayılan ve kutsal kimse
Saylan: Sayılan, seçkin.
Sayman: Hesap uzmanı, muhasebeci.
Saymaner: Zeki kimse.
Sayraç: Cıvıldayan, şakıyan, güzel ötüşlü
Saytekin: Sayılan ve biricik, sayılan şehzade
Sayvan: Güneşten, yağmurdan korunmak için yapılan çardak.
Sazak: Soğuk rüzgâr; sazlık; kaynak
Sazan: Sazlık yerde yaşayan tatlı su balığı.
Sebati: Sözünde duran.
Sebih: Yüzücü, iyi yüzen.
Sebil: Kutsal günlerde karşılık beklemeden, hayır için dağıtılan içme suyu. 2. Genellikle camilere bitişik
Sebük: Hızlı, çabuk, hafif, ağırbaşlı olmayan 2. Aziz, sevgili
Sebükalp: Hızlı, yiğit, çabuk yiğit, çevik yiğit
Sebüktekin: Hızlı ve biricik; hızlı şehzade, hızlı prens
Seccad: Secde eden
Secem: Yağan ilk yağmur
Seçim: Seçme işi; seçim günü doğmuş çocuğa verilen ad
Seçkin: Özel, beğenilen kişi
Seçkiner: Herkesçe beğenilen yiğit
Seçmeer: Seçilerek alınmış yiğit
Sedat: Doğruluk, haklılık
Sefa: Saflık berraklık
Sefa /Safa: Saflık berraklık
Sefer: Yolculuk, savaş hali
Seferi: Yolculukla ilgili olan. 2. Savaşla ilgili olan. 3. Yolculuk anında, oruç tutmak ve namaz kılmak zorunda olmayan.
Seffah: Güzel söz söyleyen hatip / Cömert, eli açık
Sefil: Sefalet çeken, yoksul kalan.
Sefir: Elçi. 2. Zengin, soylu.
Segman: Er, piyade eri. 2. Er kişi.
Seha: Eli açık, cömert
Sehat: Bir işi sonuna değin sürdürme, direşme.
Sehhar: Büyüleyici, büyülü gibi.
Sehran: Geceleri uyumayan, uykusuzluk çeken.
Selah: “Selahattin”in kısaltılmışı,
Selahaddin: Dinine bağlı kişi.
Selahattin: Dinine bağlı kimse
Selahattin – Selahhaddin: Dinine bağlı kimse.
Selahattin Efe: Dinine bağlı efe yiğit kişi
Selahi: Barış, huzur.
Selam: Sonu iyi hayırlı çıkma. 2. Barış, huzur. 3. Ölümsüzlük. 4. Nezaket gösterisi yapmak. 5. Esenlenme.
Selamet: Salim olma, esenlik. 2. Kurtulma. 3. İyi son. 4. Güvenme, emin olma.
Selamettin: Dinin selamete ermesi.
Selami: Huzurla, selametle ilgili
Selatin: Sultanlar.
Selcan: Yüreği çoşku dolu olan.
Selçuk: Hatiplik yeteneği olan.
Selçuker: Tezcanlı yiğit, hızlı yiğit, evecen yiğit
Selef: Bir makamda, bir görevde kendisinden önce bulunmuş kimse, öncel
Selek: Eli açık, cömert.
Selekman: Cömert.
Seler: Taşkın yiğit, sel gibi yiğit
Selgüç: Gücünün çoşkunluğu dışarı taşan.
Selhan: Haberci.
Selışık: Işık seli.
Selim: Yumuşak huylu, sağlam
Selkan: Sel gibi coşkulu.
Selman: Barış içinde bulunma huzur, erinç
Selmi: Barış yanlısı, barışsever.
Selok: Sel gibi çoşkun, ok gibi hızlı.
Semai: Bir kurala bağlı olmayıp ancak işitmekle öğrenilen söz . 2. Türk müziğinde iki basit usülden biri. 3. Bir halk şiiri türü.
Semavi: Sema ile ilgili anlamının yanında, semaya mensup diyede bilinir
Semender: Ateşte yanmadığı halde ateşi söndürdüğü söylenen efsane hayvan.
Semi: İşiten, işitme kuvveti olan
Semih: Bol, cömert gönüllü
Semin: Değeri çok olan
Semir: Dost, arkadaş. 2. Nitelikli 3. Yamaç, dağ silsilesi
Semiray: Ay gibi dost canlısı.
Semuh: Cömert.
Semyan: Haşmet.
Sena: Övme, övgü.
Senad: Övgü
Senai: Övme ile ilgili.
Senan: Parlak, ışıklı
Sencan: Can kadar sevilen.
Sencer: Kale manasındadır. Büyük Selçuklu Hükümdarının adıdır.
Sener: Sen yiğitsin anlamındadır.
Senger: Siper. 2. Korugan.
Sengin: Ağırlığı olan.
Senih: Eli açık cömert 2. Süs, bezek, inci
Senol: “Her zaman değişmeden kal” anlamında kullanılan bir ad.
Ser: Baş. 2. Başkan. 3. Tepe. 4. Uç, kenar, kıyı. 5. Son, nihayet.
Serad: Adı lider olan.
Seralp: Yiğitlerin lideri.
Seratir: Üstün, yüksek.
Serbay: Komutan, lider
Serbaz: Subay. 2. Korkusuz cesur.
Serbest: Özgür, bağımsız.
Serbülent: Baş savaşçı, lider
Sercan: Canların özü, canın başı
Sercihan: Sevilen hükümdar.
Serçin: Seçkin kişi
Serdal: Önde olan, lider
Serdar: Komutan, önde giden asker
Serdarhan: Hükümdar.
Serdengeçti: Fedai.
Serdeste: Seçkin kimse, mümtaz.
Serdinç: Sakin, rahat.
Serener: Gönderi çeken kişi.
Sereng: Üç renk.
Serezad: Serbest, hür. 2. Derdi olmayan, rahat ve huzurlu.
Serfiraz: Kazanan, galip.
Sergen: 1.Raf, vitrin 2. Perişan, yorgun 3. Tepelerdeki düzlük yerler
Sergüzeşt: İnsanın başından geçen olay. 2. Serüven, macera.
Serhad: Sınır boyu
Serhan: Hanların başı, baş hükümdar
Serhas: Dikenli bitki.
Serhat: Sınır boyu
Serhat / Serhad: Sınır boyu
Serhun: Asil kan, soylu kan.
Seri: Çok hızlı, süratli
Serian: Aceleci.
Serim: Serme işi. 2. Sabırlı. 3. Genellikle öykülerde başlangıç bölümüne verilen ad.
Serimer: Sabırlı kişi.
Serin: Az soğuk
Serkan: Asil bir soydan gelen kimse
Serkeşi: Asilik, dik kafalı, iraatsiz.
Serkut: Mutlu, şanslı insan
Sermedi: Sonsuz.
Sermest: Kendinden geçercesine sevmek.
Sermet: Öncesiz ve sonrasız olan; sürekli ve sonsuz olma
Sermiyan: Efendi, bey, reis.
Sernerm: Uysal, yumuşak başlı.
Serok: Başkan, şef, yönetici.
Serol: “Önder ol! başa geç!” anlamında kullanılan bir isim
Sert: Kesilmesi, kırılması, çizilmesi ya da çiğnenmesi güç olan, katı, berk, sarsıcı, dayanılması güç
Sertaç: Baş tacı edilen kimse
Sertan: Gecenin en karanlık en anında dünyaya gelen ilk ışıklar
Sertel: Acımasız, katı.
Serter: Sert + Er, sert erkek
Sertuğ: Baştacı edilen.
Servan: Lider, üstün
Server: Bir topluluğun en ileri geleni, baş, şef, reis
Servet: Varlık, zenginlik
Settar: Günahları örtendir. Allah’ın isimlerindendir.
Sevan: Her zaman sevilerek anılan.
Sevban: Giyinen, kuşanan. Hz. Peygamber’in azatlısının adı
Sevener: Seven yiğit.
Sever: Herkesi içtenlikle seven.
Sevgen: İçtenlikle seven.
Sevgideğer: Sevilen, değer verilen kimse.
Sevgün: “Aydınlığı, ışık saçmayı sev” anlamında kullanılan bir ad.
Seviği: / Sevi
Sevik: Dost, arkadaş.
Sevindik: Oğlan çocuğu doğduunda konulan bir ad.
Sevkal: Her zaman için sevil.
Sevkan: Sıcakkanlı.
Sevük: Sevilmiş, sevilen, sevgili; dost, arkadaş
Sewgur: Şafak.
Seyda: Elit.
Seydi: Efendiye yakışır nitelikte olan
Seyfeddin: Dini koruyan
Seyfettin: Dinin kılıcı
Seyfi: Kılıç şeklinde olan
Seyfullah: Allah’ın kılıcı
Seyhun: Bir akarsu
Seyit: Hz. Muhammed’ in soyundan gelenlere verilen addır.
Seyit/Seyyit: Efendi, ağa. 2. Hz. Muhammed soyundan gelen kimse.
Seyithan: İleri gelen hükümdar
Seyithan / Seyyithan: Ağaların ağası.
Seylan: Akma, akıntı.
Seymen: Bayram günlerinde, düğünlerde, törene yerli giysilerle, atlı ve silahlı olarak katılan yiğit
Seyran: Gezinme. 2. Bakınıp seyretme.
Seyyid: Lider, ileri gelen kişi
Seza: Uygun olan, yakışır olan, münasip
Sezai: Uygun, yaraşır
Sezal: Sezgili.
Sezek: Duygusal kişi.
Sezgen: Sezgileri güçlü olan.
Sezgin: Sezgileri güçlü olan.
Sezginay: Sezgileri güçlü olan.
Sezginer: Sezme yeteneği olan yiğit
Sezi: Duyu, algılama
Sezim: Sezgi.
Seziş: Hisseden.
Sezmen: Sezen, hisseden.
Sıdal: Güç, kuvvet, dayanıklılık. 2. Olgunlaşmaya, erginleşmeye başlayan. 3. Öfkeli, sinirli.
Sıdam: Natürel.
Sıdar: Dayanıklı, güçlü
Sıddık: Çok içten, sadık ve doğru kimse
Sığanay: Alageyik ve Ay gibi güzel
Sılamed: Selamet.
Sılan: Keyfi, huzuru yerinde olan.
Sıraç: Nur saçan, ışıklı.
Sıral: Güvenilen kimse.
Sırat: Yol.2. Cehennemin üzerinde kurulmuş olduğuna inanılan dar ve geçilmesi güç köprü.
Sırrı: Gizemle, sırla ilgili olan
Sıtkı: Yalan söylemeyen, dürüst
Sıtkı / Sıdkı: Doğruluk, gerçeklik. 2. İçten bağlılık.
Sidar: Ağaç gölgesi
Simavi: Yüz, çehre.
Simt: Doruk, tepe.
Sina: Arap yarımadasının Mısır ile birleştiği yerde bir üçgen oluşturan yanmada. 2. Bu yarımadada bulunan dağ. 3. Hz. Musa’ya Allah’tan levhaların (sözlerin) geldiği dağ.
Sinan: Mızrak, süngü, silahların sivri ucu
Sipah: Asker.
Sipahi: Tımar sahibi asker
Sipan: Suphan Dağı.
Sipkan: Ağrı’da Kürt aşireti.
Sirac: Işık, meşale. Nur saçan
Sirac / Siraç: Işık.
Siracettin: Dinin ışığı.
Siraç: Işık, lamba, fener, mum, kandil
Sirer: Gözü gönlü tok olan.
Siret: Bir kimsenin manevi durumu, hal ve hareketleri
Siret / Siyret: Yaşam öyküsü. 2. Bir kimsenin iç dünyası.
Sirmen: Gözü, gönlü tok olan.
Sirt: Sert, haşin.
Sitembar: Kurban, ezilmiş, mazlum.
Sitemkar: Sitem edici, sitem eden.
Siwar: Süvari.
Siyasi: Politik.
Siyavuş: Yağız atlı.
Somel: Güçlü el.
Somer: Katışıksız yiğit, tam yiğit
Sona: Bir tür ördek, suna; artık ondan sonrası olmayan, sona gelen; (mecaz olarak) son çocuk
Sonad: Son çocuk.
Sonalp: Son yiğit
Sonat: Bir ya da iki şarkı için yazılmış 3- 4 bölümden oluşan müzik yapıtı.
Sondal: Artık ondan sonrası olmayan dal; (mecaz olarak) son çocuk
Sonder: Son diyen; (mecaz olarak) son çocuk
Sonel: Artık ondan sonrası olmayan el; (mecaz olarak)son erkek çocuk,
Soner: Sonuncu yiğit
Songun: Son olan.
Songur: Şahin.
Songuralp: Şahin gibi yırtıcı yiğit.
Songurhan: Şahin gibi yırtıcı hükümdar.
Songurkan: Yırtıcı bir soydan gelen.
Songurtay: Şahin gibi yırtıcı genç.
Songurtürk: Şahin gibi yırtıcı Türk.
Sonsuz: Sonsuzluk
Sonuç: Bir olayın doğurduğu başka bir olay veya durum, netice. 2. Bir gelişim veya girişimden elde
Soral: Sorduktan sonra al
Sorgun: Güzel saçlı.
Sorkan: Derikte Kürt aşireti.
Sorkun: Bir tür söğüt
Soyak: Soyu temiz.
Soyalp: Soyu yiğit, soylu yiğit
Soydan: Soylu bir ailesi olan.
Soydaner: Soylu yiğit, iyi soydan gelen yiğit
Soydaş: Soyları bir olan, hemcins.
Soydinç: Soyu dinç
Soydinçer: Soyu dinç yiğit
Soyer: Soyu er, soyu yiğit, soylu yiğit
Soyhan: Soyu han olan, kağan soylu
Soykal: Soyunu devam ettir.
Soykan: Soylu kan
Soykök: Köklügeçmişi olan bir soydan gelen.
Soykurt: Soylu kurt, kurt gibi bir soydan gelen
Soykut: Soyu uğurlu kimse, soyca kutlu
Soylu: Öteden beri temiz tanınmış, bir aileden olan, soyu temiz olan
Soylubey: Asil ve saygın kişi.
Soyluer: Asil ve yiğit kişi.
Soylukan: Asil bir geçmişi olan.
Soylutay: Asil ve genç.
Soylutürk: Asil Türk.
Soysal: Uygar, medeni, soyla ilgili olan
Soytekin: Soyu biricik, soylu ve tek olan kimse; soylu şehzade
Soyuak: Soyu temiz.
Soyualp: Yiğit soydan gelen.
Soyudinç: Dinç bir soydan gelen.
Soyudinçer: Dinç bir soydan gelen.
Soyuer: Yiğit bir soydan gelen, yiğit soylu
Soyugür: Çok kalabalık bir soydan gelen.
Soyuhan: Hükümdar soyundan gelen.
Soyukan: Soylu kandan gelen.
Soyukök: Köklü geçmişi olan bir soydan gelen.
Soyukurt: Kurt gibi güçlü ve zeki soydan gelen.
Soyukut: Kutsal bir soydan gelen.
Soyupak: Temiz ve dürüst bir soyu olan.
Soyutay: Asil ve genç.
Soyutekin: Uğurlu
Soyutürk: Türk soyundan gelen.
Sökmen: Yiğitlere verilen san
Sökmener: Yiğit.
Sönmez: Her zaman için var olacak olan.
Sönmezalp: Hiç sönmeden yanar yiğit; (mecaz olarak) sonsuza değin yaşayacak yiğit
Sönmezay: Güzelliğiyle anılacak olan.
Sönmezer: Hiç sönmeden yanar yiğit; (mecaz olarak) sonsuza değin yaşayacak yiğit
Sözal: Söz vermesini sağla.
Sözen: Hatiplik yeteneği çok iyi olan.
Sözer: İyi ve güzel konuşan yiğit; sözünün eri kimse
Sözmen: İyi ve güzel konuşan kimse
Suad: Mutlu, mutlulukla ilgili
Sualp: Asker, yiğit.
Suat: Mutlulukla ilgili.
Suat / Suad: Mutlu, mutlulukla ilgili
Suavi: Herkesin işine koşan yardım eden kişi
Suay: Suya vuran ay ışığı gibi ışıltılı
Subutay: Cengiz Han’ın ünlü Moğol generalinin adı
Sudeysi: Kâbe imamlarından Abdurrahman Es Sudeysi ’nin soyadı
Sudi: Kazanç, kar.
Sufi: Tasavvuf erbabı
Sulhi: Barışa özgü, barışçı.
Sunal: Sunuş, sunma.
Sunalp: Sunulan yiğit
Sunar: Takdim eden.
Sund: Ant içmek. 2. Yemin eden.
Sunel: Sunulan el.
Suner: Sunulan yiğit.
Sungu: Sunulan şey, birine sunulan şey, bağış, armağan, sunu
Sungun: Yetenek; eğilim; armağan edilebilecek nitelikte
Sungur: Doğana benzeyen bir alıcı kuş, atmaca, şahin akdoğan
Sunguralp: Atmaca gibi ve yiğit, şahin yiğit
Sungurbey: Yırtıcı ve saygın.
Sunullah: Allah’ın kudreti.
Suphi: Sabahla, aydınlıkla ilgili
Sururi: Sevinçli, neşeli, 8. yy. Osmanlı şairi.
Suudi: Kutsal yıldızlar. 2. Yükselme.
Suut: Yükseliş, yukarı doğru yükselme.
Suvari: Su gibi.
Süalp: Asker yiğit
Süel: Asker eli.
Süer: Yiğit asker
Süerdem: Faziletli asker.
Süerden: Dürüst asker.
Süergin: Olgun asker.
Süerkan: Yiğitçe bir geçmişe sahip asker.
Süersan: Yiğitliğiyle nam salmış asker.
Süha: Büyükayı takımyıldızının en küçük yıldızı
Sühan: Söz, lakırdı, şiir
Süheyl: Güney yarım kürede bulunan parlak yıldız, yıldırak
Sükan: Yiğit, yürekli, asker kan
Sükuti: Az konuşan.
Süleyman: Hz. Davud peygamberin oğlu, Hz. Süleyman peygamberin adıdır. Huzur ve sükun demektir.
Sülü: “Süleyman” isminin kısalarak söylenen bir biçimi.
Sülüman: “Süleyman” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Sümbül: Zambakgillerden, salkım çiçekli, keskin kokulu, soğanlı otsu bitki
Sümer: Mezopotamya’da eski zamanlarda yaşamış olan bir kavim adıdır.
Sümerkan: Sümer soyundan gelen.
Süner: Esneyebilir, esnek, uzayabilir, uzar
Sünter: Kızıl renkli, çavdara benzer sert buğday
Süphan: Sönmüş volkan.
Sürel: Süreyle, zamanla ilgili, süreye değgin
Süreyya: Ülker yıldız takımı
Sürsoy: Soyu sürdür; süren soy
Süruri: Sevinçli, sevinçle ilgili
Süvari: Atlı. 2. Atlı asker. 3. Gemi kaptanı.
Süzen: Topluca yapılan av.
Şaban: Kameri yılın 8. Ayı. İslamiyet’te kutsal üç aylardan biridir.
Şadan: Neşeli, keyfi yerinde.
Şadıman: Neşe, sevinç.
Şadi: Sevinç, neşe, mutluluk
Şafak: Güneş doğmadan az önce, ufuktaki aydınlık
Şafi: Şifa verici, iyileştirici. 2. Kandıran, inandıran. 3. Yeter görülen. 4. Şefaat eden, birinin bağışlanması için aracı olan. 5. Ahrette ceza gününün şefaatçisi Hz. Muhammet
Şah: Hükümdar. 2. Satranç oyununda en önemli taş. 3. Benzerlerine oranla en üstün, en iyi, en güzel. 4. Taşkınlık göstermek, coşmak, kükremek.
Şahab: Ateş, alev parçası
Şahab / Şahap: Alev, ateş parçası. 2. Kayan yıldız, akan yıldız. 3. Cesur yürekli kimse.
Şahabettin: Dinin yıldızı
Şahadet: Tanıklık, şahitlik. 2. Yüksek bir ülkü uğruna ölme, şehit olma.
Şahadettin: Dinin şahitliği.
Şahalem: Evrenin hükümdarı.
Şahan: Oldukça büyük boylu, yırtıcı bir kuş
Şahap: Ateş, alev parçası
Şahap / Şahab: Alev, ateş parçası. 2. Kayan yıldız, akan yıldız. 3. Cesur yürekli kimse.
Şahat: Güçlü, güzel cins at, atların şahı.
Şahbaz: iri ve beyaz bir doğan (kuş) türü. 2. Kahraman, yiğit. 3. Becerikli, çevik kimse.
Şahbey: Saygın ve yüce kişi.
Şahin: Bir tür yırtıcı kuş
Şahinalp: Şahin gibi yiğit
Şahinbay: Yırtıcı ve saygın kişi.
Şahinbey: Yırtıcı ve saygın kişi.
Şahiner: Şahin gibi yiğit
Şahir: Şair, ozan.
Şahsüvar: Ata çok iyi binen.
Şahzade: Şah oğlu.
Şaik: İstekli, arzulu.
Şair: Ozan, şiir yazan kişi.
Şakir: Şükreden, nankörlük etmeyen
Şamil: Kapsayan, içine alan
Şan: İyi tanınma, ün
Şanal: Adın her yanda duyulsun, ünün yaygınlaşsın, iyi ün sahibi ol
Şanalp: Ünlü yiğit
Şanar: Namuslu, dürüst. 2. Ünlü.
Şanazi: Gurur, kibir.
Şaner: Şanlı, şöhretli kişi.
Şanlı: Ünü yaygın, ünlü, iyi ün sahibi
Şanlıbay: İyi ün sahibi ve varsıl kimse
Şansal: Adını, şanını her yana duyur, şan ver
Şansın: Yiğit
Şanver: Ünün, şanın her yana yayılsın
Şarez: Devrim, ihtilal.
Şarık: Doğan, parlayan.
Şaristani: Kentli.
Şatır: Şen, neşeli.
Şavlı: Bilgili, bilgisini iyi kullanan, bilim adamı, bilgin
Şayan: Yakışır, yaraşır. uygun.
Şayeste: Yaraşır.
Şaylan: Kendini öven, övüngen; neşe saçan, sevinçli; ince, incelikli, nazik
Şaylaner: Neşeli yiğit; incelikli erkek
Şazi: Neşe, sevinç. 2. Gönül rahatlığı.
Şebap: Gençlik, tazelik.
Şecaattin: Yüreklilik, yiğitlik
Şefik: Şefkatli
Şehamet: Zeka ile aklı birleştiren. 2. Cesaret, yiğitlik.
Şehim: Akıllı, ve zeki yiğit.
Şehmuz: Şah soyundan gelen
Şehriban: Şehrin büyüğü, ileri geleni
Şehsuvar: İyi ata binen yiğit erkek.
Şehvar: İri ve iyi cins inci.
Şehzade: Hükümdar oğlu.
Şekip: Sabır, tahammül.
Şemaşi: Davranışlar, alışkanlıklar
Şemdin: Dinin ışığı.
Şemi: Güzel kokulu.
Şems: Güneş
Şemseddin: Dinin insanlara verdiği aydınlık, dinin güneşi
Şemsettin: Dinin güneşi, aydınlığı.
Şemsi: Güneşe ait, güneşle ilgili
Şenalp: Neşeli yiğit, şen yiğit
Şenaltan: Neşeli ve zengin kimse
Şencan: Neşeli ve cana yakın
Şendoğan: Neşeli doğmuş kimse
Şenel: Neşelen, şen duruma gel
Şener: Şen erkek
Şenkal: Mutlu kal, mutlu yaşa.
Şenkaya: Neşeli ve kaya gibi kimse
Şenol: Neşeli ol anlamında
Şensal: Etrafına neşe saç.
Şensen: “Neşeli ve mutlu bir insansın” anlamında kullanılan bir ad.
Şensoy: Soyu şen kimse, şen soydan
Şentürk: Neşeli Türk
Şenyaşar: Yaşamı şenlik, mutluluk içinde geçer, şen bir yaşam sürer
Şenyurt: Neşeli, mutlu insanların yurdu.
Şerafet: Şerefli, onurlu. 2. Soyluluk. 3. Hz. Muhammed soyundan gelme.
Şerafettin: Dinin şereflisi, büyüğü
Şeref: Onur. Manen yüksek ve erdemli olmak
Şerefhan: Büyük, ulu, üstün hükümdar.
Şeren: Hiperaktif, tezcanlı, çevik
Şerif: Kutsal, mübarek
Şerzan: Savaşı bilen
Şeşen: Güzel konuşan, hatip.
Şevket: Ululuk, yücelik, kudret ve kuvvetlilik
Şevki: Şevk, keyif, istekle ilgili
Şeyhmus: Peygamber soyundan gelen, düzgün, dürüst, hayırsever
Şılgın: Fırtına ile yağan yağmur.
Şıvan: Çoban. 2. Bekleyen, koruyan.
Şide: Güneş ışığı.
Şimal: Kuzey.
Şimşek: Bir bulutun tabanı ile yer arasında, iki bulut arasında veya bir bulut içinde elektrik boşalırken oluşan kırık çizgi biçimindeki geçici ışık. 2. Canlı, hızlı, coşkulu, hareketli kimse.
Şimşeker: Şimşek gibi yiğit
Şinasi: Tanıyış, tanımakla ilgili
Şinaver: Yüzen. 2. Yüzücü.
Şipal: Kahraman.
Şiraz: Türk müziğinde eski bir makam
Şirin: Tatlı, sevimli, cana yakın.
Şirjav: Değerli, layık.
Şirvan: Aslan yuvası
Şiyar: Duyarlı, hisleri güçlü olan, kabiliyeti, anlama düzeyi yüksek olan ve refleksleri güçlü olan insan
Şorej: Devrim, ihtilal.
Şuayip: Cemaat, topluluk
Şükrettin: Dinin şükrü
Şükrü: Şükretme, hoşnut olma
Şükür: Minnettarlık.
Şüriş: İsyan, ayaklanma, başkaldırı.
Tabgaç: Ulu, saygıdeğer.
Tacal: “Üstün ol, baş ol” anlamında kullanılan bir ad.
Tacettin: Taca ait
Taci: Taç ile ilgili
Tacim: Noktalama.
Tacir: Ticareti meslek edinmiş olan kimse.
Tacver: Taç sahibi padişah.
Taçkın: Gurur
Tagay: Silah. 2. Annenin erkek kardeşi, dayı.
Tağ: Dağ.
Tağalp: Dağ gibi yiğit
Tağar: Kap, çanak, küp, çömlek.
Tağay: Silah. 2. Annenin erkek kardeşi, dayı. – bk. Tagay
Tağman: Dağ gibi iri yarı, gösterişli kimse.
Taha: Hz. Ömer’e müslüman olmadan önce okunan ilk sure; Kuran’ da 20. Sure ismidir. Sermek, yaymak, döşemek manasına gelen fiildir.
Tahir: Pak, temiz
Tahsin: Beğenip, alkışlanan, kale gibi sağlam
Taip: Tövbe eden.
Takdir: Beğenme, değer verme.
Taki: Günahtan, haramdan kaçınan, dinine bağlı kimse.
Takiyettin: Dindar, mümin.
Talas: Rüzgârın kaldırdığı toz; fırtına; kasırga
Talat: Yüz, surat, çehre
Talay: Büyük deniz, büyük nehir
Talayer: Çok yiğit, deniz eri denizci
Talayhan: Dal gibi kağan
Talaykan: Denizci bir soydan gelen kimse.
Talaykoç: Denizci yiğit.
Talaykurt: Denizci yiğit.
Talaykut: Mutlu denizci.
Talayman: Deniz adamı, denizci.
Talaz: Dalga, kasırga
Talha: Zamk ağacı / İslam dinini kabul eden ilk 10 kişiden biri, cennetle müjdelenmiştir.
Tâlha/Talha: Zamk ağacı.2. İslâm dinini kabul eden ilk on kişiden biri.
Tali: Talih
Talih: Şans, baht.
Talip: İstekli, isteyen, talep eden
Talu: İyi, güzel, seçilmiş, seçkin
Taluy: Deniz, büyük nehir. 2. Çok, fazla.
Taluyhan: Denizlerin hükümdarı. – bk. Talayhan
Tamal: “Bütünüyle ele geçir” anlamında kullanılan bir ad..
Tamar: Damar
Tamay: Dolunay.
Tamçelik: Çelik gibi güçlü kimse.
Tamer: Her şeyi ile yiğit olan
Tamerk: Tam güçlü, özerk
Tamkan: Soylu kimse
Tamkoç: Koç gibi güçlü kimse.
Tamkurt: Kurt gibi güçlü kimse.
Tamkut: Çok mutlu, talihli kimse.
Tamtürk: Tümüyle Türk, herşeyi ile Türk
Tan: Şafak, alaca karanlık
Tanaçan: Şafak gibi açılan, aydınlatan
Tanaçar: Şafak vaktinde açar
Tanağar: Şafak vaktinin kızıllığı, şafak ağırtısı
Tanal: Şafak vaktinin al rengi
Tanalp: Şafak gibi aydınlık ve yiğit; şafak yiğidi
Tanay: Şafaktaki ay
Tanaydın: Şafak aydınlığı
Tanberk: Şafak gibi aydınlık ve sağlam kimse
Tanbey: Şafak beyi, şafak vaktinin beyi
Tancan: Şafak vakti doğan can
Tandoğan: Ağaran şafak; şafakta doğan
Tandoğdu: Şafak vakti doğmuş olan
Tandoruk: Doruktan yükselen şafak
Tanel: Eli ile ışık getiren
Taner: Şafak gibi parlayan er
Tanercan: Şafak gibi güzel ve can yiğit
Tanerk: Şafak gücü; güçlü şafak
Tanfer: Tan vakti
Tangüç: Şafak gücü
Tanhan: Şafak kağan
Tanıl: Herkesçe bilinme, tanınma
Tanju: Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen san
Tank: Sabah yıldızı, venüs. 2. Yol.
Tankut: Şafak sevinci
Tankutlu: Uğurlu şafak, kutlu şafak
Tanrıöver: Güzelliği ve dürüstlüğüyle Tanrı övgüsüne kavuşmuş olan. 2. Tanrıcı.
Tanrıverdi: Tanrı’nın sevgili kulu. Allah vergisi olan.
Tansal: Güzelliğiyle nam salan.
Tansan: Güzelliğiyle nam salmış olan.
Tansel: Tan vaktinin güzelliğini kendinde yansıtan.
Tansen: Gerçekten güzelsin.
Tanser: Güzelliğin bilinsin.
Tansev: Şafağı seven kimse
Tansever: Güzeli sever.
Tansı: Tan kadar güzel.
Tansoy: Şafak gibi güzel soydan kimse
Tansu: 1.Doğaüstü olay, mucize. 2. Doğaüstü ve hayran olunası güzellik.
Tantürk: Şafak gibi Türk
Tanuğur: Şafak vaktinin uğuru
Tanver: Işık saç
Tanyel: Güzelliğin rüzgar gibi etkili.
Tanyer: Şafağın doğduğu yer
Tanyeri: Güneş doğmak üzereyken aydınlanan yer.
Tanyıldız: Göz kamaştıran bir güzelliğe sahip olan. 2. Çoban yıldızı.
Tanyol: Şafak yolu. 2. Tan vakti.
Tanyu: Hakan, kağan, hükümdar; Çinliler’in eskiden Türk hakanlarına verdiği unvan
Tanyualp: Yiğit kağan
Tanyutekin: Biricik kağan, yiğit şehzade
Tanyücel: Şafak vakti yüce ol
Tanyüz: Güzel yüzlü.
Tanzer: Altın rengindeki şafak
Taran: Tarla, geniş toprak, geniş yer
Tarcan: Ayrıcalıklı dost
Tardu: Armağan, hediye
Targan: Ayrıcalıklı, saygın.
Tarhan: Soylu kimse, bey varsıl kimse
Tarık: Sabahyıldızı
Tarım: Toprak üzerinde yapılan çalışma.
Tarik: Terk eden, bırakan, vazgeçen.
Tarkan: Ayrıcalıklı, saygın
Taşad: Adı gibi kendisi de sert olan kişi.
Taşan: Çoşkulu olan.
Taşar: Kabına sığmaz, coşar, coşkun
Taşcan: Taş gibi sağlıklı kimse
Taşdemir: Taş ve demir gibi kimse
Taşel: Sert elli
Taşer: Taş gibi sert yiğit
Taşhan: Sert hükümdar.
Taşkan: Taş gibi sağlam bir kandan gelen
Taşkent: Özbekistan’ın başkenti. 2. Şehrin zorlukları karşısında sert olabilen.
Taşkın: Coşkun sular gibi hareketli kişi
Taşkınad: Adı gibi kendisi de coşkulu olan.
Taşkınalp: Coşkulu yiğit.
Taşkınay: Ay gibi güzel ve coşkulu.
Taşkınel: Coşkulu el. 2. Coşkun kişi.
Taşkıner: Kabına sığmayan yiğit, coşkun yiğit
Taşkınhan: Coşkulu hükümdar.
Taşkınkan: Coşkulu bir soydan gelen.
Taşkınsoy: Coşkulu bir soydan gelen.
Taşkıntay: Coşkulu genç.
Taşkıntürk: Coşkulu Türk.
Taştan: Taş gibi, taştan yapılmış gibi sağlam, taştan yapılmış
Taştekin: Taştan yapılmış ve biricik olan; taş gibi sağlam şehzade
Tatar: Bir Türk kavmi
Tatarhan: Tatar hükümdarı
Tatarkan: Tatar soyundan gelen kimse.
Tatarsoy: Tatar soyundan gelen kimse.
Tav: Işık.
Tavık: Güneşli havada yağan yağmur.
Tavlan: Tavlanmak işi.
Tavlı: Tavlanılmış. Tay
Tayak: Sığınılacak şey, esirgeyen koruyan.
Tayanç: Sırrını koruyan, sırdaş
Tayaydın: Nur yüzlü çocuk.
Taybars: Yavru pars
Taybek: Genç ve güçlü.
Tayberk: Bağımsız davranabilecek kadar güçlü ve şimşek kadar hızlı olan taya benzer kişi
Tayboğa: Boğa kadar güçlü.
Taycan: Genç ve güçlü kimse, tay canlı
Taydaş: Gençler.
Taydemir: Genç ve güçlü.
Tayfun: Şiddetli rüzgâr
Tayfur: Bir küçük kuş cinsi
Taygan: Eşsiz, biricik
Taygun: Çocuk, torun
Tayguner: Yiğit çocuk
Tayı: Bir işi kendi isteğiyle yapan.
Tayip: İyi, hoş, güzel
Taykut: Genç ve kutlu, uğurlu
Taylan: İnce, kibar, uzun boylu güzel kimse
Taylaner: Uzun boylu ve yakışıklı yiğit
Tayman: Genç
Taymaz: Dengeli kişi.
Taypars: Pars gibi güçlü genç.
Taytimur: Genç demir
Tayyar: Uçan, uçucu
Tayyib: İyi, hoş çok temiz
Tayyip: İyi, güzel, hoş.
Teber: Dervişlerin taşıdıkları yarım ay biçimindeki balta.
Tecelli: Görünme, ortaya çıkma
Tecer: Becerikli
Tecik: Tutumlu, idareli.
Tecimen: Ticaretle uğraşan.
Tecimer: Ticaretle uğraşan.
Tecir: Celepçilikle uğraşan.
Teda: Esin.
Tedü: Deneyimli, zeki.
Tefik: Yalan söyleme, iftira atma.
Tegin: Uğurlu
Tekalp: Biricik yiğit, tek yiğit
Tekant: Biricik yemin, tek yemin
Tekay: Eşi benzeri görülmemiş, ay gibi güzel.
Tekbay: Eşsiz bir saygınlığı olan
Tekcan: Biricik sevgili
Teker: Eşi benzeri bulunmayan yiğit
Tekeş: Birbirine uyan.
Tekil: Eşsiz.
Tekin: Uslu, uğurlu, tek, şehzade, prens
Tekin Alp: Şehzade, yiğit
Tekinad: Uğurlu ad.
Tekinalp: Biricik yiğit; yiğit, şehzade
Tekinay: Uğurlu ay.
Tekindağ: Uğurlu dağ,
Tekinel: Uğurlu el.
Tekiner: Er şehzade, yiğit şehzade
Tekinhan: Uğurlu hükümdar.
Tekinkan: Uğurlu soydan gelen.
Tekinkılıç: Uğurlu kılıç.
Tekinsoy: Biricik soydan, biricik soy
Tekinsu: Temiz su.
Tekintay: Uğurlutay.
Tekintuğ: Uğurlu başlık. .
Tekintürk: Uğurlu Türk.
Tekiz: Bir tek iz; ikiden azız, biriz
Tekmil: Olgunlaştırma. 2. Bitirme, tamamlama, bütünleme.
Tekok: Bir ok
Tekol: Biricik olasın
Tekoşer: Bilinçli, şuurlu.
Tekoşin: Kavga, mücadele.
Teköz: Benzersiz bir dürüstlük karakteri taşıyan.
Teközer: Benzersiz bir dürüstlük karakteri taşıyan yiğit kişi.
Teksen: Yalnızca sen
Teksoy: Biricik soy
Tektaş: Çok değerli, kolay kolay bulunmayan.
Tekün: Çok ünlü.
Telim: Kibir, kibirli.
Temel: Asıl olan, önemli
Temen: Değer.
Temir: Demir.
Temirkut: Demir gibi güçlü.
Temiz: Her anlamda temiz olan.
Temizad: Adı gibi kendide dürüst oları.
Temizalp: Dürüstlüğü ve yiğitliği konuşulan.
Temizcan: Dürüst ve içten dost.
Temizel: Dürüst insan.
Temizer: Dürüst kişi.
Temizhan: Dürüst hükümdar.
Temizkal: Her anlamda dürüstlüğünü koru.
Temizkan: Dürüst bir soydan gelen.
Temizol: Her anlamda dürüstlüğünü koru.
Temizöz: Dürüst karakterli.
Temizsan: Dürüstlüğüyle anılan.
Temizsoy: Dürüst bir soydan gelen.
Temiztay: Dürüst genç
Temiztürk: Dürüst Türk.
Temren: İlkel silahların ucundaki sivri demir.
Temuçin: “Timuçin” adının bir başka söyleniş biçimi.
Temür: Demir.
Tengiz: Deniz.
Teoman: Duman/ Hun İmparatoru Mete’ nin babası
Tercan: Delikanlı.
Terim: Kavram
Terşeref: Şerefli, namuslu, saygın.
Teşrif: Şereflendirme, onurlandırma.
Tetik: Çabuk davranan, çevik, dikkatli, uyanık. 2. Dikkat ve özen gerektiren nazik iş. 3. Ateşli silahları ateşlemek için çekilen küçük manivela.
Tetikel: Becerikli el 2. El hüneri olan.
Tetiker: Dikkatli, uyanık yiğit,
Tevfik: Başarıya ulaştırma
Tevhid/Tevhit: Birleştirme. 2. Tanrı’nın tek olduğuna inanmak. 3. Allah’ın birliği inancını işleyen
Tevhit: Allah’ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma
Tevs: Sakinlik, durgunluk.
Tevsen: İnatçı.
Teyan: Botanda Kürt aşireti.
Teyfik: Uygun duruma getirme, Tanrı’nın yardımına kavuşma
Teymin: Uğurlu olsun.
Teytik: “Tevfik” isminin bir başka biçimde söylenişi.
Tez: Çabuk olan, süratli olan.
Tezal: Hızlan.
Tezalp: Aceleci yiğit, tez canlı yiğit
Tezcan: Aceleci, işi hızlı yapan
Tezel: Çabuk elli
Tezer: Hızlı davranan yiğit
Tezeren: Çabuk yetişen
Tezkan: İçi içine sığmayan, kanıkaynayan.
Tezkinsoy: Biricik soydan, biricik soy
Tezok: Çabuk giden ok
Tezol: Elini çabuk tut
Tınaz: Ot, saman; savrulmaya hazır ekin
Tıtan: Yunan mitolojisinde güçlü kişi.
Tibet: Çin’in batısında özerk bir bölge
Tilmaç: Çevirmen.
Timuçin: Sağlam, demir gibi
Timur: Demir. Türk- Moğol imparatoru
Timurcan: Demir gibi sağlam can
Timurhan: Demir han, sert kağan
Timurkan: Demir gibi sağlam kan
Timurlenk: Timurlar hanedanının kurucusu ve ilk hükümdar.
Timuröz: Karakteri demir gibi olan. 2. Sağlam kişilik.
Timurtaş: Demir taş
Tin: Tepe, zirve, sağlam.
Tinkut: Şanslı ve kutsal bir kişiliği olan.
Tirmeh: Temmuz
Tokalp: Gözü gönlü tok olan yiğit.
Tokay: Dolunay, zengin, nehir kıvrımı.
Tokcan: Doymuş kimse
Tokdemir: Sağlam demir.
Toker: Gözü gönlü tok yiğit
Tokgöz: Gözü gönlü tok olan.
Tokhan: Gözü gönlü tok hükümdar.
Toktamış: Bir yerde yerleşik oturan
Toktaş: Tok gözlü ve taş gibi
Toktimur: Tok gözlü ve demir gibi; sağlam demir
Tokyay: Tok gözlü ve yay gibi çevik
Tolay: Topluluk cemiyet
Tolga: Savaşçıların başlarına giydikleri demir başlık, miğfer
Tolgahan: Güçlü lider
Tolgan: Gezinen.
Tolgay: Etraf, çevre
Tolon: Ay’ın on dördü, dolunay.
Tolonay: Dolunay, mehtap.
Tolun: Dolgun, dolun, bedir
Tolunay: Dolunay, tam ay
Tolunbay: Dolgun ve zengin
Tongal: Zengin, varlıklı.
Tongar: Ulu, yüce, kudretli.
Tonguç: İlk çocuk; çocuk
Topaç: Vücutça toplu ve sağlıklı. 2. Koni biçiminde ucu sivri oyuncak.
Topak: Avuç içinde yuvarlak bir biçim verilen hamur parçası.
Topdemir: Top şeklinde yuvarlak demir.
Toper: Güçlü, yiğit.
Toperi: Güçlü, yiğit.
Toprak: Toz durumuna gelmiş türlü kütle kırıntılarıyla çürümüş organik cisimler bütünü / İnsanın yaratıldığı ham madde / Yer küreyi kaplayan her şeyin ondan yeşerdiği ve ona döndüğü madde
Topuz: Ucu top biçiminde eski bir silah. 2. Top biçiminde toplanmış saç. 3. Bir şeyin elle tutulabilen çıkıntısı.
Tor: Toy, işe alışkın olmayan. 2. Olgunlaşmamış. 3. Çekingen, acemi, utangaç.
Toralp: Eğitilmemiş, toy yiğit
Toraman: Sonradan ortaya çıkan, sonradan türeyen; tombul, iri yapılı
Toran: Genç irisi.
Torban: Utangaç hükümdar.
Torcan: Utangaç.
Torel: Gururlu kimse.
Torgay: Serçe, tarla kuşu.
Torhan: Gururlu hükümdar.
Toril: Mardin bölgesinde bir bölge.
Torin: Soylu, asil.
Torkal: Mütevazi
Torkan: Mütevazi bir soydan gelen.
Torlak: Çok yakışıklı.
Toros: Güneydeki dağ sırası
Torumtay: Deve yavrusu.
Torun: Bir kimseye göre çocuğun çocuğu
Tosun: Sağlıklı delikanlı.
Tosunbey: Sağlıklı, tıknaz bey.
Totuk: Eski Türklerde askerî vali.
Toy: Gençliği nedeniyle deneyimsiz olan. 2. Ziyafet.
Toyboğa: Genç boğa.
Toycan: Deneyimsiz genç, toy kimse, genç insan
Toydemir: Deneyimsiz
Toydeniz: Deneyimsiz.
Toyga: Kalın sopa.
Toygar: Çayır kuşu, tarla serçesi
Toygun: Genç delikanlı.
Toyka: Kalın sopa.
Tozan: Toz tanesi. 2. Tozu çok olan yer.
Tozun: Çok gezinen.
Tökel: Çok.
Töreban: Görgülü hükümdar.
Töregün: Gündemde. 2. Geleneğe uygun.
Törehan: Görgülü er, mert, yiğit
Törel: Töreyle ilgili.
Törüm: Yaradılış.
Töz: Kök, asıl, cevher.
Tözüm: Mütevazi.
Traje: Gökkuşağı.
Truske: Işın.
Tual: Resim yapmak için kullanılan çerçeveli bez zemin
Tufan: Çok ağır yağmur
Tugay: Bir askeri birlik
Tugberk: Göklerin hâkimi
Tuğ: Tepe tüyü
Tuğal: Çalış, çabala, başar.
Tuğalp: Tuğlu yiğit, sorguçlu yiğit
Tuğbay: tugay idare eden general anlamında
Tuğberk: Göklerin hâkimi
Tuğcu: Tuğ taşıyan.
Tuğer: Tuğlu yiğit
Tuğfan: Nuh Peygamber zamanında yağan ve bütün dünyayı su altında bırakan şiddetli yağmur
Tuğhan: Tuğu olan hükümdar
Tuğkan: Türkçe kökenli bir erkek ismi olup, "Soyu savaşçı olan kimse." manasına gelmektedir
Tuğlan: Sorguç sahibi ol
Tuğlu: Bayrak, sancak
Tuğra: Osmanlı padişahlarının imza yerine kullandıkları özel biçimi olan simge. Mühür.
Tuğrab: Topraktan gelen kişi
Tuğrahan: Bir ve tek olan
Tuğrul: Yırtıcı bir kuş
Tuğrultekin: Uğurlu kişi.
Tuğsan: Tuğuyla ünlü olmuş kimse
Tuğsel: Başarıları dilden dile dolaşan.
Tuğser: Başarılarının karşısında alçak gönüllü olan.
Tuğşat: Allah tarafından tuğ ile ödüllendirilmiş kimse. (Tuğ
Tuğtaş: Başarılı ve sert kişi.
Tuğtay: Başarılı genç.
Tuğtekin: Tuğlu şehzade
Tuhfe: Armağan.
Tulga: “Tolga'” adının bir başka söyleniş biçimi.
Tulgar: Güçlü karakter.
Tuli: Doğma, doğuşla ilgili.
Tulun: Dolun. Tuman
Tun: Gizli yer.
Tuna: Bir nehir adı
Tunacan: Havasından geçilmeyen.
Tunaer: Çok yakışıklı yiğit kişi.
Tunahan: Tuna nehri kenarında yaşayan son Osmanlı hükümdarına verilen son ad
Tunak: Işıklı, mehtaplı gece.
Tunakan: Kendine güvenen bir soydan gelen.
Tunca: Bir nehir adı
Tuncal: Al renkli tunç
Tuncalp: Tunç gibi yiğit, tunç yiğit
Tuncay: Tunç renkli ay
Tuncel: Tunç gibi el
Tuncer: Tunç gibi er
Tunç: Bir metal karışımı
Tunçad: Adı gibi kendi de güçlü Olan.
Tunçalp: Tunç gibi güçlü kuvvetli yiğit.
Tunçaslan: Tunçtan yapılmış aslan; (mecaz olarak) tunç gibi sağlam, Aslan gibi güçlü
Tunçay: Tunç renkli ay
Tunçbay: Tunç gibi sağlam ve zengin kimse
Tunçbilek: Tunçtan yapılmış bilek
Tunçdağ: Güçlü ve azametli.
Tunçdemir: Altedilmesi imkansız olan.
Tunçel: Tunç gibi güçlü el,
Tunçer: “Tuncer” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Tunçhan: Hakanlar hakanı.
Tunçkan: Çok güçlü bir soydan gelen.
Tunçkol: Güçlü, kuvvetli.
Tunçkurt: Güçlü ve kurnaz kişi.
Tunçok: Tunçtan yapılmış ok
Tunçsoy: Sağlam soy, güçlü soy, tunç gibi soy
Tunçtan: Altedilmesi imkansız olan.
Tunçtürk: Tunç gibi Türk
Tunga: Güçlü, yiğit, rütbe
Tunguç: “Tonguç” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Tunguz: Sibirya’da yaşayan göçebe bir topluluk.
Tura: Tuğra, Kalkan, siper
Turab: Hz Ali'nin lakaplarından biri
Turab/ Turap: Toprağın babası anlamına gelen Arapça tamlama, Hz. Ali’nin lakaplarından biridir
Turabi: Topraktan gelen, toprak ile ilgili olan
Turaç: Keklik türünden, eti yenen bir av kuşu
Tural: Yaşamak
Turalp: Genç yiğit.
Turan: Turancıların dünyadaki bütün Türkleri birleştirerek kurmayı amaçladıkları ülkenin adı.2. Türklerin Orta Asya’daki en eski yurtları.
Turatekin: Koruyucu yiğit.
Turay: Tur ay
Turcan: Samimi genç.
Turfa: Az bulunur.
Turgay: Tarla kuşu, serçe
Turgut: Konut, oturulacak yer
Turhan: Onurlu kişi
Turkan: Fedai.
Turna: Göçmen bir kuş
Tuti: Konuşmayı seven. 2. Papağan türünden taklitli sesler çıkaran kuş, dudu kuşu.
Tutun: Ev, aile.
Tutunç: Tutunulacak şey
Tuyan: Zengin, gururlu, besili, şişman, semiz
Tuygan: Duyumsayan, duygulu, duyan
Tuygun: Duyumsayan, duygulu
Tuyuğ: Şarkı, türkü.
Tuz: Sevimlilik.
Tuzer: Sevimli delikanlı.
Tüblek: Asalet akan.
Tükel: Bütün
Tülek: Delikanlı. 2. Zengin ve saygın kişi.
Tümcan: Uğruna feda olsun canım.
Tümel: “Temel” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Tümen: Büyük küme, yığın. 2. On binlerden oluşan birlik. 3. On bin, pek çok.
Tümer: Her şeyi ile yiğit kişi
Tümerdem: Faziletli.
Tümerk: Güçlü, kuvvetli.
Tümerkan: Yiğit soydan gelen.
Tümerkin: Olgun.
Tümhan: Tam bir kağan gibi olan kimse
Tümkan: Soylu kan, tam kan
Tümkurt: Güçlü ve kurnaz.
Tümkut: Güçlü ve aziz kişi.
Tümtürk: Her şeyiyle Türk, tam Türk
Tüner: Delikanlı kişi.
Türabi: Toprakla ilgili.
Türe: Adalet.
Türegün: Adaletli gün.
Türehan: Adaletli hükümdar.
Türel: Hukuksal.
Türeli: Haktan yana olan.
Türemen: Hukukçu.
Türev: Ortaya çıkan.
Türk: Türk soyundan gelen halk.
Türkad: Adıyla ve Türklüğüyle gurur duyan.
Türkalp: Yiğit Türk
Türkaslan: Aslan Türk
Türkay: Ay gibi parlayan Türk
Türkbay: Saygın Türk.
Türkbey: Saygın Türk.
Türkcan: Can türk, sevgili Türk
Türkdoğan: Türk doğmuş olan
Türkdoğdu: Türk olarak doğmuş olan
Türker: Yiğit Türk, Türk erkeği
Türkeş: Orhun yazıtlarında söz konusu edilen bir kahraman adı
Türkiz: Peşinden gidilmesi gereken Türk.
Türkkan: Türk soylu
Türkmen: Oğuz Türklerinin bir kolu ve bu koldan olan kimse
Türknoyan: Türk başkomutanı
Türkol: Türk gibi ol.
Türköz: Özü Türk olan
Türksan: Sanı Türk olan, Türk sanlı
Türksay: Saygın Türk.
Türksel: Çoşkulu Türk.
Türksev: Sevilen Türk.
Türkseven: Sevilen Türk.
Türkşen: Neşeli Türk.
Türkyılmaz: Hiçbir şeyden yılmayan Türk.
Türünk: Çalışkan.
Tüvan: Güç, kuvvet.
Tüzeer: Hukuktan yana olan.
Tüzel: Hukuki.
Tüzemen: Adaletli.
Tüzmen: Adaletli.
Tüzünalp: Düzgün yiğit, doğru yiğit
Tüzüner: Sakin yaradılışta olan.
Tüzünkan: Soylu kandan gelen.
Tüzünsoy: Soyluların soylusu.
Tüzüntürk: Soylu Türk, asil Türk.
Ubeydullah: Allah’ın kulu, kölesi
Ubeyt: Köle, kölecik, kulcuk.
Uca: Ulu, yüce, yüksek, erişilmez
Ucaer: Yüce, yiğit, erişilmez yiğit
Ucatekin: Erişilmez ve tek olan, yüce ve tek; yüce şehzade
Uç: Son, nihayet. 2. Kıyı, kenar. 3. Sınır, hudut. 4. Neden, sebep.
Uça: Sırt, arka. 2. Yüksek, yüce. – bk. Uca
Uçan: Kanatlarını açarak yükselen, havada yol alan
Uçanay: Gökte uçan Ay gibi olan kimse
Uçanok: Uçarak giden ok
Uçantekin: Kanatlı şehzade
Uçantürk: Havada yükselen Türk
Uçar: 1.Uçucu, uçan. 2. Özgür.
Uçarer: Kanatlarını açarak havada yol alan yiğit, uçar gibi giden yiğit
Uçarı: Ele avuca sığmayan.
Uçarlı: Gerçekçi olmayan, hayaller peşinde koşan kimse.
Uçay: Son ay.
Uçbay: Sınır beyi.
Uçbey: Sınır beyi.
Uçbeyi: Uçların sivil ve askerî yönetiminden sorumlu olan görevli.
Uçhan: Uç ilde hüküm süren han
Uçkan: İçinde uçmak özlemi yanan.
Uçkara: Bir kuş.
Uçkun: Uçmaya düşkün, uçmayı çok seven; anasınca uçmaya alıştırılan yavru kuş
Uçma: Uçmak işi.
Uçmak: Aşırılmak. 2. Çok sevinmek. 3. Yok olmak, ortadan kaybolmak. 4. Uçar gibi dalgalanmak.
Uçman: Uçucu, yerinde duramayan
Uçuk: Uçmuş, soluk renkli. 2. Hafif belirsiz.
Uçur: Doğumuyla herkesi sevince boğan.
Uflaz: Oflaz
Ufuk: Yerle göğün birleştiği nokta
Ufukay: Ufuktaki ay
Ufukdeniz: Denizin gökle birleştiği görüntü.
Ufuktan: Ufuk çizgisini saran sabah aydınlığı.
Ugan: Yüce, güçlü, kuvvetli
Uguz: bk. Oğuz
Uğraş: Kötülük ve güçlükle mücadele.
Uğur: İyilik, şans getiren
Uğurad: Uğurlu adı olan
Uğural: Uğur sahibi ol
Uğuralp: Uğurlu yiğit
Uğurata: Uğurlu baba, uğur getiren ata
Uğuray: Uğurlu, kutlu ay
Uğurbay: Uğurlu ve saygın kişi.
Uğurbey: Uğurlu ve saygın kişi.
Uğurcan: Uğur getiren, uğurlu kimse
Uğurel: Uğurlu el, uğurlu kimse
Uğurhan: Uğurlu hükümdar.
Uğurkan: Uğurlu bir soydan gelen.
Uğurlu: İyilik getirdiğine inanılan, kutlu, kademli.
Uğurluad: Adı gibi kendisi de uğurlu olan
Uğurlubay: Uğurlu- kimse.
Uğurlubey: Uğurlu bey.
Uğurlucan: Uğurlu ve candan kimse.
Uğurluel: Eli uğurlu kimse.
Uğurluhan: Halkına uğur getiren hükümdar.
Uğurlukan: Uğurlu bir soydan gelen.
Uğurlusan: Uğurluluğuyla tanınmış olan .
Uğurlutay: Uğurlu genç.
Uğurlutürk: Uğurlu Türk.
Uğurol: Kut getir, uğurlu ol
Uğursal: Uğurlu.
Uğursan: Uğuruyla tanınmış.
Uğursay: Uğurlu ve saygın kişi.
Uğursel: Coşkulu ve uğurlu.
Uğursev: Uğurlu, sevilen.
Uğurseven: Uğruna inanan.
Uğursoy: Uğurlu soydan gelen.
Uğurtan: Uğur getiren şafak vakti
Uğurtay: Uğur getiren, uğurlu genç
Uğurtürk: Uğurlu Türk.
Uğut: Baygın, kuru, solgun; bol buğday
Uğuz: Kutsal, mübarek.
Uhuvvet: Kardeşlik, arkadaşlık, dostluk.
Ukuş: Anlayış, zekâ. 2. Benzeyiş. 3. Soy sop, kabile, soy.
Ulaç: Bağlayan, bağlayıcı, sınır
Ulaçhan: Hükümdarlığın sınırı.
Ulaçkan: İnsanları birbirine kaynaştıran bir soydan gelen kimse.
Ulak: Haber götüren, postacı.
Ulakbey: Haberci.
Ulam: Sürekli, kesintisiz
Ulaş: Amacına, hedefin erişme
Ulcan: Oğul can.
Ulcay: “Olcay” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Ulu: Yüce, büyük
Uluad: İsmi gibi kendiside yüce olan.
Ulualp: Yüce yiğit, ulu yiğit
Uluant: Kutsal ant, büyük yemin
Uluata: Geçmişi yüce olan.
Ulubaş: Başı göğe ermiş kişi.
Ulubay: Yüce ve zengin kimse
Ulubek: Saygınlığı olan yiğit.
Uluberk: Sağlam, kuvvetli ve yüce kişi
Ulubey: Saygın, değerli
Uluca: Yüce kişi.
Ulucan: İçtenliğiyle yüce kişi.
Uluç: Büyük Türk denizcisi
Uluçhan: Altınordu Devleti hanlarından biri
Uluçkan: Saygın bir geçmişi olan.
Uludağ: Azametine ve yüceliğine saygı duyulan.
Uludoğan: Yüceliği doğuştan gelen.
Uludoğmuş: Yüceliği doğuştan gelen.
Uluer: Yüce yiğit, seçkin yiğit
Uluergin: Olgunluğu yüceliğinden gelen.
Uluerkan: Yüce, kuvvetli bir soydan gelen.
Uluğ: Büyük, yüksek, gururlu
Uluğbey: Ulubey
Uluğtekin: Yüce şehzade
Uluhan: Yüce kağan
Ulukaan: Yüce savaşçı.
Ulukan: Yüce bir soydan gelen.
Ulukut: Büyük ve kutsal kimse
Ulum: Büyük, gösterişli
Uluman: Değerli, yüce ve saygın kişi.
Ulun: Ulu.
Ulunay: Yüce ay, büyük ay
Uluöz: Yüce kimse, seçkin kimse
Ulus: Millet
Ulusal: Ulusla ilgili, ulusun malı, ulusa değgin
Ulusan: Yüceliğiyle tanınan kişi.
Ulusay: Yüce ve saygın kişi.
Ulusev: Yüce olanı sev.
Uluseven: Yüce olanı seven.
Ulusoy: Yüce bir soydan gelen kimse, yüce soylu ya da soy
Ulusu: Kudreti bilinen su.
Uluşahin: Seçkin, erişilmez yücelikte ve şahin gibi kişi
Uluşan: Yüce, seçkin ad; yüce ün
Ulutan: Yüce tan
Ulutaş: Değerli taş.
Ulutay: Gençliğine rağmen yüceliği, ululuğu özünde barındıran.
Ulutekin: Yüce ve tek; yüce şehzade
Ulutürk: Seçkin Türk, yüce Türk
Ulvi: Yüce, yüksek
Uma: Armağan, hediye. 2. Konuk, misafir.
Umaç: Amaç, umut
Uman: Olması istenilen bir şeyin olmasını dileyen, bekleyen
Umar: Çare, deva, çıkar yol.
Umay: Devlet Kuşu
Umde: İlke, prensip.
Umdu: Çıkar yol.
Umman: Engin deniz, okyanus
Umur: Görgü, tecrübe
Umurad: Adı gibi kendi de deneyimli olan.
Umural: Görgü, bilgi ve deneyim kazan.
Umuralp: Görgülü, bilgili yiğit
Umurbay: Deneyimli ve saygın kişi.
Umurbey: Deneyimli, saygın kişi.
Umurtaş: Deneyimleri sayesinde taş gibi sağlam olan.
Umut: Beklenti, ümit etme
Umutlu: Umudu olan kimse
Unan: Bağlılık.
Unat: Akıllı, ergin.
Ungan: Doğru yolda olan
Unsur: Öğe.
Urağan: Beraberinde yağmur getirmeyen güçlü fırtına.
Ural: Asya'da bir sıra dağ
Uralp: Yiğit.
Uraltan: Kızıllık.
Uraltay: Gençlik.
Uram: Büyük cadde, mahalle
Uran: Maharetli kişi. 2. Teknik.
Urandu: Seçkin, seçilmiş, tekniğiyle beğenilmiş.
Urangu: Yetenekli savaşçı.
Uras: Saadet, mutluluk
Uras-Uraz: Talih, şans
Uraytay: Yükseklik.
Uraz: Şans, talih.
Uraza: Hediye, armağan. 2. Misafir yemeği.
Urazlı: Talihli, şanslı.
Urgun: Vurulan, aşık olan.
Urhan: Yüksek rütbeli hükümdar.
Urkan: Şehirli bir soydan gelen kimse
Urluk: Tohum, aile.
Uruç: Yukarı çıkma, yükselme.
Uruk: Soy, sülale.
Urun: “Orun” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Urungu: Cengaver.
Uruz: Amaç, gaye.
Us: Akıl.
Usal: Akıllı ol.
Usalan: Akıllı.
Usalp: Akıllı yiğit.
Usame: Bir arslan cinsinin adı, sahabe ismi
Usbay: Akıllı, saygın kişi.
Usberk: Gücünü zekasıyla birleştiren.
Usbey: Akıllı ve saygın.
Usçu: Akılcılık yanlısı olan kişi.
User: Akıllı kişi.
Ushan: Akıllı hükümdar.
Uskan: Akıllı soydan gelen.
Usluer: Akıllı yiğit
Usman: Uslu, akıllı kişi
Ussal: Akla uygun olan, akla yatan
Usta: Becerikli olan.
Utkan: Zafer kazanmış, muzaffer. 2. Şerefli, onurlu soydan gelen.
Utku: Zafer, başarı, mutlu son
Utman: Şerefli.
Uyanış: Uykunun bitmesi, yeni bir hayat
Uyar: Uysal
Uyaralp: İsteğe göre davranan yiğit, uysal yiğit
Uyarer: Başarılarının ardında olan.
Uygan: Uyumlu.
Uygar: Çağdaş, ileri
Uygaralp: Uygar yiğit.
Uygu: Uyum
Uygun: Yakışır, yaraşır. 2. Elverişli. 3. Orantılı.
Uyguner: Yakışır, yaraşır, yiğit; yararlı, işe yarar kimse
Uygur: 1.Tarihi mirası çok zengin bir Türk ulusu. 2. Uygar, medeni.
Uyguralp: Uygur yiğidi
Uytun: Kutlu, kutsal
Uz: Usta, işe yatkın, becerikli
Uzalp: Becerikli yiğit
Uzay: Bütün canlı ve cansız varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk, evren.
Uzbay: Becerikli ve zengin
Uzbey: Güzel ve saygın kişi.
Uzcan: Becerikli kimse
Uzel: Usta el, becerikli el, işe yatkın el
Uzer: Becerikli yiğit
Uzgör: Geleceği görme, uzağı görme
Uzgören: Uzağı gören, geleceği gören
Uzhan: Becerikli kağan, Oğuzhan
Uzkan: İyi ve güzel bir soydan gelen.
Uzma: En büyük.
Uzman: Belli bir işte veya konuda beceri, görüş ve bilgisi olan kimse
Uzmen: Usta kişi, becerikli kişi
Uzra: Hedef, amaç
Uzsan: Becerileriyle tanınan
Uzsoy: Yetenekli ve bilgili bir soydan gelen.
Uztan: Bilgiyi ve güzelliği kendinde barındıran.
Uztay: Bilgili, akıllı genç.
Uztekin: Becerikli ve tek; becerikli şehzade
Uztürk: Becerikli Türk
Übeyd: Übeyt
Übeydullah: Tanrı’nın sevgili kulu.
Übeyt: Kölecik, kulcuk.
Üçe: Yüce, yüksek. 2. Arka.
Üçel: Ulu el
Üçer: Üç yiğit
Üçışık: Her yönüyle ulu olan kişi.
Üçkök: Üç kök.
Üçok: Yüce ve hızlı kişi.
Üçük: Köşe. 2. Kaymış arazi. 3. Sönmüş. 4. Soluk.
Üge: Şanlı, şöhretli, namlı.
Ügü: Baykuş. 2. Boş, ıssız.
Üke: Karakteri dürüst kişi.
Ükkaşe: Ökkeş (Kahramanmaraş-Osmaniye dolaylarında yaşamış Evliya zat Ukkaşe Hazretleri)
Üksüm: Güzel bahçe.
Üleş: Bölüşme, paylaşma. 2. Pay.
Ülez: Güneşin batışı.
Ülfer: Büyük su, ırmak.
Ülgenad: Adı gibi kendisi de ulu olan.
Ülgenalp: Ulu ve yiğit kişi.
Ülgener: Yüce, yiğit, sağlam yiğit
Ülgü: Amaç edinilen, şey.
Ülgün: Ulaşılmak istenen.
Ülhan: Davranışı iyi olan hükümdar.
Ülken: “Senin yurdun, senin vatanın” anlamında kullanılan bir ad.
Ülker: Boğa burcunda yedi yıldızdan oluşan takım
Ülkü: Amaç edinilen, ulaşılmak istenen şey.
Ülkücü: Bir ülküye bağlı olan.
Ülkülü: Ülküsü olan kimse.
Ülkümen: Amaç sahibi kişi, ülkücü
Ülküsel: Ülkü ile ilgili, ülkü niteliğinde olan.
Ülkütan: Ülküsü tan vakti gibi aydın olan.
Ülmen: Denizci.
Ümek: Köle.
Ümit: Umut, umma, bekleme
Ümital: Şansını değerlendir.
Ümitalp: Umutlu yiğit
Ümitay: Umutlu ay
Ümitbay: Umutlu ve saygın kişi.
Ümitbey: Umutlu ve saygın kişi.
Ümitcan: Umutlu, hayırlı dost
Ümithan: Umut bekleyen hükümdar
Ümitkan: Umut bağlanan
Ümitli: İyilik getirdiğine inanılan, kutlu, kademli.
Ümitol: Bereket getir
Ümitsal: Umut veren.
Ümitsan: Umudunu kaybetmemesiyle tanınan.
Ümitsay: Umutlu ve saygın kişi.
Ümitsel: Coşkulu ve umutlu.
Ümitsev: Umutla, sevilen.
Ümitseven: Umutla seven.
Ümitsoy: Umut bağlanan.
Ümittan: Tan vaktinin uğuruna inanan.
Ümittürk: Umutlu Türk.
Ümmet: Toplum, topluluk
Ümran: Bayındırlık, mamurluk. 2. Uygarlık, ilerleme, refah ve mutluluk.
Ün: Yüksek ses, ses. 2. Şöhret, şan.
Ünad: Adı gibi kendide ünlü olan.
Ünal: Ün almakla ilgili
Ünalan: Ünlenmiş kişi, iyi ad sahibi
Ünaldı: şöhretlendi
Ünalmış: Şöhretlenmiş.
Ünalp: Ünlü yiğit
Ünay: Ünlü ay, ün ve ay
Ündoğan: Ünlü doğmuş kimse
Ünek: Kahraman, yiğit. 2. Ünlü, tanınmış.
Üner: Ünlü yiğit
Üngördü: Sonradan ünlenen kişi.
Üngören: Ünlenmiş kişi.
Üngörmüş: Başarılarından sonra ünlenmiş kişi.
Üngün: Şöhretli gün.
Üngür: Şöhreti her tarafı sarmış olan.
Ünhan: Ün salmış hükümdar.
Ünkan: Tanınmış soydan gelen.
Ünkaya: Tanınmış ve kaya gibi kimse
Ünlem: Ses, seda. 2. Çağrı.
Ünlen: Herkesçe tanınma dileği
Ünler: Yüksek sesle bağıran
Ünlübay: Ünlü ve saygın kişi.
Ünlübey: Ünlü ve saygın kişi.
Ünlüer: Tanınmış, ünlü
Ünlüol: Ün kazan
Ünlüsoy: Şöhreti olan bir soydan gelmiş.
Ünlütürk: Şöhretli Türk.
Ünol: Ünlü olma
Ünsaç: Her yana ününü duyurma
Ünsal: Her yana adını duyurma
Ünsan: Ünlü ve sanlı
Ünsay: Tanınıp sayılma
Ünsev: Adını sev.
Ünseven: Şan, şöhret peşinde olan.
Ünsever: Ünlü olmayı seven
Ünsevin: Şanın, şöhretin peşinde olun.
Ünsi: Alışmış, sokulgan. 2. Arkadaş, dost.
Ünsoy: Tanınmış soy, ünlü soy
Üntürk: Tanınmış Türk, ünlü Türk
Ünübol: Şöhretinden
Ünüçok: Şöhretinden yanına yanaşılmayan.
Ünüdeğer: Hakkederek kazanılmış, ün sahibi.
Ünügör: Çok tanınmış, ünlenmiş, ünü yaygın ve çok
Ünügür: Çok ünlü olan.
Ünüvar: Herkesçe tanınır, ünlü
Ünver: Herkesçe tanınma, ünlü olma
Ünverdi: Şan, şöhret sahibi yapan.
Ünveren: Şan, şöhret sahibi yapan.
Ünvermiş: Şan, şöhret sahibi yapmış.
Ürek: Ürkek, tedirgin olan.
Üren: Soyun sürsün.
Üresin: Soyu çoğalsın.
Ürkmez: Korkmaz
Ürkün: Benden korkun anlamında.
Üscan: Gerçek, yürekten dost.
Üsgen: Gelişmiş, yüksek.
Üstat / Üstad: Üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse.
Üstay: Yüksek ay.
Üstel: Üstün el.
Üster: Baş olan yiğit
Üstol: Üstün olma
Üstün: Benzerlerine göre üst düzeyde olan. 2. Nitelik bakımından daha yüksek, daha elverişli olan.
Üstünbay: Seçkin, başarılı.
Üstündağ: Karakteriyle ve azametiyle üstün olan.
Üstünel: Güçlü el, iyi nitelikli el
Üstüner: Güçlü yiğit, iyi nitelikli yiğit
Üstünsoy: Yüksek bir soydan gelen.
Ütügen: Üşüyen, çok üşüyen.
Üveys: Arzu eden, isteyen
Üzek: “Özek” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Üzer: “Özer” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Üzeyir: Kuran-ı Kerim’de geçen bir isim.
Vacip: Yapılması gerekli olan. 2. İslam dininde farzdan sonra gelen emir.
Vacit: Yaratan, ortaya çıkaran.
Vafi: Sözünde duran, sözünün eri.
Vafir: Çok, bol.
Vafit: Elçi, temsilci.
Vaha: Çöl ortasında sulak ve yeşillik yer
Vahan: Kalkan, siper
Vahap: Çok bağışlayan, ihsan edici
Vahdet: Bir ve tek olma
Vahdettin: Dinin tekliği
Vahdi: Bir ve tek olmayla ilgili
Vahid: Yalnız, tek
Vahid / T: Tek, bir
Vahim: Korkulu, çok tehlikeli.
Vahip: Tek, yalnızca bir tane olan.
Vahit: Tek, bir
Vahit / D: Tek, bir
Vahittin: Dinin tekliği.
Vaiz: Dini öğütler veren kimse.
Vakar: Ağırbaşlı olan.
Vakıf: Bilen. 2. Bir şeyi vakıf durumuna getiren.
Vâkıf: Bir şeyi elde eden, bir işten haberli olan. 2. Duran, ayakta duran.
Vakkas: Okçu, savaşçı
Vakur: Ağırbaşlı, onurlu.
Vala: Şanı, adı sanı yüce olan.
Vâlâşan: Şanı yüce, şanlı.
Vali: Yeter, tam. 2. Sözünün eri, sözünde duran.
Vamık: Seven, âşık.
Varal: Var olanı al. 2. Yetiş al.
Varan: Giden, varan
Varaş: Anlayış, akıl, zekâ.
Vardar: Balkanlarda bir ova ve ırmak.
Vargın: Giden, varan
Varış: Çabuk kavrayan, anlayış, güçlü seziş, 2. Bir yarışın son bulduğu yer, finiş. 3. Varmak durumu veya biçimi.
Varlık: Zenginlik
Varol: Varlığını sürdürme
Vasfi: Nitelikli.
Vasıf: Ayırıcı özellik / Vasfeden, bildiren, öven
Vasıl: Ulaşan, varan.
Vassaf: Nitelendiren, tanımlayan.
Vatan: Yurt, ülke.
Vataner: Vatanını seven.
Vatansever: Vatanını seven.
Vatir: Fazlasıyla çok olan.
Vatit: Elçi.
Vecahet: Güzellik, güzel yüz. 2. Saygınlık, onur, haysiyet.
Vecahettin: Dinin yüceliği, onuru.
Vecaip: Vecibeler, ödevler.
Vecdet: Zenginlik, çoşku
Vecdi: Coşkunlukla ilgili
Vechi: Taraf, yan, yüz.
Vecid: Coşkulanmak, sevinç.
Vecih: Yol; tarz. 2.Yüz, çehre.
Vecihi: Soylu, asil
Vecit: Çoşkunluk. 2. Kendinden geçme.
Veciz: Kısa ve anlatımı etkili söz.
Vedat: Sevgi, dostluk
Vedayi: Emanet olarak bırakılan.
Vedi: Başkasının malını saklamakla görevli kimse.
Vedid: Sevgisi çok olan, dost.
Vedit: Dost, arkadaş.
Vefa: Sözünde durma
Vefai: Vefalı, sözünde duran.
Vefakar: Sevgisi geçici olmayan, vefalı.
Vefi: Vefalı kişi.
Vefik: Arkadaş, yoldaş
Vefki: Uygun.
Vehbi: Allah vergisi, doğuştan olan
Vehip: Bağışlama.
Vejın: Yaşamak.
Vekil: Başkasının yerine hareket eden, konuşan.
Vel: Sığ.
Vela: Yakınlık, sahiplik
Velet: Oğul, çocuk.
Veli: Sahip, sorumlu, dost, arkadaş
Velican: Candan dost.
Velit: Yeni doğmuş çocuk.
Veliyullah: Ermiş kimse, Allah´ın sevgili kulu.
Veliyüddin: Dindar, dinine sımsıkı bağlı kimse.
Ven: Amaç, erek.
Vera: Günah ve haramdan kaçmak için şüpheli şeylerden uzaklaşma, takva.
Veral: “Ver ve al” anlamında kullanılan bir ad.
Verdi: Güle ait.
Verdî: Güle ait, gül ile ilgili.
Vergi: Bir kimsenin doğuştan sahip olduğu iyi nitelik.
Vergili: Eli açık, cömert.
Vergin: Verici, özverili, sevgi dolu
Verim: Ortaya çıkan, istenilen, beklenilen sonuç.
Verka: Güvercin, açık boz.
Verşan: Şan, şöhret saç.
Vesamet: Güzellik.
Vesik: Çok sağlam, güçlü.
Vesim: Yüz güzelliğine sahip olan.
Veyis: Yoksul, muhtaç
Veysel: Garibanlık
Veysi: Fakir, muhtaç
Vezdan: Kutsal, tanrısal.
Vezir: Bakan.
Vicdani: Duygu ile, vicdan ile ilgili. 2. Vicdanlı.
Virni: Mevsiminde olmayan.
Visali: Ulaşma, kavuşma.
Visam: Damga, nişan, işaret.
Viyan: İstek, arzu.
Volkan: Yanardağ
Vural: Vurup almakla ilgili
Vurcan: Tutkun dost
Vurgun: Tutkun, âşık; dip sarhoşluğu
Vuska: Çok sağlam kuvvetli.
Yabalak: Yabancı. 2. Issız kır, ova. 3. Dışarı, başka ülke, gurbet. 4. Ekin tarlası.
Yaban: İnsan yaşamayan ıssız yer. 2. Yabancı, el.
Yabar: Güzel koku, misk.
Yabgu: Yol gösterici, kılavuz.
Yabız: Yavuz
Yadacı: Büyücü, sihirbaz. 2. Hekim.
Yadigar: Bir kimseyi veya bir olayı hatırlatan nesne.
Yafes: Hz. Nuh’un üçüncü oğludur
Yağan: Yağmur, kar. 2. Yağış.
Yağar: Yağacak olan. 2. Parlayacak olan, parıldayan.
Yağın: Yağmur.
Yağınalp: Hareketli yiğit.
Yağısıyan: Düşmanı yenen, zafer kazanan.
Yağız: Yiğit; esmer
Yağızad: Adı gibi kendide yağız olan.
Yağızalp: Esmer yiğit, karayağız yiğit, delikanlı manasındadır.
Yağızbay: Esmer ve saygın kişi.
Yağızboğa: Güçlü, esmer kimse.
Yağızcan: Esmer, güçlü yiğit kişi.
Yağızer: Esmer, yiğit, kara yağız er kişi
Yağızhan: Esmer, yiğit hükümdar.
Yağızkan: Esmer bir soydan gelen.
Yağızkurt: Esmer, yiğit ve kurt gibi de kurnaz.
Yağıztay: Esmer, yiğit genç
Yağıztekin: Esmer ve biricik şehzade
Yağıztürk: Esmer Türk.
Yağmur: Havadaki su buğusu-nun yoğunlaşmasıyla oluşan ve yeryüzüne düşen yağışın sıvı durumunda olanı.
Yağmurca: Bir tür geyik. 2. Dağ keçisi.
Yahşibay: İyi tanınan, saygın kimse.
Yahşibey: İyi tanınan, saygın kimse.
Yahşiboğa: İyi, güzel, güçlü kimse.
Yahşihan: İyi, güzel hükümdar.
Yahşikan: İyi, soylu bir sülaleden gelen kimse.
Yahşitay: İyi, güzel kimse.
Yahya: ‘Allah lütufkârdır” anlamındadır. Bir peygamber ismidir.
Yakın: Uzak olmayan
Yakub: Bir Peygamber adı
Yakup: Bir Peygamber adı
Yakut: Aliminyum oksit, yapısında parlak kırmızı renkli değerli taş
Yalabuk: Güzel, yakışıklı, sevimli. 2. Parlak, ışıltılı. 3. Şimşek. 4. Çevik, atik, işgüzar. 5. Kavgada üstün gelen.
Yalap: Parıltı. 2. İvedi, hızlı, çabuk. 3. Sarı renkli bir kuş.
Yalav: Alev, ateş.
Yalavaç: Peygamber, elçi.
Yalaz: Alev, ateş, bayrak.
Yalaza: Alev.
Yalazabay: Alevli, coşkun kimse.
Yalazahan: Alevli, coşkulu hükümdar.
Yalazakan: Alevli, coşkulu bir soydan gelen kimse.
Yalazalp: Yalım gibi yiğit
Yalazan: Berk, şimşek.
Yalazay: Alev ve ay gibi olan.
Yalazbay: Ateşli ve saygın kişi.
Yalazhan: Ateş gibi hükümdar.
Yalazkan: Ateş gibi bir soydan gelen.
Yalçın: Sarp, sert, düz olmayan
Yalçıner: Sarp yiğit
Yalçınkaya: Çıkılması güç, dik, büyük ve kaygan kaya
Yalçuk: Parlayan, parlak, elçi.
Yaldırak: Ak, parlak, ışıklı.
Yaldıran: Parlayan, ışıldayan, bezdiren.
Yaldırım: Yıldırım
Yalgı: Büyü, sihir; yalnız
Yalgın: Serap; aşı kalemi almaya ve aşılamaya elverişli ağaç, çiçek
Yalgınay: Alev gibi parlayan kimse.
Yalım: Alev, ateş
Yalımbay: Alev gibi olan.
Yalımhan: Kılıcının keskinliğiyle bilinen hükümdar.
Yalımkan: Alev gibi bir soydan gelen.
Yalımsoy: Alev gibi bir soydan gelen.
Yalımtay: Alev gibi genç.
Yalımtürk: Alev gibi Türk.
Yalın: Sade, çıplak, katışıksız
Yalınad: Mütevazi ad, yalın ad.
Yalınalp: Gösterişsiz kahraman
Yalınay: Bulutsuz gecedeki ay
Yalınbay: Mütevazi ve saygın kişi
Yalınbey: Mütevazi ve saygın kişi.
Yalınç: İçine başka bir şey karıştırılmamış, saf
Yalınhan: Mütevazi hükümdar.
Yalınkan: Mütevazi bir soydan gelen.
Yalınsoy: Mütevazi bir soydan gelen.
Yalıntay: Mütevazi ve genç.
Yalıntürk: Mütevazi Türk.
Yalkı: Yalın.
Yalkın: Yalnız, tek başına; ince, zayıf
Yalkın/Yalgın: Serap, ılgın / alev
Yalmaç: Karışık olmayan, sade, yalın, yapılması ve anlaşılması kolay olan.
Yalman: Dik, sert, eğik; kesici alet ucu
Yalt: Yalçın, sert.
Yaltar: Parlak, ışıldayan.
Yaltaray: Parıldayan ay.
Yaltır: Parlak, parlayan.
Yaltırak: ışıldayan, parıldayan.
Yaltıray: Parlak ışık saçan ay
Yalvaç: Peygamber gibi
Yalvaç/Yalavaç: Peygamber¸elçi.
Yamaç: Dağın veya tepenin herhangi bir yanı. 2. Karşı. 3. Yan, yakın.
Yaman: Şiddetli, öfkeli, cesur, korkutan, becerikli
Yamanad: Adı gibi kendisi de yaman olan.
Yamanalp: Korku salan yiğit.
Yamanbay: Cesur ve saygın kişi.
Yamanbey: Cesur ve saygın kişi.
Yamancan: Candan dost, koruyucu.
Yamaner: İşbilir yiğit, becerikli yiğit
Yamanöz: Becerikli kimse, işbilir kimse, yaman kimse
Yamansoy: İşbilir bir soydan gelen
Yamantay: Korkusuz genç.
Yamantürk: Korkusuz Türk.
Yamanyiğit: Yiğitler yiğidi.
Yamçı: Sürücü.
Yanaç: Yön.
Yanal: Yanda olan, yana düşen. 2. Alaca, iki renkli.
Yanar: Yanan.
Yanbey: Karşı tarafın zengini.
Yanık: Yanmış olan. 2. Rengi koyulaşmış. 3. Duygulu, dokunaklı, etkili, acılı. 4. Bıkkın, üzüntülü, dertli.
Yankı: Sesin bir yere çarpıp geri dönmesiyle duyulan ikinci ses, ses yansıması
Yarar: Yarayan, elverişli, uygun.
Yaren: Arkadaş, yakın dost.
Yargı: Hüküm, muhakeme. 2. Birini ya da bir nesneyi eleştirici bir biçimde değerlendirme.
Yarıgar: En içten dost.
Yarka: Büyük piliç.
Yarkan: Yüksek mahkeme.
Yarkaya: Sarp, uçurumdaki kaya.
Yarkın: Güneş aydınlığı, düneş ışığı, şimşek.
Yarkurul: Komisyon, encümen.
Yarlık: Hükümdar buyruğu ferman.
Yarluk: “Yarlık” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Yasa: Değişmezlik ve mecburiyet göstermeyen kural. 2. Kanun. 3. Toplumsal hayat içinde kendiliğinden oluşan ve uyulması yaşamın bir mecburiyeti olan toplum alışkılarının bütünü. 4. Düşüncenin mantıksal bir değeri olması için uyulması şart olan temel.
Yasan: Belirlenmiş kuralların içinde bulunan. 2. Yönelim.
Yasef: “Yafes” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Yaser: Varlık, zenginlik
Yasin: Kuran-ı Kerimde bir surenin adıdır. İnsan demektir.
Yasir: Sol tarafa giden
Yasun: Toplumsal edinim.
Yaşa: Rahat ve huzurlu bir ömrün olsun.
Yaşar: Uzun ömürlü olsun dileğiyle koyulan isim
Yaşartürk: Yaşayan Türk
Yaşdaş: Aynı yaşta olanlar.
Yaşıl: Erkek ördem.
Yaşın: Işık, şimşek, güneş parçası.
Yaşlak: İhtiyar.
Yatkın: Bir yana eğilmiş, yatık. 2. Benimsemiş, alışmış, eğilimli. 3. Yetenekli becerikli.
Yatman: Mütevazi kişilik.
Yatuk: Kanun benzeri sazların ortak adı.
Yavaş: Hızlı olmayan. 2. Yumuşak huylu, yumuşak başlı.
Yaver: Emir subayı
Yavuz: İyi, güzel, iyi huylu, becerikli, hamarat, mert
Yavuzad: İsmi gibi kendi de güçlü olan.
Yavuzalp: Korkusuz yiğit, yaman yiğit
Yavuzay: Cesur, güçlü kimse.
Yavuzbey: Güçlü ve saygın kişi.
Yavuzcan: Yürekli, korkusuz kimse
Yavuzer: Korkusuz yiğit, yaman yiğit
Yavuzhan: Güçlü, kuvvetli, cesur hükümdar
Yavuzkan: Güçlü bir oydan gelen.
Yavuzsoy: Korkusuz soydan gelen kimse
Yavuztay: Genç ve güçlü.
Yavuztürk: Güçlü Türk.
Yayak: Yürüyerek yol kateden.
Yaygır: Gökkuşağı.
Yazan: Yazar.
Yazar: Yazarak yapıt üreten kişi.
Yazgan: Yazar, yazan
Yazgı: Karder.
Yazı: Yazılan şey.
Yazır: Bir Türkmen boyunun adı.
Yedier: Büyük ayı takım yıldızı.
Yeğen: Birine göre kardeşin çocuğu. 2. Birine göre amca, hala, dayı, teyzenin çocuğu.
Yeğin: Zorlu katı, şiddetli. 2. Baskın, üstün.
Yeğinalp: Üstün yiğit.
Yeğiner: Üstün yiğit.
Yekbun: Tek olmak, birleşmek
Yekemin: İlk, birinci.
Yekiti: Birlik, bütünlük.
Yekman: Başkan.
Yekta: Tek, eşsiz, benzersiz.
Yelbey: Rüzgar gibi esen ve saygın kişi.
Yelden: Rüzgardan gelmiş, rüzgar çocuğu.
Yelen: Arzu, istek, fırtına.
Yeler: Rüzgar gibi yiğit
Yelesen: Fırtınalı, çabuk kimse.
Yelmen: İstekler, arzular.
Yeltekin: Rüzgâr gibi ve tek olan
Yeman: Gözü pek olan.
Yemen: Mutluluk.
Yenal: Galip gelme
Yenay: . Yeni ay, hilal, ayça.
Yenel: Kazanan el, kazanma.
Yener: Zorlukların üstesinden gelen
Yenerol: Üstün ol.
Yengi: Üstün gelme, yenme, utku, zafer
Yenin: Her anlarında üstün olun.
Yenisey: Doğu Sibirya’da 3354 km.’lik ırmağın adı.
Yenisu: Temiz, berrak su.
Yerel: Belirli bir yer ile ilgili olan. 2. Gözlem yerine veya gözlemcinin yerine ilişkin.
Yergin: Üzüntülü, tasalı, kaygılı.
Yersel: Yerle ilgili.
Yesari: Sol ile ilgili. 2. Bir düzlem içinde bulunmayan şekiL.
Yeşne: Şimşek, yıldırım.
Yeten: Her şeyin üstesinden gelebilen.
Yetener: Her türlü zorluğun üstesinden rahatlıkla gelebilen.
Yeter: Yeterli, kâfi
Yetik: Bilgi ve becerisiyle gereken olgunluğa ermiş kişi.
Yetim: Babası ölmüş çocuk.
Yetiş: Zor zamanların insanı
Yetişal: Kurtar anlamında.
Yetişen: Kurtaran, kurtarıcı.
Yetkin: Becerili, olgun
Yetkiner: Yetişkin yiğit, olgunlaşmış yiğit
Yezgut: Sezani hanedanlarından bir kral.
Yezidi: Yezidi dininden olanlar.
Yılbay: Her zaman için saygı duyulan.
Yıldır: Işıklı, parlak
Yıldırak: Süheyl.
Yıldıralp: Korkutan yiğit, yıldıran yiğit
Yıldıran: Parlayan, ışıldayan. 2. Bezdiren.
Yıldıray: Parlayan ay
Yıldırer: Korkutan yiğit, yıldıran yiğit
Yıldırım: Işıklı ve sesli bir doğa olayı
Yılhan: İyi hükümdar.
Yılkan: Temiz kan.
Yılma: Hiçbir işten korkup, yılma anlamında.
Yılmayan: Korkmayan, vazgeçmeyen.
Yılmaz: Vazgeçmeyen kişi, kararlı
Yılmazer: Azimli yiğit.
Yiğit: Cesur, savaşçı
Yiğitalp: Yiğitler yiğidi, erler eri
Yiğitcan: Güçlü ve yürekli kimse
Yiğitefe: Cesur, yürekli
Yiğitel: Güçlü el,
Yiğiter: Güçlü ve yürekli erkek
Yiğithan: Yiğit, cesur hakan
Yiğitkan: Yiğit bir soydan gelen.
Yoğun: Koyu, ağır, kalın. 2. Artmış, çoğalmış durumda olan.
Yolaç: Çığır açma
Yolak: Patika.
Yolbul: Kılavuz, önder, ider.
Yoldaş: Aynı yoldan giden, arkadaş
Yoldaşcan: Can arkadaş, can dost.
Yoldaşer: Kahraman yiğit, arkadaş.
Yoma: Balıkçılıkla kullanılan bir tür halat.
Yomut: Her anlamda üstün olan.
Yordam: Çeviklik, çabukluk. 2. Çalım. 3. Yatkınlık, alışkanlık. 4. Kılavuz, yardımcı.
Yordamla: Her işe yatkın olan.
Yosun: Çoğu sularda, ağaç veya taşların üzerinde yetişen tallı bitkiler.
Yön: Taraf, yan, istikamet. 2. Tutulacak, izlenecek yol.
Yönal: Yönünü, cepheni aL.
Yönder: Yön gösteren, önder
Yöner: Yönelmiş olan.
Yönet: Bir işin üstesinden gelebilecek kişi.
Yönetmen: Yöneten, uygun ve doğruyu söyleyen.
Yöntem: İzlenen, tutulan yol, usul, sistem.
Yörük: Göçebe bir Türkmen oymağı ve bu oymaktan olan kimse
Yula: Meşale, ışık
Yumlu: Uğurlu.
Yunus: Bir peygamber adı; bir memeli canlı
Yurdacan: Yurda canlılık veren.
Yurdaer: Yurtsever, kahraman
Yurdahan: Yurda kağan olan kimse
Yurdaışık: Yurda ışık olan kimse
Yurdakul: Yurduna karşı fedakâr olan
Yurdal: Kendine yurt edinme
Yurdaşen: Yurdu şenlendiren.
Yurday: Yurdu aydınlatan.
Yurdun: Yurda ait olan
Yurt: Vatan. 2. Kalacak, barınacak yer.
Yurtal: Yurtsever.
Yurtbay: Memleketinin adamı.
Yurtcan: Vatanının dostu.
Yurter: Yurdunun yiğidi.
Yurtkan: Yurdu için kanını verebilecek niteliklere sahip olan.
Yurtkul: Yurdunun kulu kölesi olan.
Yurtkur: Yurdunun kurucusu olan.
Yurtkuran: Bir yurdun kurucusu olan.
Yurtman: Yurdunu çok seven.
Yurtsal: Yurtsever.
Yurtsan: Yurduyla övünen.
Yurtsev: Yurtsever.
Yurtseven: Ülkesini, yurdunu seven, yurt sevgisi olan
Yurtsever: Yurtseven.
Yurtsuz: Gariban.
Yurttaş: yurtları veya duyguları bir olanlardan her biri, vatandaş.
Yusuf: Yakışıklı, güzel
Yusuf Efdal: Yakışıklı, güzel, daha üstün, erdemli
Yuşa: Bir peygamber adıdır. Hz. Musa’nın yeğenidir.
Yüce: Büyük, erişilmez, ulu
Yücealp: Büyük, ulaşılmaz ve ulu yiğit
Yücedağ: Ulu dağ.
Yüceer: Ulu yiğit, ulaşılmaz yiğit
Yücel: Yükselme, ilerleme
Yücelay: Ay gibi güzel ve yüce.
Yücelen: Yüceleşen, yükselen
Yücelt: Başarılı bir duruma gel.
Yücelten: Yükselten, o duruma getiren.
Yücesan: Ulaşılmaz soy, ulu isim
Yücesoy: Ulaşılmaz soy, ulu soy
Yücetay: Başarılı genç.
Yücetekin: Ulu ve biricik, ulu şehzade
Yücetürk: Yüce Türk.
Yüksel: Özellikle manevi anlamda yücelme
Yükselen: Yükseklere çıkan, ilerleyen
Yümni: Uğurlu becerikli. 2. İşi sağ eliyle yapan.
Yürük: “Yörük” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Yüşa: İstanbul’da bir türbe
Yüzüak: Dürüst, namuslu.
Zabit: Deniz subayı
Zade: Evlat, oğul. 2. Doğmuş.
Zadegani: Köklü aile.
Zafer: Başarı, utku, galip
Zafir: Zafer kazanan, üstün gelen.
Zağnos: Bir tür doğan kuşu.
Zahid: Dinen yasak olan şeylerden sakınan
Zahir: Gözle görülür, parlak
Zahit: Dini yasaklardan kaçan
Zaho: Musul ve Cizre arasında Kürt kasabası.
Zahor: Sarp kayalık.
Zaid: Artam.
Zaik: Tadıcı, tadan, tat alan.
Zail: Yok olan, ortadan kalkan.
Zaim: Kefil, prens, şef.
Zait: Çoğalan. artıran.
Zaki: Saf, katışıksız, temiz, pak.
Zakir: Zikreden, dua eden
Zal: Mitolojik bir savaşçı
Zalal: Gölge veren.
Zaman: Vakit, çağ.
Zamir: İnsanın içyüzü.
Zana: Bilgin, bilginç, alim.
Zara: Sivas’a bağlı bir ilçe.
Zarif: Yakışıklı, kibar tavırlı.
Zati: Kişisel.
Zaza: Bir Kürt lehçesi. 2. Bir Kürt kolu.
Zekai: Zekâ ile ilgili
Zekai/Zekayi: Zekâyla ilgili, zekâya ait.
Zekeriya: Erkek
Zeki: Akıllı, anlayışlı
Zemin: Taban, döşeme, yer. 2. Temel, dayanak. 3. Yeryüzü, dünya.
Zengin: Varlıklı. 2. Gösterişli. 3. Verimli.
Zerage: Güneş’ten süzülen ışık.
Zerak: Mavi, gök renkli
Zerdeş: M. Ö. 850 yıllarında yaşamış Merusi dininin kurucusu.
Zeren: Zeki.
Zereng: Zeki, akıllı.
Zerin: Altından ya da altın benzeri olan.
Zerka: Gök gözlü.
Zerver: Altın yaldızlı.
Zevafir: Parlak yıldızlar.
Zeval: Sona erme, yerinden ayrılıp gitme.
Zevkan: Zevkli, zevk alınan.
Zeycan: Candan, cana yakın.
Zeyneddin: Dinin ziyneti, süsü.
Zeynel: Süslü, dikkat çeken
Zeynel/Zeynelabidin: İbadet edenlerin süsü
Zeyni: Süslü
Zeynullah: Tanrı’nın süsü.
Zeynur: Aydınlık.
Zeyrek: Akıllı, uyanık, anlayışlı
Zeytun: Arapça zeytin
Zeyyat: Zeytinyağcı.
Zıhar: Ejder, canavar.
Zılan: Sert rüzgar.
Zıryan: Kar fırtınası.
Zihni: Akılla ilgili
Zikir: Anma, anılma. 2. Bildirme. 3. Kur´an-ı Kerim.
Zikra: Öğüt.
Zikri: Zikirle ilgili, zikreden
Zikrullah: Tanrı’nın anılması.
Zinar: Kaya
Zinnur-Zeynur: Nurlu, ışıklı, aydınlık.
Ziren: Dinç.
Zirve: Doruk, en yüksek nokta, tepe.
Zişan: Şanlı, şöhretli, şerefli.
Ziver: Süs.
Ziverbey: Süs, bezek.
Ziya: Işık, aydınlık
Ziyaeddin: Ziyaettin
Ziyaettin: Dinin ışığı, aydınlığı.
Ziyat: Fazlalık.
Ziyeddin: Dinin ışığı, aydınlığı
Ziynetullah: Allah´ın süsü, bezeği
Zobu: İriyarı, delikanlı, hovarda
Zoloy: Kafkas Türklerine verilen ad
Zoral: Zorlanarak elde edilme.
Zorbey: Zorlu ve saygın kişi.
Zorlu: Dayanıklı, yenilmez
Zozan: Yayla, dağ tepesi. 2. Yüksekte bulunan.
Zuhur: Görünme, baş gösterme.
Zuhuri: Orta oyununda bir karakter
Zübeyir: Yazılı küçük şey
Zübeyr: Yazılı küçük kitap
Zübeyr-Zübeyir: Yazılı küçük şey.
Zübeyryazılı: Küçük Kitap
Zühdi: Her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete veren.
Züheyr: Çiçeklik. 2. Küçük çiçek.
Zühtü: Her türlü dünyevi zevke ara verip kendini ibadete veren.
Zülfekar: Hz. Muhammet’in Hz. Ali’ye armağan ettiği kılıç.
Zülfi: Kılıcın kabzasına iliştirilen süs.
Zülfikar: Hz. Alinin kılıcı
Zülfü: Perçemli, yüzünün iki yanından saç lülesi sarkan
Zülfükar: Hz. Alinin kılıcı
Zülkarneyn: İki boynuzlu 2. Büyük İskender.
Zülkif: Yüce, makam sahibi.
Zülküf: Makam sahibi
Zümer: Kuran-ı Kerim'in 39. suresi
Zürap: Toprağa atılan tohumun yeşermesi
Zürriyet: Soy, bir soydan gelenler.
Acar: Çevik
Acun: Dünya
Arda: Asa
Aykan: Kanı parlak olan
Aytekin: Kıymetli
Baha: Kıymet, paha
Barın: Kuvvet
Barış: Uzlaşma
Berkan: Parıldayan
Berkin: Güçlü
Candaş: Dost
Caner: Çok içten, sevilen kişi
Cankut: Kişinin şansı, uğuru
Cezmi: Kararlı
Çağan: Bayram
Çağdaş: Aynı çağda yaşayan
Çağın: Yıldırım
Çelikel: Güçlü kuvvetli kişi
Dağ: Toprak ya da kaya yükseltisi
Dağhan: Eski Türklerde dağ tanrısı
Deha: Dahi
Demirkan: En kuvvetli nesilden gelen kişi
Doğan: Yırtıcı bir kuş türü
Edis: Ulu, yüce
Efe: Batı Anadolu köy yiğidi
Ekin: Tahılın filiz vermiş hali
Elvan: Rengarenk
Erkin: Çalışan kişi
Faris: Anlayışlı
Ferhan: Sevinçli
Ferruh: Uğurlu
Feza: Uzay
Gediz: Su birikintisi
Gençer: Genç erkek
Gökbay: Mavi gözlü kişi
Haldun: Ebedi
Haluk: Güzel huylu
Hazar: Güven
İhsan: İyilik
İlkay: Yeni ay
İlker: İlk doğan erkek çocuğa verilen isim
İlter: Yurtsever
Kaan: Hükümdar
Kayahan: Kaya gibi güçlü yönetici
Kayran: İnce kumlu toprak
Kerem: Cömertlik
Kuzey: Güneyin karşıtı yön
Latif: Nazik, yumuşak
Levent: Denizci, yakışıklı kişi
Mengü: Ölümsüz
Mert: Özü sözü doğru olan
Mir: Komutan
Mutlu: Mesut
Nazım: Düzenleyen
Nejat: Nesil
Nezih: Temiz, masum
Nusret: Yardım
Olcayto: Şanslı
Önay: Ocak ayında doğan
Önder: Kılavuzluk eden kişi
Övünç: Övünülecek şey
Pamir: Orta Asya’da bulunan bir sıradağ
Peker: Güçlü erkek
Poyraz: Bir rüzgar türü
Raşit: Akıllı
Reha: Kurtuluş
Rüçhan: Üstünlük
Sadun: Mübarek
Sertaç: Baş tacı, çok sevilen
Sezgin: Anlayışlı, sezgili
Soner: Son doğan erkek çocuk
Şahsüvar: Yiğit kişi
Şevki: Neşeli
Tankan: Temiz soydan gelen kişi
Taner: Güçlü kişi
Tanju: Türk hükümdarlarına Çinliler tarafından verilen unvan
Turgay: Bir tür serçe
Ulaç: Sınır
Ulaş: İsteğine kavuşmuş kişi
Ümit: Umut
Ünalp: Tanınmış
Ünsal: “Ünlen” anlamında kullanılan isim
Vedat: Dostluk
Vural: Vur ve al anlamında kullanılan isim
Yalım: Alev
Yalvaç: Peygamber
Yekta: Eşsiz
Yüksel: İlerle anlamında kullanılan isim
Zafer: Amaca ulaşma
Zamir: Vicdan
Zeynel: İbadet edenlerin süsü